Tiyatronun Doğuşu ve Gelişimi

Tiyatronun Doğuşu ve Gelişmesi

Tiyatro Eski Yunanistanda doğmuştur. Hayatın, maddi, manevi her davranışını bir masala, bir mitolojiye bağlıyan bu insanlar zevk, eğlence, icki konusunda da, bir “tanrı kahraman duşunmuşlerdi. Dionysos adını verdikleri bu tanrıya, hayatın cetin şartları ortasında, kendilerine, zaman zaman da olsa, saadet, neşe imkanı yarattığı icin, minnetlerini, şukranlarını odemek istediler. Yılda bir defa, belli gunlerde “Dionysos Şenlikleri duzenlediler. Bu eğlenceler sırasında icip keyiflenen bazı kimseler, bulundukları yerden ortaya fırlar, taklitler yapar, guldurucu hikayeler anlatırlardı. Onceleri rasgele kimselerin akıllarına estikce yaptıkları bu oyunlar, zaman gectikce şenliklerin geleneği oldu. Daha sonra bazı kimseler, bu işi kendilerine meslek edindiler. Boylece, oyuncusu tek kişi olan ilk tiyatro doğmuştur.

Tiyatronun Gelişmesi
Bir sure boyle giden tiyatroda kişiler ikiye cıktı, anlatmanın yerine “dialogos (karşılıklı konuşma) gecince konu daha canlı, daha ilgi cekici bir seviyeye yukseldi. “Trialogos adı verilen uclu konuşmaların ardından da bu oyunlar bir meslek, bir sanat niteliğine ulaştı.
O cağdaki tiyatronun henuz edebiyatı yoktu. Oyuncular ya ustalıklarına guvenerek bir tur doğaclama oyun sergilerlerdi, ya da kendilerinin duzenledikleri oyunları oynarlardı. Piyes yazarlarının ortaya cıkışı, tiyatronun az cok duzenli hale gelişinden sonradır. Tiyatro, Eski Yunanistanda uzun sure “agora (alan) adı verilen meydanlarda oynanmıştır. Oyuncular oyunlarını yerden yarım metre kadar yukseltilmiş bir set uzerinde gosterirler, seyirciler de onların cevresinde halka olarak toplanırlardı. Oyunlar rağbet kazanıp tiyatro yazan buyuk şairler ortaya cıktıktan sonra “amphitheatron denilen basamaklı yerler yapılmıştır. Acık hava tiyatrosu olarak 20. yuzyılda yeniden ele alınan bu ceşit tiyatrolara bugun Batı ve Guneydoğu Anadoluda rastlanır. Bu ilk tiyatrolar, genel olarak bir yamacta kurulur ve 20,000e kadar seyirci alabilirdi. Bu tiyatrolarda dipte yer alan taş sahnenin onu koro icin, yan ve arka kısımları oyuncular, dekorlar, kostumler icin ayrılırdı. Seyirciler basamaklı yerlerde oturur hepsi sahneyi kolaylıkla gorurdu. Bu yapılardaki akustik (ses) duzeni cok iyi ayarlanmıştı ve en arkadaki seyircilerin bile sahnedeki sesleri duyması mumkundu.

Orta Cağda Tiyatro
Eskicağın Yunanistandaki birinci devresi kapandıktan sonra ikinci devresi Eski Romada acıldı. Eski Yunan uygarlığı, hemen her oluşu ile, bu ulkeye gecti. Ancak guzel sanatlardan cok kuvvete duşkun, katı heyecanlara bağlı olan Romalılarda tiyatro cok cabuk bozuldu. Tiyatroların yerini arenalar, hipodromlar aldı. Bir sure sonra once Romaya buradan da Avrupaya yayılan Hıristiyanlık hem eski Yunan tiyatrosunu hem de yeni Roma tiyatrosunu yasak etti. Boylece tiyatro sanatı aşağı yukarı bin yıl suren orta cağda ortadan kalktı. Orta cağ sonunda bazı din adamları Tevratta ve İncilde anlatılan onemli konuları canlandırmayı, halk uzerinde etkili olmayı duşunduler. Boylece dini propaganda niteliğinde olan temsiller başladı. Once kiliselerde oynandı. Bir sure sonrada Dunya ile ilgili tiyatro oyunları doğdu. Bu iki doğuşunda tiyatronun ozel bir yeri yoktu. Oyunlar alanlarda, cadırlarda, han avlularında oynanırdı. Bu tiyatronun en belirgin ozelliği sozsuz (pandomima)oluşuydu. Ayrıca sozsuz tiyatrolar olağanustu, esrarlı olaylardan bahseder, mister olarak da adlandırılırdı.

Gunumuz Tiyatrosuna Doğru
Modern tiyatroya damgasını vuran onemli isimlerden biri belki de Konstantin Stanislavskidir. 19. yuzyılın sonralarına doğru “sihirli eğer diye bilinen oyunculuk kuramını geliştiren Stanislavski, gercekci akıma yon vermiştir. Bu kuramda, oyunculardan kendilerini, canlandırdıkları karakterlerin yerlerine koymalarını ve bu şekilde seyirciye soz konusu duyguları vermeleri beklenmektedir.

alıntı