Fatiha Sûresi Tefsiri (Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir)

FATİHA SÛRESİ


Mekke'de nazil olmuştur. 7 Âyettir.

Sûreyi Takdim


Bu mubarek sûre Mekke'de inmiştir. Ayetlerinin yedi olduğunda icr»a vardır. Kur'an-ı Kerîm'e bu sûre ile başlandığı icin "el-Fatiha (acan)" diye isim verilmiştir. İniş itibariyle olmasa da tertib itibariyle Kur'an'm ilk suresidir.Fatiha kısa ve veciz olmasına rağmen Kur'an-ı Kerîm'in butun mÂnÂlarını ihtiva eder ve ozet olarak onun esas maksatlarını kapsar. Dinin esaslarını ve teferruatını icine alır. İtikad, ibadet ve muamelatı, Âhirete ve Allah'ın guzel sıfatlarına imanı, yalnız O'na ibadet etme, O'ndan yardım dileme ve O'na dua etmeyi; imÂnda ve sÂlihlerin yolunu tutmada sabit kılması gazaba uğramışların ve sapmışların yolundan sakındırması icin, O'na yalvarmayı ihtiva eder. Ayrıca bu sûrede gecmiş toplumlara dair ha-berler, bahtiyar kimselerin yukseleceği mevkiler, bedbaht kimselerin duşeceği kotu durumlar hakkında bilgi vardır. Yine bu sûrede Allah'ın em-rine uyma, nehyinden sakınmadan bahsedilir. Bunların dışında bu sûrede daha bircok maksat, gaye ve hedefler vardır.
Fatiha sûresi diğer sûrelerin aslı durumundadır. Bundan dolayı buna "Ummu'l-Kitab (Kitab'm anası)" denilir. Cunku bu sûre kitab'm esas mak-satlarını kendisinde toplamıştır. [1]

1. Rahman ve kahini olan Allah'ın adıyla.
2. Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
3. O, Rahman ve Rahîm'dir.
4. Ceza gununun mÂlikidir.
5. (Ey Allah'ım!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
6. Bize doğru yolu goster.
7. Kendilerine ihsanda bulunduğun kimselerin yolunu, gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Kovulmuş olan Şeytandan Allah'a sığınırım.

İstiÂzenin (Eûzu'nun) Tefsiri:


İnatcı ve kibirli olan şeytanın din ve dunya işleriyle ilgili hususlarda bana zarar vermesinden veya yapmakla emrolunduğum şeylerden beni alıkoymasından Allah'a sığınır ve O'nun yardımıyle korunurum. Şeytanın arkadan cekiştirmesi, yuze karşı alay etmesi ve vesvese vermesinden de yine her şeyi yaratan, işiten ve bilen Allah'a sığınırım. Cunku onun insan-lara zarar vermesini Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan başkası onleyemez. Hadiste rivayet edildiğine gore Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gece namaz kılmaya kalktığında tekbir ile namazına başlar, sonra şoyle derdi: "Kovul-muş Şeytan'dan, O'nun arkadan cekiştirmesinden ve vesvesesinden herşeyi işiten ve bilen Allah'a sığınırım. [2]
Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla

Besmelenin Tefsiri:


Butun işlerimde Allah'tan yardım dileyerek ve sadece O'ndan medet umarak, herşeyden once O'nun adıyla ve zikriyle başlarım.Cunku O Rab'tır, itaata layık olan yalnız O'dur. O, lutuf ve kerem sahibidir, rahmeti engin, lutuf ve, ihsanı boldur, rahmeti herşeyi kuşatan ve lutfu butun mahlukatı kapsayandır. Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: [3]

Bir Uyarı:


Allah kendisinden yardım ve başarı dilemeleri ve putperestlere muhale-fet etmeleri icin, muslumanlarm, sozlerine ve işlerine ile başlamalarını oğretmek maksadıyla Fatiha sûresine ve Tevbe sûresi hÂric butun Kur'an sûrelerine besmele Âyetiyle başladı. Cunku putperestler işlerine ilahlarının ve tağutlarımn adıyla başlarlar ve: "LÂt'm adiyle...", veya "UzzÂ'nm adiyle...", veya "Şa'bm adiyle..." veya "Hubel'in adiyle başlarım" derlerdi. Taberî şoyle der:
"Zikri yuce ve isimleri mukaddes olan Allah, peygamberi Muhammed (s.a.v.)'i, butun işlerinde, once kendisinin guzel isimlerini zikretmeyi oğre-terek yetiştirdi. Bunu, butun mahlukatı icin, uyacakları bir sunnet ve takip edecekleri bir yol kıldı. Bir kimsenin, bir sûreyi okumak istediğinde demesi, onun maksadının, "Allah'ın adiyle okuyorum" demek olduğunu gosterir. Diğer işlerde de durum aynıdır. [4]

Fatiha Suresi'nin Fazileti


a) Ahmed b. Hanbel'in, Musned'inde rivayet ettiğine gore, Ubeyy b. Ka'b Fatiha sûresini Rasulullah (s.a.v.)'a okumuş, bunun uzerine Rasulullah (s.a.v.) şoyle buyurmuştur: "Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a andolsun ki, bu okuduğunun bir benzeri ne Tevrat'ta, ne İncil'de, ne Zebur'da ve ne de Kur'an'da indirilmiştir. O seb'ul-mesÂnî (tekrarlanan yedi Âyet) ve bana ve-rilen yuce Kur'an'dır" . Bu hadis-i şerif, Hicr sûresi'nde bulunan "Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi (Âyeti) ve bu'yuce Kur'an'ı verdik.[5] mealin-deki Âyete işaret etmektedir.
b) BuhÂrî'nin Sahîhi'nde de şoyle rivayet edilmiştir:
Rasulullah (s.a.v.), Ebu Said b. el-MuallÂ'ya şoyle dedi:"Sana oyle bir sûre oğreteceğim ki o, Kur'an'daki sûrelerin en buyuğudur: diye başlayan Fatiha suresidir. O, Seb'ul-mesÂnî ve bana verilen yuce Kur'an'dır. [6]

Fatiha Sûresi'nin İsimleri


Bu sûreye el-FÂtiha, Ummu'l-KitÂb, es-Seb'ul-mesÂni, eş-ŞÃ‚fiye, el-VÂfiye, el-KÂfiye, el-EsÂs ve el-Hamd isimleri verilmişitr. AUÂme Kurtubî bu İsimleri tefsirinde saymış ve bu sûrenin oniki İsminin olduğunu soylemiştir. [7]

Kelimelerin İzahı


Sevgi ile birlikte, tazim ve saygı gostererek guzellikle ovmektir. Hamd, zemmin zıddı olup şukurden daha umumî bir mÂn ifade eder. Cunku şukur, nimet karşılığı olur, hamd boyle değildir.

ZÂt-ı mukaddesin ozel ismidir.O'ndan başkası bu ismi kullanamaz. Kurtubî şoyle der: "Allah" ismi, zÂt-ı mukaddesin isimlerinin en buyuğu ve en kapsamlısıdır. Bu isim, uluhiyyet sıfatlarını şahsında toplayan, rububi-yet sıfatlarıyla vasfılanmış olan, hakiki varlık olarak tek olan ve kendisin-den başka ilÂh olmayan gercek varlığın adıdır.

"Rabb" kelimesi " terbiye" kelimesinden turemiştir. Terbiye ise, başkasının işlerini ıslah etmek ve durumunu gozetmek demektir. Herevî şoyle der: Bir şeyi ıslah eden ve tamamlayan kimse hakkında: oj ji Onu ıslah etti." denilir. Allah'ın kitaplarını koruyan kimselere verilen "Rabba-niyyun" ismi de bu kokten gelmektedir. [8] Rabb" kelimesi mÂlik (sahip), muslih (İslah eden), mabud, kendisine itaat edilen efendi gibi bircok mana-da kullanılır.!
Alem kelimesi, raht (3-10 arası topluluk) kelimesi gibi aynı lafızdan mufredi olmayan cins isimdir. Bu kelime insanları, cinleri, melek-leri ve şeytanları icine alır. Ferr da boyle demiştir. "Alem" kelimesi "alÂmet" kelimesinden turemiştir. Zira Âlem, yuce yaratıcının varlığına bir alÂmettir.
Bu kelimeler, "rahmet" kelimesinden turemiş iki sıfattır. Bunların herbirinde, diğerinde bulunmayan ayrı ayrı manalar vardır. Zira "Rahman", rahmeti buyuk manasınadır.Cunku (fa'lÂn) kalıbı, birşeyin cokluğunu ve buyukluğunu ifade etmede kullanılan mubalağa sığasıdır. Bu siğa, surekliliği gerektirmez. Nitekim cok kızgın manasına gelen "gadbÂn" ve cok sarhoş manasına gelen "sekran" boyledir.

Rahim kelimesi ise, rahmeti devamlı manasınadır. Cunku L)ei faîl kalıbı, sureklilik ifade eden sıfatlarda kullanılır. Buna gore"errahmanirrahim" "rahmeti buyuk, ihsanı devamlı" demek gibidir. [9]

Hattabî der ki: Rahman, rızıkları ve ihtiyacları hususunda butun mahlu-katı kapsayacak, mu'mine ve kÂfire şÃ‚mil olacak bir şekilde engin rahmet sahibi demektir. Allah'ın rahîm sıfatı ise yalnız mu'minleri icine alır. Nite-kim Âyet-i kerîmede "Allah mu'minlere karşı cok merhametlidir [10]buyurul muştur.
Din, ceza demektir.Yani yapılan bir işin, kendi cinsinden karşılığı manÂsını ifade eder. Nitekim "yaptığına gore karşılık gorursun [11]mealindeki hadiste de bu mÂn da kullanılmıştır.

"İbadet ederiz" Zemahşeri bu kelimeyi şoyle acıklar: "ibadet, itaat ve boyun eğmenin en son derecesidir, onun icindir ki bu kelime Allah TeÂlÂ'ya itaatin dışında kullanılmamıştır. Allah TeÂlÂ, nimetlerin er buyuğunun sahibi olduğu icin kendisine ibadet edilmeye lÂyıktır. [12]
es-Sırat" yol demektir. Bu kelimenin aslı sin ile okunmakta olup "yutmak" manasına gelen istirat masdarından gelmektedir. Boylece yol, yolcuyu yutan bir şeye benzetilmiştir. Şair de bu kelimeyi yol mÂnÂsında kullanmıştır.
Onların yurtlarını o şekilde atlarla doldurduk ki, onları yoldan daha zeli bir halde bıraktık.

"Mustakim" kendisinde bir eğrilik ve sapma bulunmayan şey demektir.
"Amin",duamızı kabul et demektir. Bu kelimenin , Kur'an-ı Kerîm'den olmadığına dair Âlimlerin icmaı vardır. [13]

Sûrenin Tefsiri


Yuce Allah, lÂyık olduğu şekilde kendisine nasıl hamd etmemiz, O'nu nasıl takdis etmemiz ve ne şekilde ovmemiz gerektiğini bize bu sûreyle oğretti ve şoyle buyurdu;

1. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

2. Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.Yani, ey kullarım ! Bana şukretmek ve beni ovmek istediğinizde "elhamdulillah" deyin. Size olan lutuf ve ihsanımdan dolayı bana şukredin. Cunku ben azamet, şeref ve şan sahibi olan Allah'ım. Yaratmak ve icat etmek bana mahsustur. Ben insanların, cinlerin, meleklerin, goklerin ve yerlerin Rabbiyim. O halde ovgu ve şukur, diğer tanrılara değil Âlemlerin Rabbi olan Al-lah'a mahsustur.[14]

3. Rahman ve rahimdir" O, rahmeti herşeyi kapsayan ve lutfu butun mahlukata şamil olandır. Zira O, kullarına, onları yaratmak, azıklarım vermek ve onlara dunya ve ahiret mutluluğuna goturen yolu gostermek lutfunda bulunmuştur. O, yuce rahmeti buyuk ve ihsanı devamlı olan Rabb'dır.[15]

4. Ceza gununun mÂlikidir"Yuce Allah, ceza ve hesabın mÂlikidir. Ceza gununde, kendi mulkunde tasarrufta bulunan bir mulk sahi-bi gibi tasarrufta bulunacaktır. "O gun, hickimse başkası icin hicbir şeye (fayda ya da zarar verme gucune) sahip değildir. O gun, herkesin işi Allah'a kalmıştır.[16]

5. (Ey Allah'ım!)ancak sana kulluk eder ve yalnız senden medet umarız. Ey Allah'ım sadece sana ibadet ederiz. Sadece sen-den yardım isteriz. Senden başka hickimseye kulluk etmeyiz. Sadece sana boyun eğer, itaat eder ve sadece sana karşı huşu ve tevazu gosteririz. Ey Rabbimiz! sana itaat etmek ve senin rızanı elde etmek icin yalnız senden yardım isteriz. Cunku her turlu tazim ve hurmete sen layıksın. Bize yardım etme gucune senden başka kimse sahip değildir.[17]

6. Bize doğru yolu goster."Yani Ey Rabbimiz! Bize doğru yolunu ve hak dinini goster ve bizi ona ilet. Bizi, nebilerine , ra-sullerine ve son peygamberine gonderdiğin İslÂm dini uzere sabit kıl. Bizi, sana yakın olan kimselerin yoluna girenlerden eyle.[18]

7- Kendilerine ihsan ve ikramda bulunduğun yani, peygamberlerin, sıddıklarm, şehidlerin ve salihlerin yoluna girenlerden eyle. Onlar ne guzel arkadaştır. Ey Allah'ım! Bizi, doğru yoldan cıkan ve eğri yola giren duşmanlarının zumresine katma. Yani bizi, senin gazabına uğramış olan yahudilerin veya hak yoldan sapmış olan h iristi yani arın zumresine katma. Cunku onlar se-nin mukaddes şeriatından cıktılar ve boylece gazaba ve ebedî lanete mûstehak oldular. Allah'ım duamızı kabul et.[19]

Edebî Sanatlar


Bu cumle, lafzan haber, manen inşÃ‚ cumlesidir.
Yani"elhamdulillah deyiniz" demektir. Hamd'in Allah'a mahsus olduğunu ifade eder. Bu, Arapların "Comertlik Araplara mah-sustur" sozune benzer.
"Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz" Bu cumlede ucuncu şahıstan ikinci şahsa donuş sanatı vardır. Eğer kelam, aslı uzere devam etseydi "Yalnız ona ibadet ederiz" derdi. Tumlecin yuklemden once soylenmesi ise tahsis ifade der."Senden baş-kasına ibadet etmeyiz" demek olur.Nitekim "Yalnız benden korkun [20] Duyurulmuştur.
Ebû Hayyan, el-Bahru'l Muhît adlı tefsirinde, bu sûredeki edebi sanat lan şoyle acıklar:
Bu mubarek sûrede, birkac nevi fesahat ve belagat sanatı vardır.
1. Beraat-ı ıstihlÂl, guzel başlangıc.
2. Kelimesinin başındaki takısı istiğrak ifade ettiği icin, ovgu-de mubalağa sanatı vardır.
3. Hitab şeklini zenginleştirme. Cunku hitap lafzan haber, manen emir cumlesidir. Yani "el-Hamdulillah deyiniz" demektir.
4. Lafzının lamı tahsis ifade eder.
5. Hazif sanatı. "Gazaba uğrayanlann değil" terkibin-den kelimesinin hazfedilişi gibi. Bunun takdiri şoyledir. "Gazaba uğrayanlann yoluna ve sapmış olan-ların yoluna değil"
"Yalnız sana ibadet ederiz" ifadesinde takdim ve te'hir var-dır.
7. Once gecen kapalı ifadeyi "acıklama sanatı" vardır. Kapalı olan "Doğru yol" ifadesi, daha sonra gelen kendilerine nimet verdiğin kimselerin yolu" ifadesiyle acıklanmıştır.
8. "Yalnız sana ibadet eder, senden yardım dile-riz" Âyetinde iltifat sanatı vardır.
9. Devamım murat ederek, var olan bir şeyi, yokmuş gibi istemek. ifadesi, " bizi doğru yolda sabit kıl" demektir. 10. " Ayetlerinde sec'i mutevÂzî vardır.[21]

Faydalı Bilgiler


1. Lafzı arasındaki fark. Birinci yuce olan zÂt-ı mukad-desin ozel ismidir. MÂnÂsı: Gercek mabud demektir. İkincisi ise gercek mabud mÂnÂsına geldiği gibi ,bÂtıl mabud mÂnÂsına da gelir. Hem Allah icin hem de başkaları icin kullanılabilen bir isimdir.
2. Tekil olanı "Yalnız sana ibadet eder ve yalnız sen-den yardım isterim" kipleri kullanılmıştır. Bu da, kulun, me-likler melikinin kapısında durmadaki aczini itiraftır. Sanki şoyle der: Ey rabbim! Ben, senin hakîr ve zelil bir kulunum. Sana dua etmek icin tek başıma bu kapıda durmak benim haddim değil. Ben sadece mu'min ve mu-vahhidlerin grubuna katılıyorum. Benim duamı da, onlarla birlikte kabul buyur. Biz hepimiz sana kulluk eder ve senden yardım dileriz.
3. Allah'a karşı nasıl edepli davranılacağını kullara oğretmek icin, Âyet-i kerimede "kendilerine nimet verdiğin" ifadesi kullanılarak, nimet Allah'a isnat edildiği halde, idlal ve gazap O'na isnat edilmemiş ve "kendilerine kızdığın" veya "kendilerini saptırdığın" denilmemiştir. Cunku, her ne kadar O'nun takdiri ile de olsa, edeben, şer Allah'a isnat olunmaz. "Butun hayırlar sendendir. Şer sana isnat olunmaz.[22]

Hatime


FatihÂ-i Şerifenin Kudsî Sırları


İslÂm şehidi Hasan el-BennÂ, "Tefsire Giriş" adlı değerli risalesinde şoyle der: Şuphe yok ki, kim FatihÂ-i şerife uzerinde duşunurse, onda kişiyi hayrete duşuren ve kalbini aydınlatan engin mÂnÂları, o mÂnÂların guzelliklerini, parlak ve ustun bir uyum gorur. Kişi, herşeyde rahmetinin yeni yeni eserlerini meydana cıkaran bir rahmet sıfatiyle vasıflanmış olan Allah'ın adını anarak ve ondan bereket umarak diye başlar. Bu mÂnÂyı hissedip onu ruhunda yucelttiği zaman, bu Yuce İlÂh'a hamd gaye-siyle dilinden lafızları dokulur. Bu lafızlar ona, Allah'ın ni-metinin buyukluğune, lutuf ve keremine ve butun Âlemlerin beslenip buyu-tulmesinde gorulen guzel nimetlerine karşılık hamdetmeyi hatırlatır da kişi, bu ucsuz bucaksız okyanus uzerinde tefekkur eder. Sonra yeniden, bu bol bol nimetlerin ve bu yuce terbiyenin bir teşvik ve korkutma arzusundan değil de, bir lutuf ve merhametten kaynaklandığını hatırlar. Boylece ikinci defa sıfatım adaletle birleştirmesi ve lutuftan sonram hesabı hatırlatması, bu Yuce İlÂh'm kemÂlini gosterir. O, surekli yenilenen bol merhameti ile birlikte, din gununde kullarına yaptıklarının karşılığını verecek, mahlukatmı hesaba cekecektir. "O gun hickimse, başkası icin hicbir şeye (fayda ya da zarar verme gucune) sahip değildir. O gun herkesin işi Allah'a kalmıştır. [23]

O'nun mahlukatmı terbiye etmesi; rahmetiyle teşvik ve adalet ve he-saba cekmesiyle korkutma esasına dayanmaktadır. Bu sebeple "ceza gunun sahibi" buyurulmuştur. Durum boyle olunca, kul, hayrı ve kur-tuluş carelerini araştırmakla mukellef olmuştur. Kulun, bu durumda kendi-sini doğru yola iletecek ve sırat-ı muştekimi gosterecek bir kılavuza şiddet le ihtiyacı vardır. Bu kılavuzluğu yapmaya onun yaratıcısından ve mev-lasmdan daha uygunu yoktur. Oyleyse O'na sığmmalı, O'na dayanmalı ve "Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım iste-riz" diyerek O'na seslenmelidir. Lutfu ile, kendisini doğru yola, yani hakkı hak bilerek ona tabi olmayı ihsan ettiği kimselerin yoluna iletmesini iste-melidir.

Daha once lutfuna mazhar olup da kadrini bilmeyerek ve hidayete ermişken tekrar donerek gazabına uğrayanların ve şaşkın sapıkların yoluna iletmemesini istemelidir. Cunku bunlar haktan sapan veya hakka ulaşmak istedikleri halde ona ulaşamayan kimselerdir. Allah'ım, duamızı kabul et.
Şuphesiz ki kelimesi, son derece guzel bir beraat-ı makta' yani bi-tiriştir. Boyle bir guzel sonucu ve dua etmek icin Allah'a yonelmeye Fa-tihÂ-i şerifeden daha uygun ne olabilir? Sen bu Âyet-i kerimelerin manaları arasında gorduğunden daha ince bir uygunluk veya daha sağlam bir irtibat gordun mu? Sen, o guzelik vadilerinde şaşkın şaşkın dolaşırken Rasulullah (s.a.v.)'m Rabbinden rivayet ettiği şu kudsî hadisi hatırla: "Namazı, kulum-la kendi aramda ikiye boldum. Kuluma istediği verilecektir... " ve bu te-fekkur ve Allah'ın bu ihsanını devam ettir. Namazda ve namaz dışında ağır ağır, huşu ve huzur icerisinde okumaya ve Âyet sonlarında durmaya calış. Zorlanmadan ve teğanni yapmadan, mÂnÂyı ihmal edecek şekilde lafızlarla meşgul olmadan tecvid ve nağmelerle tilavetin hakkını ver. Cunku bu şekilde okumak manayı anlamaya yardımcı olur ve kurumuş olan goz yaşlarını harekete gecirir. Kalbe, tefekkur ve huşu icerisinde Kur'an okumaktan daha faydalı hicbir şey yoktur. [24]
______________
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/29.
[2] Tirmizi, Mevakit, 65; İbn Mace,İkame,2 Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/33.
[3] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/33.
[4] et-Taberi,CÂmiu'l-beyan 1/37. MısıM321 .Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/33.
[5] Hicr Sûresi, 15/87
[6] Buharî, Fezailu'l-Kur'an,9; Tirmizî, SevÂbu'l Kur'an, 1Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/34.
[7] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/34.
[8] Kurtubî, Camiu'l-beyan, 1/133.
[9] İbnu CemÂa, Keşfu'l- maanî
[10] Ahzab, 33/43
[11] Buhari, Tefsir-i sûre,l.
[12] el-Keşşaf, 1/11
[13] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/34-35.
[14] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/37.
[15] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/37.
[16] İnfitar sûresi, 82/19 Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/37.
[17] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/37.
[18] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/37.
[19] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/36-37.
[20] Bakara sûresi:, 2/40
[21] el-Bahnı'l Muhit, 1/31Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/37-38.
[22] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/38.
[23] İnfıtar sûresi, 82/19
[24] Mukaddime fi't-tefsir, s. 59Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/38-39.
__________________