Giriş
Profesor Stephen Hawking

Varoluş: Biz Nereden Geldik?

Neden buradayız? Nereden geldik? Orta Afrika’da yaşayan Boshongo halkına gore, bizden once yalnızca karanlık, su ve Buyuk Tanrı Bumba vardı. Bir gun, şiddetli bir mide sancısıyla kıvranan Bumba, Guneş’i kustu. Guneş suyun bir kısmını buharlaştırınca kara gorundu. Sancısı hÂl dinmemiş olan Bumba’nın midesinden sırasıyla Ay, yıldızlar, leopar, timsah, kaplumbağa ve en sonunda insanlar cıktı.

Bu yaratılış efsanesi de, diğer bircokları gibi, bugun hÂl kendi kendimize sorduğumuz sorulara yanıt aramaktadır. Neyse ki gunumuzdeartık, ilerleyen sayfalarda goreceğimiz gibi, bize yanıtlar veren bir araca sahibiz: bilim.

Varoluşun bu gizemleriyle ilgili ilk bilimsel kanıt, Edwin Hubble’ın 1920’lerde, California’daki Wilson Dağı’nın zirvesine yerleştirdiği teleskopla gozlemler yapmaya başlamasıyla elde edildi. Hubble, neredeyse butun gokadaların bizden uzaklaştığını fark etmişti. En hızlı uzaklaşanlar da en uzaktaki gokadalardı. Evrenin genişlemesi, butun zamanların en onemli keşiflerinden biri oldu.

Bu keşif, evrenin bir başlangıcı olup olmadığı konusundaki tartışmanın yonunu değiştirdi. Eğer gokadalar şu anda birbirlerinden uzaklaşıyorlarsa, gecmişte daha yakın olmuş olmalıydılar. Eğer hızları sabit idiyse, hepsi milyarlarca yıl once birbirlerinin ustune binmiş olmalıydı. Evrenin başlangıcı boyle miydi?

O donemde bircok bilim insanı evrenin bir başlangıcı olması fikrinden hic de memnun kalmadı, cunku bu, fizik biliminin cokmesi demekti. Evrenin nasıl oluştuğu tanımlanırken, bir dış aracının –ki en kolayı bu dış aracının Tanrı olarak adlandırılmasıydı– devreye girdiği soylendi. Boylece kuramlar, evrenin hÂl genişlemekte olduğu ama bir başlangıcının olmadığı şeklinde geliştirildi.

Soz konusu kuramların belki de en unlusu 1948’de ortaya atıldı. “Durağan Hal Kuramı” adı verilen bu kuram, evrenin ezelden beri var olduğunu ve hep aynı gorunduğunu one suruyordu. Bu ikinci ozelliğin en iyi yonuyse, bilimsel yontemin en onemli bileşeni olan “test edilmeye” acık oluşuydu. Yapılan testlerse, bunun doğru olmadığını ortaya koydu.

Evrenin başlangıcta cok yoğun olduğu fikrini doğrulayan gozlemsel kanıtlara, Ekim 1965’te, uzay genelinde zayıf artalan mikrodalgaların keşfiyle ulaşıldı. En mantıklı acıklama, bu “kozmik mikrodalga artalan ışımasının” daha once var olan sıcak ve yoğun bir durumdan artakalan radyasyon olmasıydı. Evren genişledikce, radyasyon da bugun gozlemlediğimiz kalıntı haline gelene kadar soğumuştu.

Bu fikir cok gecmeden bir kuramla desteklendi. Oxford Universitesi’nden Roger Penrose ile birlikte, eğer Einstein’ın genel gorelilik kuramı doğruysa, zamanın başlangıcında sonsuz yoğunlukta bir uzay zaman eğriliği noktası, bir tekillik olması gerektiğini gosterdik.

Evren, Buyuk Patlama (Big Bang) ile başladı ve hızla genişledi. “Enflasyon” (şişme) adı verilen bu genişleme inanılmaz bir hıza sahipti; evren, saniyenin kucucuk bir bolumunde defalarca ikiye katlanarak genişledi.

Enflasyon, evreni cok buyuk, cok duzgun ve cok duz bir hale getirdi. Bununla birlikte, tamamen duzgun de sayılmazdı; şurada burada hafif varyasyonlar gosteriyordu. İşte bu varyasyonlar, zamanla gokadaları, yıldızları ve guneş sistemlerini oluşturdu.

Varoluşumuzu bu varyasyonlara borcluyuz. Eğer genc evren tamamen duzgun ve tekbicimli olsaydı, yıldızlar oluşamayacak, dolayısıyla da yaşam gelişemeyecekti. Bizler, bu başlangıc kuantum dalgalanmalarının bir urunuyuz.

Acıkcası, hÂl cozulememiş bircok derin gizem var. HÂl şu kadim sorulara yanıt aramakla uğraşıyoruz: Nereden geldik? Ve evrende bu soruları sorabilecek tek varlık biz miyiz?


(Tanıtım Bulteninden)

Editor: Cumhur Ozturk



Kitap Adı: Neredeyse Her Şeyin Kokeni Yazar: Graham Lawton Cevirmen: Yonca Aşcı Dalar Yayınevi: İş Bankası Kultur Yayınları Hamur Tipi: 1. Hamur Ebat: 19,5 x 25 İlk Baskı Yılı: 2019 Baskı Sayısı: 1. Basım Barkod: 9786052958063