İclerinde taze baharlar misali tomurcuk tomurcuk umut. Gozleri guneşi hayatı ve sevdayı ceker kadınların.

Coğu kadın genc kızlığında coşkun ırmaklar gibidir. Akacak bir damar sızacak bir gonul var edecek bir sevda peşinde. Doğdukları andan itibaren başlar oğretiler. Her şey erkeğin egosuna hizmet etmek icindir. Guzelleşmeleri izlenebilir olmaları icindir. Bir koy pazarındaki korpe koyunlar gibi. Bir aldatmaca ile başlar kadınların hayatı. Pembeye boyar onların tum baktıklarını aileleri. Dunya guzel hayat sevgi uzerine kurulu ve her şey iyilikten gecer sanırlar. Ellerine oynamaları icin ileride olmaları beklenen muhteşem fizikli bebekler verilir. Onlara pembeli allı pullu kıyafetler dikilir. Sacları ozenle uzatılır beyinleri zihinleri sabırla uyutulur. Duşunmeleri sağlanmaz kadınların. El becerileri geliştirilir ki hizmet etmeyi oğrensinler. Refleksleri ise asla sınanmaz. Bir kadın halının uzerindeki lekeyi gorme refleksi ile geliştirilir. Ama bir kez olsun ellerine direksiyon verilmez. Ne de olsa onlar buyuduklerinde incecik bilekleri ile bir yerlerin tozunu alıyor bir şeyleri yıkıyor ve ya temizliyor olacaklardır. Kadınlara ağır şeyler kıldırtılmaz. Oysaki onlar ileride omurlerinin sonuna dek cocuklarının evlerinin ve bilincsizliklerinin ağırlığını hep taşıyacaklardır. Yok sayılmak oğretilir kadınlara okuldaki başarıları goz ardı edilir. Arkadaşlarıyla sosyalleşmelerine izin verilmez. Ailenin sofrayı kuran kızıdır sadece onlar. Biraz daha buyuduklerinde yemekte yapacaklar. Temizlik ve utu de ozellikle usta olacaklardır. Giydikleri sınırlandırılır kadınların. Dikkat cekmemelidirler ama secici kurulun karşısında da ozenli gorunmelidirler.

Zaman akar gider kadın kadınlaşmaya başlar. Şanslı ise gencecik iken evlendirilmez. Ama icine işlenen onca kuraldan sonra aklı fikri hep aynı noktaya cıkar. Kadınlar karar vermez evliliklere. Erkek uygun zamanını bilir nasılsa. Ne de olsa o ataları tarafından torpilli gelmiştir dunyaya. Nasıl olsa kendi hayatının efendisidir. Kararlar alır kararlar verir karalar kadınların umutlarını bilmeden.

Biraz daha iyisini duşunursek kadınlar sevmeye programlıdır. Aşka ihtiyaclıdır. Dokunulmaya ozenilmeye esirgenmeye yoneltilmiştir. Bu yuzden bir gun her hangi bir yerde gozlerinin icine aşkla bakan bir adamın ardından hayatlarını ortaya koyacak kadar yol alırlar. Bakışların aldatıcı mı yoksa gercek mi olduğunu coğunlukla duşunmezler. Onlar kendilerini coşkuyla sevebilecek bir erkek bulduğunu sanmayı tercih ederler. Ve sonuc coğunlukla yıkımdır. Ama kadınlar akıllanmaz. Cunku onlara hicbir zaman mantıklarını kullanmayı oğretmemiştir kimse. Duygular kadınların katilidir bu yuzden. İcerideki cocuk hala bebekleriyle oynamaktadır. Oyuncak yavrusuna yapma biberondan sut icirmektedir. Cunku ona mutluluğun tablosu boyle cizilmiştir. O bu resmin bir ferdi olmak icin yaşamaktadır. Aşkta ve ya evlilikte sonuc hep husrandır bu yuzden kadınlar icin. Kahraman değildir aslında erkekleri bir yerde cellÂtlarıdır onların. İclerindeki cocuğu oldurecek iclerindeki kadını sindirecek ve topluma calışan eşe hizmet eden bir kole yaratacaktır.

HikÂye hic değişmez. Son ise hep aynıdır. Benim anlatacağım ise modern bir polyana oykusudur. Hepimizden biraz vardır icinde.

Buyuk şehirlerde buyuk toplulukların icinde buyuk umutlarla yetişen kadınlarımız. Aileleri tarafından saygı goren. Duşunceleri ve yetenekleri onemsenen. Ve bir birey olabilme ayrıcalığına bircoğuna gore daha fazla kavuşmuş. Ama senaryo diğerinden cok farklı değil.

Bir gun karşısına bir adam cıkar. Aşk melekleri kanatlarını deydiriverir birbirine. Ya biri ya diğeri ve ya ikisi birden atlarlar birlikte derin sulara. Kadın buyuk şehirlerin yuksek okceli zarif ve zihnine guvenen kadınlarındandır. Adamın nasıl olduğu cok fark etmez. Sonuca etkisi olmaz cunku.




KURAL 1: Kadını Fethet:

Temiz ve bakımlı kulturlu ve sempatik. Ustelik kibar centilmen anlayışlı. Gozlerinin icine oyle bir askla bakar ki kadının ici titrer. Okul zamanındaki heyecanlar gibidir. Dokunmak ister ama dokunamazsın. Kadın karşısında boylesine duzeyli ayrıca cana yakın ve koruyucu adamı gorunce icindeki duygular coşmaya başlar. Tutamaz artık kendini adamın hayatına hızla dahil oluverir. İlk aylar ruya gibi gecer. Her şey onun icindir. Her yer cennet. Dunya boylesine yaşanılası olmamıştır hic ayakları yere değmez. Erkek onun icin var olmuş gibidir. Birlikte saatlerce konuşurlar goz goze diz dize otururlar. Her şey bir başka zevklidir. Her giydiği beğeniliyor her yaptığı mucize gibi gorunuyordur. Kadın programlandığı uzere yaşamaya başlamıştır artık. Cocukluğundaki beyaz atlı prens gelmiştir. Bundan sonra hayat hep boyle askla dansla eğlenceyle sevgi ve şefkatle gececektir. O cok şanslı bir kadındır. Erkeği tarafından taktir ediliyor beğeniliyor varlığı ve duşunceleri onemseniyordur. O artık bir başta tactır. Işıl ışıldır hayat doludur. Kabına sığamıyor dunyasına dar geliyordur.

KURAL 2: Kadını Esir Et:


Once kucuk kıskanclıklarla başlar her şey. Ona cok yakıştığı icindir bahanesi baska erkekler kadınına bakmaktadır. O erkeklerin aklından gecenleri bilir ama asla onlar gibi duşunen bir erkek değildir. Kıyafetler elenir teker teker. Aşık olduğu kadına giyim hukmu verir. Sonra sosyal cevre ve etkinlikler uzaklaştırılır kadının hayatından. Arkadaşlarıyla bir yerlere gitmesin diye her iş cıkışı alınır her hafta sonu bilakis kendi elleriyle gezdirilir. Kadın o sırada cok sevildiğini paylaşılamadığını ve onemsendiğini zanneder. Oyle bir an gelir ki kadın artık sadece adamındır. Onsuz adım atmaz onsuz yemez icmez onsuz nefes alamıyormuş gibi gelir. Erkek buna esirgemek gozunden bile sakınmak der. Kadında buna inanır coğu zaman. Artık erkek tarafından beğenilmeyen iş bile değiştirilebilir. Erkek tarafından onaylanmayan arkadaşlar uzaklaştırılır. Erkeğin beğenisi sağlansın diye kadın tum hayatını yeniden duzenler. Kadın erkeğe esir olmuştur. Artık bunun kacışı yoktur.



KURAL 3: Artık gercek yuzunu goster:


Bu kadının en buyuk yıkımıdır. Aşkla sevgiyle ve şefkatle bağlı olduğu erkek artık onunla eskisi kadar vakit gecirmez olur. Eskisi kadar konuşmazlar romantik danslar etmezler guzel yerler gormezler beraber. Adam hep yoğundur ya da yorgun. Kendi dışında gelişmiştir ani planlar. Arkadaşlar ailesi ve ya hastalıkları. İşte bunca bahane ile erkek kadından onceki haline sosyalliğine ve yenilenmeye doğru yol alır. Kadın ise erkeğin elinin altında kapana kısılmış bir yavru ceylan gibi bekler. Cevresinden herkesi uzaklaştırdığı icin kimseleri yoktur artık. Ve zaten kadın tek başına dolaşabilme yetisini bile kaybetmiştir coktan. Giyinmeyi gezmeyi eğlenmeyi sohbet etmeyi unutmuştur. Bir erkeğin himayesinde omrunu tuketmeye koyulmuştur. Bu donemde erkek tum cirkinliklerini yavaş yavaş acığa cıkarır. Asabiyetini kabalığını pervasızlığını ve ozensizliğini. Kadın şaskınlıktan dumur olmuştur. O sevdiği adamın nerede olduğunu sorgulayıp durur. Neden bu kadar yalnız olduğunu da. Ama yine de kızgınlıklarının sebebini kendi bilmek ister. Her şey onun sucudur. Hep kendini yargılar cok ustune gitmiş olmak cok fazla konuşmak cok kapris yapmak ve anlayış gostermemek gibi. HÂlbuki o sırada kadının icinde cok derin boşluklar oluşmaktadır. Yureğini elleriyle yoklayabilse gorecektir. Kadın onca boşluğu doldurmak icin once ve defalarca erkeğinden yardım ister. Erkek şımarık ve cocukca isteklerine karşılık veremeyecek kadar olgundur. Onun bu mesele de hicbir katkısı olamaz. Alt ust olan hayatı ve yıkılan kişisel guveniyle kadın kendini adama mahkûm hisseder. Ve ilgisizliğinin sebebini olesiye korkarak baska bir kadına duyulan ask olarak niteler. Erkek hep inkÂr eder bunların hepsinin onun sucu olduğunu soyler durur. Kadında bir sure sonra bunu kabullenip susar. Baştan beri hic kurmadığı duvarı şimdi nasıl yıkacaktır ki zaten.

KURAL 4: Kadını Terk Et:


Kadın gittikce inancını yitirerek kendi icine cekilmeye uzerine kalın bir kabuk ormeye başlar. Yalnızlığı kendine dost bilir. Kendiyle yaşamak ve kendi kendini sevmek icin uğraşır. Ama her zaman o eski guzel gunlere donme umudunu taşır. Bu yuzden bırakmak istemez adamı. Zaman icinde kadın kendi kendine yetmez olur. Erkeği ise cok uzaklardan bakmaktadır kadına. Oylesine onemsizce kenara atılmış bir kÂğıt parcası gibi. Kadın erkeğinin merakını ilgisini tekrar uzerine cekmek icin son bir cabaya girişir. Kendine ceki duzen verir. Onun ilk aşık olduğu gibi karşısına cıkmak icin guzelleşmeye tekrar farklılaşmaya calışır. Ama nafiledir. Erkek artık baska sularda yuzmektedir. Bu kale fethedilmiştir. Tum cephaneleri elinden alınmıştır. Ve artık oraya bayrak dikilmiştir. Sıra diğer kalelerdedir. Egoları iyice acıkmış ve doyurulmayı bekleyen vahşi bir hayvan gibidir. Kadının guzelleşmeye calışmasını başka erkekler tarafından beğenilme arzusuna bağlar. Kadının umudu boğazına duğumleniverir. Kendisi icin hazırlanan her şeyi gormezden gelir ilgilenmez ve sevmez artık adam. Taktir etmez konuşmaz ve uzaklaşır gitgide. Kadın ise caresizce kendini tekrar sosyal hayatın icine atmak ister. Yapayalnız kalmaktan korkarak. Sevgilisiz olmaktan değil. Dostsuz arkadaşsız konuşacak insansız kalmaktan. Ve yapayalnız yok olup gitmekten. Eski arkadaşlarını arar. Ki onların coğu kadındır ve onlarda mutlaka bir ara boyle olmuşlardır. Onlar kendisine kucak acar. Kitaplarına gezilerine ve ailesine sığınır. Ama erkek bunların hic birini gormez. Ve sonunda yine aynı bencil ses yukselir boğazından. Dışarıda aradığın biri mi var? Baska birinden mi etkileniyorsun? Beni aldatıyor musun? Yorgun kırgın ve kuskun kadın yılmadan defalarca anlatsa da sonuc değişmez. Kuralları bozmuştur artık. Ceza vakti gelmiştir. Bırakılacak terk edilecek ve yalnızlığa mahkum edilecektir. Erkek gider kadın olur kendi icinde…

KURAL 5: Kadının hayatını yerle bir et:


Onca sevgi onca ask ve duygudan sonra kadın artık yapayalnız kalmıştır. Dunya durmuş sanki kalbi atmamaktadır. Sevdiği adamın onu kendi elleriyle hayatının dışına atması yureğini bir hayli hırpalamıştır. Kadın artık icindeki cocuğun sesini duyamaz olur gozlerinin ışıltısı hayata duyduğu bağlılık dopdolu enerjisi cekilip gitmiştir. Yaşam karanlık ve sisli bir orman gibidir. Zaman her şeye ilac olur. Aradan gecen gunler acısını biraz daha hafifletecektir. Bir sure sonra artık daha sosyal kahkaha atmasa da gulumsemeyi yeniden keşfeden yalnızlığına biraz insan eklemiş bir kadın olacaktır. Ama hicbir erkek ardında enkaz bırakmadan gidemez. O kadını yerle bir etmek gerekir. Oyle ki cok uzun zaman kalkamasın yerinden. Kadın tam biraz toparlanır gibi olurken erkek geri doner yaşattıkları adına bin bir ozur diler. Yureğinde bir yerlerde hala askı vardır kadının adama karşı. Dayanamaz yine onun olur. Ve sil baştan yaşanır her şey. Kadın bir daha askla dans eder. Ve sonunda yine erkek tarafından bir koşe atılır. Artık gercek anlamda bir enkazdır o. Kimsenin işine yaramaz. Esarete koleliğe ve hizmete alıştırılmıştır ruhu. Geyşa olmak durumunda kalmıştır hep ve olacaktır bundan sonra. Burada tam burada uyanan kadınlar var. Ama cok ca şeyi kaybettikten sonra. Ben diyen kadınlar var artık. Kendini seven ve uzmeyen. Her kadının oyle acılardan sonra yeniden doğması var. Kendini tekrar etmemek dileğiyle…

Ve kendini tekrar eden erkeklere;


Onu ilk gorduğunde guneş gibi ışıldıyordu teni. Gozlerinde hayat vardı. İcinden taşan sevda bileklerine vuran serin sular gibiydi. Onu ilk gorduğunde dudakları sevincle aralanıyordu. Yureği kıpır kıpır benliği kelebekler gibi havalanıyordu. Sana oğru ucuyordu ici. Senin yureğine konuyordu. Onun elini ilk tuttuğunda icindeki cocuğun elini tuttuğunu bir bilseydin. Oyle korkusuzca sunduğunu sana kendini. Emanetin değerini vefanın hikmetini insan olmanın inceliğini bir bilseydin. O senin icin bir dunya yarattı. Mutluluğunuzun ardından koştu bir zaman. Keşke izin vermeseydin. Onu ilk gorduğunde umutları vardı hayalleri ve idealleri. İcinde cok cesur ve coşkulu bir kadın vardı. Keşke almasaydın umutlarını bir bir. Keşke tenine dokunurken bir kez daha duşunseydin. Keşke gozlerine askla yanıyor gibi bakmasaydın. Evet! Bırakacaktın ama keşke kadınını bulduğun gibi bıraksaydın…


alıntı

__________________