Hayat ve menkıbeleri Hazret ve Şah-ı Hazne (k.s
Semerkand Yayınları'ndan yine guzel bir eser daha: "HAZRET ve ŞAH-I HAZNE (K.S) HAYAT ve MENKIBELERİ"
Eserde; son donem Nakşibendî buyuklerinden Hazret (Muhammed DiyÂuddin) ve ŞÃ‚h-ı Hazne'nin (Ahmed'ul Haznevî

Serhaber olarak kitabı tercume eden Abdullah Demiray'a sorular yonelttik.
Şeyh AlÂeddin Haznevî'nin kaleme aldığı ve sizin menkıbelerini tercume ettiğiniz Muhammed DıyÂuddin (k.s) ve Şah-ı Hazne'yi (k.s) bize kısaca tanıtabilir misiniz?
Tevfik Allah'tandır. Yani kulun Yuce Allah'ın sevdiği ve razı olduğu işlerde başarıya ulaşması ancak O'nun yardım ve inayeti iledir. Bu nedenle boyle bir eseri tercume etmeye bizi muvaffak kılan Allah'a sonsuz Hamd u senÂlar olsun.
Tercumesini yaptığımız eserin muellifi Şah-ı Hazne'nin ikinci buyuk oğlu Şeyh AlÂeddin Haznevî (k.s) hazretleridir.
Benden Muhammed DıyÂuddin'i (k.s) ve ŞÃ‚h-ı Hazne'yi (k.s) tanıtmamı istiyorsunuz. Doğrusu bu cok zor bir şey? Cunku hayatlarının sadece son donemlerini konu alan menkıbelerini tercume etmekle bu iki kutlu insanı sizlere hakkıyla tanıtabilmem mumkun değil. Yuce Allah'ın bu iki velî kulunu hakkıyla tanımak ve tanıtmak icin Şeyh AlÂeddin Haznevî (k.s) hazretleri gibi onların zamanında ve dizlerinin dibinde yaşamış olmak gerekir. Bu nedenle ancak onun diliyle bu guzide zatları sizlere tanıtabilirim. Şeyh AlÂeddin Haznevî (k.s) hazretleri kitabın onsozunde Muhammed DıyÂuddin'i (k.s);
"İrşad halkasının onde geleni, Âşıkların sultanı, Hakk'a ulaşanların ve ariflerin delili, unutulmuş ilimleri gun yuzune cıkaran, dinin muceddidi (yenileyicisi), Nakşibendî tarikatının temel prensiplerini yeniden inşa eden ve muritlerin kalplerine marifet nurlarını doken?" sozleriyle bize tanıtıyor.
Şah-ı Hazne'yi (k.s) de;
"Peygamberlerin ve evliyaların (manevî

Evet, AlÂeddin Haznevî (k.s) hazretlerinin onlar hakkında soylediği bu sozler bizim onları tanımamız icin yeter de artar bile?
Şayet Muhammed DıyÂuddin'i (k.s) ve Şah-ı Hazne'yi (k.s) tanımak istemenizdeki maksadınız, bu guzide zatların hayatlarını oğrenmekse tercume ettiğimiz eserin baş tarafında hayatları hakkında kısa bir bilgi verdik. Kitabı alır da inşallah okursanız, hayatları hakkında da bilgi sahibi olursunuz.
Muhammed DıyÂuddin (k.s) ve ŞÃ‚h-ı Hazne (k.s) nasıl irşad yapmışlar, hangi sıkıntılara katlanmışlar?
Muhammed DıyÂuddin (k.s) hazretleri, murşidi Şeyh Fethullah (k.s) hayattayken on yıl, vefatından sonra da yirmi dort yıl olmak uzere toplam otuz dort yıl irşad gorevinde bulunur.
İrşad suresi boyunca insanların dunya ve ahiret saadetine kavuşmalarına gayret gosteren Muhammed DıyÂuddin (k.s) talebelerinin ve muritlerinin eğitimi ve terbiyesi ile yakından ilgilenir. Aynı zamanda dini ve milleti icin cihad etmekten de geri kalmaz. Birinci Dunya Savaşı'nda talebeleriyle birlikte Ruslara ve Ermenilere karşı mucadele eder. Bu carpışmalar sırasında bir kolunu kaybeder.
Ahmed Haznevî (k.s) ise Muhammed DıyÂuddin (k.s) hazretlerinden uzun sure istifade eder. Her gecen gun onun yanında ilim ve irfan yolunda ilerler. Tasavvuf guzergÂhında cok yuksek derecelere cıkar. Ustadı ona ilim oğretmek ve insanları Nakşibendî ustatlarının usulune gore manevi olarak yetiştirip terbiye etmek icin icazet ve hilafet verir. Ahmed Haznevî (k.s) hazretleri de kendisine verilen bu izinden sonra Hazne'ye doner burada Haznevî dergÂhını kurarak irşad gorevine başlar. Kısa bir sure sonra da dergÂhın asıl merkezini oluşturacak olan Tel Maruf beldesine yerleşir.
Gonlu her an Allah ile olan Şeyh Ahmed Haznevî (k.s) irşadı suresinde kendisine hep sabrı dustur edinmiş, insanlardan gorduğu eziyetlere hic aldırış etmemiş. Onun bu yuce ahlakı vesilesi ile pek cok insanın kalbi İslÂm'a, imana ve bu yuce Nakşibendî yoluna ısınmıştır.
Rabbim şefaatlerine nail eylesin? Âmin.
Şah-ı Hazne'nin (k.s) surekli murşidini taklit etmesi hatta murşidi kolunu savaşta kaybettiği icin kolunu kullanmaması hakkında ne duşunuyorsunuz?
Bu durum Şah-ı Hazne'nin (k.s) murşidine olan sadakatinin, muhabbetinin ve teslimiyetinin bir gostergesidir. Biliyorsunuz tasavvufta teslimiyet esastır. İmam ŞÃ‚?rÂnî (k.s) bir sozunde;
"Ey murid! Murşidine teslim ol ki selÂmette olasın ve bolca manevî menfaat elde edesin" diyor.
Bu konuda şunu da hatırlatmakta fayda var. Hani bir kış gunu Muhammed DıyÂuddin (k.s) camiye gitmek icin yola cıkar. Gavs-ı BilvÂnisî (k.s) hazretleri de onun karda bıraktığı izlere basarak peşinden gider. Bu esnada da, "İnşallah ben onun izinden gideceğim. Dunyada izinden gideyim, umit ederim ki Allah TeÂl ahirette de ondan ayırmaz" diye icinden gecirir.
Camiye girip namazın sunnetini kılarlar. O arada caminin gorevli imamı da gelir. Camide iki kişi olduğunu gorunce şaşırır ve Muhammed DıyÂuddin (k.s) hazretlerine,
"İceride iki kişisiniz, dışarıda ise bir ayak izi var. Bu nasıl oluyor, diye sorar. Bunun uzerine hazret şoyle buyurur:
"Evet, biz iki insanız, ama yolumuz bir?"
İnşallah bir nebze de olsa sorunuza ışık tutmuşuzdur.
Bir Fransız komutan Şah-ı Hazne'ye (k.s) cok eziyet etmiş, bu olay nasıl gercekleşmiş?
Fransız hukumeti Şah-ı Hazne'yi (k.s) uc yıllığına Deyrzur ve Heseke mevkiine surgune gonderir. Surgunden sonra ise taşlık bir yer olan Telmaruf'a goc ettirilir. Maksat onu muritlerinden uzaklaştırmak.
Milliyetciler Fransızlara karşı ayaklandığı zaman işgalci bir komutan Ahmed Haznevî'ye (k.s) bir elci gondererek yanına gelmesini ister. Şeyh hazretleri komutanın yanına vardığı zaman, işgalci komutan ona,
"Ey Şeyh! Milliyetcilere karşı bize destek cıkmanı istediğimiz icin seni buraya cağırdık. Eğer isteklerimizi kabul eder, bizim tarafımızı tutarsan, sana ne istersen verir, bu ulkede kaldığımız surece istediğin her şeyi yaparız." der. Ahmed Haznevî (k.s) komutana cevap olarak,
"Dinim İslÂm sizi Musluman kardeşlerime karşı desteklememe engeldir." deyince, işgalci komutan kızgın bir şekilde,
"O halde bizde senden, surgune gonderdiğimiz ve sonrasında mulkiyetine gecirdiğimiz Heseke koyunu geri alırız." der. Bu şekilde Şeyh hazretlerine baskı yaparak onun gozunu korkutmaya calışır. Ancak Şeyh hazretleri, onlara destek cıkmayacağını yineler.
O gunden sonra Fransız hukumeti Şeyh hazretlerine karşı duşmanca bir tutum takınmaya başlar. Hatta yaklaşık yirmi kadar evin inşa edilip bircok su kuyusunun kazıldığı Haseke koyunu Şeyh hazretlerinin elinden alır. Ve orayı Fransızlarla işbirliği yapan Tay aşiretinin şeyhine verir.
Burada şunu da zikretmekte fayda var. Şah-ı Hazne (k.s) Heseke'ye surgun olarak gonderildiği zaman, yanına Hefirkan aşiretinin reisi Haco ağayı da alarak kendisini sebepsiz yere surgune gonderen Fransız işgal komutanı ile yuzleşmeye gider. Onunla kimsenin cesaret edemeyeceği sert ifadelerle konuşmaya başlar. Hatta ona,
"Aşiret reisleri yanınıza gelip sizinle goruşmeyi kendileri icin şeref sayarlar. Bana gelince ayağınıza gelmiş olmayı şerefim ve bulunduğum konum icin bir eksiklik sayıyorum. Cunku siz her ayın sonunda evime gitmeme izin vereceğinize dair bana soz verdiniz. Şimdi ise verdiğiniz sozde durmuyorsunuz. Nerde ahde vefanız? Hani adaletiniz? Doğrusu nicin bana boyle davranıyorsunuz buna da şaşıyorum. Cunku ben hicbir sucu olmayan, siyasetle de bir ilgi ve alakası bulunmayan Suriyeli bir vatandaşım. Bunun boyle olduğu da herkesce bilinen bir gercektir." der.
O boyle konuşmasına devam ederken, Haco ağa ise Fransız işgal komutanının kızmasından ve Şeyh hazretlerine uygunsuz davranışlarda bulunmasından korktuğu icin, Şah-ı Hazne'ye (k.s) biraz daha sakin ve yumuşak konuşması uyarısında bulunur. Şeyh hazretleri ise onun sozune aldırış etmeden aynı uslupla konuşmasına devam eder. Fransız işgal komutanı ise sessiz ve sakin bir şekilde Şah-ı Hazne'yi (k.s) dinler. Konuşması bittikten sonra komutan Şah-ı Hazne'ye (k.s),
"Ey Şeyh! Soylediklerin doğrudur. Biz de senin sucsuz olduğunu ve siyasetle bir ilginin olmadığını biliyoruz. Yine biz de sizin gibi din adamlarımızın, yoneticilerin ve ehl-i dunyanın ayağına gitmesini hoş karşılamıyoruz. (Surgune gonderilmene gelince,) bu bizim isteğimiz dışında olan bir şeydir." diye cevap verdi. Haco ağa, komutanın Şeyh hazretlerine boyle kibar ve yumuşak davranmasına cok şaşırır. Cunku bu komutan cabuk kızan ve insanlara cok zulmeden birisidir.
Şah-ı Hazne'nin (k.s) Fransız işgal komutanına bu şekil davranması hemen akıllara şu ayeti kerimeyi getiriyor:
"Ey Peygamber! KÂfirlere ve munafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran." (Tevbe Sûresi 73)
Bu iki Allah dostunun insanların kurtuluşu icin gosterdiği caba nasıldı?
Herhalde bu soru icin ayrıca bir kitap hazırlamak lazım?
Evet, Allah'ın bu her iki veli kulu, butun Allah dostları gibi insanların hidayeti icin Allah yolunda her şeylerini feda etmişlerdir. Sabırla metanetle insanları irşad etmişler ve topluma ornek insan olmuşlardır. Oyle olmasaydı bugun biz ve butun dunya bu iki Allah dostunu konuşur olur muyduk?
Okuyucularınıza son olarak ne soylemek istersiniz?
Okuyucularımdan duadan başka isteyecek bir şey bulamıyorum. Dualarında bizi unutmasınlar yeter. Cunku onlar biz bu roportajı yapsak da yapmasak da bu iki kutlu insanın hayatını ve menkıbelerini anlatan bu eseri zaten alıp okuyacaklardır. Ben oyle inanıyorum.
Sizlere de bana boyle bir imkÂn sunduğunuz icin ayrıca teşekkur ediyorum. Calışmalarınızda başarılar diliyorum. Saygılarımla?
Abdullah Demiray'ı tanıyalım
Abdullah Demiray 1983 yılında Cankırı'nın Yapraklı ilcesi Kullar koyunde doğdu. 2001 yılında Cankırı İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı yıl İstanbul'a gelerek klasik usulde Arap edebiyatı, hadis, fıkıh, tefsir, kelam gibi ilimleri tahsil ederek 2006 yılında M. Suleyman Elkoca Hocaefendi'den icazetnamesini aldı. 2003 yılında başladığı Anadolu Universitesi, İlahiyat (On lisans) Fakultesi'nden 2005 yılında mezun oldu.
Sancaktepe/Yenidoğan Tepe Camii İmam Hatibi olarak gorev yapan yazarın Semerkand Yayınları'ndan cıkmış eserleri şunlardır:
Tercume:
BidÂyetu'l-HidÂye / Musluman'ca Bir Hayat
Telif:
Evliyanın Dilinden Abdest ve Guslun Hikmetleri
Evliyanın Dilinden Namazın Hikmetleri
Evliyanın Dilinden Haccın Hikmetleri
Semerkand Yayınları'ndan cıkan "Hazret ve Şah-ı Hazne (k.s) Hayat ve Menkıbeleri" adlı esere tum Semerkand İletişim Merkezleri'nde
Kaynak: Serhaber