Gozlerim yoktu, gozlerimin olmadığını bir Sen gordun.
Gormuyorum. Gorme isteğime bile korum. Gormek istediğimi bilmiyorum. Gozlerim yok. Ne renklerden haberim var, ne şekilleri tahmin edebilirim.
Sen bana gozlerimi verdin. Gormek istediklerimi de Sen verdin.Gorme isteğimi gordun. Ben gormek istiyor bile değilken, beni gordun. Gozumun goreceklerini gordun. Gozumu verdin, gozumun goreceklerini verdin. Işığı ve golgeyi, her şeyi, her şekli, her rengi...
Sen gordun, Sen verdin.
Elim yoktu, Sen elimden tuttun.
Elimden tutan yok.
Tutunacak bir dal da bilmem. Ellerim yok.
Ne avucumda avunacak bir şeyim, ne elde tutmak istediğim.Yok.
Sen bana el verdin. Beni elimden tuttun. Elimden tutacak ana baba verdin. Elde edeceklerimi Sen hazır ettin. Herşey Senin 'kudret eli'ne tutundu. Ben, ellerim ve elde edeceklerim, oylece ele avuca geldi.
Sağırdım, bana Sen kulak verdin.
Bir haber yok, kotusu bile. Sesler uzak, muzik yabancı, ahenk dargın.
İşitemiyorum. Kulaklarım yok. Bana Sen kulak verdin. Kulaklarım oldu. Dalgaların sesini işiten, mahrem fısıltılardan haberli kulaklarım oldu.
Kuru yaprağın dalından duşuşunu duyan, ruzgÂrın ıslığına ritim veren, yağmurun yağışına ahenk katan, her notada ruhuma yeniden ufleyen Sen'sin.
Bana kulak verdin. Herşeyi, her an işiten Sen.
Ben kulak sahibi değilken, işitmek istediklerini işittin.
Ben muzikten bilmezken, ben ruzgÂrın ve denizin sesini işitmezken, ben annemin sesini tanımazken, ben sağır iken, beni Sen işittin, arzularıma Sen kulak verdin, ic cekişlerimi Sen duydun.
Beni işittin, işitmek istediklerime Sen ses verdin.
Beni işitir eyledin.
Dilim donmuyordu, Sen bana soz verdin.
Dilim donmuyor. Sesim cıkmıyor. Dudaklarım suskun. Konuşma yok, bir hece bile. Damaklarıma hic değmedi dilim. Her dudak arasını gul bahcesine ceviren o ince cizgi, bir tebessum yok, tebessum eden de yok.
Opecek yok beni. Ve opemem de.
Daha dudağım dudağıma değmedi. "Ağzı var dili yok" bile değilim. Dilim yok, ağzım da, damaklarım da, dudaklarım da... Lezzetleri bilmiyorum. Dilimi tuza bandırmadım daha. Damağımda şeker tadı hic gezinmedi. Dudaklarıma pınar suyu değmedi.
Ve Sen bana damak verdin. Dudak verdin. Dil verdin. Soz verdin. Dudağıma gokten soğuk sular değdireceğine, damağıma lezzetler ihsan edeceğine, dilime şiirler dolayacağına soz verdin.
Ve soz verdin ağzıma.
Kur'Ân'la Konuşan Sen.
Taşları, dağları, denizleri konuşur eyleyen
Sen dilime kelam verdin.
Soz verdin ağzıma.
Sozden anlayan dostlar verdin.
Ben tebessumden habersizken, ben gulmeyi bilmezken, bana rahmetinle Sen tebessum ettin. İki dudak verdin, bir dil. Cumle dudakları gul eyledin. Gulucukler verdin.
Guller verdin.
Ayaklarım yoktu, beni varlığa Sen yuruttun. Cıkış yok. Yollar kapalı. Ne dağlar, ne vadiler yurunesi değil. İki ayağım cukurda, yokluk cukurunda. Adım atacak yer yok. Ayaklarım yok, guzel ayakkabılarım da. Cicekli coraplarım, yeni orulu patilerim kayıp. Coşkuyla koşacak kimsem yokken, ağır ağır yuruyeceğim yolları bilmezken, Sen beni bilinmez yollardan gecirdin.
Ayaklar verdin. Yokluktan varlığa yuruttun bedenimi. Hic yoktan ayağa kaldırdın beni. Yol verdin.
Ve cicekli coraplar ve guzel ayakkabılar verdin. Ayaklarımı verdiğin gibi, yurunesi yolları, dağları, denizleri ve vadileri ayaklarımın altına serdin.
Gelmeye yuzum yoktu, Sen bana yuz verdin.
Beni tanımıyordu annem babam bile.
Varlığımdan bile haberli değillerdi.
Ben de bilmiyorum var olduğumu.
Var olma arzumun bile farkında değilim. İnsan olduğumu da bilmem. "Anılmaya değer bir şey" değilim. Kimse saymıyor beni.
Adım yok, adam yerine koyulmuyorum.
Yuzum yok. Catık bir kaşım, gamzeli bakışlarım yok. Saclarım, kirpiklerim yok. Kaşlarım kirli bile değil; yok. Yuzume camur bulaşmamış, cunku yok. Şekilsiz, bicimsiz, kaba, belirsiz ve korkunc gorunuyorum. Boyle gorseydi beni annem, belki yuz vermezdi bana. Yuzume bakamazdı.
Yuzume bir Sen baktın. Bana Sen yuz verdin. Yokluğun kirli, cirkin maskesini yuzumden indirdin. Rahman suretini indirdin yuzume. Annemin gozlerine değesi, "bebek yuzlu" tenler giydirdin ete kemiğe. Kirpiklerimin ucuna gamzeli bakışlar duşurdun. Ve yanaklarıma gulucukler saldın. Saclarımı verdin, "zulf-u yÂr" olası cizgiler cizerek, kaşlarımı eğri kıldın yay gibi, bakışlarıma nur verdin ay gibi. Karşısına vurulası aşıklar koydun. Guneşi goz ucuma Sen getirdin.
Bilmezdiler oysa varlığımı.
Tanımazdılar beni.
Sen yuz vermesen, yuzumu kalplerine Âşina eylemesen, yuz suremezdim annemin yuzune.
Hayatı yitirdiğimde de, bana yeniden hayat verecek Sensin.
Bir gun toprağa yuz surduğumde de, tanımayacaklar yine. Yuzume bakamayacaklar.
Varlığımı belki hesaba katmayacaklar.
Taşlara kazıyacaklar adımı en fazla.
Unutmamak icin.
Ama beni hic unutmayacaksın Sen.
Beni bilecek, beni tanıyacak, benim hatırımı Sen soracaksın.
Gozumu ve gorduklerimi goren, elimi ve elimdekileri tutan, dilimi ve dilimdekileri konuşturan, dudağıma tebessumden guller koyan, ayaklarımı yokluktan varlığa ulaştıran, var olmaya yuzum yokken bana yuz veren Sen; curumuş kemiklerimi, toprağa duşmuş ellerimi, karanlığa akmış gozlerimi, erimiş dudaklarımı, yokluğa kaymış ayaklarımı, işitmez olmuş kulaklarımı, yitik tebessumumu, unutulmuş yuzumu,
Verir de yine Sen verirsin elbet.
Yine, yeni, yeniden diriltirsin beni.
Ey Hayatı Veren ve Ey Hayatın Sahibi.
__________________