Moral FM'de İhsan Atasoy'un hazırlayıp sunduğu Nur Penceresi programına studyo misafiri olan, Rusya'da dini gorevlerde resmi olarak hizmet veren İmam Resul Cemalof, Musluman olan Rus bir mafya babasının ilginc hayat oykusunu anlattı.

Mafya liderinin Musluman oluş hikÂyesini mafya babasının kendisinden dinleyen İmam Resul Cemalof bakın bu ilginc hayat hikÂyesini nasıl anlatıyor:

1999'da Muslumanlar diye bir grup Nograd'da dersane actılar. Burada yaşayan meşhur Rus asıllı bir mafya babası var. Bu mafya babasını bir ara hapse alıyorlar. Hapse alınınca icinde cok dehşetli bir sıkıntı yaşadığını soyluyor.

Tabi o zaman Komunist devrinden cıkmış insanlar bunlar. 1990'da din serbest oluyor. Mafya babası ancak dini bir boluğe girerse rahat edeceğini duşunuyor. Kendisine bir İncil istetiyor ve veriyorlar. Daha sonra İncil'i okumaya başlıyor. İncil'i okuyunca sakal bırakıyor ve giyimi değişiyor.

Bu mafyanın ismini de orada herkes biliyor. Kendisine Cinkole diye hitap ediyorlar. Etraftakiler bu mafyanın değişimini gorunce onlarda onu taklit etmeye başlıyorlar. Altı tane koğuş ağasıyla bir tane mafya babası bir koğuşta beraber kalıyorlar.

Bunun ustunden 5–6 ay geciyor. Cinkole bakıyor ki icindeki bu rahatlık gidiyor ve sıkıntılar tekrar geliyor. Bir gece yatmıyor ve 'Yarabbi ben senin dinindeyim neden icimde bir sıkıntı var, rahat değilim ve okuduğumdan da tam haz alamıyorum' diyor. Yatmayıp secdeye gidip dua ediyor.

Onlarda gece ibadetleri var. Bir gece dua ediyor sabaha kadar. Sabah oluyor ve gardiyanlardan biri iceri giriyor. 'Dışarıda bana birisi bir kitap verdi. Bunu isterseniz size vereyim ben dindar değilim, okursanız okursunuz yoksa bir yere koyacağım' diyor. Cinkole 'ne kitabı' diye soruyor. 'Ustunde Kuran yazıyor' demiş gardiyan. Cinkole 'Ben hemen atladım' diyor.

Cinkole'ye yanındanki tutuklular, koğuş ağaları 'bize hep Hıristiyanlığı anlattın şimdi başka bir dinin kitabını okuyorsun' der. Cinkole 'Ben hic onları dinlemeden alıp okumaya başladım' diyor.

Cinkole'nin bu kitabı okuyunca icinden şu cumleler geciyor:

"Bunların yaşadıkları Hıristiyanlıkta ne var mesela, gidiyorsun gunahları işliyorsun kotulukleri yapıyorsun sonra da gunah cıkartma var. Onda her şey hallolunuyor. Baktım ki Kur'an-ı Kerimde 'Zalimler icin ebedi bir cehennem var. Ehli iman icin ebedi bir cennet var' yazıyor. Dedim ki Allah boyle adaletli olmalıdır."

Cinkole, bunu gidip oradaki arkadaşlarına anlatmış ve arkadaşları 'işte bize boyle bir Allah lazımdı' demiş. Koğuştakiler hic duşunmeden Musluman olmuşlar. İslamiyet'e girdiklerinden ilk haftadan beri bunlarda bir değişiklikler olmaya başlamış.

Daha sonra ben oranın hapishane muduruyle goruştum ve bana dedi ki; 'Bir gun baktım ki bu cani bildiğim insanlar gun gectikce melek haline geliyorlar.'

Ustunden 3-4 ay geciyor. Bu hapishane muduru Moskova'ya bir rapor yazıyor: 'Burada boyle boyle insanlar var, bu insanlar onceleri caniydi şimdi ben insanları burada tutmaya utanıyorum. Yani bunlar hapishanelik değil' diyor. Moskova'dan da 'tamam tahliye olsunlar' diye cevap geliyor.

Cinkole şaşkınlık icinde "Biz inanamadık tahliye olacağımıza ama bize belgeyi gosterdi mudur ve bir de baktık ki elimizde cantalar dışarıdayız" der.

Birden iclerinden koğuş ağalarından olan Aleksander diye birisi demiş ki; 'kardeşler şimdi biz kimiz, caniyiz, dışarı cıkıyoruz. Bunun sebebi ne hikmeti ne' der.

Orada aralarında cumleler gecer:

"Demek ki İslamiyet'e geldik diye bu Cenabı Hakkın bize rahmetidir. Ama elimizi kolumuzu sallaya sallaya cıkmıyoruz, bir vazifemiz var. İlk once kendi akrabalarımızdan, evimizden başlayarak butun Rusya'ya nasıl ki biz bir Rus olarak etrafa komunizm ağacını yaymışız, o ağacın kokunu kazıyıp İslamiyet'in ağacını ekeceğiz."

Ama nasıl yapsınlar biz Musluman'ız diyorlar ama başka bir şey de bilmiyorlar. İslamiyet'i nasıl yayalım diyorlar ve o koğuş ağası olan Alexander diyor ki 'Ben Ozbekistan'da hapiste yattım. Orada insanlar dini cok guzel yaşıyorlar, aramızdan birisi gitsin orada dini oğrensin gelsin bize de anlatsın' diyor. Hemen aralarında para topluyorlar ve 'hemen git zamanımız yok diyorlar, bize de oğretmelisin' diyorlar.

Tabi hapisten cıktıktan sonra bunların bulunduğu şehirden cıkmaları icin izinleri yok. Oranın muduru bunlara izin cıkarıyor. Yolda Ozbek'ler bakıyorlar ki bir Rus, 'ben İslamiyet'i oğrenmeye gidiyorum' diyor ve herkes evine davet ediyor. Oradan inince Ozbekistanlı biri bunu alıyor 'gel seni evimde misafir edeyim' diyor ve bunu ***uruyor. İlk Cuma'ya gidiyor, imamla tanışıyor ve imam diyor ki; 'bende kalacaksın, ben imamım her şeyi sana oğretirim'

Ozbek İmam, buna İslamiyet'i oğretmeye başlıyor. Araya ramazan giriyor oruc tutuyorlar, namaz kılıyor, Kuran-ı Kerim'i oğreniyor derken Ozbek adam buna Ozbekistan'ı gezdiriyor, camileri goruyor. 6 ay boyle geciyor. Alexander daha sonra 'kafamda bir suru sorular var' diyor. İmam diyor ki 'nasıl soru var her şeyi oğrendin.' Alexander 'Cenabı hak tektir, vahittir ama insanlar cok, nebatat cok, hayvanlar ve yıldızlar cok, tek bir Allah bunları bir anda nasıl idare ediyor. Ben bunu anlamak istiyorum' diyor. İmam cevap veriyor, sorular devam ediyor en sonunda imam bıkıyor ve diyor ki 'materyalizm sizin başınızı boyle şeylerle doldurmuş al bu kitabı oku'. Alexander imamın verdiği kitabı okurken bakıyor ki butun suallerine cevap bu kitapta var. 6 ay bitiyor ve imam bunu gonderiyor. Tabi diğer Rus'larda boş durmuyor, bir ev kiralamışlar ve butun İslamiyet'e ait ne kitap varsa toplamışlar evde okuyorlar. Bir Rus'un veya İngiliz'in İslamiyet hakkında yazdığı, ne bulurlarsa okuyorlar.

Bir gun Cinkole'ye bir telefon gelir. Teefonda birisi 'selamunaleykum' der. Kimsiniz diye sorar Cinkole. Telefondaki ses 'Ben Abdulveliyim' der. 'Tanıyamadım sizi' diyen Cinkoley'ye o ses 'ben Alexander'dım şimdi Abdulveli oldum' der.

Alexander yani yeni adı ile Abdulveli, eğitimini tamamlamış ve artık donecektir.

Cinkole ve arkadaşları Abdulveli'yi karşılamaya giderler. Karşılarında trenden inen sakallı, başında sarığı, Ozbek giyimli biri…

Abdulveli 3 gun 3 gece anlatır yaşadıklarını. Abdulveli, masanın ustune bir kitap cıkarttı ve bu kitapta butun suallerin cevabı var dedi. Cinkole ve arkadaşları şaşkındır. "Biz burada yuzden cok kitap okumuşuz. Binden birini halletmemişiz, sen bir kitapta butun suallerin cevabı var diyorsun dedi. Hem 3 tane mi kitap getirdin başka kitap yok mu?" der.

Cinkole kitabı incelemeye başlayınca yuz kitapta okuduğu herşey burada iki-uc sayfada halledilmiş. Ondan sonra bu kitabı kopyalar ve herkes uzerinde bunu taşımaya ve okumaya başlar.

Cinkole ve arkadaşları Cuma namazı icin 200 km ileride Petersburg'ta olan camiye 3 sene hep gidip geldi. İlk cumaya gittiklerinde caminin yerini bulana kadar biraz gec kalıyorlar. Bunlar iceri giriyor, insanlar dışarı cıkıyorlar. Buranın gorevlisi kim diye soruyor Cinkole ve arkadaşları. O zaman Isparta'nın Yalvac ilcesinden Mustafa hoca vardı. Mustafa hoca yeni gelmiş tam Ruscası iyi değildi. Bunlara bir şeyler anlatıyor bunlar anlamıyor. Namaz vakti ne zaman, ne zaman kılalım falan diye soruyor Cinkole ve arkadaşları ancak anlaşamıyorlar. Bizim Ali İhsan ve Şirazi bey, şimdi Petersburg'ta vakıf, onlar o donemde orada oturuyormuş. Caminin imamı bu ağabeylerin tercumanlığı sayesinde Cinkole ve arkadaşları ile anlaşıyor.

Ali İhsan bey, cebinden Ayetul Kubra'yı cıkartır ve Cinkole'ye uzatır. Ancak beklemediği bir tepki ile karşılaşır. Cinkole ve arkadaşları "Bizde bir kitap var biz ona cok sadığız, ondan başka kitap okumayız" der. Alexander cebinden kitabı cıkarır ve "biz bunu okuru" der.

Alexander'in elindeki kitap ta 23.Sozun olduğunu goren Ali İhsan Bey, cok sevinir ve "Siz bizim kitabımızın ust kapağını gorup bu kadar seviniyorsunuz. Bir bilseniz icinde neler var" der.

Ali ihsan Bey, eline birkac kitap alıyor ve muellifini gosteriyor Alexander'a... Bediuzzaman yazıyor demiş bu kitaplar icin. Cinkole ve arkadaşları kitabı hemen fotokopi etmişler. Mafya babası yani yeni adı ile Abdulkerim'in sozu şu oluyor: "Biz omrumuz boyunca okuyacağımız kitabı bulduk."
__________________