
Karlı gecen hafta bazı anılarımı canlandırdı. Gecen yıl, mart ayında İstanbul'dan yola cıkıp Uludağ'a gitmiştik bir kayak kampı icin. Sezonun sonuydu ama hala kar vardı. İlk ders teorikti. Hocanın ilk sozu de duşmek oldu. Kaymadan once duşmeyle başladık işe! Modum da duştu biraz. Dersin sonundaysa icim biraz rahatladı. Duşmeden kaymayı oğrenemeyeceğimiz icin once duşmeyi oğrenmek gerekiyormuş.
Ses nereden geliyorsa kartopunu oraya attık
Yuruyerek piste doğru yola cıktık. Feci bir ayaz! Yururken bir kartopu hissettim sırtımda. İşte kacınılmaz kartopu savaşı başlamıştı. Goren ya da kor... Kimin sesini duysam oraya doğru sallıyordum elimdeki kartopunu. Hocalardan birinin soylediklerini hic unutmuyorum: "Sizle kartopu oynamak, gorenlerle oynamaktan daha zor. Hic acımanız yok, direkt kafaya atıyorsunuz." Tabii, haklı. Ses ağızdan cıkıyor, biz de oraya atıyoruz.
Ekipmana alıştıktan sonra yan yan yuruyerek eğimi cok az olan bir tepeye cıktık. Sonra da gercek piste... Hoca elimi tuttu, "Şimdi arkamızdan teleski gelecek, aramıza demir bir cubuk girecek ve onu tutacağız. Bizi yukarı taşıyacak" dedi. O cubuğu otomatik olarak yakaladım. Korkudan titriyorum. "Harun, serbest bırak kendini" dedi hocam. Fakat ben gerilmiş durumdaydım.
Butun mesele ayakta kalabilmek
Hoca "Beşe kadar sayacağım ve kendini sol tarafına atacaksın" dedi. Atlayınca kendimi yerde buldum. Hoca kaldırdı beni ve eğimle birlikte kayaklar kendiliğinden ilerlemeye başladı. Sanki dev bir topun ustundeydim. Kaymıyor, ucuyordum. Efora gerek bile yoktu. Kayakların onunu acınca hızlanıyor, kapatınca yavaşlıyorsun. Derken kendimi yerde buldum. Zaten tum mesele bu. Ayakta kalman yeterli. Gerisi kendiliğinden geliyor. İlk gunun ardından gerilmekten butun kaslarım yanmıştı.
İkinci gun daha da guzeldi. Oğleden sonra tipi başladı ama ben kaymaya devam etmek istiyordum. Hocam "Kayamayız Harun, hicbir şey goremiyorum" deyince "Hocam ben hic goremiyorum" diye espriyi patlattım. "Haklısın" dedi. Yine de kaydık eğimi az olan bir yerde. Herkes mutlaka bir kez denemeli. Benim icin ucmak gibiydi.
Kaynak: Hurriyet