Aşkın tek bir tanımı yok. Herkes onu farklı yaşıyor, farklı anlatıyor. Kimi aşksız yaşayamıyor, kimi bulamamaktan yakınıyor. Geldi mi ayakları yerden kesen, vucudun hormon dengeseni alt ust eden aşk, gittiği zaman da derin yaralar bırakıyor.
Ama ote yandan da hayat devam ediyor ve aşk acısının yavaş yavaş bedenden cıkmasına izin vermek gerekiyor. Peki ama nasıl? Avusturya Sen Jorj Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikoloğ Sinem Gul Şahin anlatıyor:
AŞIK OLUNCA BİZE NELER OLUYOR?
Aşık olunca vucudumuz bazı hormonlar salgılıyor. Orneğin serotonin hormonu, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan hastalardaki duzeylere yaklaşıyor. Bu da aşık olduğumuz kişiye surekli takıntılı hale gelmemize sebep oluyor.
Dopamin hormonu salınımı artıyor, uyku ve iştah dengemiz bozuluyor. Bu surecte, aşkın gozu kordur sozunu doğrularcasına aşık olduğumuz kişideki kusurları gormuyor, o insanı kendimizden bir parca olarak goruyoruz.
İlk aşklar genellikle ergenlik doneminde başlıyor ve genellikle ilk aşık olduğumuz insanla evlenmiyoruz. Yani hic bitmeyecek sanılan aşklar bitiyor, onsuz yaşayamayacağımızı duşunduğumuz insanlardan ayrılabiliyoruz. Bazen de aşk sadece tek taraflı oluyor, karşı tarafın ona duyulan aşktan haberi dahi olmuyor
BİR DARGIN BİR BARIŞIK
Ayrılan ve bunun getirdiği acıya dayanamayıp tekrar bir araya gelen, ustelik bunu cok sık yapan ciftler de var. Boyle durumlarda ilişkinin bir kısır donguye girdiğini belirten Psikolog Şahin, "Boyle bir durumdaki ciftin, cift terapisi alması gerekiyor.
Bu ilişkinin ya bitmesi gerekiyordur ancak taraflar bitiremiyordur ya da devam edebilecek bir ilişkidir ancak cozulmesi gereken bir iletişim problemi vardır. Cift terapisi sayesinde sorunlarını cozup daha mutlu bir ilişki surdurebilirler ya da sağlıklı bir şekilde ayrılmaya karar verebilirler" diyor.
AŞK ACISI CEKMENİN KAC YOLU VAR?
Kişinin yaşı, daha onceki deneyimleri, ayrılış turleri, kişinin baş etme mekanizmasının ne kadar guclu olduğu gibi faktorler aşk acısı cekmenin şeklini etkiliyor. Orneğin yaşın ilerlemesi acı cekmeye engel olmuyor ama zihin bu acıya aşina olduğu icin, "Şu an acı cekiyorum ama biliyorum ki gececek" diye duşunuyor ve boylece acının ustesinden gelmek kolaylaşıyor. Daha once boyle bir acıyı deneyimlememiş kişi ise yureğinde cok daha ağır bir acı hissedebiliyor ve bu hissin hic gecmeyeceğini duşunebiliyor.
Takıntılı kişilik ozellikleri ağır basan insanlarda ise ayrılıklar cok sorunlu oluyor. Bir de bağımlı ilişki kurmaya daha yatkın olan, partneri olmadan var olamayacağını, ona muhtac olduğunu duşunen kişilerde ayrılıktan sonraki surec zorlu geciyor. Bu kişilik ozellikleri bazı insanlarda genetik ve cevresel faktorlere bağlı olarak ortaya cıkarken coğunlukla da ailenin yetiştirme tarzıyla ilgili oluyor.
AYRILIKTAN SONRAKİ DOĞAL SUREC NASIL OLMALIDIR?
Olum de dahil olmak uzere tum ilişki kayıplarında yaşanan bir yas sureci oluyor. Bu surenin yaklaşık altı-sekiz ay surmesini bekliyoruz. Bu donemde kadın ve erkek davranışları farklılık gosterebiliyor. Yas surecinde kişinin icinde buyuk bir acı, ofke oluşabiliyor.
Biraz zaman gecince "Ben zaten istemiyordum, boylesi daha iyi oldu" gibi inkar duyguları one cıkıyor. Sonrasında ise artık durumun kabullenildiği, hayattan yeniden zevk alınmaya başlandığı, yeni insanlarla tanışmaktan mutlu olunduğu donem başlıyor. Yas sureci dokuzuncu aya doğru uzamaya başladıysa bunun normal bir durum olmadığı ve kişinin desteğe ihtiyacı olduğu duşunuluyor.
BAZEN UZMAN YARDIMI GEREKEBİLİR
Uzman Klinik Psikolog Sinem Gul Şahin, baş etme mekanizmaları yeterince guclu olmayan kişilerde aşk acısı ile baş etmenin de guc olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Altı ayın sonunda acınız hala taze, gunluk yaşantınızdaki işlerinizi yapmanıza engel oluşturuyor, konsantrasyon bozukluğuna sebep oluyor, uyku haliniz artıyor ya da tam tersi uyuyamıyor iseniz kesinlikle bir uzmandan yardım almalısınız" diyor. Aşk acısı bedene de yansıyabiliyor. Mide kasılmaları, surekli baş ağrıları, uyku duzeninde bozulmalar ve iştah kesilmesi gorulebiliyor.
DEĞERSİZLİK DUYGUSU
Ayrılıklardan sonra yaşanan en onemli sorunlardan biri de kendini değersiz hissetmek oluyor. Başka birinin verdiği değer olcusunde kendini değerli goren kişilerde bu duygu yıkıcı etkiler yaratıyor. Psikolog Sinem Gul Şahin, aile icinde kendine değer verildiğini hisseden kişilerin bu konuda daha şanslı olduğunu belirterek, "Bu nedenle ailede cocuğa 'Sen sadece sen olduğun icin değerlisin, seni sevmemiz icin bir şey yapmana gerek yok' duygusunun aşılanması gerekiyor. Bu mantıkla buyuyen cocuk, ergenlikte de yetişkinlikte de aşk acılarını daha cabuk atlatıyor" diyor.
__________________