Yazan: Cumhur AY – e-mail: [email protected] – İzmir.2012
Skec: Korku Tuneli

(Korku tunelinde bir aile. Karı koca ve iki cocuğu. Elektrikler kesilmiş, aile korku tunelinin icinde kalmıştır. Sahnede ikişerli sırada, dort sandalye vardır. Karı koca onde, cocuklar arkada oturmaktadır. Sahne karanlık, yerel ışık aileyi aydınlatmaktadır. Babanın elinde cakmak vardır.)

Hidayet: (sesi titrek) Buyurun bakalım. Yahu kac defa soyledim size “Şu korku tunelini hic hazzetmiyom, binmeyelim şu merete” ama dinleyen kim? Sanki lunaparkta başka oyuncak yok.
Tingiz: Nooldu baba ya, korktun mu yoksa?
Hidayet: Lan ne korkucam. Uc beş tane kukladan, korkulur mu?
Tingiz: Yok, cakmak zangır zangır titriyo da, o bakımdan sorduydum.
Hidayet: Ne titremesi lan. Senin kafan sallanıyordur korkudan, sen cakmak zannediyon.
İdil: Baba ne zaman gelir elektrik?
Hidayet: Bir bilsem kızım, bir bilsem.
Nebahat: Hidayet bi telefon falan etsek?
Hidayet: Elektriğe mi?
Nebahat: Yok canım, eşe dosta falan, gelip kurtarsınlar bizi.
Hidayet: Dayımgilleri arayım mı Nebahat? Biliyosun, oğlu Elektrik muhendisliğinde okuyor. Belki bir faydası dokunur.
Nebahat: Dalga gecme. Oturup bekliycez mi burada?
Hidayet: Telaşa mahal yok. Kucuk bi arıza olmuştur, şimdi verirler elektriği.
İdil: Ya, saatlerce gelmezse?
Tingiz: (korkutucu bir sesle) Elektrik gelmezse, onlar gelirrr. Seni bi tutar boyle. (kıza sarılır. Kız cığlık atar.)
Nebahat: Oğlum korkutma kardeşini.
Hidayet: Tingizzz, yapmasana cocuğum.
İdil: Evde de boyle korkutuyo baba. Siz yattıktan sonra, gelip kapıyı tırmalıyo. Korkunc korkunc sesler cıkartıyo.
Hidayet: Oğlum hasta mısın sen? Niye korkutuyon kardeşini?
Tingiz: Ne korkutması baba ya? Kızınız tırsak, ben ne yapayım. Kapı gıcırtısından bile aklı cıkıyo. Tuvalete de mi gitmeyelim?
İdil: Tuvaletmiş. Bi gecede 50 kere tuvalate mi gidilir? Prostat mısın sen?
Nebahat: Doğru konuş abinle.
Hidayet: Cocuklar, kavga etmeyi bırakın. Şimdi derdimiz başka, buradan nasıl kurtuluruz, onu duşunelim.
Tingiz: Duşunecek bişey yok baba. Kalkalım, tek sıra halinde tuneli takip edip, cıkışa gidelim.
İdil: Şu anda ucuncu kattayız ciciş, hatırlatmak isterim.
Hidayet: Oğlum, bu karanlıkta nereye gidelim. Kesin bi taraflarımızı kırarız.
Tingiz: Yanında el feneri olan yok mu?
Hidayet: El feneri mi? Kurdan mı lan bu. Kac kişi yanında el feneri taşır?
Tingiz: Vallah bizim okulda bi oğretmenimiz var. Yanında İngiliz anahtarı bile taşıyo, lazım olur diye.
Nebahat: Oğretmen mi, ne oğretmeni?
Tingiz: İngilizce.
İdil: Matematik oğretmeni hesap makinesi taşır, İngilizceci İngiliz anahtarı. Bundan daha doğal ne olabilir ki?
Hidayet: Bi kimyacımız vardı zamanında, o da pense taşırdı hep.
Tingiz: Kimyacı? Pense? Ne alaka?
Hidayet: Bira şişelerini acmak icin. Cok icerdi rahmetli.
Nebahat: Allah rahmet eylesin. İckiden mi oldu.
Hidayet: Sayılır. Kimyacı ya, evin bodrumunda ucuz icki yapmaya kalkışmış. Damıtma kazanı patlayınca, bok yoluna gitti rahmetli.
Nebahat: Vah vah vah. Yazık olmuş adama.
Hidayet: Benim kolum yoruldu, sonduruyorum cakmağı. (sahne kararır.)
İdil: Baba ne yaptın ya, cok karanlık oldu. Korkuyom ben.
Tingiz: (Korkunc bir sesle) korkma kızım, korkmaaaaa.
Nebahat: Oğlummm. Yapma şunu.
Hidayet: (Cakmağı yakar. Sahne aydınlanır.) Tingiz şimdi kırıcam kafanı ama. Yapma be yavrum. Goruyosun korkuyo kardeşim.
Tingiz: Tamam ya tamam. Ne korkak kızınız var.
İdil: Sen korkmuyon sanki.
Tingiz: Ne korkucam ya. Erkek adam korkar mı? Di mi baba?
Hidayet: Şu elektrikler gelsin ben korkutucam seni. Bak yeniden sonduruyorum cakmağı. Gurultu etmeyin, sessizce bekleyelim elektriği.
Nebahat: Hidayet biraz da tutuversen ne olur. Goruyon korkuyo kız.
Hidayet: Nebahat kolum yoruldu diyom sana anlamıyon mu? Cok istiyosan sen tut. (Sahne kararır.)
Nebahat: Tamam, tamam.
İdil: (birkac saniye sessizlikten sonra) Abiiii! Yapma şunu, cek elini.
Tingiz: Ne eli yaaa. Manyak mısın kızım sen?
İdil: Şu omzuma dokundurduğunu elini.
Tingiz: Kızım benim ellerim burada. Bak.
İdil: (Cığlık atar. Bağrışmalar, cığlıklar)
Nebahat: Dur kızım dur. Telaş etme. Hidayet yaksana şu cakmağı.
Hidayet: Yakacam Nebahat yakacam. Bi bulabilsem.
Tingiz: Duşurdun mu baba ya? İdil nerdesin? Kızım bak şaka yapma, patlatırım bi tane. Baba İdil yok.
Hidayet: Yok mu? İdillll? Kızım nerdesin?
Nebahat: Eyvahlar olsun, komşular yetişin, gitti gul gibi kızım.
Hidayet: Nebahat sacmalama ne komşuları? Buradadır kızın, nereye gidecek? İdillll. (ses yok) İdilll, kızım bak şaka yapma, sonra kotu olur.
Nebahat: Ne şakası bey. Goturduler kızı. Gitti acmamış gul goncası gitti.
Hidayet: Sacmalama Nebahat.
Tingiz: O mu acmamış gul goncası?
Hidayet: Ha buldum cakmağı. (Sahne aydınlanır.) İdil? İdil kızım nerdesin? İdddiiiiillll!
Nebahat: Ayyyy bana bi şeyler oluyor. Ayyy, yetişin gitti kııızzzıımmm gitttiiiii!
Tingiz: Merak etme anne, bekleyelim biraz, alan kesin geri getirir beş dakika icinde.
Hidayet: Lan ruhsuz, sen de hic acıma yok mu? Bak kardeşin kayıp.
Tingiz: Saklanmıştır bi yere cıkar şimdi.
Nebahat: Ayy, yetişin komşular, yetişin gitti dunyalar guzeli kızım gitti!
Hidayet: Lan başlıyacam sana da, komşularına da. Manyak mısın sen, ne cağırıp duruyon komşuları ikide bir?
Nebahat: Ay ne bileyim Hidayet alışkanlık işte.
Hidayet: İdil bak saklandıysan bi yere cık, yoksa cok kotu olur. Kızım, sen beni kalpten goturmek mi istiyon? Ses ver bana.
Nebahat: Ne saklanması bey. Gitti diyom sana, gitti pamuk prensesim.
Tingiz: Anne sen İdil’den bahsediyon di mi? Yanlışlık yok? Pamuk prenses falan?
Nebahat: Oy, oy nerelere gidem, kimlere soram?
Hidayet: Nebahat bi sakin ol. Bi care duşunelim. Yaygara yapıp durma.
Nebahat: İcim yanıyo bey icim. Oyyy, oyyy. Gitti manken gibi kızım gitti. Gitti tacsız kralicem gitti.
Tingiz: Anne bi dur ya Allah aşkına. Ne prensesi, ne kralicesi? İdil bu ya, hepimizin bildiği.
Nebahat: Sen sus, gun yuzu gostermedin kızıma. Okuz oğlu okuz.
Hidayet: Nebahat! Bak sabrımı zorluyon. Gosteririm sana şimdi okuzu.
Nebahat: Yalan mı Hidayet? Baba oğul neler yapmadınız kızıma, kan kusturdunuz kan.
Hidayet: Sacmalama lan, ne kanı? Bi dediğini iki etmedik. Acun’da olmayan cep telefonu onda var. Giyim kuşam desen Hulya Avşar’la yarışır.
Nebahat: Para her şey demek değil Hidayet. Pisikolocik baskı kurdunuz, gun yuzu gostermediniz.
Tingiz: Biz mi kurduk o baskıyı?
Nebahat: Sen ve baban. Kız cocuğu diye her şeyine karıştınız.
Tingiz: Anne sacmalama lutfen. Ondan daha rahat bi kız var mı piyasada? En az 15 kere yatılı gitmiştir arkadaşlarına. Ders calışmaya. Yatılı ders calışmak da ne demekse?
Hidayet: Tamam kesin artık. Bak cakmağın gazı bitmeye başladı. (Işık titrer, sahne kararır.)
Nebahat: Ha bi bu eksikti şimdi. Hem kız gitti, hem de gaz bitti. Yok mu başka cakmak?
Hidayet: Soylediğin laf mı şimdi? Yahu elli tane cakmak mı olur insanın ustunde?
Nebahat: Ne bileyim ayol, belki yedek falan vardır diye şey ettim.
Tingiz: Baba olmazsa ben yavaş yavaş inip, İdil’i arayım.
Hidayet: Otur oturduğun yere, bi de sen kaybolma başımıza. Gelir şimdi elektrikler.
Nebahat: İnşallah. (Kısa bir sessizlik) Hidayet sırası mı şimdi?
Hidayet: Neyin sırası mı?
Nebahat: Yahu, kalakaldık burada, ustelik kız da kayıp. Sen neyin peşindesin?
Hidayet: Nebahat cıldırtma adamı, neler sacmalıyon sen? Kafayı mı yedin?
Nebahat: Ay, yapmasana ayol, Allah muştakını versin emi.
Hidayet: Ne yapması Nebahat, nooluyo sana.
Nebahat: Oramı buramı elleyip durma diyom sana.
Hidayet: Ne ellemesi ya?
Tingiz: Aloooo, naapıyonuz siz ya?
Nebahat: Sen sıkmıyon mu ikizleri?
Hidayet: Ne ikizleri, ne sıkması? Sacmalama.
Nebahat: (Cığlık atar, bağrış cağrış)
Tingiz: Anne?
Hidayet: Nebahat?
Tingiz: Baba annemi de goturduler galiba.
Hidayet: Nebahatttt? Nerdesin be kadın? Bak oyun yapma diyorum sana, bozuşuruz. Nebahaaatttt!
Tingiz: Yok baba yok. Annem de yok artık.
Hidayet: Nerde bunlar ya?
Tingiz: (Tırsak) Baba, ben korkmaya başladım.
Hidayet: Korkma yavrum korkma. Ben varım yanında.
Tingiz: İmdaaatttt. Baba sen misin?
Hidayet: Evet yavrum benim, korkma.
Tingiz: Baba korkmuyorum da, kaburgalarımı kırıcaksın, o kadar sarılma.
Hidayet: Seni de goturmesinler diye yavrum.
Tingiz: 17 yıllık hayatım boyunca, bi kere sarılmadın bana boyle.
Hidayet: Tamam lan, zırıltı yapma, ben de korkmaya başladım. (Elektrik gelir, sahne aydınlanır. Baba oğul sımsıkı sarılmaktadır.) Ha geldi elektrikler. Hadi gidelim hemen.
Tingiz: Annemle, İdil? Aramıycak mıyız onları?
Hidayet: Bi inelim aşağı hayırlısıyla da, sonra cıkar bakarız.
Tingiz: Sacmalama baba ya, onları almadan bi yere gitmem ben.
Hidayet: Sacmalama oğlum ney aldıysa onları, bizi de almayacağı ne malum?
Tingiz: Baba cok tırsak gordum seni, ben seni boyle bilmezdim.
Hidayet: Hadi uzatma da, uzayalım cabuk.
Tingiz: Gidelim bari. Yazık cok yazık.
Hidayet: (Bir şaplak vurur.) Ukalalığı bırak, canımızı kurtaralım. (Sarıla sarıla, yan yan yururler.)
İdil: (Cıkar. Annesi arkada) Ce-eeeee.
Hidayet: (Korkar.) Allahhhh. İdil? Nebahat? Nooldu size? Nerdeydiniz?
Tingiz: Bişey yapmadılar mı size?
İdil: Kimler?
Hidayet: Onlar işte, iyi saatte olsunlar.
Nebahat: Ay ilahi Hidayet. Omursun vallah. Ne iyi saatleri? Saklandık biz kızınla?
Tingiz: Saklandınız mı?
Hidayet: Lan manyak mısınız siz? Yureğime indirecektiniz. Ne saklanması?
İdil: Korku tuneline girerken, anlaştık annemle sizi bi korkutalım diye. Elektriklerin kesilmesi, ekmeğimize yağ surdu.
Nebahat: Evde ejderha gibisin ama, burada gorduk ejderhalığını.
Hidayet: Ulan ben sizin var ya … (Tingiz’le beraber saldırırlar.)

--- BİTTİ ---
__________________