
1970'li yıllarda Cuneyt Arkın, Yıldız Kenter gibi usta isimlerle birlikte rol alma fırsatı bulan Yeşilcam'ın Yakışıklı Jonu Sertan Acar, yaklaşık 8 filmde oynadıktan sonra hayali olan hekimliği yapabilmek icin kariyerinin en parlak doneminde sinemayı bıraktı. Daha sonra Kocaeli'nin Kandıra ilcesine bağlı Kerpe'ye taşınan Acar, burada kendisini doğaya bıraktı. Acar, kurduğu otelde insanları misafir etmenin yanı sıra, burada ceşitli hayvanların bakımını yapıyor. Havanın guzel olduğu zamanlarda ise teknesiyle birlikte denize acılan Acar, hobi olarak balıkcılıkla ilgileniyor. Sertan Acar ve eşi Meral Acar, şominenin karşısında kahvelerini yudumlayıp sohbet ederek, hayvanlarla ve doğayla ic ice yaşıyor.
"Sinemayı bıraktım ve hekim olmayı tercih ettim"
Turk sinemasına nasıl başladığını anlatan Sertan Acar, "İlk filmim Ayşecik. Ediz Hun gibi Yeşilcam'dakilerin coğu rahmetli oldu Sadi Alışık gibi. İzzet Gunay ile oynadık, Cuneyt Arkınla baba ve oğlu oynadık. Ama coğu vefat etti. Yeşilcam farklı bir olay. Yeşilcam'dan olmaktan da gurur duyuyorum. O zaman diş hekimliğinde okuyordum. 1973-1974 senesinde baktım okulda zorluk cekiyorum, mezun olamayacağım sinemayı bırakmaya karar verdim. Yıldız Kenter gibi bir dehayla da anne ve oğul olarak Fatma Bacı filminde oynama şerefini buldum. En son filmim de Cuneyt Arkın ile Battal Gazi filmi oldu. Ondan sonra kesinlikle karar verdim, 22-23 yaşında sinemayı bıraktım ve hekim olmayı tercih ettim. Sinemaya 1971 yılında adım attım. Zeynep Değirmencioğlu o zaman ağabeyimin flortuydu. Dolayısıyla vapurla Kadıkoy'e gecerken Karakoy'de vapurla iskele arasına duştu. O zaman universite oğrencisiydim, ben de onu cıkarttım. Daha sonra aileyle tanıştık. O zaman da bir film yapıyorlarmış. Bana bir teklifte bulundular oyle başladım. Yaklaşık 8 filmde oynadım. Hekim olmak icin sinemayı bıraktım. Yoksa hekim olamayacaktım. Daha sonra buraya 38 sene once tesaduf olarak geldim. Burası benim cennetim oldu, cok mutluyum. Burada balık tutuyorum, hayvanlarım var, bir otelimiz, bir de deniz kenarında bir kafemiz var. Burası benim icin bir eğlence, ailemle guzel gunler geciriyoruz. Doğal bir ortamda yaşıyoruz, kendimiz ekip biciyoruz. Arıcılık yapıyorum, kecilerim, kazlarım, ordeklerim var. Havanın durumuna gore gunum geciyor. Hava guzelse denize cıkıp balık tutuyorum, hava yağışlıysa bahcede ya da otel icerisinde kalıyorum" dedi.
"Hepsi birer kahramandı"
Pek fazla imkan olmadığı icin eski Turk filmlerinin cok buyuk zorluklarla cekildiğini belirten Acar, "Eskiden taş devri, şartlar cok kotuydu, her şey kısıtlıydı. Dolayısıyla şu andaki imkanlara sahip arkadaşlar daha rahatlar. Dijital olduğu icin bir saniyeyi defalarca cevirebiliyor. Eskiden her şey kısıtlıydı. Negatif film cok az geliyordu. Bu imkanlarla filmleri bitirmek durumundaydık. Eski Turk filmlerde ucak gecmesi, ucak gecmesi, saatin gecilmesiyle alay ediliyor ya, başka bir şans yoktu. O zamanki yapımcılar ve oyuncular cok zor şartlarla calışıyorlardı. Hepsi birer kahramandı. Zorluklar altında cok guzel filmler yaptılar" diye konuştu.
"Kuleden aşağı atlıyorlardı, zor ikna ettim"
Battal Gazi filmlerinin cekimleri yapıldığı esnada başından gecen ilginc bir olayı anlatan Acar, "Unutamadığım bir anım Battal Gazi filmleri cekimi sırasında oldu. Rumeli Hisarları'nda filmin cekimi yapılıyordu. Oğlen tatili oldu. Herkes kenara cekildi. Bu arada rejisor benim kuleye cıkıp Osmanlı bayrağını cekmemi soyledi. Uzerimde de şovalye kıyafeti 2 tane kılıc var. Bizanslarla savaştığımız icin kılıclar kan icinde. Ben nefes nefese kuleyi cıktım. Tam kuleye cıkınca 2 tane kadın Japon turist beni gorduler. Kuleden aşağı atlıyorlardı. Film diyorum, sinema diyorum. Aşağı atlıyorlardı, zor ikna ettim" şeklinde konuştu.
İnsanların, kendisini gorduklerinde zaman hala ilgi gosterdiklerini soyleyen Acar, "Daha once ilgileri karşısında sıkılıyordum. Daha sonra koyverdim kendimi. İnsanlar fotoğraf cektirmek istiyorlar, eski anıları yad etmek istiyorlar. Ben de onları kırmıyorum. Onlarla sohbet ediyorum. Onların da hoşlarına gidiyor" ifadelerini kullandı.
Kaynak: Hurriyet