İbrahim Kalkan 1949 yılında Corum Osmaniye Koyu’nde doğdu. Duzenli bir eğitim alamadı, orta okuldan terki tahsil eylemek zorunda kaldı. 1966 da İstanbul’a geldi. Sanatın hemen her dalına olan merakı onu once tiyatro sahnesine cıkardı. Arada şiir yazmaya calıştı. Şiirleri bazı dergi ve gazetelerin eklerinde yayınlandı. Bu arada kitapla olan arkadaşlığını aksatmadan devam ettirdi.
Set Oyuncuları adıyla kurduğu tiyatro topluluğu ile Suclu Kim, (askerde yazıp sahnelediği) Kızıl Azap, Mahallede Şenlik Var adıyla kendi yazdığı oyunlarını sahneledi ve tiyatro ile yetmiş civarında il ve her ilin uc beş ilcesinde temsiller verdi. Bu arada Kızıl Azap, Suclu kim? piyeslerini yayınladı. 12 eylul askeri mudahalesinden sonra tiyatroya ara verdi. Uzun sure bir sure sonra BESTE dergisini cıkarmaya başladı fakat devam ettiremedi.
Bu arada Gonul Şarkıları, Suya Duşen Golgeler, Ay Işığı Kan Kırmızı, isimli şiir kitapları birer yıl aralıklarla cıktı. Ayrıca tamamıyla telif ve şekil itibariyle farklı olan KELOĞLAN MASALLARI serisini yayınladı. Okullara yonelik, Turk tarihinin onemli donum noktalarından olan Malazgirt, Soğut, Fetih, Canakkale ve Ankara konulu piyesler yazdı. İbrahim Kalkan ozellikle cocuklarımızın onune koyacağımız kitapların buyuk sorumluluk gerektirdiğinin altını cizmektedir.

Sinemada da Minyeli Abdullah, Hasret, Halvet, Suleyman Nazif Belgeseli, Baba Evi, Bayram gibi eserlerde onemli roller ustlendi. Şark Kahvesi, Bizim Ev, Şengul konağı dizilerinde rol aldı. Ayrıca şiirlerinden bir coğu Turk Sanat Musıkîsi formunda ve ceşitle makamlarda bestelenmiştir.
Şu gunlerde Muhabbet Faslı adıyla cıkacak şiir kitabının hazırlıkları meşgul olan İbrahim kalkan Turk sanatında klasik uslubun hakim kılınması gayreti icindedir. Tiyatro, edebiyat ve musıkîyi olmazsa olmaz sayan bunların doğru icra edilmesi halinde ulkenin huzur ve refaha kavuşabileceğine inanan bir anlayışla calışmalarını devam ettirmektedir.

İbrahim Kalkan iletişim:
[email protected]

xxx

İBRAHİM KALKAN’IN ŞİİRLERİ

Deniz ve Ruzgar

Mehtabın sulardaki aksi yuzerken toyda,
Şarkılar soyluyordu; dinledim, akşam koyda.
Her gonul sevdasını kendince meşk ederken,
Birkac martı ucuştu, her biri başka boyda.

Once hafiften esen meltemle saz sesleri,
Sahil boyunu sardı, keserek nefesleri,
Gecenin ıslığını surukleyen ruzgÂrın,
Kollarında kabardı, denizin hevesleri.

RuzgÂrın temasını hissederek derinden,
Dev dalgalar savurdu, kukreyerek yerinden.
Kar beyaz kopukleri sacılırken kıyıya,
İşaretler yayıldı, bir deniz fenerinden.

Bir vaveyla koptu ki gecenin ortasında,
Sandallar suruklendi, anafor kumpasında.
Acıkta demir atmış gemiler, sarsılarak,
Cekildi limanlara, fırtına sırasında...

Gokyuzunu kapladı, kurşundan bir tabaka,
Alevden oklarını savurdu, yaka yaka.
Boşaldı birden bire her yana sağnak yağmur,
Sahil mahşer yerine dondu, beş on dakika.

Simsiyah perdeleri cekilirken aradan,
Suya duştu golgeler o loşlukta sonradan,
Uzaklaştı fırtına, sukûta erdi gece,
Toprak kokusu esti, buhur buhur karadan.

Gokte gulumseyen ay, karşılarken şafağı,
RuzgÂr coktan aşmıştı, yukselip karşı dağı.
Yıldızlar selamladı, bir bir yakamozları,
Buseler kondururken, aşkı tattı dudağı.

Bu ruzgÂrla denizin, ezeli bestesidir.
Derunî muhabbetin aşka guldestesidir.
Bu hayat iksirinin bir ilÂhi terkibi,
Velhasıl fırtınanın belki bir zerresidir.
X

Sabahsız Geceler

Kimse bilmez ağlayıp gozyaşı doktuğumu
Sabahsız gecelerin korkulu kucağında
O kanımı donduran yuzlerce korduğumu
Dağlayıp tukettiğim omrumu ocağında

Dort duvar arasında beni cığlık cığlığa
Cehennem azabıdır saatlerce inleten
Bu icine duştuğum akıl almaz sığlığa
Ne ceker beni bilmem, hangi dertlerdir iten

Hafakanlar basıyor, taş kesiyor bedenim
Sanki devler geziyor beynimin damarında
Caresizlik icinde yırtılıyorken tenim
Ruhum cetin savaşın, en buyuk kumarında

Yureğime zinciri takılmış esaretin
LeylÂ'sını kaybetmiş, colde mecnun gibiyim
Tek zerresi kalmamış, ruhumda cesaretin
Viran olmuş, boşalmış bir gonul sahibiyim

Kalkabilsem yataktan acabilsem perdeyi
Baksam Âlem-i ervah menzilin neresinde
Atabilsem icimden uğursuz sergerdeyi
Yıksam taş duvarları kırsam bir keresinde

Girip kaynar sulara bedenimi arıtsam
Eritsem ateşlerde bu bendeki benliği
Ruhuma acı veren ne varsa sokup atsam
Belki icime duşer bir sabah serinliği

X
Sana geldim

Soyunup her turlu gÂm-ı fenÂdan,
Aşkın libasına burundum geldim.
Tevekkul dileyip yÂr-ı senadan,
Dost ile duşmana gorundum geldim.

Tutuldum doluya, yağmura, kara,
Bir zaman kavruldum hicran icinde,
İtilip kakıldım hep bir kenara,
Sabır taşlarıyla orundum geldim.

Kırık kanatları nice kuşların,
Sancısı fikrime duştukce yandım.
Hasretle savrulup yok oluşların,
Derdiyle ar edip surundum geldim.

Azap harmanında yele verildim,
Gezindim sıralı dağları, duzu..
Elenip belendim, gule serildim,
Ust uste katlanıp durundum geldim.

Gozyaşına duştum, sele katıldım,
Feryadımı boğdum ellere karşı.
Sevda yollarında cole atıldım,
Siyah gecelerden kurundum geldim.

__________________