114-EN-NAS SURESİ



Bu mubarek sûre de FelÂk sûresini muteakip Medine-i Munevvere'de nazil olmuşun. Altı Âyet-i kerîmeyi ihtiva etmektedir. Ve Kur'an-ı Kerim'in son yuz on dorduncu sûre-i celîlesi bulunmaktadır, insanların Âlemlerin Rabbi'ne sığınmalarını emrettiği icin kendisine boyle "NÂs suresi" adı verilmiştir. Bu hikmetli surede ne gibi bir jeyden dolayı Cenab-ı Hak'ka sığınılmasını beyan buyurduğu cihetle kendisinden evvelki FelÂk suresi ile aralarında buyuk bir munÂsebet vardır.









1. De ki: İnsanların Rab'bine sığınırım.

1. Bu s ure-i celîle de insanları vesveseleri ile saptırmak isteyen gerek cin taifesinin ve gerek bir takım şeytan tabiatlı insanların serlerinden KÂinatın Yarat ıcısı'nın koruma ve himayesine sığınmanın luzumunu ihtar buyurmaktadır. Şoyle ki: Ey Nebilerin, Resullerin sonuncusu!. Ve ey İnsanların ve Cinlerin Peygamberi! Dua ve niyazda bulun (De ki Ben (insanların Rab'bine sığınırım.) İnsanları yaratan, besleyen, koruyan, terbiye eden, edeblendiren Kerim Yaratıcıya sığınırım.









2. insanların Melik'ine..

2. Ve istirhamına devam ederek de ki: (NÂs'ın Melik'ine..) sığınırım. YÂni: Butun insanların sahibi, hukumdarı, işlerini idare eden ve butun insanlığın selÂmet ve saadetini temin edecek olan hukumlerin koruyucucu ve emredicisi bulunan Yuce M Âb uda sığınmayı bir kulluk vazifesi bilirim.









3. İnsanların İlÂhına., -sığınırım-.

3. Ve yine niyazına devam ederek de ki: (İnsanların İlÂhına..» Sığınırım. YÂni: Butun mahlukatın Yaratıcısı, sahibi, olmakla beraber ilÂhlık ve MÂbudluk sıfatına sahip bulunan ve O'nun yegÂne varlığından başka bu Yuce sıfata sahip bir kimse bulunmayan Allah-u TeÂl Hazretlerine sığınırım.







4. O gizlice vesvese verenin şerrinden.

4. (O gizlice vesvese verenin) YÂni: Kalplere yanlış duşunceleri duşurmek isteyen şeytanın ve şeytan tabiatında bulunan aldatıcı kimselerin (şerrinden.) dolayı Allah'ın himayesine sığınırım. O vesveselere kapılmak tehlikesinden emîn olmayı niyaz eylerim.

"VesvÂs" esasen vesvese, yÂni: Gizli ses mÂnÂsına olup insanın icersine kotu duşunceleri bırakan şeytandan ve o gibi vesvese veren kimselerden ibarettir. "HannÂs" da geri cekilen, sinsi sinsi calışan, fırsat gozeten, vakit vakit fazlaca vesvese veren, aldatmaya calışan demektir.







5. Ki: O, nÂs'in goğuslerinde vesvesede bulunur.

5. Evet.. O şeytandan Cenab-ı Allah'a sığınmalıdır. (Kİ..O) Pis (insanların goğuslerinde vesvesede bulunur.) onun bunun icerisine yanlış kuruntular duşurur, bÂtıl şeyleri suslu gostererek bir nice gafilleri aldatır, onları guzelce duşunmekten mahrum bırakır, felÂketlere uğratmış olur.









6. -O vesvese veren- gerek cinden ve gerek insandan -olsun, hepsinden de Allah'a sığınmalıdır-.

6. Gercekten de oyle pek buyuk birer duşman olan aldatıcı kimselerden, o kalplere vesveseler duşuren din duşmanlarından kacınılmalıdır, oyle vesvese veren (gerek cinden ve gerek insandan) olsun.. Herhangi bir taifeden bulunmuş ise bulunsun, onların hepsinden de kacınılmalıdır, onların şerlerinden Al I Âh-u TeÂlÂ'ya sığınmalıdır. Başka turlu bir kurtuluş caresi yoktur.

"Bu ilÂhî emir gosteriyor ki: İnsanları aldatmaya, sapıtmaya calışanlar, iki guruptur. Birincisi cin şeytanlarıdır ki, bunlar vakit vakit insanların icerlerine vesvese duşurur, insanları yanlış bir yola suruklemek isterler. Diğerleri de insan şeytanlarıdır ki: Bunlar daha buyuk, daha kurnaz şeytanlardır. Bunlar cok kere kendisini iyiliksever gostererek bÂtıl fikirlerini, vesveselerini başkalarına telkine calışır dururlar. Şuphe yok ki: Acık duşmanlara karşı direnmek, nispeten kolaydır. Fakat gizli duşmanlara, kalplere vesvese duşurmeğe calışan şeytan tabiatlı kimselere karşı koymak pek zordur. Onlara karşı pek uyanık bir hÂlde bulunmak lÂzımdır.

Cunku, boyle bir duşman, insanı yalnız maddî ve gecici bir hayattan mahrum bırakmış olmaz. Belki insanın ebedî, manevî hayatını zehirleyerek onu en buyuk mahrumiyetlere, cezalara uğratmış olur. Binaenaleyh akıllı bir insan, dostu ile duşmanını tanır, ne cin şeytanlarının vesveselerine kıymet verir, ne de insan şeytanlarının lÂkırdılarını dinlemeye tenezzul eder.

"Allah'a hamd olsun" elimizde bir terazi vardır, hakiki bir olcu mevcuttur. O da muazzam Mabudumuzun kudsî hukumleridir, yuce emirleri ve yasaklarıdır. Bunlara muhalif olan herhangi bir soz, herhangi bir hareket, doğru değildir. Artık kendi selÂmet ve saadetini duşunen bir mutefekkir insan; oyle dil veya yazıyla olan zararlı telkinlere, aldatmalara kıymet vermez, İslÂm dininin gosterdiği selÂmet ve hidÂyet yolunu takibe calışır, ebedî muvaffakiyetlere nail olur.

Kısacası: İnsanın manevî varlığını, ebedî selÂmetini yok etmek isteyen, insanı ruhan zehirleyerek ebedî husrana duşurmeğe calışan kimselerden sakınmanın pek ehemmiyetine işaret icin olmalıdır ki: Bu sure-i celîlede kendisine sığınmakla emrolunan yuce zÂtın hem Rablığı, hem mÂlikiyeti, hem de ilÂhlığı beyan buyrulmuştur.

Binaenaleyh biz mu'mînler dÂima o kerîm, rahîm Mabudumuzun himayesine sığınırız, bizleri gorunur, gorunmez duşmanlardan korumasını istirham eyleriz. Bizleri gaflet, cehalet uykularından kurtararak ruhlarımızı Kur'an'ın nurları ile aydınlatmasını niyazda bulunuruz. Ey lutuf ve ihsanı sonsuz olan mukaddes Mabudumuz!. Bu Âciz kulunun kusurlarını da afv buyur, inleyen kalbini genişleterek Kur'an'ın feyizlerinden yararlandırır, peygamberlerin efendisi hurmetine.

"Kabulunu Yuce Allah'tan istirham etmekte olduğum bu eserin nacizane tarihine hicrî "1, Muharrem 1381" senesinden başlanılmış ve "27, Zilhicce 1384" senesinde sona erdirilmiştir. Kabulunu Cenab-ı Hak'tan niyaz eder, Peygamber Efendimiz Hazretlerinin şefaatlerini istirham eylerim.
__________________