Elinde bir care varsa, soyle... Yoksa sus! Bak, Kuran kÂinatı okuyor...
Olumu Oldur de Gel...
EVET, ZOR... Kabul ediyorum... Kim dedi ki, kolay diye... Bana “Sozler” kitabındaki bir ornek oykuyu hatırlattın... Sana kısaca anlatmalıyım...
Bir asker hayal et... Savaş meydanında... İki yanında iki derin yara var... Arkasında buyuk bir aslan... Pencesini kaldırmış, her an vurabilir... Onunde bir idam sehpası, sevdiklerini asıp olduruyorlar... Biliyor, sıra kendisine de gelecek... Bir yandan da yolculuk etmek zorunda, uzun bir yola gidiyor ister istemez... O caresiz adam, korku icinde beklerken bir nurani adam geliyor... Diyor:
“Umidini kesme... Sana iki tılsım oğreteceğim, guzelce kullanırsan arkandaki aslan senin emrinde bir at olur, biner gidersin... O idam sehpası da hoş bir salıncağa doner... Biner, keyif edersin... Bir de, sana iki ilac vereceğim... Kullanırsan yaraların guzel kokulu gullere doner... Sana bir de bilet... Onunla, bir yıllık yolu bir gunde gidersin, tıpkı ucar gibi... İnanmıyorsan bir dene, anlarsın...” Asker, bir parca denedi... Hak verdi o hayırlı adama...
Sonra sol tarafından başka biri cıkageldi... Şeytan gibi aldatıcı, sinsi, ayyaş bir adam... Yanında ickiler, suslu suretler, cekici goruntuler, ayartıcı fanteziler... Ona dedi:
“Arkadaş! Bizimle gel... Yiyelim, icelim, şu hoş şarkıları dinleyelim, cılgınca dans edelim... Gulelim, eğlenelim, kam alalım dunyadan...”
Baktı, askerin dudakları kıpırdıyor...
“Ne okuyorsun?” dedi.
“Bir tılsım” dedi asker.
“Bırak şu anlaşılmaz işi, keyfimizi bozmayalım...”
“Elindeki ne?”
“Bir ilac.”
“At gitsin... Neyin var... Eğlenme zamanıdır...”
“Elindeki kÂğıt ne?”
“Bir bilet... Yolculuk sırasında yayan ve ac kalmamak icin...”
“Yırt gitsin! Şu guzel gunde yolculuk nemize gerek!”
Buna benzer aldatıcı sozlerle onu kandırmaya calıştı... O da ona aldanıp gidecekti ki, sağ tarafından gok gurultusu gibi bir ses geldi:
“Sakın aldanma! O aldatan sersem herife de ki: Once arkamdaki aslanı oldur... Onumdeki idam sehpasını kaldır... Bana acı veren yaralarımı tedavi et... Zorunlu yolculuğumu bitir... O zaman de, gel keyif surelim... Yoksa sus! Ben, o Hızır gibi hayırlı adamı dinlemek istiyorum...”
Nasıl, guzel mi oyku... Bizim hayatımız aslında... O asker sensin... Yani insan... Aslan ise, eceldir... Her an gelebilir... İdam sehpası ise, ayrılıktır, olumdur... Geceler gunduzleri izlerken sevdiklerin de gider bir bir... Sıra sana da gelecek... İki yara ise, sendeki acizlik ve fakirlik... Elin ermez, gucun yetmez... Neyin varsa emanet, senin hicbir şeyin yok... Verilmiş, alınacak... İstersin, ama yaratamazsın... Yolculuk ise, ruhlar Âleminde başlar... Dunyadan, cocukluktan, ihtiyarlıktan gecer... Sonra kabir, berzah, haşir, sırat, ahiret... Zamanı durduramazsın... Gitmek zorundasın...
İki tılsım ise, Allah’a iman, ahirete iman... İmanı olana olum guzel gelir... İnsanı cennete goturen, sevdiklerine kavuşturan bir binek olur... Olumun hakikatini bilenler olumu sevmişler, daha olum gelmeden olmek istemişler... Zamanın gecmesi olgun mumini korkutmaz... Yalnız ayrılık gormez o... Sinema makinesi gibi donen dunya yeni manzaralar gosterir ona... Guzellikler tazelenir... Keyif veren sahneler birbirini izler... Gidenler yok olmadılar, bilir... Yerine gelen var... Cunku yapan, yaratan bakidir, kalımlıdır, yine yaratır...
Obur ilac ise... Biri, sabır ile Allaha tevekkul etmek... Elinden geleni yaptıktan sonra sonsuz merhamet sahibine guvenmek, dayanmak... Tıpkı annesine koşan bir bebek gibi, Allahın rahmet kucağına sığınmak... İkinci ilac, verilen nimetlere şukurdur... Calışmasının sonucuna kanaat ederek Allahtan istemek... Yalnız ona minnet duymak... Allaha karşı kendini sonsuz fakir hissetmek...
Kaldı bilet... O bilet ise, başta namazdır... Sonra obur buyruklar... Bir de, buyuk gunahlardan uzak durmak... Kuran’ın dediklerini yapmak ebediyete giden yolda bize lazım... Işıktır, azıktır, binektir onlar...
Şimdi duşun! Beş vakit namazı kılmak pek kolay... Yedi gunahı terk etmek gayet hafif... Ya sonucları... Neticesi, meyvesi, faydası... Sana sonsuza kadar lazım...
Birileri seni gunaha davet ederse, de onlara: “Benim sonsuza uzanan arzularım var, sen tatmin edebilir misin? Manevi yaralarıma deva bulabilir misin? Olumu oldurebilir misin? Kabir kapısını kapatabilir misin? Uzun bir yola gitmek zorundayım, durdurabilir misin? Elinde bir care varsa, soyle... Yoksa sus! Bak, Kuran kÂinatı okuyor... Ben, onu dinlemek, o nur ile nurlanmak, bu dunyada huzur bulmak, obur dunyada kurtuluşa ermek istiyorum...” Omer Sevincgul
__________________
Olumu Oldur de Gel...
Dini Sohbetler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Olumu Oldur de Gel...
-
12-09-2019, 09:26:05