Peygamberi (s.a.v) Ahlakından ve Âdetlerinden Bazıları
1- Resûlullahın ilmi, irfÂnı, fehmi, ikanı, aklı, zekÂsı, comertliği, tevÂzû’u, şefkati, sabrı, gayreti, hamiyyeti, sadÂkati, emÂneti, şecÂ’ati, mehÂbeti, belÂgati fesÂhati, fetÂneti, melÂheti, vera’ı, iffeti, keremi, insÂfı, hayÂsı, zuhdu, takvÂsı butun Peygamberlerden daha coktu. Dostundan ve duşmanından gorduğu zararları, eziyyetleri af ederdi. Hicbirine karşılık vermezdi. Uhud gazasında kÂfirler yanağını kanatıp, dişlerini kırdıkları zaman, bunu yapanlar icin, “YÂ Rabbî! Bunları affet! CÂhilliklerine bağışla” buyurmuştur.
2- Şefkati pek coktu. Hayvanlara su verir. Su kabını eliyle tutarak doymalarını beklerdi. Bindiği atın yuzunu ve gozunu silerdi.
3- Her cağırana lebbeyk (efendim) diyerek cevÂb verirdi. Kimsenin yanında ayaklarını uzatmazdı. Diz cokup otururdu. Hayvan Uzerinde giderken, bir yaya gorunce, arkasına bindirirdi.
4- Kendisini kimseden ustun tutmazdı. Bir yolculukta, bir koyun kebabı yapılacağı zaman, biri ben keserim dedi. Bir başkası, ben derisini yuzerim dedi. Diğeri, ben pişiririm dedi. Resûlullah da, ben odun toplarım deyince, YÂ Resûlallah! Sen istirahat buyur! Biz toplarız dediler. “Evet! Sizin her şeyi yapacağınızı biliyorum. Fakat, iş gorenlerden ayrılarak oturmak istemem. Allahu teÂlÂ, arkadaşlarından ayrılıp oturanı sevmez” buyurdu. Kalkıp odun toplamaya gitti.
5- EshÂbının oturdukları yere gelince, baş tarafa gecmezdi. Gorduğu aralığa otururdu. Elinde bastonu olarak, bir gun sokağa cıktıkta, gorenler ayağa kalktılar. “Başkalarının birbirlerine saygı duruşu yaptıkları gibi, benim icin ayağa kalkmayınız! Ben de, sizin gibi bir insanım. Herkes gibi yerim. Yorulunca, otururum” buyurdu.
6- Cok zaman diz cokerek otururdu. Dizlerini dikip, etrafına kollarını sararak oturduğu da gorulmuştur. Yemekte, giymekte ve her şeyde hizmetcilerini kendinden ayırmazdı. Onların işlerine yardım ederdi. Kimseyi dovduğu, sovduğu hic gorulmedi. Her zaman hizmetinde bulunan Enes bin MÂlik diyor ki, Resûlullaha on sene hizmet ettim. Onun bana yaptığı hizmet, benim ona yaptığımdan cok idi. Bana incindiğini, sert soylediğini hic gormedim.
7- Sokuklerini, yırtıklarını kendi de yamar, koyunlarını kendi de sağar, hayvanlarına kendi de yem verirdi. Carşıdan satın aldığını eve kendisi gotururdu. Yolculukta hayvanlarına yem verir, bazan tımar da ederdi. Bunları bazan yalnız yapar, bazan da, hizmetcilerine yardım ederdi.
8- Bazı kimselerin hizmetcileri gelip kendisini cağırdıklarında, Medine’nin Âdetine uyarak, onlarla elele verip yururdu.
9- Hastaları ziyÂret eder, cenazelerde bulunurdu. Gonul almak icin, kÂfirlerin ve munafıkların hastalarını da ziyÂret ederdi.
10- Sabah namazlarını kıldırdıktan sonra, cemaate karşı oturup, “Hasta olan kardeşimiz var mı? Ziyaretine gidelim!” derdi. Hasta yoksa, “Cenazesi olan var mı? Yardıma gidelim!” derdi. Cenaze olursa, yıkanmasında, kefenlenmesinde yardım eder, namazını kıldırır, kabrine kadar giderdi. Cenaze yoksa, “Ruya goren varsa anlatsın! Dinleyelim, tÂbir edelim!” derdi.
11- EshÂbından birini uc gun gormese, onu sorardı. Yolculuğa gitmiş ise, hayır du eder, şehirde ise, ziyÂretine giderdi.
12- Yolda karşılaştığı muslumana once kendi selÂm verirdi.
13- Misafirlerine, EshÂbına hizmet eder, “Bir topluluğun en ustunu, hizmet edenidir” buyururdu.
14- Kahkaha ile gulduğu hic gorulmedi. Sessizce tebessum ederdi. Bazan gulerken mubÂrek on dişleri gorunurdu.
15- Hep duşunceli, uzuntulu gorunur, az soylerdi. Konuşmağa tebessum ederek başlardı.
16- Luzumsuz ve faydasız birşey soylemezdi. LÂzım olunca, kısa, faydalı ve mÂnÂsı acık olarak soylerdi. İyi anlaşılması icin ba’zan uc kere tekrar ederdi.
17- Yabancı ile ve tanıdıklarla ve cocuklarla ve ihtiyar kadınlarla ve mahrem kadınlarıyla latife, şaka yapardı. Fakat bunlar Allahu teÂlÂyı bir an unutmasına sebep olmazdı.
18- Heybetinden kimse yuzune bakamazdı. Birisi gelip mubÂrek yuzune bakınca terlerdi. “Sıkılma! Ben melik değilim, zÂlim değilim. Et suyu yiyen bir kadıncağızın oğluyum” derdi. Adamın korkusu gidip, derdini soylemeye başlardı.
19- Bekcileri, kapıcıları yoktu. Herkes kolayca yanına gelip derdini soylerdi.
20- HayÂsı coktu. Konuştuğu kimsenin yuzune bakmağa utanırdı.
21- Kimsenin ayıbını yuzune vurmazdı. Kimseden şikÂyet etmez, arkasından soylemezdi. Bir kimsenin sozunu veya işini beğenmediği zaman, (bazı kimseler, acaba neden boyle yapıyorlar?) derdi.
22- (İcinizde Allahu teÂlÂyı en iyi anlayan ve Ondan en cok korkan benim) derdi. (Benim gorduğumu gorseydiniz, az guler, cok ağlardınız) der, havada bulut gorunce, (Ya Rabbi! Bu bulutla bize azÂb gonderme!) derdi. RuzgÂr esince, (Ya Rabbi! bize hayırlı ruzgÂr gonder!) derdi. Gok gurleyince, (Ya Rabbi! Bize incinip de, oldurme. AzÂbını gonderme. Afiyet ihsan eyle!) derdi. Namaza dururken, ağlayan kimsenin icini cektiği gibi, goğsunden ses işitilirdi. Kur’Ân-ı kerîm okurken de boyle olurdu.
23- Kalbinin kuvveti, şecaati şaşılacak kadar coktu. Huneyn gazÂsında, muslumanlar, ganimet toplamak icin dağılıp, uc dort kimse ile kalmıştı. KÂfirler, hemen hucum ettiler. Resûlullah onlara karşı durup kacırdı. Bir kac defa oldu. Asla gerilemedi.
24- KÂfirlerden RigÂne isminde bir coban cok kuvvetli idi. Sığır derisi ustunde ayakta durup, on kuvvetli kişi deriyi etrafından ceker deri parcalanır, RigÂne yerinden hareket etmezdi. Resûlullaha, gureş edelim, beni yatırırsan, imÂna gelirim dedi. İlk kapışmada, RigÂne sırt ustu yıkıldı. Yanlışlık oldu, tekrar gureşelim dedi. İkinci kapışmada yine yıkıldı. Ucuncude de sırtı yere gelince: Ben imÂn etmem. Seninle alay etmiştim. Sırtımın yere geleceği hatırımdan bile gecmemişti. Fakat senin kuvvetinin cokluğunu pek beğendim diyerek surusunu Resûlullaha hediyye etti.
25- Cok comert idi. Yuzlerle deve ve koyunlar bağışlar, kendisine birşey bırakmazdı. Nice katı kalbli kÂfirler, bu ihsÂnlarını gorerek imÂna gelmişlerdir.
26- Kendisinden birşey istendikte yok dediği hic işitilmedi. Var ise verir, yok ise sukût ederdi.
27- Allahu teÂlÂ, (iste vereyim) buyurmuşken, duny servetini istemedi. Elenmiş buğday unu ekmeğini hic yemedi. Hep elenmemiş arpa unu ekmeğini yerdi. Doyuncaya kadar yediği gorulmedi. Ekmeği katıksız olarak veya hurma ile, sirke ile, meyva ile, corba ile veya zeytin yağına batırıp yerdi. Tavuk, tavşan, deve, ceylÂn, balık ve pastırma etleri ve peynir de yerdi. Etin kol tarafını severdi. Elleri ile tutup ısırarak yerdi.Bıcakla kesip yediği de olurdu. Ekseriya sut veya hurma yerdi. Evde iki uc ay yemek pişmeyip, ekmek yapılmayıp, yalnız hurma yediği aylar da olmuştur. İki uc gun birşey yemediği de olurdu, VefÂt ettiği zaman, bir demir zırh ceketi, otuz kilo arpa icin, bir yahudide rehin bırakılmış bulundu.
28- Bir yemeği beğenmediği işitilmedi. Beğendiğini yer, beğenmediğini yemez ve birşey soylemezdi.
29- Gunde bir kere yerdi. Bazan sabah, akşam yerdi. Eve gelince (yiyecek var mı?) der, yok denirse, oruc tutardı. Yemek yerken, diz coker, bir şeye dayanmadan yerdi. Yemeğe besmele okuyarak başlardı. Sağ eli ile yerdi.
30- Dokuz zevcesine ve birkac hizmetcisine bazan bir senelik arpa ve hurma ayırır, bundan fakirlere de sadaka verirdi.
31- Yemekler arasında koyun etini, et suyunu, kabağı, tatlıları, balı, hurmayı, sutu, kaymağı, karpuzu, kavunu, uzumu ve hıyarı severdi.
32- Suyu yavaş yavaş, besmele ile başlayarak uc yudumda icer, sonunda (Elhamdulillah) der ve du ederdi.
33- Her Peygamber gibi, zekÂt malı ve sadaka almazdı. Hediyyeyi kabul ederdi. Ekseriya karşılığını verirdi.
34- Giymesi cÂiz olanlardan her bulduğunu giyerdi. Kalın kumaştan ihram edilmiş dikilmemiş şeylerle ortunur, peştamal sarınır, gomlek ve cubbe de giyerdi. Bunlar pamuktan, yunden veya kıldan dokunmuştu. Ekseriya beyaz, bazan yeşil giyerdi. Dikilmiş elbise giydiği de olurdu. Cum’a ve bayramlarda ve yabancı elciler geldikte ve cenk zamanlarında kıymetli gomlekler, cubbeler, yeşil, kırmızı, siyah da giyerdi. Kollarını bileklerine kadar, mubÂrek ayaklarını baldırın yarısına kadar orterdi.
35- Ekseriya beyaz, bazan siyah tulbent başına sarıp, ucunu bir karış kadar arkasına sarkıtırdı. Sarığı cok buyuk ve pek kucuk olmayıp, uc bucuk metre kadar uzundu. Sarığını takkesiz sarar, bazan sarıksız ak fitilli takke giyerdi.
36- Arabistandaki Âdete uyarak saclarını kulaklarının yarısına kadar uzatır, fazlasını kestirirdi. Saclarına ozel olarak hazırlanmış, guzel kokulu yağ surerdi.
37- Ellerine, başına, yuzune misk veya başka kokular surer, ud ağacı, kÂfurî ile buhurlanırdı.
38- Yatağı, ici hurma iplikleri ile dolu, dabağlanmış deriden idi. İci yunle dolmuş bir yatak getirdiklerinde, kabul etmedi ve (Ya Âişe! Allaha yemin ederim ki, eğer istesem, Allahu teÂl her yerde altın ve gumuş yığınları yanımda bulundurur) buyurdu. Bazan hasır, tahta, doşek, yunden dokunmuş kece veya kuru toprak uzerinde de yatardı.
39- Her gece gozlerine uc kerre surme cekerdi.
40- Evinde ayna, tarak, surme kabı, misvak, makas, iğne, iplik eksik olmazdı. Yolculukta bunları beraberinde gotururdu.
41- Her işinde sağdan başlamayı, sağ eliyle yapmayı severdi. Yalnız, sol eliyle taharetlenirdi.
42- Mumkun olduğu kadar her işini tek sayıda yapardı.
43- Yatsıdan sonra gece yarısına kadar uyuyup, sonra sabah namazına kadar ibÂdet yapardı. Sağ yanına yatar, sağ elini yanağı altına kor, bazı sûreler okuyup uyurdu.
44- Tefe’ul ederdi. Yani, ilk gorduğu, birdenbire gorduğu şeyleri hayra yorardı. Hicbir şeyi uğursuz saymazdı.
45- Uzuntulu zamanlarında sakalını tutar, duşunurdu.
46- Uzulduğu zaman, hemen namaza başlardı. Namazın lezzeti, safÂsı ile gamı giderdi.
47- Başkasını cekiştirenin sozunu asla dinlemezdi.
Peygamberi (s.a.v) Ahlakından ve Âdetlerinden Bazıları
Dini Bilgiler0 Mesaj
●23 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Peygamberi (s.a.v) Ahlakından ve Âdetlerinden Bazıları
-
13-09-2019, 09:09:09