Peygamber Efendimizin Annesi
Peygamber Efendimizin Annesinin Olumu
Peygamber Efendimizin Annesinin Olumu Hakkında Bilgi
Hz aminenin olumu
Hz. Âmine, KÂinatın Efendisi oğluyla Medine'de bir ay kaldıktan sonra, Mekke'ye donmeye karar verdi. Akrabalarıyla vedÂlaşarak şehirden ayrıldılar.
Col seccadesinde uc yolcu: Hz. Âmine, Şanlı EvlÂdı ve Ummu Eymen. Hepsinin de mÂn Âleminde bir başkalık vardı. Aziz anne ve şerefli evladının ruhlarını ayrılık ve hasret ruzgÂrı dalga dalga dovuyordu.
Henuz genc yaşta ve evliliklerinin ilk aylarında ebedî Âleme yolcu ettiği kocasını hatırlayan Hz. Âmine'nin gozleri oluk oluk su akıtan bir pınarı andırıyordu. Peygamber Efendimiz de, aziz annesinin bu gozyaşlarına dayanamıyor, o da ışıl ışıl ağlıyordu. Damla damla akan gozyaşları, rahmet yağmuru gibi elbisesini ıslatıyordu.
Henuz yolu yarılamışlardı ki, Hazret-i Âmine Âniden rahatsızlandı. Peygamberimiz ve Ummu Eymen'i bir telaş kapladı. Gittikce şiddetini arttıran hastalık karşısında ne yapabilirlerdi?
Medine'nin 23 mil guneyinde Ebv Koyu yakınlarında bir ağacın golgesinde konaklamaktan başka ellerinde care yoktu. Hazret-i Âmine'nin dizlerinden guc kuvvet cekilmişti ve kendisini tutamayarak Âniden yere yıkılıverdi. Ustunu orttuler. Hz. Âmine, hastalığın şiddeti icinde ter dokuyor, Sevgili Peygamberimiz ise, onu kaybedeceği ve annesiz kalacağı endişesi icinde gozyaşı akıtıyordu. Sanki herşey kendileriyle birlikte lÂl kesilmişti. Yerde ses yok, gokte sukût hÂkimdi.
Hz. Âmine yerde halsiz bir şekilde yatıyordu.
Bir ara, Peygamberimiz kendini toparlayarak,
"Nasılsın anneciğim" diye sordu.
Gonlu şefkat hazinesi anne, biricik yavrusunun uzulmesini istemiyordu. Şiddetiyle kıvranıp durduğu hastalığının ağır olduğu hissini uyandırmamak icin,
"İyiyim canım oğlum, birşeyim yok" diye cevap verdi.
Bu birkac kelimelik konuşmadan sonra da kendinden gecti. Artık hastalık, konuşacak takati dudaklarından cekip almıştı. Bir ara, "Su" dediği işitildi. Yaydan fırlayan ok hızıyla Peygamber Efendimiz, aziz annesine suyu yetiştirdi.
Hazret-i Âmine suyu icti. Su kabı ile birlikte ciğerparesinin yumuşacık ellerini de tuttu. Gozlerini actı. Peygamber Efendimizin nur sacan sîmasına doya doya baktı ve ellerini bir anne şefkatiyle okşadı. KÂinatın Efendisi bir ara, annesini biraz doğrultup başını kucağına aldı. Gozlerinden akan mubÂrek yaşlar, annesinin omuzlarına Nisan yağmuru gibi duşuyordu.
Hazret-i Âmine'nin ruh ve kalbinde feryadlar kopuyor, fırtınalar esiyordu. Kocasını kaybediş ıztırabına, şimdi de oğluyla vedÂlaşma hasretini mi ekleyecekti? Bu dayanılmaz bir ıztırap, cekilmez bir dertti. Kendisini yakalayan hastalıktan daha cok bu ayrılık onu yakıp kavuruyordu. Ama ne yapabilirdi, bu İlÂhî kaderin değişmez hukmuydu.
Hazret-i Âmine, kendisini yakalayan hastalıktan kurtulamayacağını artık anlamıştı. Son olarak, guneş gibi parlayan nur yavrusunun yuzune ayrılık ve hasretin verdiği duygu icinde baktı, ellerini doya doya kokladı ve dilinden şu cumleler dokuldu:
"Ey dehşetli olum okundan Allah'ın yardım ve ihsanı ile yuz deve karşılığında kurtulan zÂtın oğlu!
Allah, seni aziz ve devamlı kılsın. Eğer ruyÂda gorduklerim doğru ise, sen celÂl ve bol ikrÂm sahibi olan Allah tarafından Âdemoğullarına helÂl ve haramı bildirmek uzere peygamber gonderileceksin."
Sen, ceddin İbrÂhim'in teslimiyet ve dinini tamamlamak icin gonderileceksin."
Allah seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten koruyacak ve alıkoyacaktır."
Her yaşayan olur, her yeni eskir. Yaşlanan herkes zevÂl bulur. Herşey fanidir, gider."
Evet, ben de oleceğim. Fakat ismim ebedî yÂdedilecektir. Cunku, ter temiz bir evlÂd doğurmuş, arkamda hayırlı bir yÂdedici bırakmış bulunuyorum."53
Acıklı ve Âdet istikbalden haber veren bu sozlerinden sonra Hazret-i Âmine'nin gozleri kaydı ve ruhunu orada yuce Allah'a teslim etti. Yer, Mekke ile Medine arasında bulunan Ebv Koyu; tarih, MilÂdî 576.
Hz. Âmine'nin Defni
Sevgili Peygamberimiz ile Ummu Eymen donakalmışlardı. Âdet dilleri tutulmuştu. Konuşan sadece KÂinatın Efendisinin gozyaşlarıydı.
Ummu Eymen bir ara kendisini toparladı ve aziz yavrunun gozyaşlarını sildi. Sonra da bağrına basarak teselliye calıştı:
"Uzulme, ağlama, canım Muhammedim," dedi. "İlÂhî kadere karşı boynumuz kıldan incedir. Can da Onun, mal da. Hepsi bize emÂnet. EmÂneti nasıl vermişse, oyle de alır."
Sevgili Peygamberimiz derin bir ic cektikten sonra,
"Ben de biliyorum. Onun hukmune her zaman boyun eğerim. Fakat anne yuzu unutulmayacak bir yuzdur. O yuzu tekrar goremem diye uzuluyorum" dedi. Sonra da derhal kendini toparladı ve gozyaşlarını silerek Ummu Eymen'e,
"Haydi, o emÂneti Sahibine teslim etti. Biz de onun na'şını toprağa teslim edelim, rahat etsin" dedi.
Dunyanın en bahtiyar annesi Hazret-i Âmine'nin cesedini orada toprağın bağrına tevdi ettiler. Ruhu ise, KÂinatın Efendisini bağrından cıkardığı icin, kimbilir, ne kadar yukseklerde meleklerle bayram ediyordu.
Definden Sonra
Annesiz kalan Durr-i Yetîmi Mekke'ye goturmek vazifesi dadısı Ummu Eymen'e duştu.
Ummu Eymen, yol boyunca ona annesiz kaldığını hissettirmemek icin elinden gelen gayreti gosterdi. Onu oz evladıymış gibi bağrına bastı ve teselliye calıştı. Efendimiz de, Âdet onu bir anne kabul ederek, "Anne, anne" diye cağırdı. Daha sonraları da her gorduğunde, "Annemden sonra annem" diyerek iltifatta bulunuyordu.54
Nur yuzlu KÂinatın Efendisi, artık babadan yetim, anneden oksuzdu. Fakat, onun hakiki muhafızı ve hÂmîsi vardı. O Hafîz, onu omru boyunca kusursuz muhafazası ve eksiksiz murakabesi altında bulunduracak, her turlu tehlike ve sıkıntıdan kurtaracaktır.
"Rabbin seni yetim bulup da barındırmadı mı?" 55 meÂlindeki Âyet-i kerîme, Peygamber Efendimizin bu hÂlini hatırlatır. KÂinatın Efendisi yıllar sonra, Hicret'in 6'ıncı yılında Hudeybiye Umresi sırasında, yine EbvÂ'dan gececektir. Allah'ın izniyle annesinin kabrini ziyaret edip, elleriyle duzeltecektir. Sonra da teessurunden ağlayacaktır.
Onun mubÂrek gozlerinden tahassur gozyaşları akıttığını goren Sahabîler de ağlayacaklar ve
"YÂ Resûlallah, nicin ağladınız?" diye soracaklardır.
Resûl-i Ekrem, "Annemin, benim hakkımdaki şefkat ve merhametini duşundum de ağladım" diye cevap verecektir.56
Peygamber Efendimizin Baba Ve Annesinin Erken VefÂtlarının Hikmeti
Burada hatıra şu suÂl gelebilir:
"Muhterem peder ve vÂlideleri, Resûl-i Ekrem Efendimizin peygamberliğine neden yetişemediler ve neden ona îmÂn, kendilerine nasib olmadı?"
Bu suÂle Mektûbat isimli eserinde, Bediuzzaman Said Nursî Hazretleri şu cevabı verir:
"CenÂb-ı Hak, Habîb-i Ekreminin peder ve vÂlidesini, kendi keremiyle, Resûl-i Ekrem AleyhisselÂtu VesselÂmın ferzendÂne hissini memnun etmek icin, valideynini minnet altında bulundurmuyor. Valideynlik mertebesinden, mÂnevî evlÂd mertebesine getirmemek icin; hÂlis kendi minnet-i Rubûbiyyeti altına alıp, onları mes'ud etmek ve Habîb-i Ekremini de memnun etmekliği rahmeti iktiza etmiş ki, vÂlideynini ve ceddini, ona zahirî ummet etmemiş. Fakat, ummetin meziyetini, faziletini, saÂdetini onlara ihsan etmiştir. Evet, Âlî bir muşîrin [mareşal]; yuzbaşı rutbesinde olan pederi, huzuruna girmesi; birbirine zıd iki hissin taht-ı tesirinde bulunur. Padişah; o muşîr olan YÂver-i Ekremine merhameten, pederini onun mÂiyetine vermiyor."57
Peygamberimizin Baba Ve Annesinin ÎmÂnları Meselesi
İslÂm Âlimleri ittifakla şu hususu belirtmişlerdir.
"Hazret-i İbrÂhim'den (a.s.) gelen ve Resûl-i Ekremi (a.s.m.) netice veren nûrÂnî silsilenin fertlerinin hicbiri, hak dinin nûruna lÂkayd kalmamışlar ve kufrun karanlıklarına mağlûp olmamışlardı. Hicbirinin temiz gonlu şirk ve kufur ile kirlenmemiştir."58
Bu hususu kaydettikten sonra, Sevgili Peygamberimizin baba ve annesinin îmÂnları meselesi uzerinde duralım.
Birbirine yakın izahlarla bircok İslÂm Âlimi, Peygamber Efendimizin muhterem peder ve vÂlidelerinin Âhirette necÂt ehli olacaklarını acık ve kesin bir şekilde delilleriyle ortaya koymuşlardır.
Bu izah tarzlarını şoylece sıralayabiliriz:
1) Hz. Abdullah ile Hz. Âmine, Efendimize peygamberlik vazifesi verilmeden cok evvel vefÂt etmişlerdir. Dolayısıyla Fetret Devrinde yaşamışlardır ve "Ehl-i Fetret"ten sayılırlar. Fetret Devrinde vefÂt edenlere ise azap yoktur.
Birgun, birisi buyuk Âlimlerden Şerefuddin MunÂvî'ye,
"Peygamberimizin baba ve annesi Cehennemde midir?" diye sorar.
Munevî Hazretleri hiddetle,
"Resûl-i Ekremin peder ve vÂlidesi fetret zamanında vefat etmişlerdir. Peygamber gonderilmeden evvel ise azap yoktur" cevabını verir.59
Kendisine bir peygamberin dÂveti ulaşmayan kimsenin Âhirette azap gormeyeceği Âyet ve hadislerle sabittir.60 Peygamber Efendimizin peder ve vÂlidelerine de gecmiş peygamberlerden hicbirinin dÂvetinin ulaşmadığı tarihen sabittir. Şu halde, tereddutsuz soyleyebiliriz ki, onlar da necÂt ehlidirler ve Âhirette azap gormeyeceklerdir.
2) Resûl-i Ekrem'in muhterem peder ve validelerinin şirk ehli oldukları sabit değildir. Belki, onlar, Zeyd bin Amr bin Nufeyl, Varaka bin Nevfel ve benzerleri gibi buyuk babaları İbrÂhim'den (a.s.) gelen inanc ve Âdetlerle amel eden "Hanif"lerdendirler.
3) Sevgili Peygamberimizin baba ve annelerinin şirk ehli olmadıklarının bir delili de, "Ben mutemÂdiyen temiz babaların sulbunden, temiz anaların rahminden nakloluna geldim"61 hadis-i şerifidir.
Kur'Ân-ı Kerîm'de muşrikler "necis kimseler" olarak vasıflandınlmışlardır.62 Temizlik ile pislik, îmÂn ile şirk, mu'min ile muşrik arasında tezad bulunduğuna gore, yukarda kaydettiğimiz hadis olcusu ışığında, Resûl-i Ekremin ecdadından hicbirinin kufur ve şirk gibi mÂnevî kirlere bulaşmadığını kabul etmek vacip olur.63
Butun bunlardan sonra meseleyi şoylece ozetleyebiliriz: "Resûl-i Ekreme (a.s.m.) Allah tarafından rahmet olduğu hitap edilirken, parlak Nubuvvet ve RisÂlet Guneşi henuz doğmadan apacık nûru sîne-i ihtiramında taşıyan bir ana babayı, evlÂdının feyz ve nûrundan mahrum farzetmek, hem edebe, hem mantığa muvafık değildir. Hususiyle, Resûl-i Ekremin muhterem anne ve babasının hayatları, Cahiliyye Devrinde gecmiştir. RisÂlet-i Ahmediyye zamanını idrÂk etmemişlerdir."
Oyle ise, bu hususta mu'minin bilmesi ve kabul etmesi gereken husus şudur:
"Resûl-i Ekremin (a.s.m.) peder ve vÂlideleri ehl-i necÂttır ve ehl-i Cennettir ve ehl-i îmÂndır. CenÂb-ı Hak, Habîb-i Ekreminin mubÂrek kalbini ve o kalbin taşıdığı ferzendÂne şefkatini elbette rencide etmez."64
Şu dortluk de bu hakikati pek guzel dile getirmektedir:
"İki cihÂnguneşi, burc-i saÂdette iken
VÂlideynine Mevl nice vermeye şerefi,
Ceşm-i insaf ile ey dil, nazar gavvÂsa
Alıcak durrini yabana atar mı sadefi?"
İki dunyanın guneşi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) saÂdet burcunda iken, CenÂb-ı Hak, anne babasına nasıl şeref vermez ki?
Peygamber Efendimizin Annesinin Vefatı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Peygamber Efendimizin Annesinin Vefatı
-
13-09-2019, 09:46:52