“Bugun kac evlilik ya farkında olarak yada farkında olmadan yuruyor. Bugun aslında kac cift aslında bir hapishaneye her gun girip cıkıyor. Kimisi icin yeni bir başlangıc zor geldiğinden, kimisi icin anılara ihanet etmenin vereceği acının korkusundan, kimisi icin cocuklara yazık olacağından…Aynı evde yaşam devam ediyor. İki taraf birbirini yok ediyor bilip bilmeden.Sudan nedenler yuzunden cıkan tartışmalar, onceden takvimlenmiş gorevler, işe sosyal hayata yansıyan mutsuzluk, dışarıda aranan mutluluk, malda mulkte aranan mutluluk, cocukla gelmesi beklenen mutluluk… Hepsi aslında bitmiş olanın boşluğunu dolduramayacak dolgu unsurları… sonuc mutsuzluk, sonuc huzursuzluk, sonuc…Sevgi var , şefkat var, tutku yok heyecan yok… Alışagelmiş duzenin icinde sure giden zoraki beraberlikler “

Yukarıdaki metin bir kitaptan alıntı olmakla beraber, oncelikle yazacaklarımdan oturu kitabın yazarına yada herhangi başka bir kimseye, bir cevap niteliği taşımamaktadır.

Bu ve benzeri pek cok cumleye; radyo, gazete, dergi,şarkı, turku, hoyrat arkadaş, evladına mucadele etmeyi oğretmektense kacmaya teşvik eden sorumsuz aileler, kimseye bağımlı olma diyen eş dost akraba tayfası… ve daha pek coğu. “Bitir” der bu evliliği.

Elbette evlilik iki insanın hayatlarını beraber yurutmeleri uzerine kurulmuş bir mukaveledir.Tum cozum yolları tuketilmiş ise ve cozulemiyorsa sorunlar, bitmesi dışında kalmamışsa başka bir secenek o zaman tamam mukavelenin feshi icin tum şartlar oluşmuş demektir.Buna değil itirazım.

Bugunlerde yukarıdaki metinde ifade edilen tanımlamalara uyan bir suru evli cift var etrafımızda. Kimisi coktan bitirdi evliliklerini, kimisi belkide son demlerini yaşıyor unuttukları baharın.unuttukları bahar diyorum cunku; bu durumdaki pek cok tanıdığım, birbirini severek evlendiler. Dun kıyamadıkları bugun yıkıma goturdukleri oldular. Peki neydi değişen? “Bu adam evlenmeden onceki tanıdığım adam değil”. “Bu kadın sozumden cıkmayan, bir dediğimi iki etmeyen kadın değil”… Bu kadarı yetiyor mu yakıp yıkmaya ?

Dunun hayalleri, bugun elde edilince değeri yitip giden eşyaya verdiğimiz kıymetin insan ilişkilerine yansımasıdır oysa. Kullan at reklam sloganları yaşam bicimimize yansıdı.Cozum konuşmak yerine, buyuttuk sorunları.

Heves bitince her şey bitmeli !
Bu kadar mı butun savunmanız. Heves bir gidince bir daha gelmez mi? Hayatınızda heves etmediğiniz bir şeye, başka bir gun heves ettiğiniz olmadı mı hic. Mutlaka olmuştur. Bugun canınızın cekmediği bir şeyi başka bir gun mumla arar olmuşsunuzdur zorlarsanız zihninizi.

Tutku olmayınca evlilik devam etmez !
Tutku dediğiniz şey bizim bildiğimiz biskuvi markası olmasın.Paranız olduğu surece bakkaldan marketten her zaman alabilirsiniz tutkuyu. Dalga gecmiyorum bakın anahtar para, paranız varsa alırsınız tutkuyu!!! Bu ironik yaklaşımla soylemek istediğim;
Sadece bir kac rutuşla tekrar canlandırılabilir eşler arasındaki tutku. Yeterki mucadeleniz olsun, anahtarınız olsun.Tatlı diliniz olsun.

Ben artık sevmiyorum!!!
Evet kolayca vazgeciyoruz sevmediklerimizden hatta sevdiklerimizden.Dun cok seviyorduk bugun artık sevmiyoruz. Bizi uzen evladı hemen kapı onune koyuyoruz! Kızdığımız babamızı annemizi kardeşimizi sokağa atıyoruz! Bir kopeğe kediye verdiğimiz sevgiyi aynı yastığa baş koyduklarımızdan saklıyoruz. Kolayca sevebiliyoruz ciceği boceği ama sevmekten hemen vazgeciyoruz canım tatlım dediklerimizi. Hatta ağrıyan başımızı sokup atıyoruz hemen govdemizden. Kirlenen kazak gomlek kadar değer vermiyoruz kanlı canlı bir adama yada kadına.
Sevmek ebedi amac olursa eğer sonsuza kadar sevebilirsiniz.Boş hevesiniz değil prensibiniz olsun.

Bir daha gozden geciriniz duşuncelerinizi, birazcık değiştiriniz baktığınız pencerenizi.Kulak asmayınız populer kulturun sesine. İğrenc bir duzenin avı da, avcısı da olmayınız. Sahip cıkınız yabancılaşmadan birbirinize. Ve en onemlisi mucadele etmeden asla pes etmeyiniz.

KAYNAK
__________________