EMANET VE VASİYET:





Allah’a hamd ve O’nun Rasûlune SalĂ‚t-u SelĂ‚m olsun.

Bu yazımızda ana hatlarıyla emanet ve vasiyet kavramları uzerinde duracağız. Bazı sorulara cevaplar arayacağız: Emanet ne anlama gelir ve neler emanettir? Vasiyet nedir ve nasıl olmalıdır? Emanetleri ve vasiyetleri nasıl eda etmeliyiz?

Emanet; bir kimseye koruması icin bırakılan maddî ve manevî hak demektir. Emanete, emanet sahibinin haklarını zĂ‚yi etmeyecek şekilde vefĂ‚lı olmak gerekir. Peygamberlerin ortak sıfatlarından bir tanesi de yine emanettir. Allah’ın elcileri, Allah’tan aldıkları Ayetleri, gizlemeden ve değiştirmeden insanlara tebliğ etmişler ve acıklamışlardır. Geniş anlamda Allah’ın tum tekliflerine emanet denir. Allah’ın insanlara yuklediği sorumluluklar da emanettir. Peygamberimiz, nubuvvetten once toplum icinde “el-Emîn” yani “guvenilir ve emanete vefĂ‚ gosteren kimse” olarak tanınmaktaydı. Herkes cekinmeden emanetlerini Peygamberimize emanet ediyorlardı. Emanete riĂ‚yet etmek, mu’minlerin de bir sıfatıdır. “Onlar emanetlerine ve ahitlerine riĂ‚yet ederler.” [1] Dost ve duşman herkesin “Emîn” kabul ettiği bir Peygamberin ummetine emanetlere karşı guvensiz bir tavır icinde olması kabul edilemez.
EMANET:
1-EmĂ‚nete hıyĂ‚net etmek amelî nifĂ‚k’tır:
Kendilerine verilen emanete hĂ‚inlik yapmak munafıkların ahlĂ‚kıdır.
Peygamberimiz şoyle buyurmuştur:

آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلاثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ
“MunĂ‚fığın alĂ‚meti uctur: Konuştuğu zaman yalan soyler, soz verdiği zaman sozunde durmaz ve kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyĂ‚net eder.” [2]

Emanete riĂ‚yet etmek yani guvenilir olmak, ahdine vefĂ‚ ve sozune sadĂ‚kat gostermek mu’minlerin sıfatlarındandır.

2-Guvenilirliği olmayanın (kĂ‚mil anlamda) imanı yoktur!
Peygamberimiz şoyle buyurmuştur:

لاَ إيمَانَ لِمَنْ لاَ أمَانَةَ لَهُ، وَلاَ دِينَ لِمَنْ لاَ عَهْدَ لَهُ

“Emaneti (guvenilirliği) olmayanın imanı yoktur. Ahdine vefĂ‚sı, verdiği soze sadĂ‚kati olmayanın dini yoktur.”[3] Emin olmak, imanın kemalindendir, ahde vefĂ‚lı olmak da dinin kemalindendir.

3-Kadınlar, erkeklere birer emanettirler:

NesĂ‚î de gecen bir Hadis’e gore, Rasûlullah aleyhisselĂ‚m, kendisine dunyadan uc şeyin sevdirildiğini bildirmiştir. Guzel koku, kadın ve namaz... Biz, erkeklere Allah’ın emaneti olmaları boyutuyla kısmen kadın uzerinde duracağız.

İslĂ‚m’ın olmadığı butun toplumların karakteristik ozellikleri kadına değer vermemeleri ve onu bir meta’ gibi gormeleri ve cinsel tatmin aracı olarak kullanmalarıdır. Kadına insan olarak değerini İslĂ‚m vermiştir.

Bu konuda Hz. Omer’in bir sozune kulak verelim:

“Bizler cĂ‚hiliyye devrinde kadınları hicbir şey saymazdık (onlara hicbir değer vermezdik). NihĂ‚yet İslĂ‚m gelip de Allah onları, ‘onlarla iyi gecinin’ [NisĂ‚: 19] diye (KitĂ‚b’ında) zikredince, bizler Allah’ın onları zikretmesiyle onları işlerimizden hicbirine girdirmeksizin, uzerimizde onlar icin hakk olduğunu oğrendik.” [4]

Hz. Omer’in sozunden de anlaşılmaktadır ki, cĂ‚hiliyye toplumlarında kadına değer verilmemektedir. Bu tur toplumlarda ister ilkel yontemlerle olsun, isterse medenî tarzda olsun kadına karşı ciddi bir istismar soz konusudur. Aldatılan, kandırılan, zaafları sû-i isti’mal edilen, emeği somurulen, horlanan, itilen, kakılan, zulmedilen genelde hep kadın olmasına rağmen; kadına ozgurluk, kadın hakları, erkeklerle eşitlik, medeniyet, cağdaşlık gibi sloganlarla devamlı kandırılmaya devam eden bir surecte kadınlar acısından bir cinsiyet istismarı vardır! Suslu soylemlerle kadınları aldatmaya calışan kimseler de, genellikle İslĂ‚m’da kadın haklarının olmadığı iftirasıyla kadınları aldatmaya ve onlara toz pembe hayaller kurdurarak, kadın cinsine kurtarıcı Supermen (!) gibi gozukmeye calışmaktadırlar. Bu propagandaların masum olduğunu kimse soyleyemez! Sonucta İslĂ‚m karşıtlığı uzerinden kadın istismarı yapılmaktadır. Oysa kadınlara layık oldukları değeri ancak İslĂ‚m vermiştir. Peygamberimiz, vefĂ‚tına yakın bir zamanda ummetine vasiyetlerde bulunurken, kadınlara iyi davranmalarını ve onları Allah’ın birer emanetleri bilmelerini soylemiştir. Bir insanın vefĂ‚tından once soylediği son sozleri ne kadar onemlidir değil mi? İşte Peygamberimizin de son vasiyetlerinden bir tanesi kadınların haklarını gozetmemiz, onlara zulmetmememiz ve onlarla guzellikle gecinmemiz gerektiği hususundaki talimatlarıdır. Kadınların erkeklere karşı, erkeklerin de kadınlara karşı gorevlerinin ihlĂ‚l edildiği noktada zulum ortaya cıkar. Kadın ve erkek haklarını, karşılıklı sorumlulukların ifĂ‚sı muhafaza eder. Bu hukuku ne fertlerin ne de toplum mekanizmasının bozmaya hakkı yoktur. Oylesi bir durumda zayıf olan kadın daha cok etkilenmekte ve zarar gormektedir. Sağlıklı, iffetli, hayĂ‚lı bir İslĂ‚m toplumunun devamında anaların fonksiyonu herkesce malumdur. Bir toplum, kadınların ifsĂ‚dı ile bozulur. Aile mefhumunun sarsıldığı bir toplum, catırdamaya ve sallanmaya başlamış ve tehlikenin eşiğinde olan bir toplumdur. Bu nedenle şunu biliniz ki, kadınlarınıza vereceğiniz değer, İslĂ‚m toplumunun tesisi, ikĂ‚mesi ve idĂ‚mesine verdiğiniz onem kadar ehemmiyet taşımaktadır.

Hz. Peygamber, Veda Hutbesinde şoyle buyurmuştur:

“Kadınlar hakkında Allah’tan korkunuz. Cunku siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Allah’ın sozu uyarınca ırzlarını kendinize helĂ‚l kıldınız. Onların, sizin yataklarınıza bir adamı almamaları ve iffetlerini korumaları, sizin onlar uzerindeki haklarınızdandır. Eğer boyle bir şey yaparlarsa hafifce onları dovunuz. Sizin de onların gecimlerini ve giyimlerini sağlamanız, onların sizin uzerinizdeki haklarındandır.”[5]

Musluman erkekler, Allah’ın emaneti olan kadına karşı kotu davranmaktan sakınmalıdırlar. Bazen erkek onun bir huyunu beğenmese bile, beğendiği başka huyları da bulunmaktadır. Bu nedenle guzel huylarını ovmeli, kotu huyu varsa onu guzellikle ve yumuşaklıkla duzeltmeye calışmalıdır. Onu kırmadan, onun cennet yolunu acmalıdır. Kadına kotu davranmak, onu dovmek, ona sovmek, gecimsiz olmak, katı kalpli ve sert dilli olmak, anlayışsız ve kaba davranmak sĂ‚lih olmayan erkeklerin ozellikleridir. Musluman erkekler, kadınlarla guzel gecim konusunda da emanete riĂ‚yet etmelidirler. Evlilikleri esnasında incir kabuğunu doldurmayan şeylerden dolayı birbirlerini incitmemelidirler. Her iki cinsin de, gecim ehli olmasını oğrenmeleri gerekir. NefsĂ‚nî bazı bahanelerle boşanmaya yeltenmek, Allah’ın razı olmayacağı bir ameldir. Bu amelin icinde pek cok haksızlıklar bulunmaktadır. Affedici olmayı oğrenemeyen kimse, henuz gecim ehli olamamıştır. Hanımlarına karşı, ofkeli, saldırgan ve anlayışsızca davrananlar bilsinler ki, nefis dizginlenmez ise, her zaman huysuzluk icin bir bahane bulur. Bugun kızdığınız bir şeye belki birkac sene sonra guleceğiniz halde, aceleci ve sabırsız davranışlarla kendinizi nefsin ve şeytanın eline mahkum etmeyin! Ofke, gecimin duşmanıdır; o varken sağlıklı duşunmek ve karar vermek mumkun olmaz. Bu nedenle merhamet, şefkat, anlayış, yumuşaklık ve iyi niyetle hareket edin; her dĂ‚im diliniz, kavliniz ve kalbiniz Allah’ın zikriyle meşgul olsun ki, şeytan sizi fitneye duşurmesin!

Bu konuda soylenecek cok şeyler olmasına rağmen, biz bazı Hadis-i Şerifler ile meseleyi ozetlemeye devam etmek istiyoruz.

Peygamberimiz sallallĂ‚hu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem Efendimizin diğer Hadislerine gecelim:

“Size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet edip dilerim. Cunku kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Bu kemikte en eğri kısım ust tarafıdır. Eğer sen eğri kemiği doğrultmaya kalkışırsan onu kırarsın. Onu kendi haline bırakırsan daima eğri kalır (oyle kullanırsın). Onun icin size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet ederim.”[6]

“Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır.”[7]

“Bir mu’min erkek, bir mu’min kadına buğzetmesin. Cunku onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.” [8]

Bu konuda Rabbimiz de şoyle buyurmuştur:

“…Onlarla (kadınlarla) iyi gecinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa (sabredin). Cunku hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah pek cok hayır takdir etmiş olabilir.” [9]

Aslında kadın-erkek ilişkilerinde eşler, birbirlerinin kusurlarını araştırmak, eleştirmek yerine, ayıpları kapatan bir elbise gibi, birbirlerinin kusurlarını ortmelidirler. Kocasını başkalarına şikĂ‚yet eden veya ev ortamındaki mahremleri başkalarıyla paylaşan kadında da, karısını başkalarına şikĂ‚yet eden ve ozel hallerini başkalarına ifşĂ‚ eden kocada da hayır yoktur; bundan sakındırıcı ve tehdit edici cok Hadisler bulunmaktadır. Rabbimiz: “Onlar sizin elbiseniz, siz de onlar icin bir elbisesiniz”[10]buyurmuştur.

4-Allah’ın halifeliği (hilĂ‚fet), Allah’a kulluk sorumluluğu anlamındaki emanet:
Rabbimiz, emanetin başka bir anlamıyla alĂ‚kalı olarak şoyle buyurmaktadır:

”Biz, emaneti goklere, yere ve dağlara arz ettik de, onlar onu yuklenmek istemediler, bundan endişeye duştuler.[11] Ama onu insan yuklendi. Cunku o cok zĂ‚lim ve cok cĂ‚hildir.”[12]

Bu Ayette gecen “emanet” kelimesi hakkında mufessirler cok acıklamalar yapmışlardır. “Burada ‘emanet’ kelimesi, Kur’an’a gore, yeryuzunde insana verilen ‘hilĂ‚fet’ gorevi yerine kullanılmıştır… Kur’an’ın başka yerlerinde hilĂ‚fet, burada ise emanet olarak tanımlanmıştır.” [13]“Emanet” genel anlamda Allah’ın tekliflerinin hepsidir. “İşlenmesinde sevap, terk edilmesinde ise gunah olan beş vakit namaz ve diğer ibĂ‚detlerdir.” [14] “Bu husustaki en sahih goruşe gore emanet, Dinin butun gorevlerini kapsamaktadır. Cumhur’un goruşu budur.” [15]

5-Emanet, yetki ve sorumluluk anlamına da gelir:
Rabbimiz şoyle buyurmaktadır:

“Şuphesiz ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hukmettiğiniz zaman adĂ‚letle hukmetmenizi emreder. Gercekten Allah, bununla size ne guzel oğut veriyor! Muhakkak Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla gorendir.”[16]

Bu Ayeti, AllĂ‚me Mevdûdî şoyle acıklıyor:
“Burada Muslumanlar, İsrailoğullarının daha once duştukleri hatalara duşmemeleri icin uyarılıyorlar. Onların duştukleri en buyuk hata, dejenere oluşları surecinde yetkiyi hep beceriksiz ve ehil olmayan kişilere vermeleriydi. Sorumluluk isteyen, dinî ve siyasî liderlikleri hep beceriksiz, ehil olmayan, dar kafalı, ahlĂ‚ksız, şereften yoksun ve adĂ‚letsiz kişilere vermeye başladılar. Bunun sonucu, tum toplum yapısı coktu. Muslumanlara bu konuda dikkatli olmaları ve sorumluluk isteyen yetkileri ehil, sorumluluğunun idrĂ‚kinde ve iyi ahlĂ‚klı kişilere vermeleri soyleniyor.” [17]

Peygamberimiz de Hadislerinde bu konunun onemine dikkat cekmiştir.

Ebû Hureyre’den rivĂ‚yet edildiğine gore; “Meclisin birinde Peygamber aleyhisselĂ‚m, huzurundakilere soz soylerken, ansızın bir bedevî gelip: ‘kıyamet ne zamandır?’ diye sordu. Rasûlullah, konuşmasına devam etti. Oradakilerin kimi: ‘Bedevî’nin ne dediğini duydu ama sorusundan hoşlanmadı’ dedi. Kimisi de ‘belki duymadı’ diye hukmetti. NihĂ‚yet Rasûlullah sozunu bitirince: ‘O kıyameti soran nerede?’ buyurdu. Bedevî: “İşte ben (buradayım) yĂ‚ Rasûlallah!’ dedi. Bunun uzerine Rasûlullah: ‘Emanet zĂ‚yi’ edildiği zaman kıyameti bekle’ buyurdu. Yine bedevî: ‘Emaneti zĂ‚yi’ etmek nasıl olur?’ dedi. Allah’ın Rasûlu: ‘İş, ehil olmayanlara verildiği zaman kıyameti bekle’ buyurdu.” [18]Gorulduğu gibi, işlerin ehil olmayan kimselere verilmesi, sorumlulukların beceriksiz ve makam duşkunu kişilere tevdi edilmesi kıyametin alĂ‚metlerindendir.

O halde ey Muslumanlar! Her şeyin başında, Allah’ın size yuklediği sorumluluklarınıza sadĂ‚kat gosteriniz. En genel bir ifadeyle, emanet ehli olunuz. Siz, guvenilir kimseler olunuz ki, insanlar da sizin elinizden ve dilinizden selĂ‚met bulsunlar. Uzerinizde birine ait bir emanet varsa, onu geciktirmeden sahibine veriniz. Kendinize tembel, ihmalkĂ‚r, gevşek ve duyarsız sıfatlarını değil, “emin” sıfatını yakıştırınız.

VASİYET:
1-Vasiyetlerinizi yazılı belge ile guvence altına alınız:

Dunyada iken hayır yollarında ve hayır işlerinde yarıştığınız gibi, olmeden once meşru şekilde vasiyetlerde bulununuz! Fakat bu konularda, olmeyecekmiş gibi, tedbirsiz davranmayınız. Peygamberimizin, vasiyet edecek az ya da cok malı bulunan herkesin beraberinde yazılı bir vasiyetname taşımasını tavsiye ettiğini unutmayınız:

"Vasiyet edebileceği bir malı bulunan Musluman bir kimsenin, vasiyeti yanında yazılı olmaksızın iki gece gecirmeye hakkı yoktur" [19]

Vasiyet edenin vasiyet ettiği mal, vasiyet edilene resmi belge duzenlendikten sonra hak olmasına rağmen; Peygamberimiz bu hakkın, ihmalkĂ‚rlık nedeniyle hak sahibine ulaştırılmamasını doğru bulmamıştır. Yani bir kimseye vasiyet ederek mal bırakmaya karar veren kimse, bu kararını bir belge ile guvence altına alması gerekir ki, o kimse daha sonra o hakkından mahrum bırakılmasın.

2-VÂrisler icin vasiyet yoktur!
Miras hukumlerinden once, anne, baba ve yakın akrabalar icin vasiyet emredilmişti. Rabbimiz, bu şekilde, kĂ‚nûnî varisleri adĂ‚letsizlikten korumayı irĂ‚de buyurmuştur.

Bu konuda Rabbimiz, şoyle buyurmuştur:
“Sizden birine olum gelip cattığı zaman, eğer hayır (mal) bırakacaksa, anneye, babaya ve yakın akrabaya maruf bir şekilde vasiyette bulunmak takvĂ‚ sahipleri uzerine bir hak olarak yazıldı.” [20]

Bu Ayet daha sonra NisĂ‚ Sûresinin 11 ve 12. Ayetlerinin gelişiyle neshedilmiştir. Peygamberimiz, “mirascı icin vasiyet yoktur”[21] buyurarak, mirascıların meşru şekilde mirastan hisselerinin olduğunu ve onlar icin vasiyete gerek kalmadığını bildirmiştir. Mirascılara vasiyeti yasaklayan Hadis-i Şerifler sebebiyle, bu Ayetlerin [22]miras alamayan kĂ‚fir anne baba ile mirascı olmayan uzak akrabalar hakkında hukum getirdiği bildirilmiştir. Vasiyet; tum servetin ucte biri ile sınırlıdır. Ucte ikisi kĂ‚nûnen taksim edilmek uzere mirascılar icin bırakılmalıdır. Geriye kalan ucte biri ise, miras hakkı olmayan akrabalar ve sosyal hizmetler icin ayrılabilir.

3-Vasiyetin miktarı ne kadar olmalıdır?
Vasiyetin kaynağı Kur’an’dır. [23] Peygamberimiz, “vasiyet ne kadar olmalıdır?” sorusuna: “Ucte bir… Ucte bir de coktur. Mirascılarını zengin olarak bırakman, onları insanlara avuc acarak dilenir, fakirler olarak bırakmandan daha hayırlıdır” [24] buyurmuştur. Bu Hadis’e gore, vasiyetin en fazla ucte bir oranında olması gerekir. Peygamberimiz, “ucte bir de coktur” buyurmakla, bu miktarın, ucte bir’den aşağısına nispetle cok olduğunu belirtmiştir. Yani bu miktar, vasiyet icin az değildir, demektir. Bu nedenle maksimum bu oranda vasiyet etmelidir. Peygamberimizin “ucte bir de coktur” sozunden, malı az olanların ucte biri de vasiyet etmeleri doğru değildir, yani daha az olmalıdır, şeklinde bir anlam da cıkabilir. Hadis’ten cıkan genel hukme gore, terike’nin [25] ucte birinden fazlasını vasiyet etmek cĂ‚iz değildir.

4-Vasiyet bırakıp olen kimsenin, mirasının taksiminden once borcları odenir, sonra vasiyeti yerine getirilir:
Rabbimiz miras taksimatını acıkladıktan sonra:

مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَى بِهَا أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَآرٍّ وَصِيَّةً مِنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ
“(Bu taksim), yapılacak vasiyetten ve borctan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, Halîm’dir” [26] buyurmuştur.

Bu Ayete gore, miras taksimatından once, olen kişinin borcları odenir, sonra da vasiyeti yerine getirilir. Borcun vasiyetten once odenmesi konusunda icmĂ‚ vardır. Fakat buna rağmen Ayetin metninde, vasiyet, borctan once zikredilmiştir. Peygamberimiz de, “borc, vasiyetten oncedir”[27] buyurmuştur. Vasiyetin, borctan once zikredilmesinin nedenleri şunlardır: Cunku vasiyet, bağlayıcılık yonuyle borctan aşağıdadır. Vasiyete onem verilmek icin borca takdim edilmiştir. Bir diğer nedeni; vasiyet, cokca vuku bulduğundan dolayı one alınmıştır. Borc istisnĂ‚î bir durum olduğu icin sonraya bırakılmıştır. Vasiyetin once zikredilmesinin bir diğer nedeni, yoksul ve fakirlerin payı olmasından dolayıdır. Borc ise guc ve kuvveti elinde bulunduran ve alacaklı olduğu icin soz sahibi olan kişinin hakkıdır. Bu nedenle zayıfın hakkı oncelikle zikredilmiştir ki, ona haksızlık edilmesin. Başka bir nedeni ise, vasiyeti kişinin kendisinin inşa etmesinden dolayıdır. Oysa borc, nasıl olsa odenmesi gereken bir paydır. Gorulduğu gibi; Rabbimiz, vasiyet edilen miktar konusunda hak sahibi olan fakirlerin mağdur olmamaları icin, onların hakkını, odenmesi gereken borctan dahi once zikretmektedir. İşte Allah’ın noksansız adĂ‚leti!

Vasiyet konusunda bu kadar titiz davranılması gerektiği ifĂ‚de edilirken; emanetler konusunda da titiz davranıp, ihmalkĂ‚rlıktan doğacak sonuclarla hak sahiplerinin mağdur edilmemeleri gerekir…

5-Peygamberimiz miras olarak bize ilmi bırakmıştır:
“Emanet ve vasiyet” bahsinde şunu hatırlatmadan gecemeyeceğiz. Muslumanlar peygamberlerin mirası olan ilim emanetine sahip cıkmalıdırlar.

Peygamberimiz şoyle buyurmuştur:
"Muhakkak alimler, peygamberlerin varisleridir. Şuphesiz pey*gamberler, ne altın, ne de gumuşu miras bırakırlar. Peygam*berler miras olarak, ancak ilim bırakırlar. Bu itibarla kim pey*gamberlerin mirası olan ilmi elde ederse, tam bir hisse almış olur."[28]

Peygamberimiz başka bir Hadis’inde de şoyle buyurmaktadır:

تَرَكْتُ فِيكُمْ أمْرَينِ لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا: كِتَابَ اللهِ، وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“Size iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı bağlandığınız surece, asla doğru yoldan sapmayacaksınız. Bunlar; Allah’ın KitĂ‚bı ve Peygamberinin Sunnetidir.” [29]

Kur’an ve Sunnet; Peygamberimizin bize iki emanetidir. Bu emanetlere sımsıkı tutunmak da Allah’ın Rasûlunun hepimize vasiyetidir.

6-Kur’an’da Allah’ın her tavsiyesi “emir” hukmundedir:
Ayrıca, Kur’an’da Allah’ın yaptığı her tavsiye “emir” anlamındadır. [30]

7-Cocuklarınıza ve neslinize Tevhid akidesi ve İslĂ‚m dini uzere sebat etmelerini vasiyet ediniz!
Son olarak, bu bahsi, Hz. İbrahim’in, İslĂ‚m dinini cocuklarına vasiyet ettiği Ayeti hatırlatarak bitirelim:

“Hani Rabbi ona ‘teslim ol!’ (İslĂ‚m ol!) dediği zaman: ‘Âlemlerin Rabbine teslim oldum’ demişti. İbrahim de bunu oğullarına vasiyet etti. (Torunu) Yakup da (dedi ki): ‘Oğullarım, Allah sizin icin bu Dini beğenip secti. O halde siz ancak Muslumanlar olarak can verin.’”[31]

Butun Peygamberler, vefĂ‚tlarından once cocuklarına İslĂ‚m uzere sebĂ‚t etmelerini vasiyet etmişlerdir. Butun alimler ve muvahhidler de bunu yapmışlardır. O halde bizler de ailemize, cocuklarımıza, akrabalarımıza ve arkadaşlarımıza İslĂ‚m’a gore yaşamalarını ve Musluman olarak olmelerini vasiyet etmeliyiz. Emanetlerin en guzeli vahye sadĂ‚kat gosterip, vahyin bize yuklediği sorumlulukların hakkını vermektir. Vasiyetlerin en guzeli de insanlara İslĂ‚m’ı tavsiye ve vasiyet etmek ve onların “Muslumanlar” olarak olmelerini soylemektir. Rabbimiz bizleri, emaneti zĂ‚yi’ etmeyen ve İlĂ‚hî tavsiyeleri dikkate alıp, iman ve İslĂ‚m uzere ruhunu teslim eden kullarından eylesin. Âmin.

Yusuf Semmak

[1] Mu’minûn: 8

[2] BuhĂ‚ri, KitĂ‚bu’l İman, 24 “MunĂ‚fığın AlĂ‚meti BĂ‚bı”

[3] Musned-i Ahmed

[4] BuhĂ‚rî, LibĂ‚s, 31
Medine doneminde inen şu Ayet bu konuyu acıkca hukme bağladı: “Erkeklerin kadınlar uzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler uzerinde hakları vardır.” (Bakara: 228)

[5] Muslim, Hacc, 147, 194; Tirmizî, Fiten, 2, Tefsir, 2; Ebû DĂ‚vud, MenĂ‚sik, 56; İbn MĂ‚ce, MenĂ‚sik, 84

[6] BuhĂ‚rî, EnbiyĂ‚, 2
Ebû Hureyre’nin haber verdiğine gore, Rasûlullah Efendimiz: “Kadın kaburga kemiği gibidir. Eğer sen onu doğrultup duzeltmeye kalkarsan kırarsın. Eğer ondaki eğrilikle beraber ondan faydalanmak istersen, ondan faydalanabilirsin” buyurmuştur. (BuhĂ‚rî, NikĂ‚h, 80)

[7] Muslim, Birr, 149

[8] Muslim, RadĂ‚’ 61

[9] NisÂ: 19

[10] Bakara: 187

[11] Goklere, yere ve dağlara vĂ‚ki’ olan teklif, iltizĂ‚mî değil, tahyîrî’dir. Oyle olmasaydı, elbette derhal itaat ederlerdi. (Kur’an-ı Hakîm ve Meal-i Kerim, H. Basri Cantay, C: 2, Sh: 757)

[12] AhzÂb: 72

[13] Tefhîmu’l Kur’an, İnsan Yay, C: 4, Sh: 465

[14] Tefsîru’l CelĂ‚leyn, AhzĂ‚b: 72’nin Tefsiri

[15] El-CĂ‚miu li-AhkĂ‚mi’l Kur’Ă‚n, İmam Kurtubi, AhzĂ‚b: 72’nin Tefsiri

[16] NisÂ: 58

[17] Tefhîmu’l Kur’an, İnsan Yay, C: 1, Sh: 370

[18] BuhĂ‚rî, KitĂ‚bu’l İlm, 2

[19] BuhĂ‚ri, KitĂ‚bu’l VesĂ‚yĂ‚ (Vasiyyetler KitĂ‚bı), 1; Muslim, Muvatta

[20] Bakara: 180

[21] BuhĂ‚rî, KitĂ‚bu’l VesĂ‚yĂ‚, 6 “VĂ‚ris icin vasiyet yoktur bĂ‚bı”.

Peygamberimiz bir Hadis-i Şerif’inde de:

إنَّ اللهَ قَدْ أعْطَى كُلَّ ذِى حَقٍّ حَقَّهُ فَلاَ وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ
“Şuphesiz Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir. Bu sebeple vĂ‚ris icin vasiyet yoktur" buyurmaktadır. (Tirmizî, VesĂ‚yĂ‚, 5)

[22] NisÂ: 11, 12

[23] BuhĂ‚rî, KitĂ‚bu’l VesĂ‚yĂ‚, 1

[24] BuhĂ‚rî, KitĂ‚bu’l VesĂ‚yĂ‚, 2

[25] Olen kişi (mûris)in geride bıraktığı ve vĂ‚rislere intikĂ‚l eden her şeydir.

[26] NisÂ: 12

[27] DarĂ‚kutnî, IV, 97

[28] Ebû DĂ‚vud, İlm, 1; İbn-i MĂ‚ce, Mukaddime, 17; Tirmizî, İlim, 19

[29]
Muvatta, Kader, 3

[30] Okuyunuz: NisĂ‚: 11, 12, 131; En’Ă‚m: 144, 151, 152, 153; Meryem: 31; Ankebût: 8; ŞûrĂ‚: 13; AhkĂ‚f: 15

[31]
Bakara: 131, 132
__________________