Cocuk
Tiyatrolar
Skecler
Cocuk uyunları
Cocuk tiyatroları
Cocuk skecleri
Ciğdem Cicekleri oyunu
Ciğdem Cicekleri
Ciğdem Cicekleri skeci
Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu



CİĞDEM CİCEKLERİ

ŞAHISLAR
(Rol Sırasına Gore)
ANLATICI
MUHTAR HAMZA
KEL RUŞTU
BEKİR CAVUŞ
MUSTAFA
SELCUK
HASAN
MAHMUT
OMER
SONER
TANER
İDRİS
GULUZAR
NURİYE
ALİ
MESUT
GAZİ DEDE
HAYRİYE
ELİF
AYŞE
İHTİYARLAR.
ADAMLAR

1. PERDE
ANLATICI- Guzel Anadolumuzun şirin bir yerinde, birbirine komşu iki koy varmış. Bu koylerden birine, “AKPINAR, diğerine “YEŞİLBAYIR derlermiş. Bu iki koyun sınırını, “Gokcedere dedikleri bir derecik ayırırmış. Yaz ve kış suyun eksik olmadığı Gokcedere, her iki koyun tarlalarını sularmış. Kuşların, kuzuların suyundan ictiği bu derecik, rastladığı her ciceğe, Akpınar ve Yeşilbayır koyunun dostluğunu fısıldarmış. Gunlerden bir gun, Akpınar koyunun muhtarı, yanına iki arkadaşını alarak tarlaları gezmeye cıkmış.

TABLO 1
(Perde yavaş yavaş acıldığında, dağların eteğine kurulmuş, uzaktan şirin bir koy gorulur. Koyun uc yanı yeşil bahcelerle cevrilmiştir. Kavak ağaclarının gizlemeye calıştığı toprak damlı koy evleri uzaktan farkedilemez. Catısı kiremitlerle kaplı koy ilkokulu ve ağacların arasından yukselen beyaz minare koye bir başka guzellik katmaktadır. Bahcelerin altında kalan buyuk arazi, yeşil ekin tarlaları ile kaplıdır. Tarlaların ortasında baştan aşağı kıvrım kıvrım inen dere yatağı vardır.)
SAHNE 1
MUHTAR HAMZA – BEKİR CAVUŞ – KEL RUŞTU
MUHTAR HAMZA – (Sağdan girer. Yorgun haldedir.) Yahu Bekir Cavuş, kac saattir dolaşır dururuz. Şurada biraz dinlensek derim.
BEKİR CAVUŞ – (Kel Ruştu ile birlikte girerler.) Olur muhtar. Oturup dinlenelim. Ben de cok yoruldum. Ne de olsa ihtiyarlıyoruz artık. (Birlikte yere oturup bağdaş kurarlar. Kel Ruştu cebinden cıkardığı sigara paketini muhtara uzatır.)
KEL RUŞTU – Buyur ağam, sigara yak.
BEKİR CAVUŞ – (Ruştuye donerek.) Sen eskiden bu kadar icmezdin Ruştu. Bu ne haldir. Sigaranın ardı arkası kesilmiyor. (Muhtara donerek) Bırak muhtar, icme terli terli.
MUHTAR HAMZA – Canım da istedi ama, neyse biraz dinlenelim. Sonra yakarım.
BEKİR CAVUŞ – Bırak şu zıkkımı icmeyi muhtar. Gelirken yokuşta tıkanıverdim. Sağlığa cok zararlıymış.
MUHTAR HAMZA – Kac defa bırakmaya karar verdim ama yine başladım. İnsan alışmaya gorsun. Alıştı mı bırakmak zor oluyor.
KEL RUŞTU – (Gulerek) Boş ver ağam. Atın olumu arpadan olsun. Sigara benim en iyi dostumdur.
BEKİR CAVUŞ – (Tebessumle) Sen oyle zannet. Sen sigaraya dostum diyorsun ama, bakalım o da sana aynı şeyi soyluyor mu? Şunu hic unutma; dostu olmayanlar sigarayı dost edinir.
(Ruştu, sigara dumanı ile sık sık oksururken, muhtar elini alnına koyup uzakları seyreder.)
MUHTAR HAMZA – (İşaret ederek) Bekir Cavuş, karşıdaki Yeşilbayır koyunun tarlalarına baksana. Ekinleri ne kadar da guzel yeşermiş.
BEKİR CAVUŞ – (Uzaklara bakarak) Evet muhtar. Onların ekinleri her sene bizimkinden iyi olur.
MUHTAR HAMZA – Toprak aynı toprak, su aynı su, bu farklılıklar nedendir dersin Bekir Cavuş?
KEL RUŞTU – (Bilgiclik taslayarak) Oyle deme Bekir Emmi. Toprak aynı toprak ama, su aynı su değil.
MUHTAR HAMZA – Ne demek istiyorsun Ruştu?
KEL RUŞTU – Ağam, demek istediğim şu: Yeşilbayırlılar Gokcederenin suyunu bizden fazla kullanıyorlar.
BEKİR CAVUŞ – Nasıl yani? Anlamadım.
KEL RUŞTU – Bakın anlatayım: Gokcederenin suyunu uc gun biz, uc gun de onlar kullanmıyor mu?
MUHTAR HAMZA – Evet oyle.
KEL RUŞTU – Oyle ama, oyle olmuyor işte. Biz uc gun tarlalarımızı sularken, onlar altı gun suluyorlar.
BEKİR CAVUŞ – (Gulerek) Nasıl olur Ruştu, yoksa bir hafta dokuz gune mi cıktı?
KEL RUŞTU – Gulme Bekir Emmi. Haftanın yedi gun olduğunu ben de biliyorum. Yeşilbayırlılar, tarlalarını suladıkları gunun geceleri de Gokcederenin suyunu kullanıyorlar.
MUHTAR HAMZA – Nasıl, geceleri de mi calışıyorlar?
KEL RUŞTU – Hayır geceleri calışmıyorlar. Tarlalarının yukarısına bir havuz yapmışlar. Geceleri, Gokcederenin suyunu havuza akıtıyorlar. Sabahları havuzun ağzını acıp tarlalara bırakıyorlar.
BEKİR CAVUŞ – Vallahi iyi duşunmuşler. Su boş yere akacağına varsın tarlalarını sulasınlar.
KEL RUŞTU – İyi ama Bekir Emmi, bizim hakkımızı kullanıyorlar.
BEKİR CAVUŞ – Neden bizim hakkımızı kullansınlar? Gokcederenin suyunu gunduz kim kullanırsa gece de kullanabilir.
MUHTAR HAMZA – Ne dersin Bekir Cavuş, bir havuz da biz mi yapsak?
BEKİR CAVUŞ – Neden olmasın muhtar. Su boş yere akacağına tarlalarımızı sularız.
MUHTAR HAMZA – Bu fikir kafama yattı. Şu Yeşilbayırlılar akıllı insanlar doğrusu.
KEL RUŞTU – Hamza Ağa, diyorum ki, neden tarlalarımızı haftada dort gun değil de uc gun suluyoruz?
MUHTAR HAMZA – Yıllardır hep boyle surup gelmiş bu. Dedelerimiz oyle anlaşmışlar. Gokcedere uc gun onlara, uc gun de bizim tarlalarımıza akmış. Bunu nasıl değiştireceğiz.
KEL RUŞTU – Değiştirsek ne olur?
BEKİR CAVUŞ – Olur mu oyle şey? Yeşilbayırlılar ne der o zaman? Razı olurlar mı hic?
KEL RUŞTU – İstersek yaparız.
MUHTAR HAMZA – Nasıl yani, zor mu kullanalım?
KEL RUŞTU – Hayır zor kullanmaya gerek yok. Hele biz bir deneyelim. Goreceksiniz ses bile cıkaramayacaklar.
BEKİR CAVUŞ – Hic zannetmem. Yeşilbayırlılar birbirine tutkun insanlardır. Koylerinin halkına tecavuz edilmesine sessiz kalacaklarını sanmıyorum. Bana sorarsanız, boyle bir şeye kalkışmak akılsızlık olur. Muhtar, uyma bu delinin aklına. Durup dururken Yeşilbayırlıları kendimize duşman etmeyelim.
KEL RUŞTU – (Ayağa kalkar) Goreceksiniz, bize karşı koymak şoyle dursun, ses bile cıkaramayacaklar. Bu işi bana bırakın tereyağından kıl ceker gibi halledeceğim. (Sahnenin onune doğru yuruyerek) Eğer bu işi halledemezsem, (Bıyıklarını tutarak) gozunuzun onunde bu bıyıklarımı keseceğim.
(Kararma) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

TABLO – 2

SAHNE – 2

Selcuk – Mustafa – Hasan – Mahmut – Omer – Soner
(Gokcederenin kıyısı etrafında ekin tarlaları vardır. Uzakta, yer yer uzerinde karlar olan dağlar gorulmektedir. Derenin kıyısındaki cimenler uzerinde, cocuklar dokuz taş oyunu oynamaktadırlar. Cocuklar sahnenin sağ ve solundaki iki gruba ayrılmışlardır. Sahnenin ortasında ust uste konulmuş oyunda kullanılan taşlar vardır.)
SELCUK – (Elindeki cubukla taşların yedi adım kadar otesinde cizgi cizmeye calışırken) Nasıl, bu kadar uzaklık yeter mi?
HASAN – Yeter.
MUSTAFA – Fazla bile.
SONER – (Oyun taşları ile cizgi arasını adımları ile olctukten sonra) Bu kadar uzaklık yeter.
OMER – Hangi grup ebe olacak.
MAHMUT – Bir dakika. (Eğilip yerden bir cakıltaşı alır. Hasana donerek) Taşın hangi elimde olduğunu bilemezsen ebe siz olacaksınız.
HASAN – Tamam oldu.
MAHMUT – (Ellerini arkasına goturerek taşı gizlemeye calışır. Hasana yumruk yapılmış ellerini uzatarak) Hangi elimde?
HASAN – (Mahmutun ellerini işaret ederek) Ya şunda, ya şunda. Kece kulah başında. Ben bilmem, Allah bilir. Naneli şeker, şunda kokar. (Mahmutun sol eline vurarak) Bunda!
MAHMUT – (İki elini de acarak sağ avucundaki cakıl taşını gostererek) Bilemediiiiin! Haydi bakalım ebe sizsiniz.
(Hasan ust uste dizilmiş olan taşların arkasına gecer. Mahmut, Omer ve Soner cizginin uzerine dizilirler. Mustafa ve Selcuk o onların arkasına gecerler. Mahmut elindeki topu atmanın hazırlığı icerisindedir..)
SONER – (Mahmuta donerek) Haydi atsana.
MAHMUT – (Heyecanla topu yuvarlar.) Aaaaa! Değmedi.
(Hasan yuvarlanan topu alarak Sonere atar.)
SONER – (Hasanın attığı topu yakalayarak atışa hazırlanır. Buyuk bir dikkatle topu taşlara atar. Cocukların heyecan dolu bakışları arasında top taşlara carparak yıkar. Taşların yıkılmasıyla Mahmut, Omer ve Soner sağa sola kacmaya başlarlar. Hasan, kacanları vurmak icin topu arkalarından fırlatır. Mustafa ve Selcuk topu yakalamak icin sahneden cıkarlar. Omer ve Selcuk topun kacmasından yararlanarak yıkılan taşları ust uste koymaya calışırlar.) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 3

Onceki Cocuklar – Taner ve İdris
(Cocuklar topun gelmesini beklerken sahne arkasında sesler duyulur. Sahneye soldan Hasanla birlikte Taner ve İdris girerler. Hasan elinde topu tutmaktadır. Cocuklarda gelenleri tanımamanın merak ve soğukluğu vardır. “Bu cocuklar kim? dercesine Hasana bakarlar. Hasan, arkadaşlarının sormasına fırsat vermeden.)
HASAN – (arkadaşlarına) Bu arkadaşlar Akpınar koyundenmiş. Tarladan geliyorlarmış.
TANER – (Rahat bir ifadeyle) Benim adım Taner. Arkadaşımınki İdris. Tarladan geliyorduk da, oyun oynadığınızı gorup buraya geldik.
HASAN – (Gelenlere arkadaşlarını tanıtarak) Bu Mustafa. Bu Selcuk. Bunlar, Mahmut ve Omer. Bu da koyumuzun en hızlı koşucusu Soner. Hepimiz de ilkoğretim beşinci sınıfa gidiyoruz.
İDRİS – Ne oyunu oynuyordunuz?
SONER – Dokuz taş.
MUSTAFA – Siz de katılmak ister misiniz?
TANER – İsterdik ama, biz yurumekten yorulduk. Siz oynayın.
HASAN – Siz de oynarsanız dorder kişi oluruz.
TANER – Biz İdrisle yorucu olmayan bir oyun duşunuyoruz.
HASAN – (Merakla) Nasıl bir oyun bu?
TANER – Cok heyecanlı. Hem yorulmak da yok.
MUSTAFA – Cok mu heyecanlı?
İDRİS – Belki de bilirsiniz.
OMER – Neymiş bu oyunun adı?
TANER – Pişti.
OMER – Pişti mi?
TANER – Evet pişti. Siz bilmiyor musunuz?
SELCUK – Ben ilk defa duyuyorum.
MUSTAFA – Ben de.
OMER – Ben de hic duymadım. Nasıl bir oyunmuş bu?
TANER – KÂğıt oyunu.
HASAN – Kağıtla mı oynanıyor?
TANER – Oynamak ister misiniz?
HASAN – Ama nasıl oynandığını bilmiyoruz ki.
İDRİS – Cok kolay.
OMER – Nasıl yani?
TANER – (Cebinden kumar kÂğıtlarını cıkarır. Yere cimenlerin uzerine oturur. Cocukların da bir kısmı Tanerin sağına bir kısmı da soluna oturur. Yuzleri seyircilere donuk bir vaziyette, Taner pişti oyununun nasıl oynandığını cocuklara anlatmaya başlar. Cocuklar merak icerisinde Tanerin anlattıklarını dinlemektedirler.) Once kağıtları tanımak gerekir. (Gostererek) Bu sinek, bu maca, bu karo, bu da kupa. Oyun iki veya dort kişi ile oynanır. İsterseniz nasıl oynandığını bir İdrisle oynarken gosterelim. Bu arada siz de oğrenmiş olursunuz.
(Taner ve İdris, kağıt oynamaya başlarlar. Diğer cocuklar meraklı bakışlarla onları seyretmektedirler. Taner oyun oynarken arkadaşlarına bir şeyler anlatır. Konuşmaları anlaşılmaz. Yavaş yavaş sahne ışıkları kararır.)
(Kararma) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 4
Hasan – Omer – Selcuk – Soner
(Onceki sahnedeki yerde, cocuklar cimenlere oturmuş, pişti oyunu oynamaktadırlar. kSahne yavaş yavaş aydınlanır.)
SONER – (Kendini oyuna kaptırmanın heyecanı ile) Haydi Selcuk, ne bekliyorsun, kessene şu kağıtları.
SELCUK – Sıra bende mi?
SONER – Sende tabii.
SELCUK – Tamam kesiyorum. (Kağıt destesini ikiye ayırır.)
SONER – (Oyunculara kağıtlarını dağıtmaya başlar. Her birine dorder kağıt verdikten sonra) Haydi oynayın.
(Oyuna başlanır. Birkac pişti yapıldıktan sonra Soner yanındaki Hasanın kağıtlarına bakmaya calışır. Sonerin kağıtlarına baktığını goren Hasan, Sonere cıkışarak)
HASAN – Onune baksana!
SONER – Kağıdına bakmıyorum.
HASAN – (Sinirli) Bakıyordun işte.
SONER – (Cıkışarak) Bakmıyordum.
HASAN – (Kızgın) Bir de yalan soyluyorsun.
SONER – (Hiddetli) Ben yalancı değilim.
HASAN – Yalancısın işte. Baktığın halde bakmadım diyorsun.
SONER – (Bağırarak) Bana yalancı diyenin ağzını yırtarım.
OMER – (Yatıştırmaya calışarak) Arkadaşlar yapmayın.
HASAN – Haydi yırt da gorelim.
SONER – (Hasanın uzerine atılarak) Yırtar mıyım, yırtmaz mıyım gorursun şimdi. (Yumruklaşmaya başlarlar.)
(Soner ve Hasan kavgaya tutuşurlar. Arkadaşları araya girer. Soner, Hasanın yuzunu yumruk vurur. Hasan yumruğu yer yemez cığlık atar. Elini ağzını goturur. Ağzı kanamaktadır.)
HASAN – (Ağlamaklı bir sesle) Anneee!..
SELCUK – (Heyecanla) Ağzı kanıyor!
OMER – (Sonere cıkışarak) Yaptığını beğendin mi?
SONER – O da bana vurdu.
SELCUK – (Mendil ile Hasanın ağzını silerken) Gel eve gidelim. (Hasanın kolundan tutup sahnenin sağına doğru surukler.)
TABLO – 3 Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 5

( Yeşilbayır koyunde Sonergilin evlerinin onu. Sağdan sahneye Guluzar ile oğlu Hasan girerler. Guluzar oğlunun kolundan tutmaktadır. Hasanın yuzu sarılıdır.)
GULUZAR – (Sinirli) Gosteririm şimdi ben. (Kapının onunde durur. İceriye seslenerek) Nuriyeeee! Nuriye! Kimseler yok mu icerde? (Bağırarak tekrar seslenir.) Size dedim hangi deliğe girdiniz?
NURİYE – (Merakla kapıyı acar.) Ne var, ne oluyor Guluzar?
GULUZAR – (Sinirli) Daha ne olacak. Baksana cocuğun yuzune ne yapmış?
NURİYE – Kim yapmış?
GULUZAR – Kim olacak senin boyu devrilesice.
NURİYE – (Kızarak) Guluzar bu nasıl soz?
GULUZAR – Nasıl olacak. Bayağı soz işte. Baksana yuzune.
NURİYE – Benim oğlum boyle bir şey yapmaz.
HASAN – O vurdu.
NURİYE – Sen de ne yaptın kim bilir?
GULUZAR – Oyun oynarken, hic yere uzerine yurumuş.
NURİYE – Durduk yere kimse kimseyi dovmez.
GULUZAR – (Kapıya yuruyerek) Dover mi dovmez mi ben ona gosteririm.
NURİYE – (Guluzarın kolundan tutarak) Dur hele benim yanımda cocuğumu mu doveceksin.
GULUZAR – (Bağırarak) Cek elini ustumden.
NURİYE – Evime giremezsin.
GULUZAR – Girer miyim giremez miyim gosteririm şimdi. (Nuriyenin kolundan tutup sertce cekince Nuriye yere yıkılır. Hızlıca kalkıp Guluzarın arkadan saclarını tutar. Kavgaya tutuşurlar.)
Kararma Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

TABLO – 4

SAHNE – 6

Ali – Mesut – 1., 2. ve 3. İhtiyar

(Yeşilbayır koyu. Koy meydanı. Meydana yakın yerdeki caminin duvarına yaslanmış iki-uc ihtiyar sohber etmektedir. Sahneye soldan Ali girer. Omuzunda kurek vardır. Dalgın dalgın yurumektedir.)
MESUT – (Sahne gerisinden seslenerek) Ali! Ali!
ALİ – (Durup etrafına bakınır.) Bana mı seslendiler?
MESUT – (Soldan girer) Ali, bir dakika bir şey diyecektim.
ALİ – Buyur Mesut. Neymiş diyeceğin?
MESUT – Dun, senin hanım bize gelerek, bizim hanımın gozu onunde Soneri dovmeye kalkmış. Ayıp değil mi yaptıklarınız.?
ALİ – Ben duyunca hanıma ofkelendim. Elbette iyi şey değil yaptığı. Ama senin cocuğun da bizim oğlanın dişini kırmış.
MESUT – Yalan soyluyordur.
ALİ – (Kızgın) Cocuğun yalan soylediği yok. Ben gozlerimle gordum.
MESUT – Oyun oynarken bizim oğlanı dovmeye kalkışmış. Soner de kendini savunmak icin kolunu gerdiğinden sizin oğlanın yuzune değmiş.
ALİ – Olacak şey soyle de aklım alsın. Bal gibi yumruk atmış cocuğun yuzune. Cekil yolumdan. (Sinirli) Hem suclu hem de guclusunuz. Hem de senin cocuğun arkasına mı duştum. Gelmiş bana laf soyluyorsun. Utanmaz herif! (Mesutu iter.)
MESUT – (Kızgın) Bir utanmaz varsa o da sensin. Bana utanmaz diyeceğine, karının terbiyesini ver. Onun bunun evine baskın yapmasın.
ALİ – (Mesutun uzerine yuruyerek) Sana sorulmaz benim karımın terbiyesi.
MESUT – Yiğitlik mi taslıyorsun?
ALİ – Git başımdan belanı arama.
MESUT – Haydi gorelim kabadayılığını.
ALİ – (Kureği yere koyup Mesutun yakasını toplayarak) Git diyorum sana durup dururken başımı belaya sokma.
(Caminin kenarında oturan ihtiyarlar koşarak Ali ve Mesutun yanına gelirler. Ayırmaya calışarak.)
1.İHTİYAR – (Aliyi tutarak) Dur! Yapmayın evladım.
2.İHTİYAR – (Mesutu tutarak) Evladım neyinizi boluşemiyorsunuz?
3.İHTİYAR – Kocaman adamlarsınız. Ayıp bu yaptığınız.
MESUT – (Bağırarak Alinin uzerine yuruyup) Erkeksen gel haydi. Gorelim yiğitliğini.
ALİ – (Sinirli) Bırak beni tutma dayı. Gostereceğim şuna dunyanın kac koşe olduğunu.
(Mesut, ihtiyarların elinden kurtularak, yerdeki kureği eline gecirir. Kurekten cesaret alarak Alinin uzerine yurur. Bu arada ihtiyarlar “Yapmayın diye bağrışmaya başlar. Mesut, kureğin sapını Alinin sırtına vurur. Ali bağırarak Mesutun uzerine atılır. Kavgaya tutuşurlar.)
1. ADAM – (Koşarak sağdan girer.) Onun kimsesi yok mu sandın. (Alinin uzerine atılır. Yumruklamaya başlar.)
2. ADAM – (Koşarak soldan girer.) Onun kimsesi yok mu sandınız. (Mesutun uzerine atılır. Yumruklamaya başlar.)
3. ADAM – (Koşarak sağdan girer.) Bizim sulÂleyi dovmek haaaa! (1.Adamın uzerine yurur.)
4. ADAM – (Koşarak soldan girer.) Bizim kabileyi dovmek haaa! (2. Adama yurur.)

PERDE KAPANIR. Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

2. PERDE

ANLATICI – Evet cocuklar, gorduğunuz gibi Akpınar koyunden Kel Ruştu, Yeşilbayır koyundeki bazı cocukları kumara alıştırarak kavga etmeleri sağladı. Cocukların kavgasına anneleri ve babaları da karışarak kavgayı buyuttuler. Sonunda Yeşilbayır koyu, “CAKIROĞULLARI ve “RUSTEMOĞULLARI diye ikiye bolundu. Bu iki sulale birbirine selam vermez oldu. Bir kabilenin ak dediğine diğeri kara, birinin kara dediğine de diğeri ak diyordu. Yeşilbayır koyunun ikiye bolunduğunu duyan Kel Ruştu, kıs kıs guluyor, kafasındaki planları uygulamanın fırsatını kolluyordu. Bakalım Kel Ruştu, Gokcederenin suyunu sadece kendi tarlalarına akıtmayı başaracak mı?

TABLO – 1

SAHNE – 1
Gazi Dede – 1. ve 2. İhtiyar
(Yeşilbayır koyu. Koy meydanına yakın yerdeki caminin duvarına yaslanmış oturan iki ihtiyar sohbet etmektedir.)
1.İHTİYAR – (Bastonuna dayanmış vaziyette.) Hic yuzunden koyumuz ikiye bolundu. Cakıroğulları, Rustemoğullarının bindiği otobuse binmiyorlarmış. Bu gidişle okulu, camiyi de ayıracaklar. Hey Allahım, bu gunleri de mi gorecektik.
2.İHTİYAR – Sorma pîrim. Nasıl oldu anlayamadım. İki cocuğun kavgası yuzunden, koy birbirine duşman kesildi. Ah, o oyunu oğrenmeleri yok mu, hep onun yuzunden oldu. Şimdiye kadar cocuklar kendi oyunlarını oynayıp kardeşce geciniyorlardı.
1.İHTİYAR – (Merakla arkadaşına) Ne oyunu oynuyorlarmış?
2.İHTİYAR – Pişti oyunu.
1.İHTİYAR – (Hayretle) Şişti oyunu mu? Nasıl oyunmuş bu , hic duymadım.
2.İHTİYAR – Şişti değil pişti, pişti. Senin anlayacağın bir ceşit kumar.
1.İHTİYAR – (Heyecanla) Ne! Kumar mı dedin. Bizim koyde kumar oynanmaz ki.
2.İHTİYAR – Oynanmaz ama, oynuyorlarmış işte. Kavga ettikleri yerde kumar kağıtları bulunmuş.
1.İHTİYAR – (Duşunceli) Kumar daha ilk gunde huzurumuzu kacırdı desene.
2.İHTİYAR – (Sağ tarafa bakarak) Gelen Gazi değil mi?
1.İHTİYAR – (Aynı yone bakarak) Evet o. Hani bugun şehire gidecekti.
2.İHTİYAR – Bilmem, gitmemiş işte. Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 2

Oncekiler – Gazi Dede
GAZİ DEDE – (Sağ taraftan girer.) SelÂmunaleykum.
1.İHTİYAR – Ve aleykumselÂm.
2.İHTİYAR – (Yer Gostererek) Şoyle otur Gazi.
1.İHTİYAR –(Gazi Dede oturduktan sonra) Merhaba Gazi.
GAZİ DEDE – Merhaba.
2.İHTİYAR – (Merakla Gazi Dedeye donup) Hani bugun şehire gidecektin?
GAZİ DEDE – Gitmekten vazgectim.
1.İHTİYAR – Hayrola.
GAZİ DEDE – Bu akşam bizim hanımla konuştuk. Bu koyun hali neye varacak diye. Duşmanlıklar gun gectikce artıyor. Buna bir care bulmak lazım. Bu insanların kalplerinden kin tohumları sokulup atılmadıkca, bu duşmanlık surup gider. Kalplerdeki kin tohumlarını ancak sevgi ateşi yok eder. Ne yapmalı da insanların yureğine sevgi ateşi duşurmeli. Hep bunları duşunduk sabaha kadar.
2.İHTİYAR – Biz de sen gelmeden bundan bahsediyorduk. Koyun hali kotuye gidiyor. Cakıroğullarının bindiği otobuse Rustemoğulları binmiyormuş. Bu gidişle okulumuz, camimiz de ayrılacak diyorduk. Ne edip ne yapsak bilmem ki.
1.İHTİYAR – (Gazi Dedeye donerek) Hasibe kadın akıllıdır. Bir care duşunmedi mi?
GAZİ DEDE – Ben de size ondan bahsedecektim. Uzun zaman duşundukten sonra şoyle bir şey geldi aklımıza.
2.İHTİYAR – Nasıl bir şeymiş o?
GAZİ DEDE – Bilirsiniz; kotu alışkanlık, tembellikle, miskinlikle bulaşır insana. Kavga ise, bilgisizlik ve akılsızlık yuzunden olur. İnsan duşunmez ki, cocukların kavgası yaz yağmuru gibi tez gelir gecer. İnsan bunu duşunmeyip cocuğun arkasına duşerek kavga cıkarır. Tabii ki sonunun nereye varacağını duşunmez. Olan olmuş bir kere. Asıl bundan sonra ne yapmak lazım.
1.İHTİYAR – Bir şeye karar verdik diyordun.
GAZİ DEDE – Evet, evet, hanımın duşuncesini anlatacaktım. Bizim hanım der ki; şimdi ciğdem zamanıdır. Cocukların dağlardan toplayacağı ciğdemlerle bir yemek pişireyim. Bu yemeğe komşu koyun cocuklarını da cağıralım. İnanıyorum ki pişirdiğim sevgi yemeğini yiyen herkesin kalbinde sevgi cicekleri yeşerecektir. Bu da ancak cocuklarla olur.
1.İHTİYAR – (Sevinerek) Gordun mu ne guzel duşunmuş. Ben demedim mi Hasibe kadın akıllıdır diye.
GAZİ DEDE – Ben de bu duşunceyi bir de size sorayım dedim. Nasıl, bu fikir uygun mu?
2.İHTİYAR – Uygun olmaz mı? Hemen birlikte imamı da yanımıza alarak okula gidelim. Durumu oğretmen beye acalım. Oğretmen bey oğlum bu işe cok sevinecek. Ciğdem meselesini cocuklara o soylesin.
1.İHTİYAR – Hatta derim ki en cok ciğdem getiren cocuğa hediyeler verilsin.
2.İHTİYAR – Cok guzel olur.
GAZİ DEDE – (Kalkarak) Hemen gidelim.
1.İHTİYAR – Haydi.
2.İHTİYAR – Hemen.
Kararma Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

TABLO – 2

SAHNE – 3
MUSTAFA – SONER – HASAN – OMER
(Yeşilbayır Koyu. Sokaklardan birisi. Sahne gerisinde cocukların sesleri duyulur. Şarkı soylemektedirler. Birlikte girerler. Hasan buyuk bir calıya takılmış sarı sarı ciğdemleri taşımaktadır.)
MUSTAFA – (Kapıyı gostererek) Haydi şimdi de Ahmet amcaların evine uğrayalım.
HASAN – Haydi. (Birlikte kapının onune gelirler.)
OMER – (Yuksek sesle) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 4

ONCEKİLER – HAYRİYE KADIN
HAYRİYE – (Kapıyı acıp dışarı cıkar.) Cocuklar siz misiniz? Ne istiyorsunuz bakalım?
SONER – Yağ isteriz Hayriye Teyze.
HAYRİYE – Hemen getireyim beklersiniz değil mi?
OMER – Bekleriz teyze. Once ciğdemlerinizi verelim. (Calıda takılı ciğdemlerden birkac tane cıkarıp verir. Beklemeye başlarlar.)
HAYRİYE – (Elinde buyuk bir tahta kaşıkla yağ getirmiştir.) Alın bakalım. Demek ciğdem oyunu oynuyorsunuz. (Kaşıktaki yağı Sonerin tuttuğu kabın icerisine boşaltırken) Oooo! Maşallah Hasanla barışmışsınız.
MUSTAFA – (Sevinerek) Bugun barıştılar.
OMER – Bu gun ne oldu biliyor musun Hayriye Teyze?
HAYRİYE – (Merakla) Ne oldu Omer?
OMER – Soner Hasanı olumden kurtardı.
HAYRİYE – Ne! Olumden mi?
OMER – Evet. Hasan kayaların gorduğu ciğdemi sokme icin kayalardan aşağı indi. İnme dedik ama bizi dinlemedi. Ciğdemleri sokup yukarı cıkıyordu ki, ayağı bastığı taş kayadan kopuverdi. Hasan ne yapacağını şaşırdı. Bir yandan bağırıyor, bir yandan ağlıyordu. Aşağı inmeye hic birimiz cesaret edemedik. Soner hemen ayakkabılarını cıkarıp kayadan aşağıya indi. Sonra, Hasanın bulunduğu yere kadar tırmanıp omzuyla Hasanı yukarı kaldırdı. Soner olmasa Hasan yandaki ucuruma duşebilirdi.

HAYRİYE – (Sonerin saclarını okşayarak) Aferin Soner. Arkadaş dediğin boyle olmalı.
MUSTAFA – Sonra da birbirlerine kus olan Soner ve Hasan sarılıp barıştılar. Sarılmaları o kadar guzeldi ki.
SONER – Hayriye Teyze bize musaade et. Biraz daha yağ ve bulgur toplamamız lazım.
HAYRİYE – Musaade sizin cocuklar. Haydi başka evlere de uğrayın. Herkes alsın ciğdem ciceklerinden. (Cocuklar sahnenin solundan cıkarken, Hayriye sevgi dolu bakışlarla onları seyreder.)
HAYRİYE – (Kendi kendine) Ahhh! Cocuk olmak ne guzel.

Kararma Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 5
Mahmut – Elif – Selcuk – Ayşe
(Sokak. Sahne gerisinde cocukların sesleri duyulur. Şarkı soyleyerek soldan sahneye girerler. Mahmut elinde calıya takılmış sarı sarı ciğdemleri tutmaktadır. Elif ve Ayşenin elinde kovalar vardır.)
AYŞE – (Kararsız) Hangi tarafa gidelim?
ELİF – (İşaret ederek) Şu karşıki eve uğradık mı?
SELCUK – Uğramadık.
ELİF – O zaman oraya gidelim.
AYŞE – Gidelim. (Hep birlikte kapıya yonelirler.)
SELCUK – (Kapının onune gelince, yuksek sesle)

(Kapıyı tıkırdatırlar. Beklemeye başlarlar. İceriden cıkan olmayınca)
MAHMUT – Gidelim mi?
SELCUK – Haydi. (Ayrılırken kapı acılır.) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE –6

Evvelkiler – GULUZAR
GULUZAR – Buyurun cocuklar.
AYŞE – Guluzar Teyze. Ciğdem oyunu oynuyorduk da.
ELİF – Siz kac tane ciğdem istersiniz?
GULUZAR – Uc tane.
MAHMUT – (Ciğdemleri uzatarak) Buyurun.
GULUZAR – Neyiniz eksik bakalım.
ELİF – (Salca kovasını gostererek) Salcamız eksik.
GULUZAR – İki dakika bekleyin. Hemen geliyorum. (Bir tabakla salca getirir. Kovaya boşaltırken) Başka arkadaşlarınız da var mı?
MAHMUT – Hasan ve diğer arkadaşlar da başka evlere gittiler.
GULUZAR – Yemeği ne zaman yiyorsunuz?
SELCUK – Yarın, Gokcedere kenarında.
GULUZAR – Guzel. Haydi biraz daha yağ toplayın. Neredeyse sığırlar gelecek.
ELİF – Teşekkur ederiz.
AYŞE – Hoşca kal Guluzar Teyze.
GULUZAR – Gule, gule cocuklar. (Guluzar kapıyı kapatır.)
MAHMUT – Şimdi nereye gidiyoruz?
SELCUK – Bu sefer de şu sokaktan gidelim. (İşaret eder.)
AYŞE – Baksanıza, diğer arkadaşlar da geliyor.
MAHMUT – Hani nerede?
AYŞE – (İşaret ederek) Bak, karşıda geliyorlar.
SELCUK – Bekleyelim bakalım, onlar ne kadar toplamışlar. Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 7
Onceki Cocuklar – Mustafa – Omer – Hasan – Soner
(Birlikte sağdan sahneye girerler.)
MUSTAFA – (Gulerek) Siz de mi bizim gittiğimiz evlere gidiyor musunuz?
MAHMUT – Hayır. Sizin bu tarafa geldiğinizi gorduk de. Bekleyelim bakalım onlar ne kadar toplamış dedik.
OMER – (Sevincli) Bizim kaplar doldu da taşıyor.
SELCUK – (Yaklaşıp kaplarına bakarak) Gercekten siz bizden cok toplamışsınız.
MUSTAFA – (Elifin ve Ayşenin tuttuğu kovalara bakıp) Sizinki de az değil. Bu kadar bulgur ve yağ ile cok yemek olur. Kum yiyecek bu kadar yemeği?
HASAN – Hasibe Nine, kovaları verirken cokca toplayın demişti. Ayrıca, herkesin evine uğrayın, kimsenin evini secmeyin diye sıkı sıkı tembih etmişti. Siz bu sokaktaki butun evlere uğradınız mı?
SELCUK – Butun evlere uğradık. Ama, bazılarında kimseler yoktu. Bekleyip geri donduk.
OMER – Ne yapalım şimdi?
AYŞE – Elimizdeki kapları Hasibe Ninenin evine boşaltıp başka evlere gidelim.
OMER – (Sevincli) Haydi o zaman.
HEP BİRLİKTE – Haydi.
Kararma Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

TABLO – 3

SAHNE – 8
Muhtar Hamza – Kel Ruştu
( Gokcedere kıyısı. Yakında ekin tarlaları. Uzakta Yeşilbayır koyu gozukmektedir. Koyun gerisinde tepelerinde yer yer karlar olan sıradağlar vardır.)
MUHTAR HAMZA – (Kel Ruştu ile birlikte soldan sahneye girerler. Her ikiside sigara icmektedir. Muhtarın gururlu bir hali vardır.) Havuzu yaptık Ruştu. Bakalım Gokcederenin suyunu kullanabilecek miyiz?
KEL RUŞTU – (Aşırı saygılı) Elbette ağam. Bu yaptığınız koyumuz icin buyuk bir hizmet. Bundan sonra ekinlerden daha cok urun alacağız.
MUHTAR HAMZA – Bakalım bu işe Yeşilbayırlılar ne diyecek.
KEL RUŞTU – Hicbir şey diyemezler ağam. Tam sırası. Yeşilbayır koyu ikiye bolundu. Rustemoğulları ile Cakıroğulları birbirlerine duşman oldular. Birlik olup bizim karşımıza cıkamazlar.(Bıyıklarını burarak) Ben size dememiş miydim ağam, bu işi tereyağından kıl ceker gibi halledeceğim diye.
MUHTAR HAMZA – (Gulerek) Ulan şeytan, yoksa sen mi duşurdun onları birbirine?
KEL RUŞTU – (Yılışarak) Orasını sorma ağam. Ben yapacağım dersem, yaparım.
MUHTAR HAMZA – (Merakla) Soyle bakalım, ne ettin de yıllardır kavga gurultu etmeyen koyluleri birbirine duşman ettin?
KEL RUŞTU – Cocuklar sayesinde ağam, cocuklar sayesinde.
MUHTAR HAMZA – Nasıl anlamadım?
KEL RUŞTU – Cok kolay oldu. Once cocuklarına kumara alıştırdım. Kumara alışan ne yapar? Cocukların kumar yuzunden yaptıkları kavgayı, anneleri ve babaları da karışınca, kavga buyudu. Sonunda koy ikiye ayrılıp birbirine duşman oldu.
MUHTAR HAMZA – (Ciddi bir ifadeyle) Cocukları bu işe karıştırmanı sevmedim.
KEL RUŞTU – İyi ama ağam, başka turlu nasıl koyu ikiye ayırabilirdik? Hem kotu mu oldu? Bundan sonra Gokcederenin suyundan dort gun biz, uc gun de onlar yararlanacak.
MUHTAR HAMZA – Sen oyle zannet. Biz Gokcederenin suyunu kesince, belki de kus olanlar barışıp bir araya gelecekler. Yeşilbayırlıların, sularını kesmemize razı olacaklarını hic sanmıyorum.
KEL RUŞTU – Goreceksin ağam, seslerini bile cıkaramayacaklar. Duşmanlıkları o kadar ileri gitmiş ki, bir tarafın ak dediğine oteki taraf kara diyormuş.
MUHTAR HAMZA – Bekleyip goreceğiz. Yalnız şunu unutma, ben koyluyu belaya sokmak istemiyorum. Sen suyun onunu kesip bir dene bakalım. Nasıl bir tepki gosterecekler. Eğer, birlik olur da da: “ Nicin suyumuzu kestiniz? diye gelirlerse, (Ruştunun bıyıklarını tutarak) kendi ellerimle bıyıklarını keserim. Anlaştık mı?
KEL RUŞTU – Anlaştık ağam.
MUHTAR HAMZA – (Uzaklara bakarak) Şu gelenler Yeşilbayır koyunun cocukları değil mi?
KEL RUŞTU – (Dikkatlice bakarak) Evet, onlerinde bir de kadın var.
MUHTAR HAMZA – Bizi burada gormesinler. Yukarı tarafa gidelim.
KEL RUŞTU – Gidelim ağam. (Soldan cıkarlar) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 9
Hasibe Nine – Ayşe – Elif – Mustafa – Omer – Soner – Hasan
(Sahneye sağ taraftan Hasibe Nine, Ayşe, Elif, Soner, Mustafa, Omer ve Hasan girerler. Erkek cocukların ellerinde bakrac vardır. Hasibe Ninenin elinde koy ekmekleri, Ayşe ve Elifin elinde ise sarı sarı ciğdemler vardır.)
HASİBE NİNE – (İşaret ederek) Cocuklar burası iyi. Genişce bir yer. Bakracları buraya bırakın.
MUSTAFA – (Bakracı koyarken) Pilav kapları cok ağırmış Hasibe Nine.
HASİBE NİNE – Haklısın oğul. Zaten onları senden başkası taşıyamazdı.
SONER – (Hasibe Nineye donerek) Ayranları da yanlarına mı bırakalım.
HASİBE NİNE – Olur, cocuğum.
HASAN – (Soner ile birlikte kapları yere bıraktıktan sonra) Hasibe Nine, Gazi Dede cok gec kalmaz değil mi?
HASİBE NİNE – Oğle namazını kılıp geleceklerdi. Fazla gec kalmazlar.
OMER – Onlar gelinceye kadar oyun oynasak.
HASİBE NİNE – Nicin olmasın.
OMER – (Sevincli) Haydi o zaman.
MUSTAFA – Ne oyunu oynayalım.
HASAN – Kucuk at.
OMER – (Bağırarak) Haydi cocuklar, kucuk at oyunu oynuyoruz. (Cocukların hepsi de daire şeklinde toplanırlar. Hep birlikte şarkı soylemeye başlarlar. Şarkının sozlerine uygun hareketler yaparlar.)
HEP BİRLİKTE –
Benim kucuk bir atım var.
Otur dersem oturur (Cocuklar comelir.)
Buzul dersem buzulur. (Cocuklar buzulur.)
Ayakları rap rap (Cocuklar ayaklarını yere vurur)
Suzul dersem suzulur (Cocuklar suzulur.)
Elleri şap şap (Eller birbirine vurulur.)
Bir oyana
Bir bu yana (İki yana sallanılır.)
Tıp (Butun cocuklar kımıldamadan durur. Elif dayanamayıp guler. Elif oyundan cıkar.)
(Cocuklar neşe icinde oyun oynarken, Hasibe Nine de onları seyretmektedir. Bir onceki oyunu tekrarlarlar. Oyunun sonunda Soner guler. Eliften sonra Soner de oyundan cıkmış olur. Cocuklar ucuncu kez aynı oyun ile buzulmuş vaziyette iken sağdan sahneye Gazi Dede, Oğretmen ve İhtiyarlar girer.) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 10
Oncekiler – Gazi Dede – Oğretmen – 1.2.3. İhtiyar
GAZİ DEDE – (Gulerek) Ha şoyle. Size gulmek yakışır. Kavga sizin neyinize?
ELİF – (Sevincli) Gazi dede geldi.
HASİBE NİNE – (Kalkarak yer gosterir.) Oğretmen bey oğlum, şoyle buyur.
(Cocuklar oyunu bırakır. Oğretmen ve ihtiyarlar, Hasibe Ninenin gosterdiği yere oturlar.)
GAZİ DEDE – (Gulerek) Hanım, hazır mı yemekler?
HASİBE NİNE – Soğuyor bile. Hani koyluler gelmedi?
GAZİ DEDE – Onlar da geliyor. Muhtar, Aliyi, İmam Efendi de Mesutu getirmeye gitmişti. Gelirler birazdan. Sen istersen cocukların yemeklerini vermeye başla. Onlar aclığa sabredemezler.
HASİBE NİNE – (Saygılı) Olur. Ayşe kızım tabakları getirir misin?
AYŞE – (Tabakları uzatırken) Buyur Hasibe Nine.
HASİBE NİNE – Sağol kızım.
(Cocuklar yere oturup pilavlarını yerken Ayşe de bardaklara ayran doldurur. Hepsi de sevinc icindedir.) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 11

Oncekiler – Muhtar – Ali – 1.2.3. Koylu
MUHTAR – (Muhtar, sahnenin solundan Ali ve koylulerle birlikte sahneye girerler.) SelÂmunaleykum.
GAZİ DEDE – Ve aleykumselÂm. Gel muhtar şoyle buyur. (İşaret ettiği yere muhtar ve gelenler oturur.) Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 12

Oncekiler – İmam – Mesut – 4.5.6. Koylu
(Sahnenin sağından İmam, Mesut ve koyluler girerler.)
İMAM – ( Saygılı ) SelÂmunaleykum.
GAZİ DEDE – Ve aleykumselÂm hocam.
(İmam, Mesut ve koyluler ihtiyarların yanına otururlar.)
GAZİ DEDE – (Yerinden kalkar) Sen de kalk Ali. (Ali de yerinden kalkar.) Yaklaş. (Gazi Dedenin yanına yaklaşır. Cocuklar ve diğerleri heyecanla Gazi Dedeye bakmaktadır.) Sen de kalkar mısın Mesut. (Mesutta kalkıp Gazi Dedenin yanına gelir. Gazi Dede ikisinin de elini tutup onune doğru birkac adım atar.) Şimdi beni dinleyin: İci, kibir ve duşmanlık dolu kalpten daha kotu bir şey bilmiyorum. Ofkeye pişmanlık ilacı fayda vermez. İnatcılıktan da rezillik doğar. Dort gunluk dunyada kardeşce yaşamak varken duşmanlık niye? Dostluk ve kardeşlikte cocukları ornek alın. Bakın onlar ne guzel oynaşıp guluyorlar. Haydi siz de barışıp kucaklaşın bakalım. (Ali ve Mesutu kucaklaştırır. Herkes sevinc icindedir. Gazi Dede Hasibe Nineye donerek) Getir hanım sevgi yemeğinden! Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 13

Oncekiler – Selcuk
(Herkes neşe icinde yemek yemeğe hazırlanırken, sahnenin solundan soluk soluğa Selcuk girer.)
SELCUK – (Heyecanla) Gazi Dede! Gazi Dede!
GAZİ DEDE – (Merakla) Ne var yavrum. Soyle ne oldu?
SELCUK – Gokcederenin suyunu kesmişler!
ALİ – (Heyecanla) Suyu mu kesmişler?
MESUT – (Ofkeli) Kim yapar bunu?
1.İHTİYAR – (Sinirli) Hangi hayırsızın işi bu?
GAZİ DEDE – (Sakin) Durun heyecanlanmayın. Yemeğimizi yedikten sonra gidip bakarız.
ALİ – Yemekten once bir baksak dede!
MESUT – Kalkın gidelim! Ciğdem Cicekleri Tiyatrosu

SAHNE – 14
Oncekiler – Muhtar Hamza – Kel Ruştu
(Herkes ayağa kalmak isterken sahnenin solundan Muhtar Hamza ve Kel Ruştu girerler. Muhtar, Ruştunun bıyıklarından tutmaktadır.)
MUHTAR HAMZA – (Gulerek) Hic kimse yerinden kalkmasın!
(Herkes olanlar karşısında şaşkına donmuştur. Merakla Muhtar ve Ruştuye bakarlar.)
KEL RUŞTU – (Ağlamaklı) Yapma, yapma ağam!
GAZİ DEDE – (Heyecanlı) Ne yapıyorsun muhtar? Bırak garibanı.
MUHTAR HAMZA – Ne garibanı Gazi Dede. Bu gorduğun sivri akıllı, benimle bahse tutuşup, eski koye yeni Âdet getirmek istemişti. Başta bizim koyun cocukları bu yeni Âdete karşı cıktılar. Gerisini sonra anlatırım. Sonunda Ruştu bahsi kaybetti. Ben de huzurlarınızda bıyıklarını kesiyorum. Cunku boyle anlaşmıştık. (Makasla Ruştunun bıyıklarını kesmeye başlar.) Kesiyorum. Kesiyorum. Kestiiiiim!
(Herkes guluşmeye başlar.)

PERDE