Duygusallık, insanlara sıkıntılı bir hayat yaşatan ve aynı zamanda Allah'ın Kuran'la bildirdiği anlayışla uyuşmayan, ancak insanların buyuk bir coğunluğunun fark edemediği onemli bir tehlikedir. Hatta, duygusal olmak coğunlukla insanlar arasında takdir ve beğeni toplar, teşvik gorur. Duygusallık sevginin bir tezahuru zannedilir, oysa Kuran ahlakından uzak insanların iclerinde yaşattıkları bir azaptır. Gercek sevgi samimidir ve ictenlikle, acık acık, cekinmeden, kibir olmadan gosterilen samimi bir duygudur. Duygusallık ise sevginin gizlenmesinden veya Allah'a duyulması gereken sevginin insanların şahsına yoneltilmesinden kaynak bulur. Bu şekilde davranan insanlar sevgilerini yonelttikleri kişileri sahiplenir, hatta onlara karşı put edinmeye kadar varan hisler beslerler. Bu sebeple de surekli ızdırap icinde yaşarlar.

Duygusallık dine muhalif olan bir duygudur. Kuran ahlakı insanlara, olayları gercekci bir bakış acısıyla gorebilme ve akılcı bir yaklaşımla yorumlayabilme yeteneği kazandırır. Duygusallık ise insanları gerceklerden uzaklaştıran, mantıksız duşuncelere iten ve yanlış kararlar almaya yonelten bir duygudur. İmanı ve Kuran ahlakını kavrayan insanlar icin, duygusallığın zevk alınacak hicbir yanı yoktur. Onlar bunun insanları huzun, husran ve yıkıma surukleyen bir duşunce şekli olduğunun bilincindedirler. Bu nedenle ne acık ne de gizli olarak kalplerinde boyle bir zayıflığa izin vermezler.

İman ettikleri halde duygusallığın Kuran'a muhalif olan bu yonlerinin farkında olmayan ya da bunları onemsemeyen insanlar ise, boyle bir konuda zayıflık gosterebilirler. Kimi zaman sadece kendi kendilerine gizli gizli yaşadıkları bu duygu, kimi zamanlarda tavırlarına da acıkca hakim olur. Bu duygunun en belirgin dışa vurumlarından biri, bu kimselerin bir turlu onune gecemedikleri ağlama eğilimidir. Ağlama, kişinin bir şeye karşı koyamadığı şekilde uzulmesinden olur ki, bu da o kişinin Allah'ın yarattığı kadere gonul huzuru ve hoşnutlukla tevekkul edememesinden kaynaklanır. Duygusallığın etkisiyle bu kimselerin uzerinde surekli bir huzun hali vardır. Yaşadıkları her olayda uzulup huzunlenecek bir yon mutlaka bulurlar. Bundan dolayı hayatlarını surekli ağlama eğilimi icerisinde gecirirler. Ancak ağlama denince akla sadece kişinin gozyaşı dokerek ağlaması gelmemelidir. Kimi zaman gercekten bu şekilde ağladıkları da olur. Ama kimi zaman da fiziksel anlamda gozyaşı dokmedikleri halde ağlama devam eder; bu bedenin ağlamasıdır. Bu ruh halinde kişinin kimi zaman gozleri hafif nemlenirken kimi zaman da hic ıslanmaz. Ama yuzunde huznun neden olduğu belirgin bir sararma ve solma baş gosterir. Sesinde, takat ve canlılık yoktur. Bakışları donuk ve kederlidir. Uzerinde bir ağırlık ve bitkinlik, konuşmalarında ise yoğun bir umitsizlik havası hakimdir. Vucutları, yoğun stres nedeniyle fonksiyonlarını gereği gibi yerine getiremez. Bu nedenle bu kimseler ruhi cokuntulerinin yanı sıra bedensel olarak da ciddi rahatsızlıklar yaşarlar. Bu ruh haline kapıldıkları anlarda onlerine dunyanın en guzel nimetleri dahi sunulsa, bunların hicbirinden gercek anlamda zevk alamazlar. Hicbiri onları bu sıkıntıdan kurtarmada etkili olmaz. İmanın ve tevekkulun huzurunu ve konforunu yaşamak varken kendi elleriyle kendilerine sıkıntı dolu bir dunya oluştururlar.

Oysa Allah Kuran'da inkar edenler icin, 'kazandıklarından dolayı az gulsunler, cok ağlasınlar' (Tevbe Suresi, 82) diye buyurmaktadır. Yani ağlamak, huzunlenmek, uzuntu duymak inkar edenlere ait bir ozelliktir. Aynı şekilde, Kuran ayetlerinde hep inkarcıların, cehennem ehlinin mutsuzluklarından, bedbahtlıklarından, sıkıntı dolu yaşamlarından bahsedilmektedir. Muminler ise Kuran'da hep neşeli olmaya teşvik edilmekte, pek cok ayette dunyada ve ahirette sevinc duyacakları konularla mujdelenmektedirler. Bu durumda iman ettiğini soyleyen bir kişi eğer surekli elem dolu ya da ağlamaya eğilimli bir ruh hali icerisindeyse, bu onun tevekkul konusu başta olmak uzere pek cok konuyu yuzeysel değerlendirdiğini ve dinin ruhunu tam olarak yaşamadığını gosterir.

Bu nedenle dindar olduğunu soyleyen bir insan, her ne sebeple olursa olsun uzulmeyi, sıkılmayı normal karşılamamalı, bir mumin olarak boyle bir tavır gostermekten Allah'a sığınmalıdır. Allah ile dost olmanın, O'na guvenip dayanmanın huzurunu yaşamak varken boyle azap dolu bir hayat yaşamayı makul karşılamamalıdır. Allah'ın Kuran'da, "Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı ustun geldi, biz sapan bir topluluk imişiz. Rabbimiz, bizi (ateşin) icinden cıkar, eğer yine (inkara) donersek, artık gercekten zalim kimseler oluruz." (Muminun Suresi, 106-107) ayetleriyle dikkat cektiği gibi, dunya hayatında mutsuzluklarına yenilerek ahiret hayatlarını pişmanlık icerisinde geciren kimselerin durumundan ibret almalı ve gercek sarsılmaz imanı kazanmaya niyet etmelidir.
__________________