Rabbimiz zalimin yaptığı zulmu ihmal edip de yanına bırakmaz. Vazgecmesi icin verdiği muhlet bittikten sonra zulmu zirveye cıkan zalime oylesine bir adaletle muamele eder ki, kimse bu adaletin tecellisine engel olamaz.

Bu sebeple, zulumde ısrar edenler, bir gun zulumlerinin kemale ermesiyle zevalinin başlayacağını mutlaka hatırlamalı, İlahi adaletin kendileri hakkında da tecelli edeceğini duşunmeli, bu gerceği uzak ihtimal gibi gorup de baskı ve zulme devam etme gafletine duşmemeliler.


Bilindiği uzere İstanbul'umuzun manevi fatihi Akşemseddin Hazretleri fetihten sonra Sultan'ın kendisine ozenerek devlet işlerini bırakıp tasavvufa yonelmesine sebep olmaktan endişe ederek Sultan'ın gelemeyeceğini duşunduğu Bolu'nun Goynuk kasabasındaki eski yerine hicret ederek 1459'da vefatına kadar hizmetlerini orada surdurur. Aile bireyleri de burada yerleşip kalırlar.

Akşemseddin Hazretleri'nin takva sahibi torunlarından olan Abdulkadir Celebi'nin de burada bir yoncalığı vardır. Yoncalıkta yetiştirdiği yeşillikle ineğini otlatır, sutuyle helalinden gecinip gider, kimseye yuk olmak istemez..
Ne var ki hak hukuk tanımayan kaba kuvvet sahibi bir coban, her gun koyunlarını Celebi'nin yoncalığından gecirir, yetişmiş yeşillikleri yedirir, Celebi'nin ineğine otlayacak ot bırakmaz.

Bir gonul insanı olan Celebi, bu cobana bir hatırlatır, iki hatırlatır, ama nerede o anlayış? Coban her fırsatta koyunlarını yine yoncalığın yanından gecirir, yetişmiş yeşillikleri kendi hayvanlarına yedirip Celebi'nin, sutuyle gecindiği ineğine yeşillik bırakmaz.

Nihayet bir gonul ehli olan bu muhterem insanın sabrı tukenir, ellerini acıp Rabb'ine iltica eder:

- Rabb'im der, benim gucum yetmiyor bu anlayışsız insana, sana havale ediyorum artık. Biliyorum sen zalimi (imhal) edersin, ama (ihmal) etmezsin, zulmu zirveye cıkınca zevalini başlatırsın. Bunun zulmu zirveye cıktı. Cunku sutuyle beslendiğim ineğimi de beni de ac bırakmaya başladı artık!..
Bu sızlanıştan sonra bir sabah iki kişi Celebi'mizin kapısını calar. Yalvarma sırası onlarda artık:

- Cobanımızın karnında muthiş bir sancı başladı. Yerlere yatıp yuvarlanıyor, bir turlu sancı dinmiyor. Kendisi, bunun size yaptığı zulumden olduğunu duşunuyor. Siz cok ikaz etmişsiniz, dinlememiş. Ne olur hakkınızı helal edin de cobanımız kurtulsun!..

Celebi Hazretleri, ellerini acıp boynunu bukerek:
- Artık, der, cok gec. Ben de kurtaramam cobanınızı. Cunku der, Rabb'imizin verdiği muhlet bitmiş, zirveye cıkan zulmunun zevali başlamıştır. Zevali başlayan zulmun cezasını kimse durduramaz. Siz buradan donerken birkac metre bez tedarik ederek donunuz. Ola ki cobanınıza kefen lazım ola!

Telaşla koşarlar cobanın evine doğru. Bir de ne gorsunler, kapıda su ısıtmak icin ateş yakmaya calışanlar soyleniyorlar:
- Cobanımızı kurtaramadık, şimdi birkac metre kefen lazım!
Kanundur bu: Zulum zirveye cıkarsa zevali kacınılmaz olur, kimse gelecek İlahi adaletin tecellisini onleyemez artık. Tek care, zulum zirveye cıkmadan vazgecip mazlumun helalliğini almak..
Yoksa: Hak sillesinin sedası yoktur, bir vurursa devası yoktur! Tecellisini kimse durduramaz. Tarih boyunca da durduramadığı gibi.

__________________