Bir Ağacta Gul de Biter Diken de



Hayat, herkes icin farklı farklı anlamlar taşır.

Hayat denilen sure, ona yuklenilen anlamla değer bulur.

Hayat, duygu ve duşuncelerin gercekleştirilmeye calışıldığı bir zaman dilimi. Guzel duygu ve duşuncelerle aydınlanan ya da cirkinliklerle kararan bir omur.

Kısacası bir sınav hepimiz icin.

Duygu, duşunce ve hareketlerimizle iyi, guzel, doğru bicimde şekillendirdiğimiz gunler, aylar… Ya da kotuluklerle kendimize de, cevremize de karattığımız bir dunya.

Hayata anlamlı olarak bakan bir goz, onun onemli bir sınav olduğunu bir cırpıda anlar.

Hayat, iyilikle kotuluğun, guzellikle cirkinliğin doğrulukla yanlışlığın, sevapla gunahın ic ice yaşandığı bir Âlem.

Bu nedenledir ki hayat, karşımıza her zaman iki yol hÂlinde cıkıyor: Hayır ve şer…

Hayat ağacında gul de biter, diken de…

Hayatın sırrı, bu iki kavramı algıladığımız zaman cozuluyor.

Toplum hÂlinde yaşayan insan, bu iki kavramla her an karşı karşıya. Her olayda bir yol ayrımında kalıyor insan. Olumlu ya da olumsuz bir tavırla atıyor adımlarını.

İnsanın başarısı ve mutluluğu, hayatını olumlu adımlarla surdurmesine ve hayatın dikenlerine rağmen tercihini hep gulden yana koymasına bağlı.

Cevremizde duygu, duşunce ve davranışlarıyla elbette dikenden yana insanlar olabilir.

Bu insanlar, yalnızca dikenden yana olmakla kalmayıp gule de duşman olabilirler. Bizim gorevimiz, buna rağmen gulden yana olmak. O insanların da gule dost olabilmeleri sağlamak.

Kimi insanlar ceşitli nedenlerle dikeni gul olarak da gorebilirler. Dikeni onemsemeyebilirler. Gul bahcesine donuşebilecek hayatı, bilerek ya da bilmeyerek yaşanamaz hÂle donuşturmeye calışabilirler.

Gorev ve sorumluluk belli: Hayatı bir gulistana donuşturebilmek. Hayatta bir bahcıvan olduğumuzu unutmamak. Gul yetiştirmek.

İnsanoğlu icin “beşer, şaşar” der atalarımız.

Kimi zaman heva ve heveslerimize yenilir, nefsimize uyarak biz de yanlış davranışlarla, yanlış işler yapabilir, yanlış tercihlerde bulunabiliriz. Kimi zaman da bilmeden yaparız bu yanlışlıkları. İnsanız ya…Şaşarız, şaşırırız.

Cevremizdeki dostlar, gul insanlar bizleri uyarır. Pişmanlıkla, tovbeyle dikenlerden uzaklaşıp gul bahcesine yoneliriz yeniden.

Sevgili Peygamberimiz, gul yuzlu, gul kokulu Gul Peygamberimizdir. İnananlar olarak onun gul yuzunu ozler, gul kokusunu icimize cekmek isteriz sonsuza dek. Gul medeniyetimizi kuran ornek insanları her zaman rahmetle anarız.
Gul ve dikeni, hayır ve şer kavramlarıyla ilişkilendirmek te mumkun.

Gul guzelliğiyle, kokusuyla hayrı cağrıştırır. Dikense verdiği acıyla şerri hatırlatır.

Ne var ki sınav icin, gulun kıymetinin bilinmesi icin dikene ihtiyac var. Gule ulaşırken dikenlere takılmak da mumkundur.
Gule ulaşmak, guzelliği yakalamak elbette kolay değil. Bu da bir sınav…

Dikenlere aldırmadan gule yonelmek, onu koklamak…

Gul Peygamberimizin yoluna bin bir turlu dikenler atıldı. Atılan taşlarla gul medeniyeti yıkılmak istendi. Ama O, “sağ elime guneşi sol elime ayı verseniz de”, diyerek gul medeniyetinden vazgecmeyeceğini haykırdı dunyaya.

Onun guzel, gul sozleri hayatımızı renklendirdi. Yolumuzu aydınlattı.

Gul, hep dikenle birlikte anıldı.

Hayat, zıtlıklarla ic ice yaşandı. Geceyle gunduz, akşamla sabah, guzellikle cirkinlik gibi gulle diken de hayatı anlamlı kıldı.
Dikene rağmen, gulden yana olmak bir ideal oldu.

Dikenler olmasaydı, gulun değeri bilinir miydi?

Dikensiz gul yok. Hayat, guluyle dikeniyle birlikte devam ediyor.

Gonlumuz gulden yana.

Aşkımız gul.
Dikenle oyalanmak, dikene takılmak sevgimizi azaltır elbette.

Cevremizde gorduğumuz cirkinlikler, kabalıklar, yanlışlıklar birer diken. Bu dikenleri ortadan kaldırmak ve azaltmakla sorumluyuz.

Atalarımız: “Gulu seven dikenine katlanır.” diyor. Gule sevgimiz, dikene de katlanmamızı ister bizden. Ne var ki buradaki katlanmayı doğru bicimde algılamamız gerek. Katlanmayı, dikeni hoş gormek değil, dikene de tahammul ederek, onu da gule donuşturmek biciminde anlamak gerek.

Bir arkadaşımızın, bir komşumuzun diken olarak gorduğumuz yanlış işi, cirkin davranışı, bizi ondan uzaklaştırmamalı. Onun dostu, arkadaşı isek, onun dikenden zarar gormemesini sağlamaya calışmak gerekmez mi?
Guzellikler arttıkca cirkinlikler azalır.

Işığın gelmesiyle karanlıklar aydınlanır.

Hayır gelince şer gider.

Cirkinliklere karşı, şerre rağmen, guzelliklere, aydınlığa ve hayra doğru yol almak.

Hayatı gul bahcesine cevirebilmenin en onemli şartı bu!

(Rıfkı Kaymaz)
__________________