AK Parti Sozcusu Omer Celik, "Sosyal medya şirketlerinin benimsedikleri siyasi tutuma gore karşı tutumdaki kişilerin sosyal medya hesaplarını herhangi bir yargı kararı olmadan ya da hangi olcuye gore yaptıklarını toplumla paylaşmadan yasaklamaları demokrasilerdeki ifade hurriyetine aykırıdır." dedi.
Celik, parti genel merkezinde, Turkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Merkez Karar ve Yonetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından duzenlediği basın toplantısında, gundeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Teror orgutlerinin ideolojilerinin birbirine zıt olsa da aslında aynı mantıkla calıştıklarını surekli olarak ifade ettiğini hatırlatan Celik, "Bunlardan bir tanesi 'PKK, DEAŞ'a karşı mucadele ediyor; PYD, DEAŞ'a karşı mucadele ediyor' diyenlerin aslında ne kadar boş bir zeminde konuştuğunu gosteren bir şey. Bakın Irak'taki Sincar Anlaşması ucuncu ayına girdi. DEAŞ yuzunden oradan kacan Ezidiler başta olmak uzere, olumden kacan mazlum insanlar DEAŞ yuzunden oradan kactılar ama şimdi PKK yuzunden oraya donemiyor." diye konuştu.
Oradaki insanlar acısından DEAŞ'ın yarattığı etkiyle PKK'nın yarattığı teror etkisinin aynı yerde hizalandığını belirten Celik, "Bu konuda ilkesiz olmanın getirdiği nokta budur. Bazı muttefiklerimizin bunu dikkatle ele alması gerekiyor. Eğer oradaki Irak yonetimi bu Sincar'daki PKK varlığını ortadan kaldıramıyorsa biz tabii ki onlara yardım etmeye hazırız. Sincar'daki PKK varlığının bir an evvel ortadan kaldırılması bolgenin geleceği acısından da oradaki mazlum insanlar acısından da son derece onemlidir." ifadelerini kullandı.
"Sosyal medya hesaplarının yargı kararı olmadan yasaklanması ifade hurriyetine aykırı"
Sosyal medya platformu Twitter'ın ABD Başkanı Donald Trump'ın hesabını once askıya alması, ardından da kapatması kararına yonelik değerlendirmesi sorulan Celik, sosyal medya şirketlerinin devlet otoritesi gibi davranmasının dunyanın her tarafında eleştirildiğine işaret etti.
Celik, "şiddeti destekleyen eylemleri, şiddet yanlısı acıklamaları topyekun reddettiklerini" belirterek, şoyle konuştu:
"Bunlar gayri demokratiktir, hukuki değildir ve suctur. Fakat bunun yanı sıra sosyal medya şirketlerinin benimsedikleri siyasi tutuma gore karşı tutumdaki kişilerin sosyal medya hesaplarını herhangi bir yargı kararı olmadan ya da hangi olcuye gore yaptıklarını toplumla paylaşmadan yasaklamaları da demokrasilerdeki ifade hurriyetine aykırıdır. Burada buyuk bir boşluk var, o boşluk da şu: Bunlar nihayetinde para kazanan şirketler, para kazanan şirket bir devlet gibi hareket ediyor, para kazanan şirket bir mahkeme gibi hareket ediyor.
Peki sosyal medyada teror, istismar, şiddet cağrısı yapan hesaplara karşı bir tedbir alınması gerektiğini duşunmuyor muyuz? Kuvvetle duşunuyoruz. Teror propagandasının, nefret suclarının engellenmesi gerektiğini de duşunuyoruz. Ama soylediğimiz şey şu: Bu subjektif olculere gore, keyfi kararlara gore olmamalıdır. Objektif kararlar ortaya koyulmalıdır ve bunlar bir uluslararası anlaşma mutabakatı şekilde ortaya cıkmalıdır. Obur turlu ne oluyor? Tek tek devletler bununla ilgili tedbir almaya calışıyor. Trump'ın acıklamalarını ve tutumunu eleştiren pek cok ulke de Trump'ın sosyal medya hesaplarının kapatılmasına karşı cıktı. Bu iki ayrı durumdur ama kuşkusuz nefret suclarına ve terore karşı ve diğer istismar alanlarına karşı, insanlığa karşı işlenen suclara karşı guclu tedbirlerin de alınması gerekiyor. Yani burası, bu unsurlar, bu zeminler cok kuvvetli şebekeler ama aynı zamanda da cok tehlikeli hale gelebiliyor. Bunu Turkiye'de de yaşıyoruz. İnsanların şereflerine, haysiyetlerine orgutlenerek saldırı gercekleştiriyorlar. Ondan sonra tabii ki o bireyin bu ifadeleri kaldırma hakkı olacaktır. Bununla ilgili hızlı karar veren mahkemeler, hızlı birtakım mekanizmaların tabii ki kurulması gerekiyor."
"Datalarımızın kimle paylaşıldığı meselesi bir milli egemenlik meselesidir"
Sosyal medyaya yonelik carpıcı bir ornek veren Omer Celik, Twitter hesaplarının "onaylanmış hesap" olarak belirlenmesini sağlayan "mavi tik" sembolunun Kuzey Kıbrıs Turk Cumhuriyeti (KKTC) liderlerinin hesaplarına verilmediğini ancak PYD teror orgutu elebaşının hesabına verildiğini belirtti. Celik, şoyle devam etti:
"Siz neye gore KKTC'yi tanımıyormuş gibisinden bir tavra girebiliyorsunuz, hangi olcuye gore bunu yapıyorsunuz? Siz nihayetinde Birleşmiş Milletler (BM) değilsiniz, Avrupa Birliği (AB) değilsiniz, herhangi bir devlet değilsiniz. Peki bir teror orgutunun lideri olan PYD'deki Mazlum Kobani denilen şahsa mavi tık vererek, teror orgutu propagandası niye yaptırıyorsunuz? Dolayısıyla buraların objektif bir duzenlemeye tabi tutulması artık zorunlu hale gelmiştir. Data egemenliği, datalarımızın kimle paylaşıldığı meselesi bir milli egemenlik meselesidir. Siber alan bir siber vatandır aynı zamanda.
Siber vatanda da hukuki kurallarla egemenliğimizi korumamız gerekiyor. En son biliyorsunuz işte WhatsApp'la ilgili konu gundeme geldi, verilerin paylaşılması. Hic kimse Turkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının verilerini onların rızası olmadan başkasıyla paylaşamaz. Tabii ki tek tek herkes onay veriyor, onay vermiyor ayrı mesele. Ama bunun bir siber vatandaki data egemenliği olarak hukuki duzenlemeye tabi kılınması gerektiği acıktır. Bu bir insan hakları meselesidir. Datalarımızın bizden izinsiz başkaları ile paylaşılması bir insan hakları sorunudur, bir egemenlik sorunudur. Dolayısıyla onumuzdeki donemde bunlar daha cok tartışılacaktır ve bunlarla ilgili tabii ki Turkiye duzenlemeler yapacaktır. Bunlarla ilgili arkadaşlarımız calışıyorlar."
Turkiye ile Cin arasında imzalanan "sucluların iadesi" anlaşması
Celik, Turkiye ile Cin arasında imzalanan sucluların iadesi anlaşmasının hatırlatılması uzerine, "Bu tartışmayı takip ediyorum. Bu anlaşma gundeme getirilerek sanki Turkiye alelade bir şekilde, kuralsız bir şekilde Uygur Turklerine karşı bir tutum alıyormuş gibisinden ahlaka, vicdana ve gerceklere sığmayan bir propaganda yapılıyor." ifadelerini kullandı.
Soz konusu anlaşmaya ilişkin bilgi veren Celik, şunları kaydetti:
"Birincisi bu anlaşma pek cok ulke ile yaptığımız olağan, uluslararası hukuka uygun bir sucluların iadesi anlaşmasıdır. Cin tarafı bunu onaylamıştır. Bizim bu şekilde kac ulke ile anlaşmamız var? 32 ulke ile anlaşmamız var. Turkiye tarafında da bu anlaşmada yuce Meclis karar merciidir. Bu, 32 ulke ile yaptığımız gibi sucluların iadesiyle ilgili bir anlaşmadır. Boyle Uygur Turklerine karşı, Uygur Turku kardeşlerimize karşı bir anlaşma gibi sunulması son derece yanlıştır. Bu sucluların iadesi ile ilgili bir anlaşmadır. Şunu unutmamak gerekir ki bu tip uluslararası anlaşmalar zaten standart bir şekilde gercekleştiriliyor."
Celik, hukumetin Uygur Turklerine yonelik politikalarını eleştirmek icin yanlış bilgi verildiğine dikkati cekerek, şoyle devam etti:
"Buradaki tutumuz bellidir. Biz soydaşlarımızın, dindaşlarımızın dillerinin, kimliklerinin, tarihi miraslarının insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde dunyanın her yerinde korunması gerektiğini soyluyoruz. Bu konuda da Cin makamları ile konuşuyoruz, yakın temas icerisindeyiz. Yani burada Uygur Turklerine karşı olumsuz bir tutum soz konusu olduğunda buna karşı susmamız, gormezden gelmemiz ya da bununla ilgilenmiyormuşuz gibi bir tutum asla soz konusu değildir. Daha once de burada acıklama yaptım bununla ilgili. Bu konudaki hassasiyetimizi Cin makamları ile paylaşıyoruz. Turkiye Cumhuriyeti Cin'in egemenliğine ve tek Cin politikasına saygı duymaktadır. Dunyanın her yerindeki ulkelerin terorle mucadelesine tabii ki saygı duyuyoruz ama burada Uygur Turklerine donuk ihlaller, yansıyan goruntuler ve oradan bize ulaşan mesajlar olarak baktığımızda da hem tutumumuzu hem de bu konularla ilgili beraber calışma arzumuzu Cin makamlarıyla da paylaşıyoruz, paylaşmaya devam ediyoruz. Bu konudaki calışmalarımızı da devam ettiriyoruz."
Cin'in Turkiye'nin acıklamaları sonrasında bir acıklama yaptığını anımsatan Celik, "Biz de cevabi bir mektup yazdık, kendi acıklamamızın arkasında durduğumuzu gosteren, bu konuda daha cok diyaloğa acık olduğumuzu ifade eden. O anlaşmanın bu şekilde yorumlanması cok yanlış bir değerlendirme olur." goruşunu paylaştı.
Sozlerinin sonunda Kovid-19 aşısıyla ilgili değerlendirme yapan Celik, aşının yapılması sonrasında maskenin cıkarılmaması ve mesafeye dikkat edilmesi cağrısını yineledi.
Celik, aşı yapılsa bile maske-mesafe-temizlik tedbirlerine uyulmasının altını cizerek, "Aşılandığı halde hastalığa yakalanmış insanlar var. Aşılanma surecinin amacı insanlarda antikor oluşuncaya kadar bu hassasiyetin surdurulmesidir. Dolayısıyla aşılanmış kimselerin de maske, mesafe ve temizlik kuralına hassasiyetle uymaya devam etmesi gerekiyor." dedi.
(Bitti)
Kaynak: Anadolu Ajansı / Hamdi Celikbaş