Hz. İbrahimin Dini nedir


İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha guzel dinli kimdir?.. (Nisa Suresi, 125)

Tarih boyunca insanlar İbrahim Peygamberin hangi dine mensup olduğu konusunda tartışmışlardır. Yahudiler onu tum Yahudilerin peygamberi olarak kabul eder ve kendilerinin Hz. İbrahim'in yolunu izlediklerini ileri surerler. Hıristiyanlar, Hz. İbrahim'in Yahudilerin peygamberi olduğunu kabul eder, ancak onun kendisinden sonra gelecek olan Hz. İsa'ya tabi olduğunu iddia ederek Yahudilerden ayrılırlar. Kısacası Hz. İbrahim Yahudiler tarafından "Yahudi", Hıristiyanlar tarafından da "Hıristiyan" olarak gosterilir. Oysa Allah Kuran'da, Hz. İbrahim'in ve soyunun dini konusunda tartışanların bu konuda hicbir bilgilerinin olmadığını haber vermektedir:

Yoksa siz, gercekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı soyluyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (Bakara Suresi, 140)

Ayrıca Allah Hz. İbrahim'in Hıristiyan mı, Yahudi mi olduğunun tartışılmasının akılsızca bir tartışma olduğunu diğer ayetlerde şu şekilde bildirmektedir:

Ey Kitap Ehli, İbrahim konusunda ne diye cekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? İşte sizler boylesiniz; hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hic bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz. (Al-i İmran Suresi, 65-66)

Hz. İbrahim hakkında en doğru bilgiyi bize oğreten kaynak Kuran'dır; cunku Kuran, Allah'ın tahrif edilmemiş olan tek kitabıdır. İnsanlar yol gostericileri olan Kuran'ı değil de, başka kaynakları rehber edinirlerse buyuk bir yanılgının icine duşerler. Kuran'da detaylı olarak acıklanan bir konuyu goz ardı eden insanlar, kendi zanları ve inancları doğrultusunda konulara acıklama getirmekten cekinmezler. Halbuki iman edenler her konuda olduğu gibi, peygamberler ve soyları hakkında bir yorum yaparken de Kuran ayetlerini ve Peygamber Efendimizin sunnetini esas alırlar. Bilirler ki, insanlara doğru olmayan bilgileri oğretmeye calışmak, ozellikle de peygamberler hakkında zan ve tahminde bulunup cekişmek Allah'ın beğenmediği bir ahlaktır.

Hic şuphesiz, Hz. İbrahim'in dini hakkındaki kesin gerceği de yine sadece tum insanların rehberi olan Kuran'dan oğrenebiliriz:

İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Muslumandı, muşriklerden de değildi. (Al-i İmran Suresi, 67)

Allah Kuran'da Hz. İbrahim'in Yahudi veya Hıristiyan olmadığını, "hanif" bir dine mensup olduğunu kesin olarak ifade etmektedir. "Hanif" kelimesi, "Allah'ın emrine teslim olup, Allah'ın dininden hicbir konuda caymayan, ihlaslı kişi" anlamını taşımaktadır. Hz. İbrahim'in "hanif" olarak vurgulanan ozelliği, Allah'a bir ve tek olarak iman etmesi ve teslim olmasıdır.

Başka bir ayette ise Rabbimiz, Hz. Muhammed (sav)'e, Hz. İbrahim'in dinine uymasını emretmektedir:

Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, muşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 123)

Allah insanlardan hanif (Allah'ı birleyen) olarak dine yonelmelerini istemektedir. İnsanın fıtratının hanif olmaya ve Rabbimize hicbir şeyi ortak koşmamaya uygun olduğunu Allah Kuran'da acık bir şekilde vurgulamaktadır:

Oyleyse sen yuzunu Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına cevir; ki insanları bunun uzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı icin hicbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların coğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)

Ayrıca bircok ayetten de anlaşıldığı uzere, "hanif" kelimesi ile ifade edilen Hz. İbrahim'in dini, ozunde İslam ile aynıdır. Zaten butun hak dinler, bozulmamış halleriyle temelde bir ve tek olan Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak uzerine kuruludur. Bu hak din, Hz. İbrahim'den sonra oğulları, torunları ve onun soyundan gelen diğer salih insanlar tarafından ayakta tutulmuştur. Orneğin Kuran'da, Hz. Yusuf'un hapishane arkadaşlarıyla yaptığı konuşmaya dikkat cekilmektedir. Hz. Yusuf konuşurken kendisinin, ataları Hz. İbrahim ve onun neslinin dinine uyduğunu şoyle ifade etmektedir:

Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hicbir şeyle şirk koşmamız bizim icin olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lutuf ve ihsanındandır, ancak insanların coğu şukretmezler. (Yusuf Suresi, 38)

Hangi devirde yaşarlarsa yaşasınlar, "hanif" olan insanların, yani Muslumanların ortak ozellikleri, Allah'a eşler koşmadan sadece O'nu yuceltmektir. Peygamberlerin ana gorevlerinden biri ise, insanları şirkten ve din ahlakına karşı olan her turlu uygulamadan kurtarıp asıl dini yaşamaya davet etmektir. Nitekim Peygamber Efendimizin hadislerinde de insanlar "Allah'a ortak koşmaktan" men edilmektedirler:

Dedim ki, 'Ey Allah'ın Resulu, en buyuk gunah hangisidir?' Bana: 'Allah seni yaratmış iken, O'na ortak koşmandır.'

Allah bir ayetinde de İslam'ın, Hz. İbrahim'in dini gibi kolay olduğunu bildirmektedir:

... O, sizleri secmiş ve din konusunda size bir gucluk yuklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha once de, bunda (Kur'an'da) da sizi "Muslumanlar" olarak isimlendirdi; elci sizin uzerinize şahid olsun, siz de insanlar uzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne guzel mevla ve ne guzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)

Ayette belirtildiği uzere, Hz. İbrahim gibi bir ve tek olan Allah'a yonelen ve dini tam anlamıyla yaşayan insanlar Kuran'da "Muslumanlar" olarak isimlendirilmektedir. "Musluman" kelimesi, Arapcadaki "selam" kelimesinden turemiştir ve "selamete kavuşan" veya "teslim olan" anlamına gelmektedir. Muslumanlığın ozu, Allah'a teslim olmak ve bu teslimiyetin verdiği selameti (guvenlik ve huzuru) yaşamaktır. Allah'ın insanlara birer hidayet onderi olarak gonderdiği peygamberleri de Rabbimize olan teslimiyetleri, gonulden bağlılıkları ve tevekkulleriyle bizlere ornektirler. Onlar her işlerinde Rabbimize yonelen, O'na sığınan, sadece O'nu dost edinen ve O'ndan yardım isteyen teslimiyetli kimselerdir. Bu nedenle de Kuran'da her biri "Musluman" olarak isimlendirilmektedir.

Orneğin Allah Hz. Nuh'a insanlara, "... Benim ecrim, yalnızca Allah'a aittir. Ve ben, Muslumanlardan olmakla emrolundum." (Yunus Suresi, 72) şeklinde soylemesini vahyetmiştir. Yunus Suresi'nde Hz. Musa'nın kavmine "... Ey kavmim, eğer siz Allah'a iman edip Musluman olmuşsanız, artık yalnızca O'na tevekkul edin." (Yunus Suresi, 84) şeklinde hitap ettiğini bildirir. Ve yine Kuran'da Hz. Suleyman'ın Sebe halkına "Bana karşı buyukluk gostermeyin ve bana Musluman olarak gelin" (Neml Suresi, 31) diye seslendiği bildirilir. Maide Suresi'nde ise Allah havarilere şu şekilde vahyetmiştir:

Hani Havarilere: "Bana ve elcime iman edin" diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: "İman ettik, gercekten Muslumanlar olduğumuza sen de şahid ol" demişlerdi. (Maide Suresi, 111)

Yukarıdaki ayetlerde de gorulduğu gibi, salih muminler Allah'a teslim olan, katıksız şekilde din ahlakını yaşayan, ihlas sahibi kimselerdir. Allah bu insanları "Musluman" ismiyle şereflendirmiştir.

Hz. Yusuf'un duası ise bizlere bu konuda cok guzel bir ornektir. Allah bu duayı şoyle haber vermektedir:

"... Goklerin ve yerin yaratıcısı, dunyada ve ahirette benim velim Sensin. Musluman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." (Yusuf Suresi, 101)

Hz. İbrahim'in Allah'a olan coşkulu imanı, derin sevgisi, Rabbimizin butun emirlerine gonulden boyun eğişi, itaati ve ustun ahlakı Kuran'da bircok kez vurgulanmaktadır. Bu ayetlerden bazıları şu şekildedir:

"Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Muslumanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Musluman) bir ummet (ver). Bize ibadet yontemlerini (yer veya ilkelerini) goster ve tevbemizi kabul et. Şuphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)

Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)

Her Musluman, Hz. İbrahim'in gosterdiği guzel ahlakı, Allah'a imanındaki samimiyeti, Allah'a olan teslimiyetindeki ve itaatindeki derinliği ornek almalıdır. Hz. İbrahim'in tebliğ yaparken gosterdiği dirayet ve kararlılık da, kuşkusuz ki ornek alınması gereken onemli ozelliklerdendir.

Ayetlerde de gorduğumuz gibi, Allah Hz. İbrahim'i tum insanlara ornek kılmıştır. Ayetlerde Hz. İbrahim gibi diğer peygamberler de Allah'a teslim olmuş, hanif Muslumanlar olarak anılmaktadırlar. Bu dinlerin hepsi, temeli Hz. İbrahim'in dinine dayanan hak dinlerdir. Hıristiyanlık ve Yahudilik zaman icinde tahrif olmuş, Allah'ın vahyettiği zamanki hallerinden uzaklaşmışlardır. Ancak ilk vahyedildikleri donemde hepsi, Allah'ı birleyen, şirki en buyuk gunah olarak kabul eden, sadece Allah'ın rızası icin yaşamayı oğutleyen hak dinlerdi.

Bugun hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların Hz. İbrahim'e gosterdikleri saygı ve sevgi ise, onları İslam ile ortak bir zeminde buluşturan onemli değerlerden biridir. Her uc İlahi dinin mensupları da, Hz. İbrahim'in insanlara gosterdiği şekilde Allah'a inanmakta ve O'na kulluk etmeyi hedeflemektedirler. Bu nedenle Hz. İbrahim ve onun hanif dini, Muslumanlar ile Kitap Ehli arasında ortak bir kelimedir.

Hıristiyanların ve Yahudilerin Hz.İbrahim'in dinini bazı yonlerden yanlış yorumladıklarını goz onunde bulundurmak gerekmektedir.) Bir Kuran ayetinde Muslumanların Kitap Ehli'ni bu ortak kelimeye davet ettikleri şoyle haber verilir:

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda muşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hicbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yuz cevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gercekten Muslumanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)