Kimi gencler vardır; buyuk izler bırakmışlardır ardından. Kendileri gocup gitse de gitmeye mahkûm olduğumuz dunyadan, adları ve sanları bir mıh gibi cakılmıştır yureklerimize ve beyinlerimize?

Kimi gencler vardır; hep hayra davet eden ve her hayrın başını ceken? Hal boyle olunca, isimleri hep hayırlarla yÂd edilen?

İşte, bu genclerden bir tanesi; Hz. Ebu Bekir (radıyallahu ahu)? Soylu, asil, zeki ve comert delikanlı?

Ne cok tanımak isterdik kendisini. Zira o, aklın ve yureğin hakkını vererek yaşayan hay insanıydı. Yeryuzunun İslamiyet?e gebe olduğu donemlerde, bataklığın hukum surduğu belde olan Mekke?de, bataklığın yanından bile gecmeyen buyuk sahabe?

İnsanlar o donemde, yaptıkları putlara taparken ve daha sonra yaptıkları putları yeme garipliğinde bulunurken; o, belki de guldu gecti bunlara sadece. Meşru gorulen kumara, ickiye elini bile surmeyen bir gencti o. Daha İslamiyet gelmeden kapatmıştı kapılarını kucuk buyuk her gunaha?

Dunya hasret şimdi boyle genclere. Kendinden emin, Allahu Zulcelal?in yasakladığı, aklının ve mantığının da kabul etmediği cirkinlikleri elinin tersiyle iten genclere oylesine muhtacız ki. Onu ornek almaya ve ona benzemeye ne cok ihtiyacımız var.

Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anhu) comertliğiyle nam salmıştı Mekke beldesinde. Varını yoğunu hic duşunmeden Allah yolunda harcamış, duşkunlere, ihtiyac sahiplerine her zaman el uzatmıştır. Peki ya bizler, bizler de Hz. Ebu Bekirce yaşamaya gayret gosterebiliyor muyuz? Yoksa bizler, sadece kendi ihtiyaclarımızı giderme telaşına mı kapıldık? ?Hep bana? diye duşunenlerden mi olduk acaba?...

Kapımıza gelen ihtiyac sahibine, gonulden vermemiz gerekmez mi bizden olan bir şeyi? Bolmemiz gerekmez mi ekmeğimizi? Tıpkı Hz. Ebu Bekir gibi ki o, ekmeğini bolmemiş, yeri gelmiş tum ekmeğini uzatmış karşısındakine. Şimdi biz boyle yapsak kınanırız, garipseyen bakışlarla karşı karşıya kalırız.

Sozum ona, şimdinin cağdaş dunyasında vermenin adı ?saflık/delilik? olmuş cunku. Biriktirmek, daha cok biriktirmek ve yalnız başına yemekse ?uyanıklık? olmuş. Rabbin hoşuna gitmeyen tavrın adı ?uyanıklık? olsa ne yazar!... Onemli olan, Allah?ın rızasını kazanabilmek değil midir? Yarın bize fayda verecek olan paylaştıklarımızdır, biriktirip ote tarafa goturemediklerimiz değil!

Evet, masum genclik boyle uyutuluyor işte. Paylaşma duygusundan uzaklaştırılmaya, merhametsizliğe yoneltiliyoruz. Paylaşma duygusu korelmiş durumda, bencillik had safhada. Kendi oz kardeşimize bile elimizi uzatmayacak durumlara geldik, getirildik.

Aclıkla cebelleşen komşumuzdan ya da uzak diyardaki Musluman kardeşlerimizden bihaberiz. Mumin olmak boyle miydi? Hz. Ebu Bekir boyle mi yapmıştı? Yarın onun arkasında yer almak istemez miyiz comertliğimizle. O zaman gelin bir adım atalım comert olabilmek icin. Hz. Ebu Bekir?ce yaşayabilmek icin?

Paylaşmak, Allah icin infakta bulunmak, insan ruhunu olgunlaştırır ve mutlu eder. Gelin deneyelim bunu bir gun; kimseler bilmeden, gormeden, sadece Allah rızası icin bir ihtiyac sahibinin ihtiyacını giderelim. Ruhumuzun kanatlandığını hissetmek cok uzun surmeyecektir eminim. Hem Allah?ı sevindirecek hem de karşımızdaki insanın ebediyete uzanan dualarına gark olacağız.

Hangi şey boylesi bir mutluluğun yerini alabilir ki?...
Deneyelim goreceğiz?

ZEYNEP YETER ARSLAN

__________________