Butun peygamberlerin mucize gosterdiğini duymuşsunuzdur.
Mucizenin ne olduğunu bileniniz de coktur.
Ama ben yine de anlatayım isterseniz.
Allah, insanları kotulukten uzaklaştırmak ve doğru yola cağırmak icin, onların arasından peygamberler secer.
Ve sectiği peygamberlerin kendisi tarafından gorevlendirildiğini ispat etmek icin de, diğer insanların asla yapamayacağı harika işleri onlara yaptırır.
Aksi taktirde: "Ben Allah'ın peygamberiyim" diye ortaya cıkan bir insana kimse inanmaz.
Mesela, hic tanımadığınız bir insan size gelip te: "Ben peygamberim, bana inanın ve emirlerimi yerine getirin" dese ne yaparsınız?
Veya binbir guclukle biriktirdiğiniz harclıkları sizden istese, ne duşunursunuz?
Herhalde ona: "Senin peygamber olduğunu nereden bileyim? Once bana peygamber olduğunu ispatla, ondan sonra konuşalım" dersiniz, oyle değil mi?
İşte sizin diyeceğiniz bu sozleri, kendilerine peygamber gonderilen insanlar da soylemiştir. Bu yuzden de Allah, onların peygamber olduğunu doğrulamak icin, kendilerine mucizeler ihsan (hediye) etmiştir.
Bu mucizeler, Allah'ın varlığını kabul etmeyen insanların inadını kırar, Allah'a ve peygamberlerine inanan kişilerin ise îmanlarını kuvvetlendirir.
Ama şunu sakın unutmayın: Mucize ne şekilde olursa olsun, onu veren Allah'tır. Yani Allah istemediği taktirde, peygamberler hic bir mucize gosteremez. Şimdi size sorayım bakayım: Herhangi bir insan, hayvanlarla konuşabilir mi? Elbette konuşamaz. Ama Allah isterse, bir peygamberini hayvanlarla konuşturur. Cunku insanları da, peygamberleri de, hayvanları da yaratan O'dur.
Herhangi bir insan, bir ağacı yanına cağırdığı zaman, o ağac onun yanına gider mi?
Elbette gitmez. Ama Allah isterse, o ağacı topraktan cıkartıp peygamberinin yanına kadar yurutur. Cunku toprağı da, ağacları da yaratan Allah'tır.
Herhangi bir insan, bir tabak dolusu hurma ile, karnı son derece acıkmış olan ucyuz kişiyi veya bir orduyu doyurabilir mi? Elbette doyuramaz. Ama Allah isterse, o peygamberin elindeki bir tabak dolusu hurma ile o kadar kişiyi tıka basa doyurabilir. Cunku hurmayı yaratan Allah olduğu gibi, insanların midesini de yaratan ve karınları icine yerleştiren O'dur.
İşte butun peygamberler, once bu tur mucizelerle kendilerinin Allah tarafından gonderildiklerini ispat etmişler, sonra da insanları Cennet'e ulaştıracak yolları gostermişlerdir.
Peki ya peygamberlerin sozlerini dinlemeyenler?
Ya da bir cok mucizeyi bilip işitmelerine rağmen, onlarla alay edip her turlu kotuluğu işlemeye, yalan soylemeye, hırsızlık yapmaya, icki icmeye veya adam oldurmeye devam edenler?
Biz sadece onlara acımalı ve elimizden geleni yaptıktan sonra, akıllanmaları icin dua etmeliyiz. Cunku Cennet gibi muhteşem bir guzelliği gormezlikten gelenlere, hic bir zaman "akıllı" diyemeyiz.
Bu arada size bir soru sormak istiyorum:
Allah'ın ilk peygamberi'nin Hazreti Adem, son Peygamberinin ise bizim Peygamberimiz Hazreti Muhammed olduğunu; bu iki Peygamber arasında da binlerce peygamber geldiğini herhalde biliyorsunuz.
Peki, acaba butun bu peygamberler, mucize gostermiş midir?
"Evet" dediniz değil mi?
Doğru soylediniz. Cunku butun peygamberler, Allah'ın izniyle ceşitli mucizeler gostermiştir. Cunku biraz once de belirttiğimiz gibi, aksi taktirde diğer insanların onlara inanması imkÂnsız gibidir. Ama her peygamberin gosterdiği mucize, değişik turdedir.
Mesela buyuk peygamberlerden biri olan Hazreti Musa zamanında, insanların coğu buyu ve sihirle uğraştıkları icin, Hazreti Musa da o turde mucizeler gostermiştir. Hazreti Musa, her zaman yanında bulundurduğu Âsasıyla, yani belki de bastona benzeyen bir değnekle taşlara vurduğunda sular fışkırtmış, boylece Allah'ın yardımıyla peygamber olduğunu ispatlamıştır. Hazreti Musa, kendisiyle alay eden buyuculerin yılanlarını da o asa ile yok etmiş ve yere attığı asası buyuk bir ejderhaya donuşerek o buyuculerin yılanlarını yutmuştur.
Hazreti İsa'nın gosterdiği mucizeler ise, o asırdaki insanların cok merak duyduğu tıp ilmi ile ilgilidir. Bu yuzden Hazreti İsa, iyileşmesi hic mumkun gorunmeyen bircok hastaya Allah'ın izniyle şifa vererek, hatta olmuş olan bazı kişileri bile yine Allah'ın izniyle dirilterek peygamber olduğunu ispatlamış, daha sonra da insanları doğru yola cağırmıştır.
Peki ya bizim Peygamberimiz?
O, butun peygamberlerin en mukemmeli olduğu icin, kendisinden once gelen butun peygamberlerin gosterdiği her turdeki mucizeyi gostermiş ve boylelikle "Peygamberler Peygamberi" olduğunu ispatlamıştır.
Bildiğiniz gibi Peygamberimiz son peygamberdir ve ondan sonra da bir başkası gelmeyecektir. Bu yuzden O'nun mucizeleri de kendisi gibi buyuk ve mukemmeldir.
Diğer bir anlatımla, O'ndan daha ustun ve faziletli hic bir peygamber, hic bir melek ve hic bir insan olmadığı gibi, hic bir yaratık da yoktur ve olmayacaktır.
Kur'an Mucizesi
Efendimiz, peygamberlik gorevini ustlenmeden once Arap Yarımadası'nda en gecerli olan şey, guzel konuşmak (hitabet) ve başta şiir olmak uzere guzel soz soylemekti. Cunku insanların cok buyuk bir coğunluğu okuma yazma bilmediği icin, değer verdikleri guzel sozleri ve gurur duydukları hÂdiseleri şiir gibi guzel sozlerle muhafaza etmek zorundaydı. Bu yuzden kabileler icindeki şair ve hatipler (guzel ve tesirli konuşan kişiler), onların millî kahramanları gibi saygı goruyordu. Hatta bazı kavimler, şair veya hatiplerin bir sozu uzerine birbiriyle savaşır, bazen de onların tek bir sozuyle savaşa son verirlerdi. Bu arada şair ve hatip olan yedi kişinin kasidesi (şiiri) altın harflerle Kabe duvarına yazılmıştı. Ve Araplar onlarla buyuk gurur duyuyordu, işte boyle bir zamanda Kur'an nazil oldu. (Allah tarafından gonderildi.) Ve butun edipleri (şair ve hatipleri) îmana davet ettikten sonra, Kur'andaki Âyetlerle boy olcuşmeye cağırdı. Ancak bu ediplerden hicbiri, Kuran Âyetleriyle yarışamadı ve ona karşı mağlup olarak sesini kısmak zorunda kaldı. Hatta şiirleri altın harflerle Kabe duvarına yazılmış olan Lebid adlı bir edibin kızı: "Kur'ana karşı bu yazıların hic bir değeri kalmadı" diyerek, babasının şiirini bizzat kendi elleriyle Kabe duvarından indirdi.
Kur'an, butun bu kÂinatı (evreni) yaratan Rabbimizin kelÂmı (sozu) olduğu icin, hicbir zaman yanılmadı. Kur'anda yazılan herşey, bu gune kadar doğru cıktı. Ve 1400 sene once nazil olmasına rağmen, her gecen gun daha da tazelenerek kendini ispatladı. İster Âlim olsun isterse cÂhil, onu dinleyen herkes, Kuranın butun yazılanlardan farklı ve guzel olduğunu hemen anlıyordu. Cunku o insanların değil, insanları ve butun kÂinatı yaratan Rabbimizin sozleriydi. Diğer peygamberlerin mukaddes kitapları olan Tevrat ve İncil, insanlar tarafından, defalarca değiştirilmesine rağmen, Kur'an'ın tek bir harfine bile dokunulmadı. Cunku Allah, (Peygamberimizi koruduğu gibi) Kur'anı da bizzat kendisinin koruyacağını (yani ona hic kimsenin dokunamayacağını) belirtiyordu.
Değerli kardeşlerim.
Bildiğiniz gibi, eczaneden ilac aldığımızda ilk yaptığımız şey, o ilac kutusu icinde yazılanları okumaktır. Cunku şifa bulmak ve dertlerimizden kurtulmak icin, o ilacı yapan firmaların tavsiyelerine kulak vermek gerekir.
İlacı yapanlar, o ilacların sabah akşam birer tane alınmasını tavsiye etmişse, bizim de oyle yapmamız gerekir. Aksi taktirde: "Ben bir an once iyileşeyim" diyerek gunde beş on tane alınırsa, hicbir fayda gorulemeyeceği gibi, belki de insanın olumune yol acabilir.
Ya da: "Hastalıktan kurtulmak ve sağlığınıza kavuşmak icin, bu ilactan gunde beş tane almalısınız" deniyorsa, tembellik veya cimrilik edip gunde iki tane almakla şifa bulunmaz.
İşte insanları yaratan Rabbimiz de, bizim gercek mutluluğa (Cennet'e) erişmemizin formulunu Kur'anda belirtmiş ve bize gondermiştir.
Mesela: "Cennet'e kavuşmak ve ebedîyyen mutlu olmak icin, gunde beş vakit namaz kılmalısınız" demiştir. Bizler, eğer O'nun bu sozune kulak vermez veya tembellik ederek gunde uc defa kılarsak, elbette beklediğimiz mutluluğa ulaşamadığımız gibi, buyuk bir ihtimalle de ceza gorebiliriz.
Veya Allah Kur'anda: "İcki haramdır, sakın yanaşmayın!" demişse, Rabbimizin o emrine kulak asmamakla hem dunya hayatımızı, hem de Âhiret saadetimizi mahvedebiliriz.
Kur'anı bir pusulaya da benzetebiliriz.
Bizi Cehennem'e duşmekten kurtaran ve Cennet'e ulaştıran bir pusulaya.
"Benim pusulaya ihtiyacım yok, ben gokteki yıldızlara bakıp yolumu bulurum" diyen bir kaptan, havanın bulutlanmasıyla yolunu nasıl kaybeder ve fırtınalı denizlerdeki gemisini kayalara parcalatıp denizin dibini nasıl boylarsa, "Benim Kur'ana ihtiyacım yok, benim aklım bana yeter" diyen insanlar da Cehennemin dibini oyle boylayabilirler.
Bizler, Allah'ın hediye ettiği o pusulanın kıymetini cok iyi bilenlerdeniz, oyle değil mi?
Mirac Mucizesi
Mirac hÂdisesi, Peygamberimizin CenÂb-ı Hak ile buluşması, O'nu gormesi ve sohbet etme şerefine ulaşmasıdır. Dunyada iken hicbir insana nasip olmayan bu yolculuk, Efendimizin "Burak" adı ile bilinen bir vasıtaya bindirilmesi ile şimşek sur'atinde (hızında) gercekleşmiştir. Mirac yolculuğunun ilk bolumu dunyada gercekleşmiş ve Peygamberimiz, Kabe'den başlayarak Kudus'teki Mescidi Aksa 'ya ulaştıktan sonra, oradan da Allah'ın izni ile sema tabakalarına yukselmiştir. En modern uzay araclarıyla bile binlerce yıl surecek olan mirac yolculuğu, Allah'ın izni ile bir anda tamamlanmıştır. Peygamberimiz, sema tabakalarında kendisinden once gelen peygamberlerle goruşmuş, meleklerle konuşmuş, kıyametten sonra butun insanların toplanacağı Cennet ve Cehennem'i gormuş ve en sonunda da Rabbimizle sohbet etme şerefine ulaşarak geri donmuştur.
Acaba uzay gemilerinin bile zorlukla yapabildiği bir seyahati, bir insanın tek başına yapması mumkun mudur?
Elbette mumkundur. Cunku Rabbimiz icin "zorluk" diye birşey yoktur. Koskoca yıldızları, guneşi, ayı ve milyarlarca yolcusuyla birlikte dunyamızı uzay boşluğunda bir top gibi dondurup gezdiren Rabbimiz, en sevdiği kulu olan o yuce Peygamberi yanına getiremez mi?
Ve bu yolculuğu, cok kısa bir sure icinde gercekleştiremez mi?
Elbette gercekleştirebilir. Cunku zamanı yaratan da Allah'tır.
CenÂb-ı Hak, oldukten sonra tekrar yaratılacak olan insanların hesaba cekileceğini ve Cennet'i kazanan insanların, haşir meydanından Cennet Bahcelerine cok kısa bir surede ve adeta ucarak gideceklerini bildirirken, dunya vasıtalarıyla (araclarıyla) ellibin sene surecek olan bu yolculuğun, miractaki gibi kısa bir sure icinde gercekleşeceğini haber vermektedir.
Peygamberimizin miracı, butun insanlar icin cok buyuk bir mujdedir. Cunku Efendimiz, bu seyahati sırasında gezdiği Âlemlerin bir hayÂl olmadığını gormuş, kendi gozleri ile muşahede ettiği (seyrettiği) Cennet guzelliklerini ummetine (muslumanlara) anlatmış ve insanoğlunun en cok korktuğu olumun bir Cennet yolculuğundan ibaret olduğunu ispatlayarak onların yureğine su serpmiştir.
Mirac hÂdisesi; olumun, uzuntulerin, sıkıntıların ve korkuların asla olmadığı ebedî saadet hazinelerinin bir anahtarı gibidir. Ve insanoğlu icin en buyuk mujdedir.
Uzun bir seyahate cıkan kişi sevdiklerine nasıl hediye getirirse, Efendimiz de mirac seyahatinden donerken bizlere namaz hediyesini getirmiş ve namaz kılan butun muslumanların bir anda ve ruhen Allah'ın huzuruna cıkacağını, O'nunla goruşeceğini, oldukten sonra da yine namaz sayesine Cennet'e ucacağını mujdelemiştir.
Bizler, sadece muslumanlara getirilen o hediyenin kıymetini bilmeli ve namaz vasıtasıyla gunde beş defa mirac yapabilme şerefine ulaşarak "gercek insan" olmalıyız.