
Gunumuzde kadınlar, kendilerini daha guzel ve farklı hissetmek icin, farklı makyajlar yapıyorlar. Gunluk hayatın bir parcası olan ve kusurları ortmek icin de kullanılan makyaj, yuze renk katmak, canlılık vermek, dikkat cekmek gibi bircok amacla yapılabiliyor. Şimdilerde hem teknik hem model hem de renk olarak yuzlerce makyaj tekniği olsa da, aslında makyaj cok eski zamanlardan gunumuze geliyor. Makyajın tarihini anlattığımız yazımızda Makyaj ne zaman, kac yılında bulundu? Makyajı kim oldu? Makyaj kac yılında icat edildi? sorularının cevaplarını bulabilirsiniz!
[h=3]MAKYAJIN TARİHCESİ[/h]Kozmetiğin bir alt alanı olan makyaj; ruj, allık, maskara, kapatıcı ve fondoten gibi yuz ve cevresini guzelleştirmek veya farklı bir gorunum kazandırmak icin uygulanan kozmetik urunleri, teknikleri ve işlemlerini kapsar.
Arkeolojik bulgular, tarih oncesi insanların, pigmentleri nasıl hazırlayacaklarını ve bunları yağlı maddelerle karıştırarak mağara duvarlarını boyamak ve vucudu suslemek icin kullanılabilen kimyasal karışımları uretmeyi bildiklerini gostermektedir. O donemde vucudu boyama hem bir ceşit suslenme hem de sihirlerden korunma şekliydi. Tarih oncesi pigmentlerin analizi 17 farklı rengin kullanılmış olduğunu gostermektedir. En cok kullanılanlar beyaz kurşun, tebeşir veya jips denen bir maddeden elde edilen beyaz; taş komuru veya mangandan elde edilen siyah, kırmızı, turuncu ve yeşil olmuştur.
Makyajın, Asya'da başladığı kuvvetli bir ihtimaldir. Vucuda gosterilen buyuk ozene alışık ve gorevleri kocalarına cezbedici gorunmek olan Hindu kadınlar icin kozmetik urunleri ve parfumler gereklilik arz etmiştir. Meşhur Hindu makalelerinde, kadınlara dovme ve dişleri, giysileri, sacı, tırnakları ve vucudu renklendirme sanatını oğrenmeleri tavsiye edilir. Gunumuzde bircok Hindu kadını kozmetikleri hÂl eski yolla kullanır; goz kapakları bazlı bir boya ile boyanır; yuz ve kolları safran tozu ile sarartılır ve ayak tabanları da kına ile kızıllaştırılır.
Yunanlar zamanında Hipokrates ve arkadaşları dermatoloji uzerinde calışarak perhizin, jimnastiğin, guneşin, banyoların ve masajın sağlığa ve guzelliğe olan faydalarını belirterek Kozmetoloji'nin gelişmesinde etkili olmuşlardır.
Galenus'un M.S. 130 - 200 yıllarında Local Remedies isimli kitabı, ilk kozmetik kitabı olarak kabul edilmektedir.
Eski Romalılar, kozmetikleri kucuk gorurlerdi ve cok az ilgi gosterirlerdi. Kozmetikler Yahudi ve Musluman dunyasında kutsal kitaplarda acıkca ve ayrıntılı bir şekilde belirtildiği gibi bolca kullanılmıştır. Kur'an'da surmenin kullanılması bir surede tavsiye edilmiştir. Fatih'in saray doktoru olan Abdekar, Guzelliği Koruma Sanatı isimli, o devrin hijyen ve kozmetik pratiğini belirten bir kitap yazmıştır.
Buyuk Britanya'nın ilk sakinlerinin ham kozmetikleri kullanmaktan cok zevk aldığı sanılmaktadır. Yeni ve daha etkili kozmetik urunlerine duyulan istek geliştikce, kullanılan tehlikeli ya da oldurucu malzemelerin sayısında bir artma olmuştur. Fucus kırmızısı, dudak boyası olarak kullanılmış olup, gercekte kırmızı cıva sulfuru idi; vitriol yağı (sulfurik asit) sacları ağartmak icin kullanılmıştır.
Kozmetik kullanımındaki artma, 18. yuzyıl Avrupa'sında ozellikle de her iki cinsin tamamen yapay bir gorunume ulaşmaya calıştıkları İngiltere ve Fransa'da meydana gelmiştir. 1880'lere doğru teknolojideki ve bilhassa yayıncılıktaki gelişmeler ve reklamın keşfi ile kozmetik tarihinde yeni bir devir acılmıştır.
