Melekler 'im internetten oyle bebekle ilgili konular araştırıp dururken birden aklıma acaba bebek sahibi olupta zor sahip olanlar yada hic ebbeği olmayanlar nasıl caba gosterdiler die merak ettim ve hikayeler okumaya başladım.Bilmiyorum bunlar gercekmi ama beni gercekten cok duygulandıran ve motive eden yazılar oldu.Benim gibi cok stresli donemlerden geciyorsanız bu hikayelere goz atamnızı tavsiye ederim.Unutmayalım ne gelirse ALLAHtan ondan gelen herşeye razıyız.Kızlar sizinde boyle gozunuze carpan hikayeler varsa yada kendi gebelik hikayenizi yazmak isterseniz buyrun buraya bakının yazının....




BABALIK DUYGUSU ...



Bundan birkac yıl oncesine kadar cocukları cok sevdiğimiz soylenemezdi. Eşimin ve benim bağımsızlığımıza cok duşkun olmamız, surekli yeni yerler gormek ve gezmek arzumuz ve kariyer beklentilerimizde bebeğin bize ayak bağı olacağı duşuncesiyle cok uzun sure cocuk istemedik.


Zaten eşimle de Karadeniz'deki bir iş gezisi sırasında tanışmış sonra işimiz dolayısıyla Turkiye'nin dort bir yanını gezerken birbirimizi daha iyi tanımış ve nihayet evlenmeye karar vermiştik.


Evlilik hazırlığı icinde tek bir tabak dahi almadan hem eşimin hem benim bekarlık yaşamımızdan kalan eşyalarla uzun sure idare ettik. Elimize gecen ilk parayla da bir araba alıp hurda oluncaya kadar gezmeye devam ettik. Turkiye'yi bitirince yurt dışına dadandık. Meşhur seyyahlarımız gibi cok maceralı geziler yapamadık ama Avrupa'da tatil yapmanın coğu zaman ulkemizde tatil yapmak ile hemen hemen aynı paraya geldiğini keşfedince de hem kış hem yaz tatillerimizi mutevazı oteller ve marketlerden alınan sandviclerle de olsa uzun sure turlara hic katılmadan kendi başımıza Avrupa'nın değişik yerlerini gezmeyle harcadık. Gezme merakı yuzunden de uzun bir sure cocuk duşunmedik. Zaman ve mekanla sınırlı olmayan bir yaşam tatlı geliyordu ve hep boyle surmesini bekliyorduk.

Etrafımızdaki arkadaşlarımızın neredeyse tamamı artık cocuk sahibi olmuştu ve bize de bu yonde baskılar geliyordu. Ama bir bebekle uğraşmanın zorluğunu onlarla birlikte bizde yaşıyor ve onların eve hapsolmuş hallerini, uykusuzluktan kırılan gozlerini gordukce iyice cocuklardan soğuyorduk. Zaman zaman cocuklarıyla bize geldiklerinde de o cocukların durmadan etrafa saldırmaları, hicbirşeyden mutlu olmamaları ve durmadan ağlamaları o birkac saati bile dayanılmaz yapıyordu.


Ta ki Fransa’nın ortalarında bir yerlerde bir yaz tatiline varıncaya kadar. Her yerinde olduğu gibi Fransa’nın o bolgesinin de şarapları unluydu ve gunduz gezilen şatolar gece icilen şaraplarla nefis bir tatil oluyordu. Dondukten sonra eşimde ilk belirtiler Kanlıca'dan beklenen misafirlerin gelmemesi oldu. Hatta aynı zamanda goğusleri de şişince eyvah bir problem var deyip soluğu doktorda aldık. Aklımıza hicbir şey gelmediği icin de bu goğusler niye şişti deyip mamografisine varana kadar her şeyi yaptırdık ve doktor mamografiden sonra hamile olmayasınız deyince aklımız başımıza geldi.


Hemen evde bir test yaptık. Hamilelik testlerinde bayanlar bilir cubuğa idrar damlatıldıktan sonra 4 dakika beklemeniz gerekir. Yıllar gibi gecen 4 dakikadan sonra cubukta iki nokta da kıpırdamadan bana bakıyorlardı.
Evet. Bu eşim hamile demekti. Belki kaybolur diye cubuk elimde bir sure daha bekledim.


Yaklaşık 4 saat bekledikten sonra artık ikna olmuştuk. Tanrım! Biz ne yapmıştık. İkimizde oturduğumuz yerden kalkamıyorduk. Herkes kendi acısından olayı değerlendirmeye başladı. Konuşmadan birbirimize bakıyorduk ama kafamızda binlerce duşunce carpışıyordu.

Gozumun onunde ağlayıp zırlayan cocuklar donup duruyordu. Baba olmayı kesinlikle kendime yakıştıramazken artık butun yaşantımızın baştan sona değişeceğini hissediyordum. Hicbirşey eskisi olmayacaktı. Artık eskiden endişeyle seyrettiğim cocuklu arkadaşlarımız gibi olacak, uzun bir sure eve tıkılacak ve sinemaya gitmek dahi hayal olacaktı.

Erken yatıp erken kalkacak her yere elimizde bir cocuk ve onun bir bavul dolusu eşyalarıyla gitmek zorunda kalacaktık. Elveda meyhaneler, geziler, sinemalar ve arkadaşlar.

Uzun suren tereddutlerden sonra kaderimize boyun eğdik ve bu durumu kabullendik ama bu seferde başka bir problem ortaya cıktı. Aklımıza bir şey gelmeden yaptırdığımız mamografide vucuda verilen radyasyon acaba bebeğe bir zarar vermiş miydi? Gec de olsa bir bebek sahibi olmaya kendimizi hazırlamışken bunun mutluluğunu yaşayamadan bu sefer aklımız acaba mamografi sırasında birşey oldu mu sorusuna takılı kalmıştı.

Yine uzun suren araştırmalardan sonra son bir kez de doktorumuzun tavsiyesiyle bu konuda araştırmalar yapan bir universiteden randevu almaya karar verdik.


Ama ben işimin yoğunluğu dolayısıyla eşimle birlikte hastaneye gidemedim. Eşim de devlet universitelerinin o yoğun ortamında butun gun ayakta beklemek zorunda kaldı. Onceleri hafif bir bel ağrısı başladı. Bir hafta sonra eşimin şiddetli bir kanamayla hastaneye kaldırıldığını oğrendiğimde hayatımın en panik anlarını yaşadım. Aklımda bin bir duşunceyle hastaneye koştum.

Eşim iyiydi ama artık hamilelik cok riskli hale gelmişti. Hastane tedavisine rağmen kanaması kesilmedi. O gunden sonra yataktan hic kıpırdayamadı. Yemek, yıkanma dahil butun ihtiyaclarını yatakta karşıladı. Ev ve hastane arasında gecen hamilelik boyunca eşim cok buyuk acılar cekerek turlu ilaclar ve tedavilerle hamileliğin sağlıklı gecmesine cabaladı. Ama başaramadık.

Doktorların olağanustu gayretine rağmen 5. ayın sonunda hamilelik sona erdi. Bebeği kaybettik. Herkesin bebeğiyle cıktığı hastanenin doğum servisinden beraberimizde goturebildiğimiz tek şey hayal kırıklığımız ve huznumuzdu.


Yine eskisi ozgurduk ama bu ozgurluk hicbir anlam taşımıyordu. Bir sene boyunca eşim hem fiziksel hemde psikolojik olarak kendisini toparlamaya calıştı. Kendisini işine verdi. Tatillerimizde yine deliler gibi gezdik. Eski yaşantımıza geri donmeye, herşeyin eskisi gibi olmasına calıştık. Ama olmadı.

Bebeğimizi hic unutamadık. Hep birşeyler eksik kaldı. Hep acaba bu kadar tereddutlu olduğumuz icin tanrı bizi cezalandırdı mı diye duşundum. Bizi en cok uzen hamilelik sonucunda belli olan gen testlerinin sonucunda bebekte hic bir problem olmamasıydı.

Mamografideki radyasyondan korkup testler icin hastanede ayakta beklemenin sonucunda oluşan problemlerle bebeğimizi kaybetmiştik oysa bebekte hicbir problem yoktu.

Bir bucuk sene sonra bu sefer bilerek ve isteyerek cocuk sahibi olmaya karar verdik. Birincisi nasıl olsa hic beklenmedik bir anda cabucak olmuştu yine oyle olmasını bekliyorduk hatta korunmayı bıraktıktan sonra ertesi sabah cocuk mobilyası bakmaya bile gittik. Ama olmadı. Karavana. Hic gelmemesi gereken misafirler her ay duzenli olarak geldi. 7 ay uğraştık.. Benim icin keyifli gecen bir sureydi ama bir yandan da endişelenmeye başlamıştım acaba bende bir sorun mu vardı. Bende bir sorun varsa ilk hamilelik nasıl olmuştu. İlk hamilelikte etrafa itinayla hamile bırakılır diye hava atarken bana kızgınlıkla bakan arkadaşlarımdan beter olmuştum.


Eşime gore cok zor, bana gore cok keyifli gecen 7 ayın sonunda nihayet misafirlerden kurtulduk. Goğusler yine şişti. Bu sefer oğrenmiştik panik olmadık. Yine bize ilk hamilelikte olağanustu yardımcı olan doktorumuza koştuk. Eşimin hamilelik surecinde yaşadıkları ve bana cektirdiği eziyetler tamamen ayrı bir yazı konusu. Onları sonra yazacağım.
Şimdi 16 aylık olan dunya tatlısı bir kızımız var. Kısaca Isot diyoruz. Onsuz bir saat gecirmeye dahi tahammul edemiyorum.


Aksam 6'yi zor yapıyorum. Hic oyalanmadan eve ona koşuyorum. Eşimin ilk hamileliğinde artık hicbirşey eskisi olmayacak diye endişelenmiştim. Yanılmışız. Artık herşey eskisi gibi. Hatta eskisinden daha guzel. Hic uzun sure eve kapanmadık. Yine tatillerimizde deli gibi geziyoruz. Isot'u ne mi yapıyoruz onu da goturuyoruz. Yaşına basmadan Avrupa'nın yarısını gordu. Hatta bazan iyi oluyor



.Gecen yaz Isot'un sayesinde cocuklu aile sınıfına girip yaz aylarında yer bulmanın cok zor olduğu Fransa’nın sahil kasabalarındaki otellerde yer bile bulduk. Bizimle beraber geziyor. Bizimle beraber uyuyor. Biz yemek yerken oda kendi mamasını iciyor. Oda bizim gibi gezmekten acayip keyif alıyor. Oğle uykusu geldiği zaman golgeye cekilip biz de dinleniyoruz. Cocuk sahibi olmak icin tereddut edenlere sesleniyorum. Unutmayın her şey nasıl yaptığınıza bağlı.


Cocuk asla ayak bağı değil. İsterseniz onu da kendi yaşantınıza uydurabilirsiniz. Etrafınıza da cok kulak asmayın.
Doktoru Isot'un gelişiminden cok memnun. Bu sevgiyi arkadaşınızın cocuğunda yaşamanız mumkun değil. Hic eşimi aldatmadım ama onu artık kızımla aldatıyorum.

Eşimi uyutup kızımla alışverişe cıkıyorum. Artık yurumeye de başladı. Cocuk sahibi olmak icin yaşadığımız butun tereddutlerin de boş olduğunu gec de olsa oğrendim. Sadece biraz daha dikkatli davranmak yeterli. Ayrıca hafta sonları erken kalkmak hic de fena değilmiş. Elbette diğer cocuklar gibi ağlıyor zırlıyor ama eğer iyi bir iletişim kurabilirseniz kac aylık olursa olsun sizi mutlaka anlıyor ve sozunuzu dinliyor.


Isot, hayır kızım, klavyemin ustune oturamazsın, mamanı burada icemezsin. Bak yazı yazıyorum. Isot kulağımı ısırma kızım, dikkat mamanı dokeceksin.