Turk Halk Muziğinin Doğuşu,
Turk Halk Muziğinin Tarihi,
Turk Halk Muziğinin genel ozellikleri
Turk Halk Muziği
Halk muziği, dunyanın her tarafında o ulkenin aydınları tarafından yaratılan muzik turlerinden farklı olmuştur. Halk muziği ile, aydınlar tarafından yaratılan muzik turleri arasında en onemli fark, halk muziğinin anonim olmasıdır. Halk muziği ulkenin bir urunudur. Milletlerin oz varlığının yuzyıllar boyunca dile gelmesinden doğmuştur.
Gunluk hayatı yansıtan ezgi, ritm ve tonalite bakımından değişik bolgelerde farklılıklar gosteren bu muzik kolu, doğal ve sosyal konuları dile getirir. Bu muzik turu ritm, ezgi ve tonalite bakımından renkli ve zengindir.
Turk Halk Muziği Turk milletinin esasını oluşturan buyuk halk kitlesinin, tarih boyunca ve her medeniyet dairesinde kendi kendine yarattığı, icinde eski muzik geleneklerini devam ettirdiği, anonim bir karakter taşıyan halk sanat turudur. Halil Beddi YONETKENe gore folklorik, anonim bir değer taşıyan, vucuda getiricisi belli olmayan, Turk koylusunun, Turk aşiretinin, Turk aşıklarının muziğidir.
Bu sanat; koy, kucuk kasaba halkının oz muzik kulturunu teşkil eder. Turk Halk Muziği kendi ozel metrik ve model bunyesi icinde, kendine has muzik aletleri, vokal ve enstrumantal muzik turleri ile, orijinal bir icerik taşır.
Donemleri 3e ayrılır;
1- İlk Donem. (İslamiyetten Onceki Donem)
2- İslamiyet Etkisi Altındaki Donem.
3- Bugunku Donem.
1- İlk Donem (İslamiyetten Onceki Donem)
Turk boylarının tarih sahnesinde gorunduğu Orta Asyada ilk medeniyet izleri arasında, kopuz ve onun kullanılması ile, halkın yaşayışının ifade edildiği ezgilerin varlığı bilinmektedir.
Turkler İslamiyeti kabul etmeden once Şamanizmin etkisinde kalarak (bazı Turk boylarında, Gok Tanrı inancı, Maniheizm ve Budizm inancıda vardır.) dini goruşlerini yonlendirmişler, dini ayinlerinde muziği kullanmışlardır. Yuğ torenlerinde (yas gunleri, olulerinin arkasından yaptıkları torenler), toy ve şolenlerinde[8] (yılın belli donemlerinde hayvanları yedikleri torenler), muziği bir etkileme gucu, ruhsal boşalımın bir aracı, eğlencelerinin bir parcası olarak kabul etmişlerdir. Ayrıca, devlet, millet birliğini oluşturan; savaşta orduya duygu veren, yuruyuş ve hareketini duzenleyen de ses ve ritm dir.
Elimizde pek fazla kaynak bulunmamasına rağmen Dede Korkut hikayelerinden, Orhun Anıtlarından Turklerin halk muziğinin gunluk yaşamın icersine girdiğini bilmekteyiz. Ozellikle Dede Korkutun gunumuze kadar ulaşan hikayeleri bu konudaki en değerli hazine gibidir. Dede Korkutun kitabında tasavvuf ve mistiklik aramak, hem guc ve hem de doğru değildir. Bununla beraber, İslamiyetten ve her turlu yabancı dinden arınmış, en eski Turk mitolojisinin bir cok mith ve mythoslarını gormek ve duymak da mumkundur. Dede Korkuta Turkmenler ve Orta Asya Turkleri tarafından Korkut- Ata denmektedir. Kazakların kopuz ve tanbure, dombra gibi sazlarını bulan da Korkut Atadır.
Turklerin karşılıklı konuşmalarını bile kopuz yardımıyla yaptıklarına en guzel ornek, Dede Korkutun Salur Kazanı oğlu Uruzun tutsaklıktan cıkardığı destan. da gecen şu şoylama olacaktır.
Okcesin okcesine kakdı. Kaburgasın karnına kavşurdı. Uyanın cekdi, ağzın ayırdı. Kafiri oldurdi, cokdi uzerine oturdı. Aydur: Mere kafirler kopuzum geturun, sizi ogeyin didi. Vardılar, kopuzı geturdiler. Eline alup burada soylamış gorelum hanum ne şoylamış;
Aydur:
Bin bin erdenerden yağı gordum-ise oyunum didum
Yigirmi bin er yağı gordum-ise yıylamadum
(Diye bu şoylama devam ediyor.)
Bu doneme ait en eski Turk karekteri taşıyan eser, Ural dağlarının doğusunda aranmış ve Cingiz Hanın oğlu Cocinin olumune neden olan aksak kulan veya aksak yaban eşeği adlı eser, en eski kog (yırlamak, Brockelmanna gore melodi. er kogledi: adam kendi kendine yırladı.) kabul edilmiştir. Kazak Turklerinin ağıtlarından kor kızın şarkısı yani sokır kız eni adlı bir yarı ağıt da cok eski karakterde bulunmuştur. Bu ağıtlar, her yeni olen kişi icin, sozleri biraz değiştirilerek soylenirse de, muzik sistemi ve melodileri cok eskilere dayanmaktadır. Eski Turk hakanlarının otağlarında ve ordugahlarında 9 kok denilen bir muziğin, muzik takımlarınca her gun calındığı ortaya cıkartılmıştır.
Halk muziğimizin yapıtlarından olan destan muziği ve destan muziğinin en onemli eseri Manas destanıdır. Manascı denilen halk sanatcılarınca ve kerem ile okunan destan, halk muziğini bozulmadan koruyan, ozu ve sozu ile zamanımıza getiren bir direktir. Koklerini ve konularını, tarihin derinliklerinden alan tarihi epik (historical epic) tipinde bir destandır. Destanın eski karakterlerini yaşatan soyleyişler, ozellikle Kuzey-batı Asyada yaygın gorulur. Muzikal-şiir (musical-poetic art) sanatının en eski ornekleri ise Kırgız-Turk kultur cevresinde bulunmaktadır.
Kısıtlı sayıdaki kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında, muziğin gunluk yaşantının vazgecilmez unsuru olduğu ortaya cıkmaktadır. Ancak, bu donemdeki muziğin yazıya dokulmemiş olması, hem nota ve hem de sozlerin gunumuze kadar ulaşamamasına neden olmuştur.
Turkler kavimler gocuyle, gittikleri yerlere bu muziği taşımışlardır. Gok tanrıya yakarış, kahramanlık, savaş ve doğuşme, doğa bu donemde işlenen en belirgin konulardır. Uzulerek belirtmem gerekir ki, oz kulturumuz olan halk muziği, SSCB donemindeki asimile etme cabaları sonucunda, biraz da olsa zarar gormuş, yapay politik sınırlarla, Turklerin ilk zamanlarından beri oluşan kulturumuz ve bu kulturun oluştuğu cevre bolunmeye calışılmıştır.
2.İslamiyet Etkisi Altındaki Donem
M.S.925lerde batıya yonelen Turk boyları, Karahanlılardan başlayarak İslamiyeti kabul etmeleri ile yaşama şekillerinde ve kultur yapılarında değişimler gostermeye başlamışlardır. Toplum yaşamındaki bu değişikliğin muziğe yansıması da kacınılmaz olmuştur. Muzik yapılarında bir değişim olmamasına karşın, sozlerde dinin etkisini gormek olağandır. Ancak sozlerde, sert ve katı dindarlığın karşısında hoşgoruluğu, Tanrı sevgisini gormek mumkundur
Halk muziğinin başlıca turlerinden sayılan Kitap Olongu (kitap şarkıları)de, daha cok ilahiler ve Kuran okumaları ile ilgili muzik ve dizi şekilleridir.
Ozanlar bu donemde de eski sadeliklerini ve usluplarını surdurmuşlerdir. Ortacağ Avrupasında şiir ve muziğin gezgini olan trouver ve troubaduor geleneğine karşıt bicimde soyluları ve zenginleri bu işe sokmamışlar, ancak halktan buyuk saygı gormuşlerdir. Soyluluk ve zenginlik, şiirde muzikte kalmıştır. Sazlarını ustalıkla calmaları yanında Turkceyi iyi kullanmaları, halk muziğine unutulmaz eserler kazandırdığı gibi, halk edebiyatına da sayısız eser katmalarını sağlamıştır. Yuzyıllarca usanmadan gezip dolaşan halk ozanlarımız, hem bu muziği yaygınlaştırmışlar, hem de unutulmamalarını sağlamışlardır. Bu yolculukları sırasında gezginin bir tek yoldaşı vardır. Saz.
Bu cağdaki aşıklar halk muziği geleneklerini devam ettirmişlerdir. En onemli aşıklar;
Aşık Paşa (1272-1332), hem hece, hem aruz olculerini kullanarak divan ve halk şiirinin başlangıctaki orneklerini yaratmıştır. Divan şiirinde Mevlananın, halk şiirinde ise Yunus Emrenin etkisinde kalmıştır. Turkceye gonulden bağlıdır ve halk dilini savunmuştur.
Doğum Tarihi bilinmeyen, ancak 1404 yılında Halepte oldurulen Nesimi, ezgilerinde kendine ozgu mistik duyuşu, coşkulu bir şiirsellikle işlemiştir.
Bazı şiirlerinden 1398de doğduğu, Edirne ve Filibe gibi Balkan diyarlarında gezdiği anlaşılan 15.yy. ozanı Kaygusuz Abdal, gercek ustu zıtlıklarla, hiciv oğelerine yonelmiştir. Ona gore, Kelebek buğday ekmiş, Sivrisinek buğday bicmeye başlamış, Ergenenin koprusu susuzluktan bunalmıştır.
Olumu 1560-1570 yıllarında olan Pir Sultan Abdal, ezgilerinde ve şiirlerinde, mistik goruşlerini guclu tekniğiyle birleştirerek, duyarlıklı bir lirizm yaratmıştır.
Şiirlerinden 3. Murat doneminde (1574-1595) yaşadığı anlaşılan Koroğlu, yalın bir dille gercekci bir şiir yaratmıştır.
Doğumu 1606, olumu 1679 olarak tahmin edilen Karacaoğlan, halk ozanları geleneğinin en unlu kişiliklerindendir. Şiirlerinin ve ezgilerinin değeriyle sivrilen Karacaoğlan, şiirlerinde genellikle kullandığı 6+5 ve 4+4 olculerinin tekduze uyumuyla yetinmeyerek, olcuyu belli etmeden zorlayan yeni sesler bulmuştur.
Yaklaşık 1785-1865 yıllarında yaşadığı sanılan Dadaloğlu, toplumsal celişkileri toksozlu bir deyişle sergilemiş, ote yandan şiirsel incelik ve buluşlardan uzak kalmamıştır.
Erzurum yakınlarındaki bir koyde doğan ve 1860 yılında olen Emrah, halk şiirinin yenilenen formları icinde değişik bir şiirsel anlatıma yonelmiştir.
Turk anası ninnileri ile uyutmuş kucağındaki bebeğini, bazı analar ise ağıt yakmış kaybolan cocuğunun arkasından. İşte bir turkunun hikayesi;
Bebek Ağıtının Hikayesi (Avşar Ağıtı Orta Anadolu)
Olay yaklaşık 350-400 yıl once, Orta Anadolunun yuksek ve dağlık bolgesinde yaşayan Avşar aşiretlerinden birine aittir.
Gunlerden birgun bir asiret beyinin oğlu ile başka bir aşiret beyinin kızı evlenir. Yedi sene cocukları olmaz. Aşiret beyinin oğlu bu evliliğin, bu beraberliğin mutluluk getirmediğini, buna gelinin neden olduğunu her fırsatta gelinin başına kakar. Kader bu ya, yedinci senenin sonunda gelin bir oğlan cocuğu Dunyaya getirir. Aşiret cok sevinclidir. Cocuk uc aylıkken aşiretin başka bir yere goc etmesine karar verilir. Gelin cocuğunu bir kilime sarıp, beşiğine yatırır ve bir mayanın ustune yerleştirir. Aşiret bir gece yarısı Elmalıdan yola cıkar. Elmalı dağının sık ve karanlık ormanları icinde yollarına devam ederlerken kotu bir tesaduf, cam dallarından biri zavallı yavrunun beşiğine takılır ve onu mayadan ayırır. Yavru, gecenin sessizliği icinde beşiğiyle cam dalına asılı kalır. Hic bir şeyden haberi olmayan kafile, ertesi sabah obaya gelip konaklar. Meme vermek icin yavrusunun yanına giden zavallı ana, yavrusunu bulamayınca cılgına doner. Doğunmeğe, yolunmağa başlar. Aşiret buyuk bir uzuntu icine gomulur. Dayısı, amcasıyla birlikte geldikleri yoldan geriye donerek yavruyu aramaya koyulurlar. Fakat ne care ki bulamazlar.
1-Elmalıdan cıktım yayan, 4- Ala kilime sardığım,
.Dayan ey dizlerim dayan, Yuksek mayaya koyduğum,
Emmim atlı dayım yayan, Yedi yılda bir bulduğum,
Nenni, nenni, bebek oy. Nenni, nenni, bebek oy.
Bebek beni del eyledi, Tabancamın ipek bağı,
Bir kotuye kul eyledi, Baban bir aşiret beyi,
Yaktı yıktı kul eyledi, Kanlım oldun Cicek dağı,
Nenni, nenni, bebek oy. Nenni, nenni, bebek oy.
Havada kuzgunlar dolaşır, Gelin başı bağlamadım,
Kargalar oleş boluşur, Top zulufun yağlamadım,
Kara haberler erişir , Obamdan utandım ağlamadım,
Nenni, nenni, bebek oy. Nenni, nenni, bebek oy
Turku, bu korkunc ve yurekler parcalayan yaşamın, ana gonlunde şekillenip, dilinden dokulen feryadıdır.
Gelişen ve bir olcude değişimler yaşayan halk muziğimizin bu cağı, turkulerin ceşitlilik kazandığı donem ozelliğini de taşımaktadır. Maniler, koşmalar, hoyratlar, ağıtlar, oyun havaları, kına havaları, esnaf turkuleri, zanaat havaları, sevda turkuleri, sosyal ve gunluk yaşayışla ilgili turkuler, yiğitlemeler, kocaklamalar bu donem icinde oluşmuşlardır.
3- Bu Gunku Donem
Kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa iletilerek ve tarih suzgecinden gecerek gunumuze kadar ulaşan halk muziği, canlılığını devam ettirmektedir. Bu muziğin kokleşerek gelişmesinde ve yayılmasında, halk ozanlığı geleneğinin buyuk bir katkısı vardır. 20.yuzyılın ilk yarısında da bu gelenek surmuştur. Ancak sosyal yapının değişmesi, koyden kentlere gocler, iletişim araclarının hızlı gelişimi, geleneksel toplum biciminden yeni toplum bicimlerine geciş vb. etkiler, bu geleneği etkilemiştir.
Bu donemdeki en olumlu gelişme ise, Turk Halk Muziğinin bilimsel olarak incelenmeye başlanması denebilir. Tarihsel surec icersinde hep var olan halk muziği, halkbilimci ve etnomuzikologlarca daha yeni incelenmeye başlamıştır.
Turk toplumunun yaşamına damgasını vurmuş ve toplumsal yaşama yon vermiş gunluk, sosyal, ekonomik, kulturel ve tarihsel olaylar başta olmak uzere, ceşitli gelenek, gorenek, inanclar ve benzeri olguları konu edinmesi acısından, Turk Halk Muziği kulturumuzun onemli yapı taşlarındandır. Bu ozellikleri ile halk muziğimiz, ilişkili bulunduğu tarih, coğrafya, sosyoloji, psikoloji, edebiyat, folklor, hukuk, felsefe, kulturel antrapoloji, başta olmak uzere, ceşitli bilim dalları acısından incelenmesi ve analizi gerekli bir alan olarak karşımıza cıkmaktadır.
Halk muziği uzerinde, yukarıda belirtilen ozellikler goz onune alınarak yapılacak bilimsel ve kollektif calışmalar, Turk toplumunun duygu, duşunce, zevk, estetik ve felsefesi ile genel karakteri hakkında son derece sağlıklı ip ucları verecektir.
Bu nedenlerle geleneksel değerlerden kan alan, cağdaş bir kultur yaratma sureci icinde, halk kulturunun diğer unsurları gibi halk muziğinin de derlenmesi ve araştırılması kacınılmazdır.
İlk derleme calışmaları 1925 yılında, İstanbul Belediye Konservatuarı tarafından, her ilin Milli Eğitim Mudurlukleri aracılığıyla başlatılmıştır. Bu derlemeler yontem acısından sakıncalı bulunduğundan, 1926 da Darulelhan derlemeleri başlamıştır. Turk Ocakları ve Halk Evleri de, derleme calışmalarında onemli katkılar sağlamıştır. Gunumuzde de devam eden derleme calışmalarına TRT kurumu da katılmış ve buyuk bir arşiv kurulmuştur. Bu derleme calışmalarının en buyuk katkısı, unutulmaya yuz tutmuş eserlerin notaya dokulmesi ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır.
Kitle iletişim araclarının gelişimi, bir yonden olumlu etkiler de sunmuştur. Radyonun kurulması ile turkulerin yayılması hızlanmış, yoresel sanatcıların kendi dil ve calgıları, diğer yorelerce de tanınmaya başlamıştır. Televizyonun yaygınlaşması ve Turk Halk Muziği programlarının yayınlanması işitsel zenginlik yanında, gorsel oğelerin de tanınmasını sağlamıştır. Orneğin, bir yorede yapılan kına gecesinde, hem o yorenin kına gecesi turkuleri, hem bu turkunun oynanması ve hem de folklorik değerleri aynı anda tanıtılabilir, oğrenilebilir olmuştur.
Bu donemin başka bir ozelliği de, tek kişilik calış ve soyleyiş olan ozan geleneği yanında, toplulukların kurulup, kurumsal yapıya da donuşturulmesidir. 1940 yılında Muzaffer Sarısozen tarafından kurulan halk muziği topluluğu (Yurttan Sesler), ilk olma ozelliğini taşımaktadır. İstanbul Belediye Konservatuarı, 1950 yılından bu yana calışmalarını surdurmuştur. Akademik olarak ise, 3 Mart 1976 da İTU Turk Muziği Devlet konservatuarı eğitime başlamıştır. Gunumuzde ise bir cok universitenin Turk Halk Muziği bolumu bulunmaktadır. Buyuk illerin bir coğunda, Kultur Bakanlığının halk muziği toplulukları kurulmuştur. Son 3-4 yıl icersinde Turk Halk Muziğine artan ilginin nedenlerinin başında, bu kurumsallaşmanın onemli katkısı, yadsınamaz bir gercekliktir.
Tek seslilik geleneğinin yanında, Turk Halk Muziğinin cok seslendirilmeye başlaması da, bu donemin başka ozellikleri arasında yerini almıştır. Bu duşunceyi Ziya Gokalp (1876-1924), Halk Muziğimiz bize bircok melodiler vermiştir. Bunları toplar ve batı muziği kurallarına gore armonize edersek, hem milli, hem de Avrupalı bir muziğe sahip oluruz., Ataturk ise, (30.11.1929 gunu Alman tarih yazarı Emil Ludwigle konuşmasında)Bizim gercek muziğimiz Anadolu halkından işitilebilir, (1.11.1934 TBMMnin acılışında) Ulusal, ince duyguları, duşunceleri anlatan; yuksek deyişler, soyleyişleri toplamak, onları bir gun once, genel son muzik kurallarına gore işlemek gerekir. Ancak, bu guzeyde Turk ulusal muziği yukselebilir, evrensel muzikte yerini alabilir diyerek, duşunsel temellerini atmışlardır. Bu bağlamda bugunku Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının temeli olan İstanbulda ki MuzikÂyı HumÂyun, 1924 yılında Ankaraya taşınıp, Riyaseti cumhur Mûsikî Heyetine donuşturuldu.
Batı armoni kuralları ile halk muziği ezgileri işlendi. Ancak Kemal İlerici, Turk Muziğinin kendi armoni sistemine sahip olduğunu ve bu armoni sistemi ile cok seslendirilebileceğini kanıtladı.(Ancak, sanat muziği ile halk muziği bu sistemde ic ice ele alınmıştır.) Keremi ana dizi kabul etti.
Turk Halk Muziği, son zamanlarda pop muzik tarzı ile de işlenmeye başlamıştır. Bu denemelerin hepsi saygı ile karşılanmalı ve gelişmenin ancak boyle olabileceği unutulmamalıdır.
Donemin ozan geleneğinin en buyuk ismi Aşık Veyseldir. (1894-1973) Dilindeki sadelik ezgilerine yansımıştır. Turk insanındaki efendiliği, mertliği, ruh inceliğini satırlara dokmuştur. İnsan, yurt, doğa sevgisini şiirlerinde on plana cıkartmış, toprak sevgisini temel bir oğe olarak kabul etmiştir. Karanlık dunyasının ak duşuncelerini, candan dostu olan sazı ile suslemiştir.
1965 yılında TBMM, Anadilimize ve Milli Birliğimize yaptığı hizmetlerden dolayı ozel bir kanunla vatani hizmet tertibinden aylık bağlamıştır.
Ben giderim, adım kalır, Ne gelsemdi ne giderdim,
Dostlar beni hatırlasın, Gunden gune arttı derdim,
Duğun olur bayram gelir, Garip kalır yerim yurdum,
Dostlar beni hatırlasın. Dostlar beni hatırlasın
Can kafeste durmaz ucar, Acar, solar turlu cicek,
Dunya bir han, konan gocer, Kimler gulmuş, kim gulecek,
Ay dolanır, yıllar gecer, Murat yalan, olum gercek,
Dostlar beni hatırlasın. Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak, Gun ikindi, akşam olur,
Tutmez baca, yanmaz ocak, Gorki başa neler gelir,
Selam olsun kucak kucak, Veysel gider adı kalır,
Dostlar beni hatırlasın. Dostlar beni hatırlasın.
Sonuc olarak, dunyadaki hicbir kulturde, kendini bu kadar muziğinde yansıtan toplum yok gibidir. Turk milleti, ozunde var olan tum nitelikleri, tarihsel surec icinde geliştirip, bozmadan ve koruyarak gunumuze aktarabilmiştir. Bundaki en buyuk pay halk muziğimizindir, demek yanlış olmayacaktır.
Alıntı
Turk Halk Muziğinin Tarihsel Gelişimi
Gündemdeki Konular - Haberler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Turk Halk Muziğinin Tarihsel Gelişimi
-
13-09-2019, 01:53:16