Acz ve ihtiyactan gelen bir duÂ, kabule cok yakındır

On Yedinci Deva

Ey hastalık vasıtasıyla hayrat yapamamaktan şekva eden hasta! Şukret. Hayratın en hàlisinin kapısını sana acan, hastalıktır. Hastalık mutemadiyen hastaya ve lillÂh icin hastaya bakıcılara sevap kazandırmakla beraber, duÂnın makbuliyetine en muhim bir vesiledir.

Evet, hastalara bakmak, ehl-i iman icin muhim sevabı vardır. Hastaların keyfini sormak, fakat hastayı sıkmamak şartıyla ziyaret etmek, Sunnet-i Seniyyedir, kefaretu’z-zunub olur.

Hadiste vardır ki, “Hastaların duÂsını alınız; onların duÂsı makbuldur.”

BÂhusus hasta, akrabadan olsa, hususan peder ve valide olsa, onlara hizmet muhim bir ibadettir, muhim bir sevaptır. Hastaların kalbini hoşnut etmek, teselli vermek, muhim bir sadaka hukmune gecer. Bahtiyardır o evlÂt ki, peder ve validesinin hastalık zamanında, onların seriu’t-teessur olan kalplerini memnun edip hayır duÂlarını alır.

Evet, hayat-ı ictimaiyede en muhterem bir hakikat olan peder ve validesinin şefkatlerine mukabil, hastalıkları zamanında kemal-i hurmet ve şefkat-i ferzendÂne ile mukabele eden o iyi evlÂdın vaziyetini ve insaniyetin ulviyetini gosteren o vefadar levhaya karşı, hatta melÂikeler dahi “MÂşÃ‚allah, bÂrekÂllah” deyip alkışlıyorlar.

Evet, hastalık zamanında, hastalık elemini hice indirecek gayet hoş ve ferahlı, etrafında tezahur eden şefkatlerden ve acımak ve merhametlerden gelen lezzetler var.

Hastanın duÂsının makbuliyeti ehemmiyetli bir meseledir. Ben otuz kırk seneden beri, bendeki kulunc denilen bir hastalıktan şifa icin du ederdim. Ben anladım ki, hastalık du icin verilmiş. Du ile duÂyı, yani, du kendi kendini kaldırmadığından, anladım ki, duÂnın neticesi uhrevîdir,(HAŞİYE) kendisi de bir nevi ibadettir ve hastalıkla aczini anlayıp dergÂh-ı İlÂhiyeye iltica eder. Onun icin, otuz senedir şifa duÂsını ettiğim halde, duÂm zÂhirî kabul olmadığından, duÂyı terk etmek kalbime gelmedi. Zira hastalık duÂnın vaktidir; şifa duÂnın neticesi değil. Belki CenÂb-ı Hakîm-i Rahîm şifa verse, fazlından verir.

Hem du istediğimiz tarzda kabul olmazsa, makbul olmadı denilmez. HÂlık-ı Hakîm daha iyi biliyor; menfaatimize hayırlı ne ise, onu verir. Bazen dunyaya ait duÂlarımızı, menfaatimiz icin ahiretimize cevirir, oyle kabul eder.

Her ne ise, hastalık sırrıyla hulûsiyet kazanan, hususan zaaf ve aczden ve tezellul ve ihtiyactan gelen bir duÂ, kabule cok yakındır. Hastalık boyle halis bir duÂnın medarıdır. Hem dindar olan hasta, hem hastaya bakan mu’minler de bu duÂdan istifade etmelidirler.

HÂŞİYE: Evet, bir kısım hastalık duÂnın sebeb-i vucudu iken, du hastalığın ademine sebep olsa, duÂnın vucudu kendi ademine sebep olur; bu da olamaz.

Lem’alar, s. 337
__________________