Bir işe başlarken, eğer cok iyi duşunmeyip, araştırma gereği duymadıysak, yalnız gozlemlerimize dayanıp, duyduklarımızla, duygularımızla kararlar vermiş isek, asla o işten de doğru sonuc alamayız.


Bu sozleri soylemekte ki amacım, bizler acaba İslam ı yaşamaya başlarken, takip ettiğimiz yol, Allahın emrettiği, istediği yol mu? İslam ı yaşamaya, doğru bir noktadan mı başlıyoruz? Bilgi aldığımız kaynaklardan, ne kadar eminiz? Bilgilerin korunduğu, emin kaynaklardan mı faydalanıyoruz. İşte bu sorunun cevabını gelin birlikte arayalım, ama aklımızı mantığımızı bir kenara bırakmadan tabi. Cunku Allah rehberinde yuzlerce kez, aklımızı kullanarak, duşunerek iman etmemizi emrediyor.


Allah bizlere Kur’anı gonderirken, acaba nasıl gondermiştir? Bizler Kur’an dan mı sorumluyuz, yoksa onun dışından da hukumler de var mı sorumlu olduğumuz? Sorumlu olduğumuz konuların acıklandığı, hukumlerin verildiği Kur’an, Anlaşılması zor bir kitap olabilir mi? Eğer gercekten anlaşılması zor, yılların eğitimini gormuş insanların anlayacağı bir kitap ise, bu durumda dini, Kur’anı anlatan bir ruhban sınıfın olması gerekmez mi, tıpkı Hıristiyanlarda olduğu gibi?

Ama bizlere sorduklarında bizim dinimizde ruhban sınıfı yoktur diyoruz. Cunku bunu Rabbim soyluyor. Eğer Kur’an herkesin anlayacağı bir kitap değil de, ozel eğitimden gecen insanların anlayacağı bir kitaptır diyorsak ve bunda iddia ediyorsak, demek ki İslam dininde de bir ruhban sınıfı yaratmışız demektir.


Bir arkadaşımız bana şoyle bir soru sormuştu, sizinle paylaşmak isterim, cunku yaptığımız en buyuk yanlış bu sozlerin ardında yatıyor. Toplum Kur’an dan adeta bu sorularla uzaklaştırılıyor, korkutuluyor ve emin olmadığımız bilgilere yonlendiriliyor.


(Kur’an dilini, Arapcayı mukemmel derecede biliyorsanız, cok derin bir İslam tarihi bilginiz varsa senelerce tefsir ilimi uzerine dirsek curutmuşseniz tabiî ki Kuran-ı Kerim i anlamak icin kimsenin yardımı gerekmez. Kendi başınıza da anlayabilirsiniz.)


Yukarıdaki fikri savunan arkadaşımızın, duşuncesinin doğru olduğunu duşunelim. Demek ki Kur’anı anlayabilmek icin, once cok iyi Arapca bilmemiz gerekiyor, yani Kur’an hicbir dile doğru tercume edilmiyor demektir bu durumda. Zaten bu fikir işlenmeye calışılıyor.

Kur’an ı anlayabilmek icin, cok derin İslam tarihi bilgimiz olması gerektiği, senelerce de tefsir ilmi uzerine dirsek curutmemiz duşuncesin, doğru olduğunu var sayalım. Demek ki Kur’anı anlamak o kadar kolay değilmiş. Bu durumda bizlere soylendiği gibi, cok ozel insanlar yani veli ve Âlim insanlar ancak Kur’anı anlayabilirmiş, bu sozlerden bu sonuc cıkıyor. Yani İslam dininde de bir ruhban sınıfı var demek ki. Ama biz hep yok diyoruz. Demek ki bu bilgide yanlışmış demek gerekir, tum soylenenlere inanırsak.


Duşunmeye devam edelim. Allahın adaleti acaba bu durumda nasıl olabilir, onu duşunelim bu fikre gore. Allah oyle bir rehber gonderiyor ki bizlere, bizler bu rehber kitabı okuduğumuzda anlayamıyoruz. İşin kotusu, sakın velilerin ardına duşmeyin diye de tembihte bulunuyor Rabbim. Bu durumda bu kitap bizlere nasıl rehber olacak, duşunen var mı? Bakın farkında olmadan Allahın kitabına yaptığımız saygısızlığı goruyor musunuz? Daha da ilginci sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum, bu kitaptan hesaba cekeceğim diye de acıklık getiriyor. Sakın emin olmadığın bilgilerin peşinden gitmeyin, sorumlu tutarım sizleri diyor. Birde bircok kez dikkatlerimizi cekmek adına, Kur’anı yemin ederek anlamamız icin kolaylaştırdığını soyluyor. Rabbim ne soyluyor, beşer neler soyluyor. İşte icinde cırpındığımız acmaz.


Peki, bizlerin durumu ne olacak bu durumda? Hem herkesin anlayamayacağı, anlamak icin yıllarca eğitim gorulecek bir kitap verecek Allah, daha sonrada aynı kitaptan herkesi sorumlu tutacak, oylemi? Boyle bir adaleti nasıl olurda Allaha layık goruruz, hic duşunen var mı? Beşerin yazdığı kitaplara dahi layık gormediğimiz bir duşunceyi, nasıl olurda Allaha isnat ederiz, lutfen aklımızı başımıza toplayıp duşunelim artık. Yemin ederek bu kitabı kolaylaştırdığını soyleyen Rabbim e inanmak yerine, beşerin yalanlarına inanıyoruz. Bizler nasıl bir yanlışın icinde olduğumuzun, hala farkında değil miyiz?


Herhangi bir kitabın yazarıyla karşılıklı konuşurken, bizlere dese ki; Yazdığım kitabı nasıl buldunuz, duşuncenizi soyler misiniz dese. Sizde şoyle bir cevap verseniz, acaba o yazarın bu cevap karşısındaki tavrı ne olur? Yazdığınız kitap ta her konuda acıklık yok. Konuları ozet gecmişsiniz. Okuyan herkes bu kitabın ne anlattığını anlayamaz. Bu kitabı anlamak icin, yıllarca eğitim gormek gerek, daha acıkcası bunu anlamak icin Âlim olmak lazım desek, acaba o yazarın yuzu ne hallere girer? Bu sozler karşısında sevinip oğunur mu, yoksa uzulur mu? Bakın bu soruya cevap bile vermek istemiyorum, ama bu hakareti bu saygısızlığı biz hic farkında olmadan Yuce Rabbim e bizlerin yaratıcısına, gonderdiği kitaba yaptığımızın, hala farkında bile değiliz.



Allah herkesin anlayamayacağı bir kitap gonderip, daha sonrada her kulunu bu kitaptan sorumlu tutar mı? Ne dersiniz sizin aklınıza mantığınıza uyuyor mu? Boyle bir adaleti, Allaha isnat etmenin korkuncluğunun hala farkında değiliz. Bu saygısızlığı yapan bizlere de Allah, ne huzur veriyor nede mutluluk. Elbette bu duşuncelerle, Allaha ettiğimiz dualarda, karşılıksız kalıyor.


Şimdide Kur’an a bakalım, gercekten Kur’anın sorumlu olduğumuz muhkem ayetlerini anlamak icin yıllarca eğitim alıp, dirsek curutmemiz gerekiyor mu? Bu konuda Allah ne diyor.


Kamer 17. Andolsun biz, Kuran'ı oğut almak icin kolaylaştırdık. Oğut alan yok mudur?


Kamer 22 Yemin olsun ki, biz, Kur an'ı oğut ve ibret icin kolaylaştırdık. Fakat duşunen mi var.


Nisa 174:Ey insanlar! Şuphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apacık bir nur indirdik.



Allah yemin ederek bizlere oğut almanız icin, sizlere kolaylaştırılmış bir Kur’an, kesin bir delil, apacık bir nur indirdiğini soyluyor. Peki, bizler neler soyluyoruz? Sanki Allah ile inatlaşırcasına, Allahın soylediğinin tam tersini soyleyenlere, nasıl inanabiliyoruz bunu duşunen var mı?

Devam edelim bakalım Allah Kur’an icin daha neler soyluyor.


İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her turlu misali ceşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların coğu inkÂrcılıktan başkasını kabullenmediler.


Nisa 28. Allah size hafiflik getirmek istiyor. Cunku insan cok zayıf yaratılmıştır.


Araf 174: Belki inkÂrdan donerler diye ayetleri boyle ayrıntılı bir şekilde acıklıyoruz.




Bakar mısınız lutfen. Allah Kur’an da her turlu misali, ceşitli şekillerde anlattık ki, anlayabilsinler diyor. Bizlere hafiflik, kolaylık getirdiğini de belirterek, bizlerin zayıf yaratıldığını soyluyor. Acaba bizleri zayıf yaratan Rabbin, zor anlaşılan bir rehber gonderir mi? Daha da acıkca soyleyip, inkÂrlarından donerler diye, ayetleri acıkladığını belirtiyor, ama bizler bırakın acıklandığını soylemeyi, Kur’anı anlamak icin yıllarca eğitim gorulmesi gerektiğini soyleyip, hala Kur’anı anlamamakta inat ettiğimizi gosteriyoruz. Bu inadın sonu sizce nereye varacak dersiniz? Sanırım hesap gunune. Ne kotu bir inattır, Rahmanın sozleri yerine, beşerin hurafelerine iman etmek, sonunu elbet bir gun goreceklerdir. Ama o gun pişmanlıkları asla fayda etmeyeceğini, Rabbim şimdiden hatırlatıyor.

Devam edelim Kur’ana bakmaya, acaba soyledikleri gibi, zor anlaşılan, ayrıntılı acıklanmayan bir kitapmı?


Yunus 37: Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, onundekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak acıklayandır. Bunda hic şuphe yoktur, Âlemlerin Rabbindendir


Nur 34: Andolsun ki biz size (gerekeni) acık acık bildiren ayetler, sizden once yaşayıp gitmiş olanlardan ornekler ve takvaya ulaşmış kimseler icin oğutler indirdik.


Yukarıdaki iki ayeti okuduğunuzda, Kur’anın anlaşılması zor bir kitap olduğunu mu anladınız? İşte Kur’anı gereği gibi okumayanlar, ondan nasıl faydalanacağının bilincinde olmayanların takip ettiği yol. Bu gerceklerin farkına varmamızı istemeyenlerde, işte boyle bizleri Kur’an dan uzaklaştırmaktadırlar. Kur’anı anlayarak okuyanlar, onun ayetleri uzerinde duşunenler, Kur’an dan uzaklaşarak kendilerine bir inanc yaratanların tuzaklarına duşmeyeceklerdir. Tum korku, yarattıkları beşeri imparatorluğun sona erme korkusudur. Bunu yıkmak isteyen Kur’an ın ipine sarılır. Yıkmak istemeyenlerde, onun girdabına kapılır.

Şimdide Rabbimin gosterdiği yola bakalım.


Casiye 20:Bu Kur'an, insanların kalp gozlerini acacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum icin de bir kılavuz ve bir rahmettir o.



Muhammet 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye duşunmuyorlar mı? Yoksa kalpler uzerinde o kalplerin kilitleri mi var?



İbrahim Sur.52.: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gonlu işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yoneltilmiş bir tebliğdir.

.


Enam 104: Gercek şu ki, size Rabbinizden gonul gozleri gelmiştir. Kim gorurse kendisi yararına, kim korluk ederse kendisi zararına... Ben sizin uzerinize bekci değilim.



Bizler eğer cıktığımız yola yanlış yerden başladıysak, ulaşmak istediğimiz yere de ulaşmamız, mumkun olamayacaktır. Allahın kitabını elleriyle zorlaştıranlar, elbette ondan istifade edemeyecek, onun nuruyla nurlanamayacaktır. Kur’anı anlayarak okumayanların, aklını kullanmayanların, kalp gozlerine Kur’an ışığı girmeyeceğine gore, doğru anlaması ve Allahın gerceklerini gormesi de, mumkun olmayacaktır.


Allahın onerdiği gibi, Kur’anı anlayarak okumayanlar, onu inceden inceye duşunmeyecekleri icin, doğru anlamaları da mumkun değildir. Ayetler uzerinde duşunemeyen, aklını kullanamayanların, kalpleri elbette kilitlidir. Allah Kur’anın bir uyarıcı olduğunu, aklı ve gonlu işleyenlerin ibret alacakları, bu kitabın bir tebliğ olduğunu soyluyor.

Anlaşılması zor bir kitaptır diyenlere, aklını ve gonlunu işletemeyenlere elbette sozumuz olamaz. Allah Kur’anın bizler icin gonul gozu olduğunu soyluyorsa, kimler gorurse ne mutlu onlara, goremeyenlere tavsiyemiz, Rahmanın ipine sarılın ona gonlunuzu acın, O size gereken ışığı verecektir demekten başka tavsiyemiz olamaz.



Kur’an ı bizzat bizler anlamaya calışmadığımız icin, gonlumuze Kur’an ın nuru da, ışığı da girmiyor. Apacık rehber elimizde olduğu halde, birbirimize karşı ihtirastan, cekişmelerden duşman olmuşuz. Allahın Kur’an icin soylediklerini gormezden gelip, beşerin yanlışları ile ihtirasımızın esiri olmuşuz. Bakın boyle olanlara Rabbim ne diyor.


Aliimran 19: Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. O kitap verilenlerin ayrılığa duşmesi ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtirastandır. Her kim de Allah'ın ayetlerini inkÂr ederse, şuphe yok ki Allah, hesabı cabuk gorendir.



Sanırım Allahın bu ayetinden sonra, kendimize cekiduzen vermekten, duşunup yanlışlarımızı gormekten başka, yapacak hicbir şeyimiz yok. Allah Zuhruf 44. ayetinde, İleride bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız dediği halde bizler, hala bu kitabı anlaşılması zor yapıp, devre dışı bırakarak, beşerin kitaplarına yoneliyorsak, sonumuzun hicte iyi olmayacağını bilmeliyiz. Sizce bu yol ve yontemi mantığınız onaylıyor mu? Onaylıyor diyenlere, sozum meclisten dışarı.


Dilerim Rabbim bizleri artık, Kur’an ın nuruna, guneşine, gonul gozune karşı yaptığımız bu saygısızlıktan, iftiradan ve Allahın adaletini basite almaktan kurtarır. Yoksa pisliğin icinde, cırpınmaktan asla kurtulamayız.


Rabbim bizleri bağışla, aklı gonlu işleyen, gonul gozleriyle gorebilen, Kur’anı inceden inceye duşunebilen, yalnız Rahmanı VELİ edinen, kulların arasına al bizleri. ÂMİN.

Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________