
Turk edebiyatına Yedi Guzel Adam, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Rasim Ozdenoren, Nuri Pakdil, Mehmet Akif İnan, Alaeddin Ozdenoren ve Ali Kutlay'dır. Yolları Kahramanmaraş'ta kesişen 7 Guzel Adam'ın eğitim gorduğu 169 yıllık tarihi Maraş Lisesi 2019 mart ayında muzeye cevrilmiştir. Yedi Guzel Adam hakkında bilinmeyenler, kitapları ve şiirleri
[h=3]YEDİ GUZEL ADAM KİMDİR?[/h]Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan, Erdem Bayazıt, Rasim Ozdenoren, Ali Kutlay, Nuri Pakdil ve AlÂeddin Ozdenoren'in hayatlarını konu almaktadır.
1- Cahit Zarifoğlu
Abdurrahman Cahit Zarifoğlu (1 Temmuz 1940, Ankara - 7 Haziran 1987, İstanbul, Turk şair ve yazar.
Cocukluğu Siverek, Maraş ve Ankara'da gecti. İstanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdi. Diriliş dergisinde şiirleri yayımlandı. Arvasilerden, Seyyid Kasım Arvasi'nin kızı Berat Hanım'la evlendi ve bu evlilikten uc kız, bir erkek evladı oldu. NikÂhında şahitliğini Necip Fazıl Kısakurek yapmıştır. 1973 yılında Sarıkamış'ta vatani hizmetine başlamış, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'na katılmış ve 1975 yılında askerliğini tamamlamıştır. 1976 yılında Mavera dergisinin kuruluş calışmalarında yer aldı. 7 Haziran 1987 tarihinde akciğer kanseri hastalığından İstanbul'da vefat etti. Kabri Uskudar Beylerbeyi'ndeki Kupluce Mezarlığı'nda ve kayınpederi olan Kasım Arvasi ile yan yanadır. Her sene 7 Haziran'da sevenleri tarafından mezarı başında anılır.
2- Erdem Bayazıt
18 Aralık 1939'da Maraş'ta dunyaya geldi. Asıl adı Adil Erdem'dir. Annesi Şerife Hanım Ârifoğulları'ndandır. İlk ve orta oğrenimini babasının memuriyeti dolayısıyla bazı kesintiler dışında Maraş'ta tamamladı Once İstanbul ve ardından Ankara Hukuk fakultelerine devam etti ancak fakulteyi bitirmeden askere gitti. Askerlik donuşu Ankara Universitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakultesi'nin Turk Dili ve Edebiyatı Bolumu'ne kaydoldu (1964). Buradaki oğrenciliği sırasında Millî Kutuphane'de sureli yayınlar şube mudur yardımcılığı ve Millî Eğitim Bakanlığı basın buro memurluğu gibi gorevlerde bulundu. Mezuniyetinden sonra Maraş Lisesi'ne edebiyat oğretmeni tayin edildi (1971). İstanbul Turk Mûsikisi Devlet Konservatuvarı'nda genel sekreterlik (1974), Kahramanmaraş İl Halk Kutuphanesi'nde mudurluk (1975), Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İnsan Gucu Eğitim Dairesi başkan yardımcılığı gorevlerinin ardından memuriyetten ayrıldı. Devlet Planlama TeşkilÂtı'nda sozleşmeli personel olarak calıştı. 30 Kasım 1987 secimlerinde Anavatan Partisi'nden Kahramanmaraş milletvekili secildi. Millî Eğitim ve Cevre komisyonlarında gorev aldı. 1991'de siyaseti bırakıp İstanbul'a yerleşti. 1995'te altı ay sureyle Yeni Parti İstanbul il başkanlığı, bir ara Demokrat Parti meclisinde uyelik yaptı. 5 Temmuz 2008'de İstanbul'da oldu ve Eyup Kabristanı'nda gomuldu.
3- Rasim Ozdenoren
1940'ta Maraş'ta doğdu. İlk ve orta oğrenimini Maraş, Malatya, Tunceli gibi Guney ve Doğu şehirlerinde tamamladı. İ.U. Hukuk Fakultesini ve İ.U. Gazetecilik Enstitusu'nu bitirdi. Devlet Planlama Teşkilatı'nda uzman olarak calıştı. Bir ara araştırma amacıyla ABD'nin ceşitli eyaletlerinde, 1970-1971'de iki yıl kadar kaldı. 1975 yılında Kultur Bakanlığı Bakanlık Muşavirliği gorevine geldi. Aynı bakanlıkta bir yıl da mufettişlik yaptı. 1978'de istifa ederek ayrıldığı devlet memurluğuna bir sure sonra tekrar dondu. Cok Sesli Bir Olum ve Cozulme adlı hikayeleri ayrıca TV filmi yapılmış, bunlardan ilki, Uluslararası Prag TV Filmleri Yarışmasında juri ozel odulunu almıştır.
4- Nuri Pakdil
Nuri Pakdil, 1934 yılında Kahramanmaraş'ta dunyaya geldi. Lise eğitiminin ardından İstanbul Universitesi Hukuk Fakultesi'ni bitirdi. İlk calışmalarını, şiir ve deneme turlerinde memleketinde "Demokrasiye Hizmet" gazetesinde yayımladı. Lisedeyken "Hamle" adında bir dergi cıkardı. İstanbul'da bir haftalık dergide sanat sayfaları duzenledi.
1969 yılında "Edebiyat" dergisini ve 1972'de Edebiyat Dergisi Yayınları'nı kurdu. Edebiyat Dergisi Yayınları'nın ilk kitabı Batı Notları'dır. Edebiyat dergisi, kimi aralıklarla uzun yıllar surdurduğu yayınına, Aralık 1984'te ara verdi. Edebiyat Dergisi Yayınları, 1972-1984 yılları arasında 18'i Nuri Pakdil imzasını taşıyan, 45 kitap yayımladı.
Kultur ve Turizm Bakanlığı Kultur ve Sanat Buyuk Odulu'ne layık goruldu. Kasım 2014'te Necip Fazıl Saygı Odulu'nun ilkini aldı. Hic evlilik yapmayan Nuri Pakdil, iyi deredece Fransızca biliyor.
5- Mehmet Akif İnan
Mehmet Akif İnan, Turk şair, yazar, araştırmacı, oğretmen. 1952 yılında İlkokulu bitirdi. 1958'de Urfa Lisesi'nden Maraş Lisesi'ne surgun gonderildi. Aynı yıl bir grup arkadaşıyla Derya Gazetesi'ni cıkardı. Bir yıl sonra Maraş Lisesi'nden mezun oldu ve ilk konferansını Urfalı Şairler uzerine verdi. 6 Ocak 2000 tarihinde hayatını kaybetti.
6- Alaeddin Ozdenoren
1940 yılında Maraş'ta doğdu. İlk ve orta oğrenimini Maraş, Tunceli, Malatya ve İstanbul'da tamamladı. İstanbul Universitesi Felsefe bolumunden mezun oldu. Ceşitli okullarda oğretmenlik gorevinde bulundu. 1991 yılında Kultur Bakanlığı'ndan muşavir olarak emekli oldu. 2003 yılında vefat etmiştir.
7- Ali Kutlay
1940 yılında dunyaya geldi. 2008 yılında hakkın rahmetine kavuştu. Şehri gezdiğimizde dizide rol aldığımızı oğrenince Kahramanmaraşlılar cok yardımcı oluyor. Şehir sahip cıkmış bu guzel adamlara. Kutlay, hic cekinmeden lafını dobra dobra soyleyen bir insan. Yaşadıkları olaylara şair oldukları icin farklı bir acıdan bakıyorlar; olum, ayrılık, aşk gibi kavramlar ustune derinlikli bir bakışları var. Oyku yazmaya 16 yaşında başladı 18'inde bıraktı. O yaşta yazdığı oykuler bile kaliteliydi. Hukuk okudu.
YEDİ GUZEL ADAM ŞİİRİ
Bu insanlar dev midir
Yatak gormemiş govde midir
Bir yara acar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında
-Ya kurbanın olam
Dağlar onume durmuş
Ki dağlanam
Cekip pırıl pırıl mavzerler cıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite cakala karşı yarin kapısında
1.
Yedi adam biri bir gun
bir kan gordu
gereğini belledi
yari alsa koynuna
Ayırmaz kanı yanından
Beyaz haberlerim var kardeşlerim
-Bir guzel ince gelin
Kabartır goğsunu toz duman icinde
gelinliği durur cıkartıp bıraktığı yerde
İcerlerden bir taşlı tarladan
Kaynayan nehrin gozunde
unutmuş gelin alınlığını
Avucları sıcacık yumulu beline dayalı
Kalın bilekli badem topuklu
Seyirtir o ince gelin
grevli'ler şifalar goturmek icin
Beyaz haberlerim var kardeşlerim
-Golgesiz meydanlara
aklı yağmalayanlara arasından
yayılırsa karanlık fısıltılar
Ya da guzel dışlı yapa cicekleri
Muhtemel bir genc kızın
Başına atılırsa
Yedi adamdan biri
Bir gun bir kan goreni
Kabukları soyulmuş
Taze devrilmiş bir ağac gibi
Ceker cıkarır kendi kadınlardan
Fırlar yataklarından tatlı uykudan
Cıplak cıkarır kendi kadınlarından
Fırlar yataklarından tatlı uykudan
Cıplak yalın ve guzel adaleli
O er alarak
Seğirtir danseder gibi
-Once sağlam olmalı arkam
O ince gelin
Belirir hemen ardında erin
1000 yıl durmadan en atmış bir cınar gibi
Gidiyor dansoz gibi
Yere ve goğe acık avucunda o kan
O işlem onda guvercin ve sevap
Onlarda en ağrımalı yara
Ve yollanıyor o guvercin onlara
Guvercin değişiyor gittikce ondan
Guvercin değişiyor vardıkca onlara
+ ve aman ne uzun suruyor bir duşman oldurmek+
Yedi adam artık bir kan goreni
Varıyor dengede
Kuğu gibi sarkıyor onlara
akıyor onlara
şiirler soyluyor ve mısralarında
işlek celik kumeleri
ve kalkıyor her bir ulaşmasında
iki yanında sulus ve yay gibi
bir vuruşta olduren elleri
-Karanfil serpercesine
Bir kez daha vurdum ya Allah diye actığım yaralara
-Guzelin duşmanı guzel olur
Guzelin yari guzel olur
O varıyor tum meydanlara
Kanı okşayarak ve kabartarak
Kanı okşa ve kabart
Ve sonra sabah kahvaltısında
İcinden gecirmekle varsın sofrana
Cocuklarımızın ellerinde buyuyen gagalı şeylerin
Tanrının buyruğu ile ortaya cıkarttığı
Gurbuz bir yumurta
II.
Yedi adam biri bir gun
bir aşk bir gun
gereğini belledi
olum girse koynuna
Ayırmaz aşkı yanından
Beyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim
Daha ne kadar saklanabilirdik seninle:
Yaylalardan nasıl gectik
Cobanlara yetişemedik ama uzaktan
zahmetsiz ve hic kimseye değil gibi konuşan ağızlardan
Ne bilge sozler dinledik
Sığındığımız
Ve icinde saclarımız gole girmiş ıslanan
O dev O kabul eden O sizin veren mağaralar
Yine acık yine buyur'lu
Cekildi ustumuzden. -Calıların
Bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere
Guneşi tez gorduk dağlarda
Ormanın ay ciceği gibi uyanan hayvanlarıyla
İlk iş govdemizin acıktığını anlamak oldu
Gittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda
O gun gezdim seni ellerimle
Soyledin: Geniş vuruyor yureğin
Ulkeyi tez giden ayaklarımla varıyorum
Kanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadan
Yıkanmış guneşte yeni kurumuş carşaflar gibi
Serin ve urpertici govden
Yaklaşmaktasın ve/ cok yakınıma taşıdığın/ guller
Sana canı gonulden Âşık oldum meleğim
Kollarına gumuş bilezikler duşundum
Dostlar buldukca onlara
Kalın kaşlarını ovdum
Guzeldin
Govden gerilmiş devinmekteydi
Bir tabloda gibi her bakmaya değişen
Karanlık anlamlardan arınan yuzunle
Hakkı verilmiş
Zehirleri alınmış kazanlarda
Demirle birlikte celiğe koşmaktaydın
Ve dollenmekteydin mengenelerle kucaklanarak
İşci eğilir bukulur ve doğrulur
Koylu bukulur doğrulur eğilirken
İnsan iyi maden kuyumcuda
Guzeldin/ Govden
Yeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara
Ağaclar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarca
İşte davetliydin
Acıktık bıcaklarına kanımızı gutmekteymişin gibi
Gelip acı sozlerin icin
Bir cekmece koydun yaralarımıza
Ve ellerin ucuşan yapraklar gibi
Birden
Nasıl yalnız olduğumuzu anladım
Kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan
Susuyor sessizce
Aşkla ilerliyorum
Milletim bileniyorum
Devirmeye
Devirmeye safrası beynimi uleşen
Elleri karımın ustunde birleşenleri
Bundan boyle yekinmeye hevesli yureğim
/sanatsever halkımıza duyurulur/
Aklım eski izlerde şimdi
İz demek
Bir geniş
Bir kendine donuk bir en ileriye
Yol demek
Usulca kalkıp gedene: Dur
Ki cevrileceksin
Toydun cesurdun
Genctin atıldın
Bilmezdin atıldın
Kabuğu oydun oydun
Kabukta kaldın
Sis iner orter mermeri
ağacı binayı
Sis kalkar kalkmaz
Gorunur mermer
Ağac ve dev
Bu kadınlar dev midir
Yatak ozlemez govde midir
Gul acar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında
Bomba duşmuş gibi deprenir toprak
Konuştuklarında
-Yar kurbanın olan
dola yaşmağını bileğime
Ki duşmanı guzel vuram
Cekip mavzerler cıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite cakala karşı yarin kapısında
III
Yedi adam biri bir gun
bir yar gordu
gereğini belledi
yari asla koynuna
Ayırmaz yari yanından
Alev gerekli kentliye
Bu ısıtma devleri kente
bir an once inmeli oğlum
/butun gun badem cırptım
uzumun tehini armudun curuğunu ayıkladım
uykuya gec vardım
yatağın icine elimi daha yeni koydum
rahatıma doymadım ama.../
UMMETİ GOZETMEN GEREKLİ
Ben seni beyaz haber ustası
Olasın DİYE boğmadım -DOĞURDUM
Beyaz haberlerim icin hazır olun kardeşlerim
Anam su dokuyor ellerime
Bedenim hızla kacıyor
Gozlerime toprak atan uykudan
Suyu carptıkca yuzume ve gozlerim yalnız
Yanıyorlar
Yemi torbanın dibine gelince beygir
İri saman saplarının arasından
İri etli dudaklarına
Kucuk zor bulunan arpaları topluyor
Bir parca daha yukselen
Bir parca kuculen
Bir parca daha uzak duran yıldız
Beygir ve yanında duran semeri
Evin gerisinde yığınla odun- badem dalları
Ve kuru alıc kokleri
Ve ben o zaman bilmezdim halka
Ateş gerektiği
Calışır gun boyu koru ağacları devirir
Badem cırpar budardım yaban calıları
Gun tepeme değsin oğleye durayım
Gun tepene değsin oğleye durasın
Kokleri hem derinleri hem sığları sarmış
Durmaksızın nimet devşiren
Ceviz ağacının altında.-
Oğleye durmayı
Hic duşundum mu ağac neden havyan değil:
Cunku kan'dır hayvan
Damardır ağac
O ceviz ağacının altında
Dallarına ve koklerine
Bir oz su damarı gibi bağlanarak
Onlar ve ağaclar
Toprak ve kalbinden doyurduğu hayvanlar
İşitmişler bakın onlarla
Onlar ve yapraklar
Geniş bir ağızla ufuruluyormuş gibi kımıldamaya başladılar
Onlar ve tufeğimi doğrulttuğum kuşlar
Şimdi oldurme vaktim değil
Başına omuzlarıma konun
Dudaklarımdan ve kalbimden dinleyin
/işte bakın ekmek boyle tutulur/
oğleye durarak bağlıyorum bu tepeleri
O tepelere
Eğlenme doğada - kentte bu gece ışıklar yanmadı
Damlardan
Corba dumanı yukselmemekte
Yufka ekmeği
Toprak ve ağac kokulu ellerimle
/ işte bakın ekmek boyle tutulur/
Şu en artist
Ve lokmayı taşıyan parmakların ucunda
Pıt pıt bir damar gibi atan
Yemin ve billah
Sıcak bulgur aşının kalbidir
Dedim cunku kalk
Yoksa sutum helal olamaz
Duşundum sol kolları kesik insanların
Ne denli mahir olduklarını sağ kollarında
Beyaz haberlerim icin toplanan kardeşlerim
-Adım Mustafa ve Niyazi ve Abdurrahman
Kafkas yaylalarında cadırlarımın
Surulerimin ocak taşlarımın
İzleri vardır/doğup yurumeye başlayınca
Cıplak basmıştım toprağa/
Yine de ana'vÂzın duymasam hic uyanmam
Bedenim oylesine yorgun babam oylesine olu
Olu gibi kımıldamıyor dedem
Sini belli kendi belli değil
Ne bir hak torunlarında ne yaşayan bir arzusu
Ellerim yumruk dizlerimin arasında (tam uc yuz yılı)
Etim etimin sızını alsın diye
Kalk cunku sabah yıldızı
Bir mızrak boyu yukseldi
+ iri ve zeki
ucları nemli bir goz gibi+
IV
Yedi adam biri bir gun
bir bela gordu
gereğini belledi
Yalvarsa evleri harap kadınlar
ve ağlayan birkac cocuk
Kamalar salınsa karnına
ayrılmaz belalı yanından
Haberlerime kulak asmayıp-Duymadık
Demeyesiniz kardeşlerim
Ulkem bugun
Yariyle buluşmuş gizlilerde
Tepeden tırnağa yeni yıkanmış
Ve ortuler icinde
Goz kapakları kale kapıları
Gibi ortulu
Yassı gozlu kabarık alınlı
Kalbine ve beline zengin
Duzgun bedenli bol saclı erkekler gibi
Ulkem
Tepeden eteğe yıkanmak icin
Aşıdan sonra paklanan
Ovalara yayılmış kadınlar
Evi ucsuz bir yol gibi bekleyen
Yavruya yerinde bekleten
O kadınlar gibi ulkem
-Yururum bayırlarda
Gucum ne merkezde tartmak icin
Kulak verir
Dinlerim ağacı
Gecerken beton doşeli apartman kaykılı toprakta
Sesim nasıl etkili yoklamak icin
Durdurur sorarım kentliyi
Ne haber boyle:
Nereye:
Bela ureten elim
Nasıl davranır belalar icinde
Sınamak icin
Uzanır okşarım saclarını ey yarim
Bakarım hoyrat ve Âşık ellerime
Bir gun sapsarı kesildim
Oyle bir tabiat vardı ki govdemde
İnsanları gormezdim bile yanımdan
Bir hava bulutu gibi gecerlerdi
İcimden
Gidip dağlara
Kafa tutmak gelirdi
Bir gun ben
İri ve kaslı govdem
Sapsarı kesildim
Hali harap bir dev cıktı onume
Gozlerini oyle actı ki yuzume ve ağlamış
Sonra soyleştik
Bu bir nobet devriydi kardeşlerim
Bizimle aşkta olanların
Eline su doksunler
Cadırlarının onune o kucucuk
Kilimleri sersinler
V
Yedi guzel adam
Biri bir gun bir dağ gordu
Gereğini belledi.
Ki o dağ
Ağacsız ve yalnız
Gokte alıp veriyordu.
RuzgÂrla urperir gibi olurdu
Beygirin derisi nasıl urperirse boydan boya
Dokununca.
Yılanla akreple kertenkele
Tavşan keklik kurtla
Onlarla
Hayvanlarla kımıldanırdı
Dağ bu
Serpilmiş atılmış yer kapmış
Başa kurulmuş. Boburlenmeden iri kendiliğinden koca
Dağ bu
Devir, soz gelsin, kervan devri
Eteğinde ipek yolu zencefil yolu
Kara ve beyaz yolu zenci. Develer
İcerek karınlarından tuylerinden gecirerek
Dağı yiyerek, soz gelsin, beslenirlerdi
Dağ bu
Devir kuş devri
Gecerdi kartal
İşte o kartal
Renksiz ısı vermeden
Urkmeden urkutmeden
Kendinden gecerek suzulur
Dikine batar dikine cıkar
Coştumu
Vurur kendini dağa - olurdu parcalanarak
Dağ bu
Devir aslan devri
Yer yer toplaşarak
Erkekli dişili
Sık sık oynaşarak
Devir insan devri
Gecti gecti
İnsan gecti
Et gecti kan gecti
Goz gecti
Gelenler
Yeni gelen yeniden sonradan gelen
Gecti gecti
Dağ bu
Yılanla kımıldanırdı
Yılanla kımıldanırdı
Yedi guzel adamdan biri
Bir gun bir dağ goreni
Durdu sevmeden bilmeden devinirken
Durdu durdu seyreyledi
Sordu:
dağ nicesin
gunde mi gecede misin
gecmişte şimdide
yoksa gelecek bir duşte misin
Dağ serpildi
Atıldı yeniden yer tuttu
İlk kez yılanla kıpırdanmadı
Gozu gorur gormez
Dağa goctu guzel adam
Eteğinden yukarıya uc gun
Yurudu. Bir yılda dolandı
Cevresini. Eğlenerek kayalarda geceleri
Yurudu gunde ve bir kuş gibi
Gorerek de
Durmadan dolandı dağın cevrisini
Artık dağ yılanla kımıldamadı
Kımıldardı onunla
Hırcındı adam hep hırsla
Yaralıymışca inlerdi
Yuzu durgun gozler duru berrak
Hırslanırdı ayağıyla- avuclarından ter akar
Omuzlarını burardı.
Ola ki anlatsa dağ
Der hırcındı adam ince bilekli
Azgın topuklu
İnce uzun parmaklı karınsız
Karşı koyan omuzlu
Yerken guzel yer doymadan kalkar
Oturarak ve hayvanlarda bile
Gizlenerek işerdi
Adam hırcındı-sacları uysal akardı
RuzgÂrla kardı
Esinti olmadan zaten akmaktaydı
Uzun boylu değildi
Ama kendinden uzunu yoktu - yalnızdı
Gecince onunden
Mağaralardan kuş tavşan kurt yavrusu
Dağa vururlardı
Serce tohum duşururdu ağzından
Tavşan yeşerince onu
Yerdi kokunden
Ot uremedi
Ağac uremedi
Dağ ağacsız ve yalnızca
Gokte alıp veriyordu
Adam kucuk bir kaya duzluğunde
Toprakta mağra icinde mağra kapısında
Kaynak başında kuru yamacta
Dururdu
Eğilip alnını
Yaydıkca yere iki elinin arasına
Goksu catırdayarak eğilir
Parcalanarak doğruldukca
Dağ cezbelenir
En yuksek zirvesini kayalı alnını
Yamaclar yamaclara yayılan yuzunu
Adam eğilip koydukca yuzunu toprağa
Eğilip koyacak yer arardı
Dağ cezbelenince
Doğrulup eğildikce
Ovaya bir anda
Kentler serilir
Yollar fabrika cevrekleri bentler
Yedi adamdan biri
Bir gun bir dağ goreni
Yeni bir soluk cekti icine
Değişti aynı kalarak
İndi kente
Dağıyla
Esen başı
Serin başı geniş kollarıyla
Gozleri yuzunu kaplayacak gibi buyuyerek
Ve şakaklarında
Avuclarımın arasında guclukle tuttuğu
Bir şey duruyordu
Yedi adamdan bir dağ goreni
Buyruğu dağa yiyeni
Dağdan buyrukla kente ineni
Suları yuruyerek geceni
Cekip mavzerini cıkardı oyluk etinden
Durdu yarin kapısında
(BEN
DİRİMLE
DOĞRULURKEN)
Sis boruları otmeye başladı yavrular
şimdi oradalar-Aşk delice kımıldamalı yatağından
Sen bir yıldız kaymasıyla yatağından
Ustune alevleri alarak
Kemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak
Sen kanın damarlara tutamadığı anlardan
Beni karnınla
Bir goz boğuşmasına daha kandırarak
Bul ice kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla
Uzulmuş
Belki dunyayla horlanmışım
Ansızın cok oradan gorun orada
Bu siyah basmış kara akar deme-
Başka olmalı govdemi denetleyişin
aşka hazır olan
...LARDAN. O KADIN'lardan
Halk aşksızca sokaklar
banka dukkÂnlarıyla doludur
Ellerimi kalp olmayan sularla
ıslamaya alışır o kızlar
-işte artık kacmak işte durmadan karşımızdayken bile
-ılık ev girintileri
gizlesin daha kopruler
karanlık bedenleri
Her şey onlara gore - yamandırlar
Ansızın melek bekliyorum eski turk ezgileriyle
Senin asya'dan hic yontmadan zarif bir cep saati yapışın
Asya Asya ve Asya diye yalvarışın
Sana ansızın alınyazımı ve kendimi ekliyorum
Aşka hazır aşka ac ve davetli
Ansızın melek bekliyorum
Asyayla ayağa kalkan
Melekler ellerinde gelenekle
İcinden hızla sut akımı geciren mızraklar
Boydanboya girdirmektedirler govdelerin icine
Nar doğuran - dikkatle nar doğuran
Hayvanı ve insanı aynı teklifle doyuran
Nazlı baharlarla
Hic ağlanmadı
'Biz cetin adamız ha' ayrıca soylenmez
Anlaşılır
Ne yavuz kışlar
Kurt sıyrığı ayazlarla
Ne evren debdebesi bahar
Gerdan kırıp mendil duşuren kızlarla
Ayrıca soylenmez
'Biz cetin adamız ha'
Doymuştur aşk bu gece en son buluşlarına kadar
Sen meleksi kadın bu gece kendini vermekle
İkiye yarıldın
Sen meleksi kadın bu gece
1000 yıl adına bilinmekle
Sen melek uyarmalarıyla
Uyarılan erkek
Bu gece bir şehvet azarladın
Hayvan kovdun
Yatağını yuceltenlerden oldun
Şimdi ev gebedir
Dağ kuşlukla uyanır -varsın uyansın-
Once hafif bir uyku sisi
Tanrı evvelsiz sonrasız bir iklim gibi ordadır
Daim
Melek kanatlarından hava gorunmez
Uzaklar yine de gorunur
Ay dostlukla anılan bir komşu evidir
Kıl cadırlarla devinen o kavim gocu
İşte o kavim gocu
Dağlar ilk bez bizi
Cıplak ete kavuşan aşk sandı
Kadife doşer gibi toprağa işte oyle yuruyen
Ilık bir hava buruyen
Gozleri o -rengÂrenk gozleri cocuk gozleri develerin
Cozulur ayakları
Kavim bu
Boynuna kan yurumuş
(Gozune bir şey gorunmuş)
-Nedir o gorunen/ susalım/
Hayat her zerresi uyarılmış gibidir
-Cok acele
Kalp bir bohcanın icinde atmaktadır
Omurgasından mızrak yuruyor kavmin boynuna
Devler en som bir duruşla - Raptedilmiş
Cocuklar ağızlarından Ey Nazlı Olum
Ey Nazlı Bahar Marşlarıyla
Butun bunlar nedir - sorulsa
Sorusuna
Ne can cevap kalmıştır
Kavim donmuş deve mıhlanmış
Kadın ateşle ateş doğumdan once
Sığırlar kendi kendileriyle
Goz goze kalmıştır
Kavim seferidir evinden ayrılmıştır ama
Kendine varılan iklim ve toprak
/VAKİTTİR/ namaza durmuştur
Bin bireydir kavim
Bir tur kararla eğilip doğulmakta
Her candan bir cana
Bir candan bir cana
Sonsuza değin
Bir tavır bolluğudur kavim ama
Nihayet vaktidir VAKİT
Bu duruş en zarifi duruşların
Gidip endamlı dağlara
Beğendirmek icin yeni gelinleri
O iklim kullandı hep
İnsanın en bilgelerini
Onlarla karşılanmak icin baharda
İklim aranır her şeyden once her olayda
Şerbet taslarında
Bir toprak okunmuş şeker dedenin avucunda
Genc bir kız kadar ağırdır
Bileceksin ey cocuk
Tatmıştın onu gecen baharda da
Kavim uyanan toprağı
Karşılarken - uyanıktır
Kavim Toprağı
Devirirken - uyanıktır
Kavimden biri varırken toprağa
-Uyanıktır O ve Kavim
Vardıktan sonra toprağa
Gaflet uyandırılmaz - kavim uyanıktır
O anne gibi verimlidir besmele cocuk icin
O erkek
Karpuz dilimi gibi ortadır
O en yaşlı gelin
Ocaktaki corbayla birlikte tutmektedir
O kavim icin
'Kışları goc icinizedir' buyuruluyor
Buyuk cadır en sevgili duşmana emanettir
Corba dağıtılsın nefes ve el dağıtılsın
Yer otesi ve yer eşit alınsın
Kadın ve erkek eşit durmaktadır-kadın arkadadır
İnsan hayada ve tanrıdadır
Ki kış ortasında kardan-bir duayla sıyrılıp
O derviş ağac kupkuru dallarında
O meyvayı buyutuyor
O tiyek
Bir salkım -muthiş- uzum
Uykuya tez doyanlar icin
Saclar ucuşur havalara sevincle
şarkı şarkı icine
Cenkle bir ustun haberleşme ile
İnsandan insana hep akıl ve sezgilerle
O coşkun mutlu savaş dulgerleri
Kalbi coğaltan bayramlar actılar
Şimdi de actılar
İşaret verin ve actılar butun kopruleri
Deniz yuce bir soluk denizidir-rotalar denizin kendisindedir
Kaptan sancakta bir tek an yaşamak yoluna
Butun bir omur ağartmıştır
Işıklar coğalıyor icimizden birine
Kime bu davet
Limanı dolduranlar yanan insan meşaleleri
Yuzbinler taş kulelere yaslanmış soyluyorlar
-RuzgÂr nereden eserse essin guzeldir
Alevler bir ayrı alemdir
Dirlik sevinctir - goc icimizedir.
Aşktan sonra sarhoşluk gunumuz ulkemizde
Sevine sevine
Sağlımın elleri uzansaydı dağların eteklerine yer'in şarkılarına
Aşkın mağara kovulduklarındaki şarkılarına
İlkel bir duyguyla bağırır kalırdım
Yoremde mor lekeler gibi duran
Bir basamaklı melekler ve gelenler olur birden
Butun meleklerden bir melek
-Bak diyor bakıyorum
ve bak diyor
Ellerimi bıcakla yontacağım deniyor
İlkel bir sevinc ve kan
şiir en safından
sonra soyut heykeller
Hic duşmanım yok-uzgun soyleniyor
-Olmayacak mı hic
Eziyor gururum onları
-Gorun ey guzel duşman ey guzel duşman
Saraylarda gecti omrum seninle
Yuzum aydınlık bakar elemlere
Yangın yerlerine
Coşkuyla selamladım butun bayrakları
Duşman kadınlarını
Tanrım bu dağları da sen yarattın
Bana kattın
Bir bir okşadım
Sema yapan kırları
Âlemlere kalbimizi yeniliyoruz ve tutuşmuş geliyoruz
Yeryuzu batarsa batsın dayanamayıp o kavmin cadırlarına
Develer de tutuştu
Onlarla ayarlandık bir devinim bir devinim arkasında butun devinimler
Kum kendi raksında beden aynı raksta
Karın bacaklara ulaşır oper onları ve uzaklaşır
Aynı yonde ve aralarında bir dunya vardır
Goğus ahenkle havanın direncini kırmaktadır
Kalp ve balcıklı toprağı
Ağacın ve kayanın dizilimini
O tek kuyun yalnızca suzuluşunu
Ani bir haber gibi salt bir kez otuşunu
Dinliyor kumu balcıklı toprağı
Ağacı kayayı ve kuşu
Uyku beladır goc icinizedir
Sabır ve zaman icinizdedir
Kadın ve cocuk icicedir
Guneş vurmuyor -oyle soyleyin- uzerine doşeklerimizin
-Sokuluyoruz besmele ile kadının toprağına
(işte boyle soyleyin)
Oyle ki o kadınlar
Bağlasınlar doğanları tanrı bağlarına
Melekler kırmızı yanar
Kalbe tutuşan her şey kırmızıdır
Hele kalp hazırsa
"kentten" bir er kalkar - Onun eri
Kollar semayı deryayı korkularından
Yoksa aşk hemen kacmak mıdır dağımıza
Soyleyelim ya hay ya huu
-Yolları aydınlık kıl yaradan
Kanla bir sabah
Akşam kanla
'...ateş... ve oldum...' deniyor
-Oysa sorular verilmişti ona
Sorular yığılmış
aynı kaynaktan olana
Işık ve karanlık hakkında
Bu nasıl uzun uyanılmaz gibi
-Ateş ve oldun uykuyla
-Kurşunla yoklanması bir sorudur geri kalanlara
Taze doğanlara
Şehzadelerden de sorular kalmıştı ona
'Biz artık gitmeliyiz dağımıza anneciğim
Yorgun geldim savaşmadım ama
Bir ceset gibi ayaklarının dibindeyim'
'Biz artık
Gitmeliyiz dağımıza'
-Hayır olmaz
Durmalıyız burada şahinim
'Kezzap icsem
Daha kuvvetle can cekişirdim'
(dertten cıktık) soylendi (guzel bir kurtuluşa yoneldik) dendi
Heykel bekleyen kımıldamış
Abesle elele ahbap gibi
Avazı cıkanca bağırmıştır
-Durmadan deniyor ki vatanım neredir
Heykel ne diyor
Konuşmaz heykel
Felctir
Karşılıklı
-Kaslarımız karşılıklı kasılsın
Olsun
-(Kalbimiz tum insanın namına) iddiasında
-Dertten cıkmışsın otekine kavuşmuşsun da
Diyor ki diyor ki
Gecmiş nedir kavim kimdir dert nerdedir
Kırbacla ayağa kalkarlardı
'biz artık... anneciğim... dağımıza...'
ruhum gecer bedenine yuz bin kara nokta yemiştir soyrad
... ve nasıl olan oldu - o ve yeni uygar dostları
Bir noktalar anlaşmasıdır fabrika baca ve duman
Anne onları kapıya kadar uğurla gel
Delinen boğrume bir set ger
'yapmayın yapmayın' cığlıkları
Guneş doğsun mu doğmasın mı kararsızım
Başlarını bana cevirmiş buyuk baş hayvanlar
londra moskova vaşington berlin pekin
hava cereyanları sarsılan ikindiler
korkularımız intihar donemlerinde
kotu bir alışkanlık peyda olmuştur
bağ budama hasat zekÂt
evlenme hoş gorme
Buğday ve ekmeğe saygı goreneğine doğru
-İnce bir duşman yonelmiştir
-Hayır icimizden yonelmiştir
-Oh oh dıştan yonelmiştir
-Dıştan ve icten mi yonelmiştir
-Ne yonelmiş ne yonelememiştir
-Yonelememiş onele Miş
'Ey ortulerle donatılmış Mustafa'
-Oğlum sen artık
şarapnel gibi yağmalısın
duşmanı guzelce vurmalısın
'... biz artık dağımıza... anneciğim...'
(Komşudan o olu de kalktı
Boşluğuna bir kırbac uzatıldı)
(Coktandır şu maraş kalesi hatıraları elinden alınmış bir
taş yığınıdır. -onların yerine bilardo masaları konmuştur -şalvarlı şovalye ve kovboylar bilardo oynamaktadırlar)
-Uykum geliyor kaderim yorula geliyor buz gibi eller
Bu yaz hayatı beğenemedin aklımda kandan gokdelenler
Ey aşk/... ve ey aşk mı dedin.../
Onlar kucucuk kucucuk gordu sana seslenenleri
Gucendirilmiş gibi kayboldun
Yerine pic doller yolladın
Komşudan o olu de kalktı
Koyde devinimdir kırışık alın derileri kımıldar
Kaş ve kalp zorla - kıvranarak
Erkeklik ve kadınlık
Olumun onunde değersiz ama siperdedirler
Bir değişime gibidir azrail-
Mezarla uğraşmaz toprağı insan kazar
O yere o olu
insan kalabalığında ansız bir boşluk acılmıştır
alın kımıldasın
kalp kıvransın
Golden ansız bir tabutluk su alınmış gibi
Butun koy kımıldayacaktır/gol gibi
Azrail devinimle cevirir bir koyu
Bir insan kası - kadını kavrayan elleri
mezar kazar toprak karşı komaz aralanır
İnsan mezar kazar arada bar bar bağırarak
-Ey suleyman oğlu nalbant izzet - nice rencperlik ettin
Guneşin alnında bakır gibi goverdin
Toprak kaz arada bir olu gorunurlerde mi bak
-ahmet mehmet hasan huseyin paytak mahmut babası
hacı izzet suleyman oğlu hey
nice oldun
neyledin
nasıl becerdin
Koyden o olu kalkar
Suslenmiş kurdelalar takılmış bir koc
Kapıda tabut tahtaları arasında beklemektedir
Bayram değil seyrandır
Aşk aceleyle oraya buraya goz gezdirir
Sevgi sabırla ahır kapılarından suzulmektedir
Koyden o olu de kalktı
-Sen de kalk sesini hayvan sesleriyle yuvarla
Koy bir ahenk kuşu sesi cıkararak
Kasabaya bir olu haberi ucursun
Minarelerden olgun bir kol gibi sarksın olu selÂsı
/.Olu ilk kez muezzin-minare uyarmalarıyla dirilmektedir
Koyden kasabayı durtmektedir./
Bedir efendi durur selÂyı dinler -Kim'ola-
-(Ben yuz yıl oldu babasızım) boğuk
(Cukurovada eski kale burclarıyla itişirdi akranlarım)
(Sağ elim sualtı zengin bir koydu damağımıza kadar pancar)
(O ufak cocuklardık - Bakışları)
(Olmaza karşı koyuşları)
(Şimdi koy acı'dan eğilmiştir)
Ben olumle eğiliyorum)
(Barsakları duğumlendi koyunlarımın)
Bedir efendi durdu selÂyı dinledi -Kim'ola-
Evlerden yarış atları gibi cocuklar fırlar
Daha ilk nağmesinden alırlar oluyu
Burunlarıyla kim olmuş sorusunu soluyarak
Yokuşlara bir nefeste bayılırlar
-Oyle bir cocuk tanıdım
Karşılaşınca başka cocuklarla hızlandı
Minarenin kapısında bir cocuk halkası
Muezzinle inecektir olu
Olu cağırır cocukları alıştırır camiye
Ve oluyu eve ulaştıran cocuk
Kutlu cocuktur
Taşıdığı haberle masum onunla dopdolu ve buyuk
Olu adı taşıyan cocuklar donuşlerinde
Şehri ağırlaştırırlar - Minare yukunu atmış
Yeniden serpilmeye başlamıştır
Suleyman oğlu hacı izzet evlere
bir sepet incir gibi dağıldı
evlere suleyman oğlu hacı izzet
Muezzin kıs kıs gulmektedir
kasabada evler -bir hacı izzettin varlığını bilmemekten-
keder icindedir
nine: kim'ola hacı izzet
birazdan halk top gibi patlar
-kasabalı değil hacı izzet bulbulludenmiş
-oh oh bulbulludenmiş
butun evlere şimdi buyuk
buyuk bir memnunluk cağlamaktadır
Cahit Zarifoğlu
Devamı icin tıklayın