Hz. Eyup’un tıkır tıkır giden işleri ilk kez hayvanlarının peş peşe hastalanmaya başlamasıyla bozuldu. Kısa sure icinde koca suruden bir tek sıska inek, bir tek kara keci kalmadı; hepsi telef oldu. İnsanlar Eyup’un bu duruma ne diyeceğini merak ediyor; ağzını yoklayarak:
“–Nedir bu başına gelenler…!” diyor ah vah ediyorlardı. Eyup peygamber yuksek ahlakından odun vermeksizin:
“-Allah verdi; Allah aldı; her şey O’nun değil mi?” diyordu.
Eyup Peygamber hayvanlarını kaybetti ama sabrını ve metanetini kaybetmedi.
Belalar geldiğinde aile ve akrabalarıyla gelirmiş...! Eyup Peygamber bir gun dışarıda işleriyle meşgul iken acı bir haber aldı. Ani bir sarsıntıyla evleri yıkılmış, tum cocukları gocuk altında kalmıştı. Yıkıntıdan sağ kurtulan yalnızca karısıydı. Hz. Eyup’un gozleri evlat acısından kanlı yaşlarla doldu; ama ‘sabır’ dedi.
Eyup Peygamber cocuklarını kaybetti ama sabrını ve metanetini kaybetmedi.
Belalar henuz bitmemişti. Hz. Eyup’un vucudunda yaralar cıkmaya başladı. Kucuk kucuk cıbanlar, gun gectikce buyudu; butun vucuduna yayıldı. Eyup Peygamber hekimlere gitti, ilaclar kullandı ama nafile… Yaralar iyileşeceğine azıyordu. Eyup Peygamber’in hastalığı arttı. Artık calışamadığı icin elde avucta ne varsa hepsini tuketti. Karısı ona bakıyor, evi gecindirmeye calışıyordu.
Eyup Peygamber’in yaraları cok fenalaştı. Hastalığının bulaşıcı olması ihtimaline karşı kimse onun yanına yaklaşmak istemiyordu. Eyup Peygamber yapayalnız kalmıştı. Acı ve ıstıraplar icindeydi… Allah’a dua etmeye ve O’ndan sabır istemeye devam etti. Ama artık bırakın vucudunu hareket ettirmeyi, dudaklarını kıpırdatacak takati kalmamıştı. Bir insanın başına gelebilecek her turlu felaket ve musibet, onun başına gelmişti ve o, tıpkı sağlıklı ve varlıklı gunlerinde olduğu gibi Allah’tan uzaklaşmamış, O’na olan bağlılığını ve guvenini kaybetmemişti. Hz. Eyup imtihanını başarıyla gecmiş ve insanlara ornek bir kul olmuştu.
Eyup Peygamber sağlığını kaybetti ama sabrını ve metanetini kaybetmedi.
Hastalığının şiddetlendiği bir anda:
“Ey Rabbim!” diye dua etti. Halim sana malumdur. Adını anamayacak kadar hastayım! Ey Şifa Veren! Şifana muhtacım…”
Yuce Allah, kulundan hoşnuttu. Eyup Peygamberin makamını, katında daha da yuceltti. Ona:
“–Ayağını yere vur” diye vahyetti. Eyup Peygamber guclukle ayağını kaldırıp indirdi. Ayağını indirdiği yerden berrak bir su kaynamaya başladı. Eyup Peygamber o suyla yaralarını temizledi. Yaraları kısa surede kuruyup kayboldu; sudan doyasıya icti, icindeki dertler şifa buldu. Eyup aleyhisselam, hastalanmadan onceki sağlığına tez zamanda kavuştu. Sağlığını kazanan Hz. Eyup, servetini de yeniden kazandı. Boylece o, refah ve sağlık icindeyken Allah’ı unutmadığı gibi, yoksul ve hastalıktayken de O’na kusmedi, isyan etmedi. Boylece Eyup aleyhisselam, Allah’ın sadık ve sabırlı bir kulu olarak tarihe gecti.
Anlatım: Dr. Ali Kuzudişli


__________________