Hz. Nuh peygamber hakkındaki ayetler

Al-i İmran
(34) Şuphesiz, Allah, Adem'i, Nûh'u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak secip Âlemlere ustun kıldı.Allah her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Nisa
(163) Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'e, Yûnus'a, HÂrûn'a ve Suleyman'a da vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr vermiştik.

Enam
(84) Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha once Nûh'u da hidayete erdirmiştik. Zurriyetinden DÂvud'u, Suleyman'ı, Eyyub'u, Yûsuf'u, MûsÂ'yı ve HÂrûn'u da. İyilik yapanları işte boyle mukafatlandırırız.

Araf
(69) "Sizi uyarması icin icinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve oğut) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha guclu kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."

Araf
(59) Andolsun, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gonderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin icin O'ndan başka hicbir ilah yoktur. Şuphesiz ben sizin adınıza buyuk bir gunun azabından korkuyorum" dedi.

Tevbe
(70) Onlara kendilerinden oncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim'in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apacık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.

Yunus
(71) Nûh'un haberini onlara oku. Hani o bir vakit kavmine şoyle demişti: "Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah'ın Âyetleriyle oğut vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah'a dayanıp guvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hukmunuzu uygulayın; bana muhlet de vermeyin!

Hud
(25) Andolsun, biz Nûh'u kavmine peygamber olarak gonderdik. Onlara şoyle dedi: "Ben sizin icin apacık bir uyarıcıyım."

Hud
(28) Nûh dedi ki: "Ey Kavmim! Soyleyin bakalım; şÃ‚yet ben Rabbimden gelen apacık bir delil uzerinde isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kor kalmışsanız, onu istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?"

Hud
(32) Dediler ki: "Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru soyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir."

Hud
(33) Nûh dedi ki: "Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah'ı) Âciz bırakamazsınız."

Hud
(36) Nûh'a vahyolundu ki: "Kavminden daha once iman etmiş olanlardan başka, artık hic kimse iman etmeyecek. O halde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı uzulme."

Hud
(40) Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh'a dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer cift, bir de kendileri hakkında daha once hukum verilmiş olanlar dışındaki Âilen ile iman edenleri ona yukle." Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.

Hud
(42) Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları goturuyordu. Nûh, ayrı bir yere cekilmiş olan oğluna, "Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkÂrcılarla birlikte olma" diye seslendi.

Hud
(43) O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi. Nûh, "Bugun Allah'ın rahmet ettikleri haric, onun azabından korunacak hic kimse yoktur" dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.

Hud
(45) Nûh Rabbine seslenip şoyle dedi: "Rabbim! Şuphesiz oğlum da Âilemdendir. Senin va'din elbette gercektir. Sen de hukmedenlerin en iyi hukmedenisin."

Hud
(46) Allah, "Ey Nûh! O asla senin Âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hicbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı oğutlerim" dedi.

Hud
(47) Nûh, "Rabbim! Şuphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şuphesiz ziyana uğrayanlardan olurum" dedi.

Hud
(48) Ona denildi ki: "Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan bircok ummete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha bir takım ummetler de olacak ki, biz onları (dunyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak."

Hud
(89) "Ey Kavmim! Bana karşı olan duşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir."

İbrahim
(9) Sizden onceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin –ki onları Allah'tan başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (ofkeden parmaklarını ısırmak icin) ellerini ağızlarına goturup, "Biz sizinle gonderileni inkar ediyoruz. Bizi cağırdığınız şeyden de derin bir şuphe icindeyiz" dediler.

İsra
(3) Ey kendilerini Nûh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin cocukları! Gercek şu ki, o cok şukreden bir kuldu.

İsra
(17) Nûh'tan sonra da nice nesilleri helak ettik. Kullarının gunahlarını hakkıyla bilici ve gorucu olarak Rabbin yeter.

Meryem
(58) İşte bunlar, Adem'in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola iletip sectiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine RahmÂn'ın Âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

Enbiya
(76) (Ey Muhammed!) Nûh'u da hatırla. Hani o daha once dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o buyuk sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.

Hac
(42) Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan once Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.

Muminun
(23) Andolsun biz, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gonderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hicbir ilahınız yoktur. Allah'a karşı gelmekten hÂl sakınmaz mısınız?" dedi.

Muminun
(27) Bunun uzerine Nûh'a, "Bizim gozetimimiz altında ve vahyimize gore o gemiyi yap" diye vahyettik. "Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh'a) dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer cift, bir de kendileri aleyhinde daha once hukum verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hic yalvarma! Şuphesiz onlar suda boğulacaklardır."

Furkan
(37) Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık.

Şuara
(105) Nûh'un kavmi de Peygamberleri yalanladı.

Şuara
(106) Hani kardeşleri Nûh, onlara şoyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

Şuara
(112) Nûh şoyle dedi: "Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?"

Şuara
(116) Dediler ki: "Ey Nûh! (Bu işten) vazgecmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!"

Şuara
(117) Nûh şoyle dedi: "Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı."

Şuara
(139) Boylece onlar Nûh'u yalanladılar. Biz de bu yuzden onları helak ettik. Şuphesiz bunda bir ibret vardır. Onların coğu ise iman etmiş değillerdir.

Ankebut
(14) Andolsun, biz Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gonderdik. O da dokuz yuz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulumlerini surdururlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.

Ahzab
(7) Hani biz peygamberlerden sağlam soz almıştık. Senden, Nûh'tan, İbrahim, Mûs ve Meryem oğlu İsa'dan da. Evet biz onlardan sapa sağlam bir soz almıştık.

Saffat
(75) Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne guzel cevap vereniz!

Saffat
(79) Âlemler icinde Nûh'a selam olsun!

Sad
(13) Onlardan once de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi2 Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (boyle) gruplardı.

Mumin
(5) Onlardan once Nûh'un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ummet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek icin batıl şeyler ileri surerek tartışmışlardı. Bu yuzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gorduler)!

Mumin
(31) İman etmiş olan adam dedi ki: "Ey kavmim! Şuphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah kullarına asla zulmetmek istemez."

Şura
(13) "Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa duşmeyin!" diye Nûh'a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrÂhim'e, MûsÂ'ya ve İsÂ'ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini cağırdığın şey (İslam dini), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini secer. İctenlikle kendine yonelenleri de ona ulaştırır.

Kaf
(14) Onlardan once Nûh kavmi, Res halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba'ın2 kavmi de yalanlamıştı. Butun bunlar (kendilerine gonderilen) peygamberleri yalanladılar, boylece kendilerini uyardığım şey gercekleşti.

Zariyat
(46) Bunlardan once de Nûh kavmini helak etmiştik. Cunku onlar fÂsık bir toplum idiler.

Necm
(52) Daha once de Nûh'un kavmini helak etmişti. Şuphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi.

Kamer
(13) Biz Nûh'u civilerle percinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.

Hadıd
(26) Andolsun, biz Nûh'u ve İbrahim'i peygamber olarak gonderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama iclerinden bircoğu da fasık kimselerdir.

Tahrim
(10) Allah, inkar edenlere, Nûh'un karısı ile Lût'un karısını ornek gosterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikahları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah'ın azabından hicbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, "Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!" denildi.

Nuh
(1) Şuphesiz biz Nûh'u, kavmine, "Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden once kavmini uyar" diye peygamber olarak gonderdik.

Nuh
(2) Nûh şoyle dedi: "Ey kavmim! Şuphesiz, ben sizin icin apacık bir uyarıcıyım."

Nuh
(5) Nûh şoyle dedi: "Ey Rabbim! Gercekten ben kavmimi gece gunduz (imana) davet ettim."

Nuh
(21) Nûh dedi ki: "Rabbim! Gercekten onlar bana karşı geldiler, malı ve cocuğu ancak kendi husranını artıran kimselere uydular."

Nuh
(26) Nûh şoyle dedi: "Ey Rabbim! KÂfirlerden hic kimseyi yeryuzunde bırakma!"