Kadına yonelik şiddet 21. yuzyılın en buyuk toplumsal sorunlarının başında geliyor. Uluslararası orgutler her yıl bu sorunun psikolojik ve kulturel nedenlerini, topluma etkisini ve kadın uzerinde meydana getirdiği travmaları araştırıyor. Uluslararası kuruluşlar kadına şiddete karşı hukuki yaptırımları yeniden duzenleyerek bu sorunun onune gecmeye calışıyor.

Zannedildiğinin aksine, kadına şiddetin temel faktorleri ekonomik krizler, yaşam kalitesi ve eğitim seviyesi değil. Nitekim son yapılan resmi anket araştırmaları, Avrupa’da da kadına yonelik yoğun bir şiddetin uygulandığını gosteriyor.

Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA), 28 Avrupa ulkesinden 18-72 yaş arası 42000 kadın ile cok geniş kapsamlı bir araştırma yapmış. Cıkan rapora gore en fazla şiddetin yaşandığı ulke %52 oranıyla Danimarka. Bu ulkeyi %45 ile Hollanda ve %44 ile Fransa takip ediyor. 28 ulkenin ortalaması ise %33.

Raporda yer alan verilere gore her 10 kadından biri 15 yaşından itibaren cinsel şiddete maruz kalmış ve her 20 kadından biri tecavuze uğramış. Ayrıca her 5 kadından biri eski veya birlikte olduğu eşinden şiddet goruyor. Bu verilere rağmen kadınların sadece % 14’u eşlerinden ve %13 yabancılardan gordukleri şiddet nedeniyle resmi makamlara başvurmuş.

Yine 2011 yılında ABD hukumeti tarafından yapılan araştırmaya gore her 4 kadından birinin şiddet gorduğu ortaya cıkmış. 29 milyon kadın erkek arkadaşı ya da kocası tarafından fiziksel şiddete maruz kalmış. Kadınlar yapılan goruşmelerde kocalarının kendilerini boğmaya calıştığını, dovduğunu, bıcakladığını ve silahla vurduğunu soyluyorlar. Yine aynı ulkede her 15 dakikada, bir kadına tecavuz ediliyor.

Araştırmaların yapıldığı ulkelere bakıldığında ilginc ve duşundurucu bir sonuc ortaya cıkıyor. Danimarka, Hollanda, Fransa ve ABD gibi ulkeler refah seviyesi cok yuksek olan ulkeler. Bu ekonomik zenginlik veya sadece bilgi yuklemeye yarayan ancak insanların vicdanlarına hitap etmeyen eğitim sistemleriyle şiddetin ortadan kalkmadığını ortaya koyuyor.

Kadına şiddetin somut orneklerini sanat camiasında ve prestijli iş alanlarında gormek de mumkun. Amerikalı şarkıcı Rihanna 2009 yılında sevgilisi Chris Brown tarafından feci şekilde dovulmuştu.

Farah Fawcett, Pamela Anderson, Whitney Houston, Diane Lane, Robin Givens gibi sanatcılar yine kendileri gibi unlu olan eşlerinden gecmişte şiddet gormuş. Bunlara sadece medyaya yansımış vakalar. İngiltere’de bir doktor ise 2007 yılında karısını olduresiye dovmuş, ancak cevresi tarafından iyi bir insan olarak bilinmesi gerekcesiyle hakim tarafından hapis cezası verilmemiş.

Son yuz yıldır olduğu gibi gunumuzde de kadına şiddetin ana nedenleri, sosyologlar ve psikologlar tarafından bilimsel olarak araştırılıyor. Bu araştırmalarda, erkekliğin doğası ve alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi biyolojik nedenler ile cocukluğunda şiddet gorme ve buna bağlı olarak psikolojik bozukluklar, kadına yonelik şiddetin bilimsel verileri olarak ortaya atılıyor. Şiddet ve saldırganlığın sozde erkeğin doğasında olduğu, saldırganlığın erkek icin guc, cesaret, enerji ve ataklık anlamına geldiği gibi son derece yuzeysel teoriler ortaya atılıyor. Ancak onlenemeyen tek şey şiddet...

Elbette ki bu akademik araştırmalar ve bilimsel sonuclar kadına yonelik şiddete karşı alınacak onemler icin onemli veriler iceriyor. Fakat bu araştırmaların ve alınan onlemlerin tek başına yeterli olmadığı aşikar ve coğu tezlerin yanlış olduğunu gunumuzde yaşanan kadına şiddetin boyutlarından gormek mumkun. Gelir seviyesinin ve eğitim duzeyinin yuksek olması kadına yonelik şiddet eğilimine engel olmaz ya da gelir seviyesinin ve eğitim ve seviyesinin duşuk olması da kadına yonelik şiddete sebep teşkil etmez.

Burada cozum icin sorunun ana kaynağına inmek gerekiyor. Yıllarca insanlara empoze edilen, materyalizm ve bunun sonucunda ortaya cıkan inancsızlık toplumdaki şiddetin altında yatan ana sebep. Cunku insanlar bir evrenin, doğanın, canlıların bir yaratıcısı olduğu, herkesin yaşam hakkı olduğunu duşunmuyor. Egoizm, kendini beğenmişlik, kendi menfaatini duşunen insanlar yoğun bir şekilde tatminsizlik duygusuna kapılmaya başlıyor. Bu da toplumda vahşice bir sahiplenme, kıskanclık, sevgisizlik ve nefret duygusunu ayyuka cıkarıyor. Şefkat, merhamet ve anlayış yerini kavgaya, saldırganlığa ve catışmaya bırakıyor. Haklının değil guclunun ayakta kalabileceği inancı dunyayı adeta bir sevgisizlik cehennemine donuşturuyor.

Ben merkezli, sağlıksız, patlamaya hazır bir bomba gibi yaşayan insan modeli, zengin de olsa, onlarca universite bitirmiş de olsa bozuk ruhundaki şiddet kulturunu bir turlu terk edemiyor. Egoizm ve sevgisizlik, bireyleri kendisinden başkasına değer vermemeye itiyor. Sadece şahsi cıkar icin bir araya gelen kadın ve erkek zamanla birbirinden nefret ediyor ve sonucta erkeğe gore daha narin olan kadınlar ciddi şekilde şiddete maruz kalıyor. En guzel evler bir anda kadın icin hapishaneye donuşebiliyor ya da en guzel ortamlar kadın icin kabus olabiliyor.

Kadın Allah’ın bu dunyadaki en guzel tecellisidir ve cok ozel bir varlıktır. Allah korkusu ve Allah sevgisi olan bir insan, karşısındaki kadını Allah’ın yarattığını bildiği icin ona karşı buyuk bir sevgi ve saygı duyar. Allah korkusu olan bir erkek kadına karşı en ufak bir incitici soz soylemez ve onu tum imkanları ile koruma altına alır.

Uluslararası orgutlerin ozellikle ahlaki eğitim, Allah sevgisi uzerinde yoğunlaşması gerekiyor. Kadını incitmenin, evreni yaratan Allah’ın gucune gideceğinin bilinmesi ve bunun sonucunda da en sevgili olan Allah’ın yakınlığını kaybetmenin korkusunun hissedilmesi gerekiyor. Bu konuda liselerde, kolejlerde ve universitelerde sempozyumlar ve seminerler duzenlenebilir. Genclere Allah varlığının anlatılması, şiddetin ve egoizmin Allah’ın haram kıldığı konular olduğunun vurgulanması onemli. Sevginin, şefkatin ve merhametin tum dunyaya hakim olması ile kadına şiddet tamamen ortadan kalkar ve kadın sevgisi tum dunyaya yayılmış olur.
__________________