Gozlerinden akan yaşlara hÂkim olamıyordu. Akıbetini bildiği bir hayat icin neden calışmamıştı? Omrunun er gec son bulacağını bile bile geleceğini neden karartmıştı? Cennetin yolunu kendi kendine kapatmış, cehennemin yolunu da alabildiğine acmıştı yaşantısı ile. Hic bu ana geleceğini duşunememişti. Genc adam gozlerini guclukle araladı. Zifiri karanlıkta hicbir şey goremiyor; sadece bunaltıcı kucuk bir yerde olduğunu hissediyordu. Ayaklarını, ellerini kımıldatmak istediyse de başaramadı. Başını sağa sola cevirmek istedi; bir turlu vucuduna hukmedemediğini anladı. Neler olup bittiğini, en son neler yaptığını hatırlamaya başladığında ise, caresiz bir şekilde gerceği kabullendi.
"Burası mezar olmalıydı. O da olmuştu." Buna inanamıyordu; ama ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, bunu geri cevirme gibi bir imkÂnının olmadığının da farkındaydı. Bu olmamalıydı. Ağzında arkadaşlarıyla beraber kendinden gecene kadar ictiği icki kokusu, elinde ise, yine arkadaşlarıyla oynadığı kumar kÂğıtlarının kiri vardı. En azından bunlar olmadan olseydi. Ellerinden o pis kiri, nefesinden keskin alkol kokusunu yok edebilseydi. Uzerindeki ağırlık gittikce daha da
artıyor, hem vucudu hem de yureği muthiş bir sızı hissediyordu. Evet, en azından şimdi olmamalıydı. Karısı ve cocukları, eve donmediğini gorunce ne yapacaklardı? "Uzulurler mi acaba?" diye gecirdi icinden. Cocuklarını hırpalayan, annelerini doven, aldığı alkolun etkisiyle onune cıkana sataşan, cocukların rızkını ve nafakasını kumar ve icki ile tuketen bir baba eve gelmediğinde uzuntu duyarlar mıydı acaba?... Ya annesi? En son ne zaman gormuştu annesini? Bir hafta once idi; kumar parası bulamamış, borc para almak icin gitmişti annesine. Para vermeyen annesini hırpalayıp bileziklerini alarak uzaklaşmıştı oradan. Annesinin onun ardından;
"Oğlum, pişman olacağın şeyleri yapma! Sana beddua etmek istemiyorum. Kendine gel yavrum, yalvarırım kendine gel." diye haykırışları arasında hızla uzaklaşmıştı oradan.Ya arkadaşları, komşuları, akrabaları? Her biri ile problem yaşamıştı. Onun
yaşantısını hoş gormedikleri icin ne onun evine geliyor, ne de onu evlerine davet ediyorlardı. Tum ilişkilerini koparmışlardı onunla. Ardından iyilikle konuşacak, bir Fatiha okuyacak, olumune gercekten uzulecek hic kimsesi yoktu.
"Keşke tekrar dunyaya donebilsem, yaptığım tum hatalarımı telafi edip,
ickiyi kumarı bırakıp insanlarla ic ice dostane bir hayat surebilsem.
Allahım, tekrar dunyaya donebilsem."
Bunun bir yolu var mıydı acaba? Geriye donup yapılan tum hataları telafi etmek mumkun mu idi?.. Cehennem kenarına kadar gelip sonra cenneti hak etmek icin dunyaya geri donmek mumkun mu? Elbette mumkun olmadığı bir gercek. Bu gercek, genc adamı daha da telaşlandırdı.
"Annem kendine gel, dediğinde keşke onu dinleseydim. Allahım, yalvarırım bana bir fırsat daha ver, ne olur!"
Tum bunları soylerken gozlerinden akan yaşlara hÂkim olamıyordu. Akıbetini bildiği bir hayat icin neden calışmamıştı? Omrunun er gec son bulacağını bile bile geleceğini neden karartmıştı? Cennetin yolunu kendi kendine kapatmış, cehennemin yolunu da alabildiğine acmıştı yaşantısı ile. Hic bu ana geleceğini duşunmemişti. Daha gencti. Olum yaşlılar icindi aslında, onun daha cok zamanı vardı. Belki yaşasaydı doğru yolu bulurdu? Neden genc yaşta olmuştu ki?
"Kimi kandırıyorum ben. Yuz yaşıma da gelsem, aynı hayatı surdururdum mutlaka."
Bunları duşunurken, vucudundaki ağırlık gittikce onu rahatsız etmeye
başlamıştı. Bir kurtulabilseydi bundan. Derin bir sessizlik hÂkimdi. İnsanın icini urperten, yureğini sızlatan korkunc bir sessizlik. Ve aniden cıldırtan sessizlik bozuldu.
"Allahu Ekber Allahu Ekber.."
Ezan sesiydi bu! Evet, ezan sesi! Daha once hic dikkatini cekmemişti bu ses. Ve cok guzel, insanı rahatlatan bu cağrı, onu hic etkilememişti boylesine. Ezanın bitiminden sonra iceriye hafif bir ışık yansıdı. Gun ağarmaya başlayınca, olup biteni anlamıştı. Evindeydi. Sarhoş bir vaziyette gelmiş. Evin icerisinde bilincsizce gezinirken masaya tutunmuştu. Ayakta bile zor duran bedeni yığıldı yere. Masayı da duşerken uzerine devirmişti. Yaşıyordu. Masayı itti uzerinden. Uyuşmuş ayaklarını, ellerini hareket ettirdi usulca.
Hic bu kadar sevinmemişti. Hayatı boyunca hic bu kadar mutlu olmamıştı. Oturduğu yerden duşuncelere daldı. Şimdi ne yapacaktı peki? Eski yaşantısına geri mi donecekti? Yoksa olumu bu kadar yakın hissettikten sonra cennetin yolunu acacak ameller mi yapacaktı? Kararlı bir şekilde doğrulup abdest aldı. Ve bu yaşına kadar yonelmediği Rabbine yoneldi gonul rahatlığıyla. O henuz namaza durmuştu ki, karısı kapıyı actı. Gorduğu manzaraya inanamadı.
Cocuklarının babası, hayat arkadaşı, o namaz kılarken dalga gectiği eşi Rabbinin huzurundaydı. Elleri . semada gozleri yaşlı binlerce kere şukretti Rabbine. Dudaklarından şu ilÂhî kelam dokuldu:
"Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur."
SELAM ve DUA İLE.


__________________