Geleneksel Turk Tiyatrosu Turleri nelerdir
Geleneksel Turk Tiyatrosu ceşitleri


Ortaoyunu

Geleneksel Turk tiyatrosunun bircok bakımlardan Karagoz'e benzeyen, ama canlı oyuncularla oynayan bir turu de ortaoyunudur. 16. ve 17. yuzyıllardaki kol oyunu, taklit oyunu, meydan oyunu ve zuhuri gibi oyuncu kollarının gosterilerinden kaynaklanan bu gosteri turu kesin bicimini ve ortaoyunu adını 19. yuzyılda almıştır. Karagoz'de ve İtalyanlar'ın commedia dell'arte'sinde olduğu gibi ortaoyununda da yazılı bir oyun metni yoktur. Ana cizgileri bilinen bir konu ele alınarak, oyuncuların doğaclama, yani tuluat yoluyla geliştirdikleri olaylar dizisi, gene Karagoz'dekine benzer konular ve ondakine benzer oyun kişileriyle sahneye getirilir. Oyun yeri seyircilerin cevrelediği hemen hemen boş bir alandır. Erkek seyirciler ve kadın seyirciler ayrı ayrı yerlerde otururlar. Ortaoyununda Karagoz'un karşılığı Kavuklu, Hacivat'ın karşılığı ise PişekÂr'dır. Obur oyun kişileri Karagoz'deki kişilerle buyuk benzerlik gosteren kalıplaşmış tiplerdir. Ortaoyunu da Karagoz gibi dort bolumden oluşur. Ama burada perde gazeli yerine PişekÂr'ın seyirciyi selamlaması ve zurnacıyla konuşarak oyunu acması, muhavere bolumunde ise PişekÂr ile Kavuklu'nun tanışma konuşmaları (arzbÂr) ve Kavuklu'nun sonunda ruya olduğu anlaşılan bir olayı anlatması (terkerleme) gibi ozellikler ortaoyununun Karagoz'den ayrildığı bazı ayrıntılardır.

Ortaoyunu gunumuzdeki epik tiyatroyu andıran acık bicimiyle her turlu yeniliği ozumleyebilecek bir yapıya sahip olmakla birlikte, en parlak orneklerini verdiği 19. yuzyılda bir yandan tuluat tiyatrosunun yozlaştırıcı etkisi, bir yandan da batı etkisinin İstanbul'da yaygınlık kazanması yuzunden daha fazla gelişemeden sınırlı bir olcuyu aşamamış ve guduk kalmıştır. Gunumuzde bu turden yararlanarak cağdaş ve yerli bir tiyatro yaratma cabaları da surup gitmektedir. Bu denemelerin başarılı ornekleri arasında İstanbul yaşayışını canlandıran Ahmet Kutsi Tecer'ın Koşebaşı (1948), Oktay Rifat'ın Oyun İcinde Oyun (1948), ve Haldun Taner'in Gozlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964) oyunlarını sayabiliriz.

Kukla

Kukla ise Turkler'in Anadolu'ya geldiklerinde birlikte getirdikleri bir gosteri sanatıdır. İstanbul'da Osmanlı doneminde el kuklası, ipli kukla, sopalı kukla, araba kuklası, yer kuklası, ayak kuklası, iskemle kuklası gibi değişik turde kukla gosterileri 19. yuzyıla kadar geliştirilerek surdurulmuştur. Ama kukla sanatı, ondan daha eski bir gosteri olan meddahlık ve İstanbul'a 16. yuzyılda geldiği sanılan Karagoz kadar yaygın olmamıştır.

Meddahlık

Meddahlık, bir konuyu oynayarak anlatma sanatıdır ve İslam ulkelerinde oldukca yaygın bir gelişme alanı bulmuştur. Obur gosteri turlerinde gulduruye ağırlık verilmesine karşılık meddahlıkta acıklı, duygusal, dinsel ve kahramanlıkla ilgili konulara da rahatlıkla yer verilebiliyordu. Aynı zamanda kıssahan diye anılan meddahlar, sarayda olduğu gibi halk arasında da buyuk ilgi gormuş, ozellikle kahvehanelerde İstanbullular'ın eğlence gereksinimini yuzyıllar boyunca karşılamıştır. Fatih Sultan Mehmed'in sarayında Mustafa, Balaban LÂl ve Omer adlı kıssahan ve nedimleri daha sonra, II. Selim doneminde Nakkaş Hasan, Cokeydi Reis, III. Murad doneminde ise Meddah Eğlence, LÂlin Kaba diye bilinen Bursalı Seyit Mustafa Celebi ve Derviş Hasan gibi meddahlar izlemişlerdir. Bu geleneksel temaşa turu İstanbul'da Cumhuriyet doneminin ilk yıllarına kadar daha pek cok sanatcı yetiştirmiş, bunlardan Şukru Efendi, İsmet Efendi ve Meddah Sururi gibi sanatcıları gorup dinlemiş olan bazı İstanbullular onların ununu canlı birer tanık olarak gunumuz kuşaklarına bile iletmiştir.

Meddahlık sanatı, İmitator Rasih'le birlikte bir olcude zamana uymuş, 1940'larda ise unlu sinema ve seslendirme sanatcısı Ferdi Tayfur meddahliğa tam anlamıyla cağdaş bir nitelik kazandırmıştır. Gunumuzde Celal Şahin ve Orhan Boran gibi bazı sanatcıların bu geleneksel sanat turunu gunun koşullarına uygun bir bicim ve icerikle surdurdukleri, unlu sinema ve tiyatro oyuncularından Erol Gunaydın'ın ise meddahlığı geleneksel ozellikleri icinde yaşatmaya calıştığı soylenebilir.

Karagoz ve Hacivat

Turkler'in toplumsal yaşamında onemli bir yeri olan bir başka geleneksel gosteri turu de, bir ceşit golge oyunu olan Karagoz'dur. Golge oyununun kokeni konusunda değişik goruşler ileri surulmektedir. Cava, Endonezya ya da Cin gibi Uzakdoğu ulkesinde ortaya cıkmış ve Hindistan uzerinden Ortadoğu'ya gelmiş olması akla yakındır. Bazı kaynaklar Karagoz'un 14. yuzyılda Orhan Gazi zamanında Bursa'da ortaya cıktığını ileri suruyorsa da, gunumuzde daha yaygın bir goruşe gore Turkler golge oyunu tekniğini 16. yuzyılda Mısır'dan almış ve bu oyun turune Karagoz adı altında kesin bicimini 17. yuzyılda kazandırmışlardır.

Karagoz de meddahlık gibi, bir kişinin yaratıcılığına dayanan bir gosteri turudur. Hayali ya da hayalbaz denilen karagozcunun bir de yardak adı verilen yardımcısı vardır. Klasik bir Karagoz oyunu genellikle dort bolumden oluşur:

Hacivat'ın semai soyleyerek perdeye geldiği ve perde gazelini okuduktan sonra dua edip Karagoz'u perdeye cağırdı mukkadime (giriş) bolumu.

Hacivat'la Karagoz arasında gecen ve doğrudan konuyla ilgisi olmayıp daha cok Karagoz'un yanlış anlamalarından ortaya cıkan guldurucu muhavere (karşılıklı konuşma) bolumu.

Başka kişilerin de katıldığı ve oyuna adını veren olayların yer aldığı fasıl.

Karagoz'le Hacivat arasında gecen kısa bir uzlaşma konuşmasıyla noktalanan bitiş bolumu.

Karagoz oyunlarının konuları coğunlukla gercek yaşamdan alınmış sahnelerden oluşur: Mahalle yaşayışı, esnaf ve evlenme toreleri, toplumsal ve siyasal taşlamaya elverişli olaylar gibi. Bunun dışında Ferhad ile Şirin, Tahir ile Zuhre, Arzu ile Kamber gibi halk hikÂyelerinden, olağandışı oğelere yer veren masallardan da yararlanıldığı gorulur. Sarayda oynatılan orneklerinde belli bir inceliğe ulaşan Karagoz oyunlarının, ozellikle Osmanlı toplumunun kadınların ve erkeklerin birlikte eğlenmelerini yasakladığı bağnaz donemlerinde, daha cok yetişkin, erkek seyircilerin gittiği kahvehanelerdeki gosterilerinde acık sacık bir kimliğe burunduğu de goze carpar. Karagoz'un başlıca dağarcığı 28 oyundan oluşmakla birlikte, zaman zaman guncel olaylardan da esinlenerek yeni Karagoz oyunlarının turetildiği gorulmuştur. Oyunun iki baş kişisi halk zekÂsını ve halkın gozundeki bilgic Osmanlı munevverini temsil eden, ama bir yandan da Karagoz'e ve mahalleliye yardımdan geri kalmayan Hacivat'tır. Bunlar dışında Tiryaki, giyimine duşkun Mirasyedi Celebi, genellikle zenne denilen genc kadın tipleri, mahallenin aptalı Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Zeybek gibi kabadayı ve kulhanbeyi tipleri, Kurt, Laz, Kastamonulu, Bolulu, Acem, Rumelili, Yahudi, Rum, Ermeni, Arap, Zenci, Frenk gibi taşralı ya da azınlıktan olup şive taklidi yapan Osmanlı İmparatorluğu'nun değişik kesimlerinden gelip İstanbul'da toplanmış olanlar ile cin, buyucu, yılan ve canavar gibi olağanustu yaratıklar vardır.

Geleneksel Turk tiyatrosunun parlak bir orneği olan Karagoz'un 16. yuzyıldan bu yana pek cok usta hayalci geliştirip zenginleştirmişse de bu sanat turunun butun inceliklerini bilen geleneksel hayal ustalarının nesli artık tukenmiştir. Karagoz sanatını zamanımıza kadar getirmiş buyuk hayalciler arasında Hayali Memduh Bey ile Hayali Kucuk Ali'den sonra gunumuzde bu sanatı yaşatmaya calışan Tacettin Diker ve Metin Ozlen'in adlarını da anmak gerekir.