Kıskanclık insanın doğasında mıdır yoksa sonradan mı oğrenilir?
Kıskanclığın insanın doğasında mı olduğu, yoksa sonradan oğrenilen sosyo-kulturel bir kavram mı olduğu hala tartışılıyor. Evrim teorisine gore kıskanclık, kadın ve erkek icin farklı evrimsel gucler tarafından şekillendirilmiş doğal bir tepki. Cinsiyet farklılıkları da insanın evrimsel tarihi boyunca karşılaştığı farklı ureme bedelleri ve uyum problemlerine bağlı olarak gelişiyor. Evrim teorisine gore, dollenme kadın vucudunun icinde gercekleştiği icin anne cocuğun kendisinden olduğundan emindir, oysa baba bundan hicbir zaman yuzde 100 emin olamaz. Kadının onu cinsel anlamda aldatması, erkeğin ilerde cocuğun sorumluluğunu ustlenirken soyunu devam ettirememesi anlamına gelir. Kadının boyle bir sorunu olmamakla birlikte eşinin olanaklarına ve desteğine ihtiyac duyar. Evrimsel teoriye gore bu nedenle eşin başka bir kadına aşık olup, zaman ve olanaklarını ona yonlendirmesi kadın icin bir tehlikedir.

Sosyo-kulturel yaklaşıma gore ise kıskanclık, sosyal ve kulturel bir olgudur. Kişi yaşadıkca, icinde bulunduğu toplumun yarattığı ilişki kurallarına gore kıskanmayı oğrenir. Kendi anne ve babasının ilişkisi o kişinin karşı cinsle ilişkisinde bir model olacaktır. Onların sevgi, saygı, sadakat, kıskanclık tanımlarını oğrenen cocuk, buyuduğunde kendi ilişkisinde bu tanımlara uygun davranacaktır. Cinsiyet farklılıkları da kadın ve erkek icin kıskanclık yaratan durumları ve uygun tepkileri tanımlayan sosyal kurallardan etkilenir.

Kıskanclık aşkın gostergesi midir?
Kıskanclık aşkın gostergesi değildir. Aşk, aşırı sevgi ve bağlılık duygusudur. Olağan sevmeden, kişinin duygularını yonetmede zorluk yaşaması durumuyla ayrıştırılabilir. Ozellikle ilişkilerin başında yaşanan bu duygu zamanla, ilişki olgunlaştıkca yerini daha kontrol edilebilir ve kalıcı duygular olan sevgi, guven ve sadakate bırakır. İnsanın sahip olduğu bu değerli şeyi kaybetmekten endişe duyması beklenen bir durumdur. Bu sebeple, birbirini gercekten seven iki insanın arasında bir miktar kıskanclık olması doğaldır, fakat sahiplenme duygusunun aşkla alakası yoktur. Kıskanc kişiler sevilmeye aşırı ihtiyac duyar. Yaşadıkları guvensizlik ve yetersizlik duygusuyla baş edemedikleri icin ilişkide bulundukları insanın sevgisini kimseyle paylaşmak istemezler.

Kıskanclık yaşayan kişiler bir yandan ilişkilerini surdurmeye calışırken, bir yandan da ozguvenlerini korumaya calışırlar. İlişkiyi korumaktaki amac daha fazla yaşantı paylaşmakken, aşırı kıskanc kişiler bunu ancak tehdit ederek, zor kullanarak ya da kuserek sağlayabileceklerine inanırlar. İlişkinin bir rakip tarafından tehdit edildiğini hissettikleri zaman da bu rekabette kaybedeceklerini, sevilmediklerini, sayılmadıklarını duşunurler.

Kıskanclık, icerisinde hangi duyguları barındırır?
Kıskanclık icerisinde ozguven eksikliği ve yetersizlik duygularını barındırır. Ozguven zayıfladığı zaman kişi kendini yetersiz, değersiz hissetmeye başlar. Sahip olduğu sevgiyi hak etmediğini ve kaybedeceğini duşunur. Bu endişe de kıskanclık duygusuna ve onunla baş etmek icin gosterilen sağlıksız davranışlara sebep olur. Aşırı kıskanc kişi, eşini devamlı kontrol eder, takip eder, onun yaşantısını sınırlar ve uzerinde bir baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini duşunur. Oysa sadakat tehditle değil sevgiyle sağlanır. Kıskanclık sonucu sergilenen takip etme, baskı altında tutma, ofke, şuphecilik gibi tutumlar karşı tarafı daha da uzaklaştırır.

Kadın ve erkeklerin kıskanclık gostergeleri farklı mıdır?
Sadakat kıskanclığı etkileyen en onemli faktorlerden biridir. Eşlerin birbirlerini cinsel veya duygusal anlamda aldatması coğu ilişkiyi derinden etkiler. Her iki cinste de kıskanclık gorulse de, kadınlar ve erkeklerin kıskanclık bakımından farklılıklar gosterdiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar kadınlar duygusal bir aldatma karşısında daha cok etkilenirken, erkeklerin cinsel bir aldatmada daha fazla kıskanclık yaşadığını gostermektedir.

Ciftler, zarar verici kıskanclığın onune nasıl gecebilirler?

Descartes’e gore “Kıskanclık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tur korkudur”. Kıskanclığa, ofke, değersizlik, caresizlik, yetersizlik, yalnızlık gibi duygular eşlik eder. Bircok kişi gecmiş yaşantılarının yaralarını icinde taşır ve suren ilişkisinde bu yaraları iyileştirmeye calışır. Onemli olan, bu yaraları tanımak ve bugunku ilişkiye taşımamaktır. Karşılıklı guven icin iletişimin acık olması onemlidir. İmalı sozlerden, ustu kapalı eleştirilerden ve kuskunluklerden kacınmak gerekir. Bu noktada, kıskanclığa ılımlı yaklaşmak ve eşleri karşılıklı konuşmaya teşvik etmek onemlidir.

Kadınlar mı daha kıskanctır erkekler mi?
Kadınlar ve erkekler arasında kıskaclık derecesi bakımından bir fark aramak anlamlı olmasa da, kıskanclık, tepkileri farklılaşmaktadır. Kadınların, gorece daha yapıcı davranıp, alttan alarak, kendi hak ve isteklerinden vazgectikleri, erkeklerin ise tehdit ve kaba kuvvetle kıskanclıklarıyla baş etmeye calıştıkları gorulmektedir.

Kıskanclık ne zaman tehlikeli boyuta ulaşır?
Eşin telefonlarını dinlemek, takip etmek, eve gelince perdeleri, banyoyu, yatak odasını kontrol etmek, eşi akrabalar dahil kimseyle goruşturmemek, her anlatılan olayın altında bir anlam aramak aşırı kıskanclığa girer ve tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.

Aşırı kıskanclık nasıl tedavi edilir?

Tedavide amac, kişinin kıskanclık duygularının altında yatan duygu ve duşuncelere ulaşmaktır. Kişiden kıskanclık hissettiği anlardaki duşuncelerini incelemesi ve kıskanclıktan once gelen duyguları fark etmesi istenir. Bu duygu ve duşuncelerin farkına varmak, onları ayrı ayrı ele almaya ve rasyonel (mantıklı) olup olmadıklarına daha tarafsız bakmaya olanak tanıyacaktır. Kişiye sevilmeye değer bir insan olduğu vurgulanmalı, kendi değersizlik hislerinin altında yatan nedenler araştırılmalıdır. Bu noktada onemli olan, hem kişinin gecmişten getirdiği olumsuz algı ve ihtiyacları belirlemek, hem de bu olumsuz duygularla baş etmesi icin daha sağlıklı yollar bulmasına yardım etmektir.
__________________