
Batılı ulkelerde son donemlerde artan Turk ve İslam karşıtlığı, ırkcılık ve camilere yonelik saldırılar, Avrupalı Turkleri endişelendiriyor.
Avrupa'da faaliyet gosteren Turk sivil toplum kuruluşu temsilcileri, AA muhabirine yaptıkları acıklamada, 2014 ila 2020 yılları arasında sadece Almanya'da 700'den fazla cami saldırısı kaydedildiğini hatırlatarak, ilgili ulkelerin guvenlik guclerini onlem almaya cağırdı.
Koln'de genel merkezi bulunan İslam Toplumu Milli Goruş (IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergun, camilere yonelik saldırıları kayıt altına alan FAIR International Derneği'nin verilerine gore, sadece 2020 yılında Almanya'da 122 cami saldırısı gercekleştiğini, ozellikle bomba ihbarları ve İslam'a karşı hakaret iceren tehdit mektuplarının gecen yıl on plana cıktığını ifade etti.
Camilere saldıran faillerin derhal yakalanması gerektiğini vurgulayan Ergun, "2014 ila 2020 yılları arasında Almanya'da 700'den fazla cami saldırısı kaydedilmiş durumda. Bazı camiler mukerreren saldırıya uğruyor. Bazılarında şiddetin dozu artıp kundaklama gibi insan canına yonelik tehditler artarken, bazı camilerin de duvarlarına tehdit ve hakaretler yazılıyor." dedi.
Ergun, "Avrupa'da duzenlenen teror saldırılarının ardından Musluman karşıtı ırkcılığın daha da şiddetlendiğini goruyoruz. Ne yazık ki aşırı sağcılar, İslam'a atıfla işlendiği iddia edilen utanc verici teror eylemlerinin ardından Muslumanlara yonelik mutecaviz tavırlarını daha da sertleştiriyorlar. Bu atmosferden en fazla etkilenenler de birey olarak Musluman kadınlar ve kurumsal anlamda camiler oluyor." değerlendirmesinde bulundu.
Ergun, şoyle devam etti:
"Biz teşkilat olarak, guvenlik guclerinin soruşturmalarını daha etkin yurutmesi ve cami saldırılarının faillerinin cabucak bulunmasını talep ediyoruz. Şimdiye kadar bircok camide guvenlik guclerinin saldırılarla ilgili titiz calışmalar yuruttuğune şahidiz. Fakat ne yazık ki yakalanmayan her saldırgan, toplumsal bir tehdit olarak dışarıda serbestce dolaşmaya devam ediyor. Bugun bir caminin camını kırıp, aylarca elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşabilen bir şiddet eylemcisi, psikolojik bir eşiği aştığını ve tasdik edildiğini hissederek şiddetinin dozunu arttırabilir. Bu durumda cami saldırılarının, sadece Muslumanları değil, toplumun tamamını ilgilendiren şiddet eylemleri olduğunu akılda tutmak gerekiyor."
"Bizlerin ve camilerin guvenliği bu ulkelerin yetkililerine emanettir"
Avrupa Turk İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı Durmuş Yıldırım ise Avrupa'ya iş gucu gocunun 60. yılında Batılı ulkelerde ırkcıların giderek guc kazanıp, gocmen ve Musluman karşıtlığı uzerinden taraftar toplayarak Almanya'da Federal Parlamento'da temsil edilme noktasına geldiğine işaret etti.
Yıldırım, "Neredeyse her gun bir camiye saldırıldığı, Musluman gocmenlere karşı giderek artan ırkcı şiddet olayları bizleri endişelendirmektedir. Gerek yerel gerekse genel secimlerde Musluman gocmenlerin ozellikle secim malzemesi yapılmasını da tasvip etmeyip kınadığımızı ifade etmek istiyorum." dedi.
Yıldırım, şunları kaydetti:
"Ozellikle 2020 yılında Alman polis teşkilatında aşırı sağcı Neonazi polislerin deşifre edilmesiyle birlikte teşkilat icinde yabancı duşmanı ırkcı polislerin varlığı ortaya cıkarılmış, bugunku eleştirilere haklılık kazandırılmıştır. Bir kısım populist politikacı Musluman yabancılar uzerinden kin ve nefret yaymaya devam ederken, yabancı ve gocmenlere karşı ayrımcı politikalar surmuştur. 11 Eylul olaylarından sonra İslamofobi artmış ve son gunlerde bu Turkofobiye donuşerek yabancılar icerisinde ozellikle Avrupa Turkleri hedef alınmıştır. Son iki yıl icerisinde 900'e yakın camiye saldırı yapıldı, bu ciddi bir rakamı ifade etmektedir. Bizlerin ve camilerin guvenliği bu ulkelerin yetkililerine emanettir."
Turk ve Muslumanlar olarak yaşanan bu olumsuz gelişmeleri endişe ve uzuntu icinde takip ettiklerini belirterek yetkilileri tedbir almaya calışan Yıldırım, "Bir an once ırkcı ve populist soylemlere son verilerek birlikte yaşamak icin gayret gosterilmesi gerekir. Bu olayların artması iki taraf icin de daha fazla radikalleşmeye sebep olacağından dolayı birlikte yaşamak icin buyuk bir tehlike arz etmektedir. Bu sebeple tum kanaat onderleri ve devlet yetkililerini sağduyuya davet ediyoruz ve onumuzdeki yılların barış ve huzur icinde gecirilmesi icin gayret gosterilmesini temenni ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, "Bizler artık Avrupa'nın bir parcasıyız, burada birlikte yaşıyoruz, ucuncu dorduncu nesiller artık burada doğup buyuyorlar, burası artık bizim de vatanımızdır, dolayısıyla bizler artık beraber yaşamak mecburiyetindeyiz. Herkes bu konuda uzerine duşeni yerine getirmelidir." şeklinde konuştu.
"Son 5-6 yıldır Turk ve İslam karşıtlığı maalesef urkutucu boyutlara geldi"
Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Genel Başkanı Bulent Bilgi, "Son 5-6 yıldır Turk ve İslam karşıtlığı maalesef urkutucu boyutlara geldi. Bu tabii başta İslamofobi perspektifinden baktığımız zaman Orta Doğu ve Asya'dan gelen Musluman gocmenlerin Avrupa'ya yığılmasıyla tum Avrupa'da bir endişe hasıl oldu. Bununla birlikte zaten var olan İslamofobi tetiklenmiş oldu. Multecilerin gelişinin haricinde başka bir sebep, Avrupa'da ozellikle pandemi doneminde ekonomik sıkıntıların vuku bulması. Dolayısıyla multeciler ve ekonomik gidişat İslamofobi ve Turkofobi ozellikle arttırmış durumda. Turkiye'nin ulusal cıkarlarını koruma noktasında attığı adımların uyandırdığı rahatsızlık, Turkofobiyi tetikleyen hususlardan biri." dedi.
Avrupa'da ozellikle Fransa ve Almanya'da son donemlerde camilere sebepsiz yere baskınlar yapıldığını hatırlatan Bilgi, "Pandemi doneminde yapılan yardımın amacı dışında kullanılma şuphesi nedeniyle 150 maskeli polis camiye baskın duzenliyor. Bu iddia da kanıtlanmış değildir ve bu bircok ornekten sadece biridir. Fransa'da yapılan baskınlar Musluman toplumuna gozdağı verme anlamına geliyor. Hukumetlerin gorevi gozdağı vermek değil, diyalog yoluyla meseleleri cozume kavuşturmaktır." diye konuştu.
Bilgi, şoyle devam etti:
"Avrupa İslam'ı, Fransa İslam'ı, Almanya İslam'ı oluşturulmak gayreti var, biz tabii buna şiddetle karşıyız. Hicbir zaman Arap yada Turk İslam'ı olmadı ki, Avrupa İslam'ı olsun. Değişik ulkelerde bununla ilgili adımlar atılıyor ancak tabanı olmayan bunların hicbir getirisi olmayacaktır. Fransa'daki 'İslam Konseyi' bunyesindeki 'İmamlar Konseyi' projesi aslında Fransız İslamı'nın temelini atmak icin oluşturulmak isteniyor. Değişik gayretler var ama bu surec verimli olmayacaktır. Almanya ve Fransa yanlış kişi ya da kurumlarla goruşeceğine, doğru kişi ve kurumlarla calışıp, bu sorunu toplumsal barış ve huzur icinde diyalog yoluyla cozmelidir."
Gecmişe bakıldığı zaman DİTİB ve İGMG gibi kurumların Almanya ve Fransa'daki İslam adına cok faydalı işler yaptığının altını cizen Bilgi, "Turkiye kokenli insanların İslam adına teror faaliyetlerine karışmamaları bu tip kurumların Musluman Turk gencliğini doğru yonlendirmesinden kaynaklanan bir husustur." şeklinde konuştu.
"Turk ve İslam kelimelerine karşı bir fobi hep oldu"
Bruhl Turk Kultur Ocağı Başkanı Aydın Parmaksızoğlu ise Almanya'da son donemlerde Turk ve İslam duşmanlığının arttığını vurgulayarak, "Avrupa ve Almanya'da Turk ve İslam kelimelerine karşı bir fobi hep oldu. Oyle ki Turk ve İslam ismini taşıyan dernekler Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından devamlı takibe alındı ama bu isimleri taşımayan diğer dernekler bu takibatlardan kurtuldu. Bu bile Turk ve İslam fobisinin olduğunun bir ispatıdır." dedi.
Alman anayasasının aslında kendilerine her turlu dini, kulturel yaşam hakkını verdiğini hatırlatan Parmaksızoğlu, "Fakat ırkcılık insanların kafalarında oluştuğu icin her kurumda ırkcısını da gorebiliyoruz, hoşgorulu insanları da gorebiliyoruz. Eğer radikal kesimlerin uzerine Almanya gitmezse yarın Avrupa'daki huzuru kaybedip, cok daha geri gidebiliriz. Almanya'nın sadece yabancı kokenli vatandaşlarının radikallerini değil, kendi icindeki radikalleri de temizlemesi lazım, sıkıntı budur." ifadelerini kullandı.



