[IMG]http://img122.**************/img122/6751/johnwaynephotoip2.jpg[/IMG]
Asıl adı Marion Michael Morrison olan John Wayne, 26 mayıs 1907'de Winterset, Iowa'da doğdu. Guney California Universitesi'nden sonra 1930'da ilk kez kamera karşısına gecti.
'The Big Trail'da ('Buyuk İz') Tyrone Power ve Marquriette Churchill ile birlikte oynayan Wayne, kılavuz rolundeydi. Batı'ya goc eden ilk mujdecilerin onderliğini ustlendiği bu filmde western'in tum oğeleri yer almaktaydı.
Kızılderili saldırıları, saldırıları karşılayan beyazlar, Buyuk Kanyon goruntuleri, bizonlar, olumler, doğumlar ve tabii aşk. Bu filmin goruntulerinde Amerika'nın cağdaş tarihi destansı bir atmosfer icinde verilmekteydi.
Bu filmden sonra dokuz yılda 30'a yakın filmde rol aldı. Bugun, hemen hicbiri film grafisinde onemli bir yer tutmayan B sınıfı filmlerdi bunlar. Şohreti ise 1931 yapımı 'Stagecoach' ('Posta Arabası') ile yakaladı.
Aradan gecen 75 yıla karşın, hala tum zamanlar listesinde en iyi on iki western filmden biri olan 'Stagecoach', western'in babası olarak anılan ve Wayne'li bircok filme imza atmış John Ford'un yapıtıydı.
Wayne, bu filmden sonra sinemanın efsanevi kovboyu oldu. Kovboy, western'de gercek bir kahramandı. Texas'ta doğmuş, geniş ovalarda surulerini otlatan bir cobandı.
Tum koşullara dayanıklı, gozu pek, zaman zaman kanunu temsil eden, tek tutkusu at olan, bazen sevimli, coğu kez sert, kadınsız kalabilen ama sevdiği kadın icin canını bile verebilen, basit, bicimci bir mitos kavramıdır.
1942-45 yılları arasında 'Lady for a Night', 'Long Voyage Home', 'Wake of the Red Witch', 'Reap the Wild Wind', 'The Spoilers', 'In Old California', 'A Lady Takes a Chance', 'Dakota2 gibi filmlerle ununu pekiştirdi.
Bu donemde ABD, İkinci Dunya Savaşı'na katılmış, atom bombası atılmış ve dunya bir kez daha savaşı yaşamamak icin birleşmişti. Savaşın bitiminde Hollywood, bıkmadan usanmadan bircok savaş filmi setine sahne oldu.
Bu filmlerde de pek cok başrol oynadı. 'They were Expendable', 'Tycoon', 'Operation Pacific', 'Flying Leathernecks' bu filmlerdendi. 1949 yapımı 'Sands of Iwo Jima' filmindeki rolu ile ilk kez Oscar'a aday oldu.
Savaş filmlerinin yanısıra western turunde de başarılı calışmalar veriyordu. 1948-52 arasında, western klasikleri arasına giren onemli yapıtlarda başrol oynadı. Bunlardan biri de Howard Hawks'ın yonettiği 'Red River'dı.
Bin 200 kilometrelik bir yolculuğun anlatıldığı filmde buyuk toprak sahibi Wayne'in surusu ile yaptığı yolculuk, aslında ic dunyasındaki kişisel hesaplaşmasının yolculuğuydu. Bu ozelliği nedeniyle film, klasik kovboy efsanesi kişiliğinden farklı bir boyutta olup, kovboyun gercek yuzu ile ic catışmalarını anlatır.
1948'de John Ford ile birlikte uc onemli western'de calıştı. 'Fort Apache' ('Kan Kalesi'), 'Three Godfathers' ('Col Yavrusu') ve 'She Wore a Yellow Ribbon' ('Sarı Eşarplı Kız').
1950'de ilk kez bir arada olduğu Maureen O'Hara ile 'Rio Grande Command' ('Aslanlar Diyarı') adlı filmde bir araya geldi. Bu film, uclunun ileriki yıllarda bir arada yapacakları filmlerin ilkiydi. Yonetmen yine John Ford'du.
'Rio Grande'de beyaz/kızılderili savaşı ilk kez komedi unsurlarının da katılması ile sevimli bir bicimde dile getirilmiş, aile kavramı, baba oğul catışmasına annenin sıcak yaklaşımı, filme gozyaşının yanısıra gulumseme de eklemiştir.
1952'de ucluyu 'The Quite Man' ('Kadın Satılmaz') adlı filmde gorduk. Western filmlerinde kadın karakteri aynı cizgidedir; vefakar, cocuklarına duşkun, yemek pişiren, odun kıran, gerektiğinde tufeğine sarılarak evini koruyan gozu yaşlı eş...
Bu rollerin kahramanlarından farklı olarak Maureen O'Hara adeta bir baş belası konumundadır. Wayne ile surekli kavga eder, soz duellosuna girişir. Bu da filmin aksiyonunda komedi unsuruna yer verir.
Her ne kadar kovboy yalnız olsa da, onun da bacası tuten, citlerin ardında davarları boğuren, bahcesinde kereviz yetişen bir ev ve kadın ozlemi vardır.
1950'li yıllarda yine western turunde bircok filmin yanısıra seruven ve tarihi filmleri de denedi. Cengiz Han'ın yaşamından hareketle cevrilen 'The Conqueror' ('Hakanlar Carpışıyor') tek tarihsel denemesi oldu.
'Bloody Alley' ('Kanlı Gecit'), 'Jet Pilot' ('Jet Pilotu'), 'The Legend of the Lost' ('Coller Melikesi'), 'The Sea Chase' ('Casus Avı'), 'The Barbarian and the Geisha' ('Japon Gulu') bu donem filmleriydi.
1960'larda kendini western'e adadı: 'Rio Bravo' ('Rio Bravo Kahramanları'), 'The Horse Soldiers' ('Kahraman Suvariler'), 'The Alamo' ('Alamo Fedaileri'), 'North to Alaska' ('Alaska Fedaileri'), 'Rio Conchos' ve 'The Man Who Shot Liberty Valance' (Kahramanın Sonu).
Her oyuncu gibi Wayne'in de gonlunde bir Afrika seruveni, bir Honolulu macerası yatmaktaydı. Bazen de sirk hayatına merak saldı: 'Hatari' ('Vahşi Avcı'), 'Donovan's Reef' ('Cılgınlar Batakhanesi'), 'Circus World'.
Savaş filmlerinin aranan isimlerinden olan Wayne, filmlerinde genellikle İtalyan dilberlerle bir aradaydı. Sophia Loren, Elsa Martinelli, Claudia Cardinale sinemanın bu tacsız kralına eşlik eden Akdeniz guzelleriydi.
Artık yaşlanmaktaydı, yorgundu. Savunduğu ideoloji nedeni ile başarı grafiği de etkilenmekteydi. Ama 1969'da 'True Grit' filmiyle bir cıkış yaptı.
Genc ve adı hemen hic duyulmamış bir oyuncu kadrosunun eşlik ettiği bu filmde Wayne, tek gozlu kiralık bir silahşor, kendi yasalarını kendisi uygulayan bir kanunsuz rolundeydi.
'True Grit'teki bu rolu kendisine Oscar kazandırdı. Filmi cevirdiği donemlerde kanserle savaşmaktaydı. Son yıllarında bile, bu yorgun haline karşın onu yine film setlerinde gorduk.
John Wayne, 1979 yılında hayata veda etti. 'Duke'un olumunden sonra, Kevin Costner veya Clint Eastwood'un yaptıkları dışında kaliteli western izleyemedik.
[IMG]http://img321.**************/img321/922/johnwayne1op9.jpg[/IMG]
__________________
John Wayne ''Duke''
Sinema0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Dizi - Film - Sanat Forumu
- Sinema
- John Wayne ''Duke''
-
13-09-2019, 01:28:01