Allah'ı tanımada aklın sınırı ve gorevi
Akıldan istenen, Allahu Teala'mn zatının nasıl ve nice olduğunu tesbit etmek değil, bundan aciz olduğunu idrak etmektir. Aklın vazifesi kendisine ulaşan ilahi davet, emir, hukum ve edebleri anlamaktır. Bundan otesi aklı aşar. Rabbini tanımada tek başına yola cıkan akıl daha ilk adımda hayrete duşer ve şaşar. Akıl tam manası ile kendini bile tanıyamaz ve tanıtamazken, nasıl olur da hayal edilmesi bile mumkun olmayan Yuce Yaratıcıyı tam olarak tanıyabilir. Akıl terazisi bu ağır yuku cekemez.

Kendisine peygamber gelmeyen akıllı bir kimse, kainata, yerdeki ve gokteki varlıklara ve onlardaki bu guzel nizama bakarak, Yuce Yaratıcının varlığını anlayabilir; ve ondan anlaması beklenir. Akıl, bunca yaratılmış varlıkları duşunerek, onların kendi kendine meydana gelemeyeceğini, hicbirisinin sahipsiz ayakta duramayacağını farketme-lidir. Normal akılda bu kadarcık idrak kuvveti vardır. Fakat akıl, Allahu Teala'nın zatı ve sıfatları hakkında hukum veremez. Kendisine ilahi din ulaşmayan kimse iman esaslarından, helal ve hahamdan mesul olmaz. Ancak, Allah'a şirk (ortak) koşanlar, yaratılmış bir varlığa ilah diye tapanlar mesul olurlar. (M. Seyyid Ahsen, islam inancının Temelleri, 47-49.)

Buluğa eren akıllı bir insanın Allah'a imanı taklid ve teslimiyetle başlar. Sonra kalb ibadet, taat, zikir ve fikir ile beslendikce olgunlaşır; olgunlaştıkca Allahu Teala'yı tanıması artar. Tanıdıkca sevgisi coğalır; edeb ve takvası fazlalaşır. İlahi ayetleri okudukca ve kainattaki ibretleri gordukce iman ve marifet derecesi yukselir. Bu boyle devam eder gider. Allahu Teala'yı tanımanın bir sonu ve sınırı yoktur.

Allahu Teala'yı tanımak icin en buyuk delil, Allahu Teala'nın kendisidir. Bir de O'nun kalplere attığı sevgisi. Bu sevginin tadını bulduracak tek rehber Allah'ın Habibi Hz. Muhammed'dir (s.a.v). O'nun elinden tutmadan hic kimse hakikate eremez, Allah'ı tanıyamaz, O'na gercek kulluk edemez, ilahi sevgiyi tadamaz. Kula ilahi desteğin gelmesi ve marifet kapısının acılması icin en guzel yol, kulun Allahu Teala'yı tanımada aciz olduğunu bilmesidir. Esasen bu, buyuk bir ilmin sonucudur. Buna arifler "iftikar" hali, yani her an Allah'a muhtac olduğunu bilme hali diyorlar. Bu hal, yuksek bir ilmin sonucu elde edilen tevazu hÂlidir. Bu hÂl, butun alemlerin ilahi irade ile idare edildiğini bilme hÂlidir. Bu hÂl, nefsini tanıma ve Allah'a sığınma hÂlidir. Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a) bu hali şoyle ifade etmiştir:

"Kullarının kendisini tanımaları icin acizlikten başka bir yol bırakmayan Allah'ı teşbih ederim."

Şu da Onun sozu: "Allahu Teala'yı gercek manada bilmekten aciz olduğunu idrak etmek, buyuk bir ilim ve idraktir." (Kuşeyri, Risale, II, 575; Emin KeylÂnî, Avnu'l-Murid li Şerhi Cevhereti't-Tevhid, l, 176; Emin KadızÂde, Tam Amentu Şerhi, 29.)

Şeytan Allah hakkında kalbe vesvese verir, aklı zorlayacak sorular sorar. Allah'ı kim yarattı, Allah ne şekilde gorur, nasıl işitir, ne ile konuşur; gozu, kulağı, dili var mıdır? Varsa nasıldır, yoksa bunlar nasıl olur? Bu alem yok iken Allah nerede idi, alemi yaratınca nereye yerleşti? gibi sorular akla gelebilir. Bunların cevabını yine akılla vermeye kalkarsak, akıl bocalar ve itikadı bozacak sonuclara dalar. İşte tam bu noktada ilahi yardıma ve ilme muhtacız. Butun bunların cevabını ancak Kur'an ve sunnete başvurarak bulabiliriz. Boylece cevabımızı bizzat Allahu Teala'dan alır; muşkilimizi O'nun Peygamberi ile cozmuş oluruz. Hz. Ali'nin (r.a), belirttiği gibi, (Kadızade Tam Amentu şerhi 32) akıl, kulluğun gereklerini anlamak ve yapmak icindir, yoksa alemlerin Rabbinin zatının nasıl ve nice olduğunu bilmek icin değildir.

Bir şeyin var olduğunu bilmek başkadır; o şeyin gercek haliyle nasıl olduğunu anlamak başkadır. Biz, alametlerine bakıp vucudumuzda bir canın ve canlılığın var olduğunu anlarız, fakat yaşamamız icin sebep yapılan ruhumuzun nasıl ve nice olduğunu izah edemeyiz. Aynı şekilde normal bir insanda aklın mevcut olduğunu kabul ederiz, fakat, butun akıllılar bir araya gelsek, aklın mÂhiyetini acıklayamayız; aklımız kendini tanımaktan aciz kalır. Peki, akıl kendisini tanımaktan ve tanıtmaktan aciz diye, varlığını inkar mı edecek?


Ehli-i sunnet inancı kıtabından
Dr. Dilaver SELVİ