Ziyan mala gelsin de cana gelmesin diyemeyince...



İslam kulturunde bazı doğrular eğlendirici misallerle anlatılır, anlaşılacak orneklerle zihinler doğruya yonlendirilir.
İrşat eserlerinde boyle misaller bir hayli yekun tutar. Doğruları daha net şekilde sunan bu misallerden birini arz etmek istiyorum bugun sizlere. İcinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların bazı zihinleri sıkıp doğru duşunmeyi onlediği bir devrede bu misal bizlere bir şeyler fısıldıyor gibi geliyor bana. Bir de siz goz atın bakalım aynı uyarıcı mesajı siz de almış olacak mısınız bu misalden?

***

Efendim, kurtların kuşların dilinden anlayan Suleyman aleyhisselama gelen bir meraklı adam yalvarır:

- Ne olur ey Allah'ın Nebisi, bana hayvanların dilini oğret de ne konuştuklarını ben de anlayayım.

Suleyman aleyhisselam, olmaz, der. Sen onların konuştuklarını anlarsan sabredemez, başına bir iş acarsın!.

Ne var ki adam ısrar eder. Suleyman aleyhisselam da ısrarcı adama hayvanların dilini oğretir. Bundan sonra evinin avlusunda oturan adam coplukteki kopekle horozun konuşmalarını dinlemeye başlar. Bir ara garip sesler cıkaran kopekten şu sozleri duyar: - Horoz kardeş, sen arpayla buğdayla da karnını doyurabilirsin. Biraz otedeki taneleri yesen de ekmek kırıntılarını bana bıraksan olmaz mı, benim karnım cok ac. Horoz şu cevabı verir: - Sabret kopek kardeş, yarın buraya ağanın olen eşeğini getirip bırakacaklar, bolca et yer, karnını iyice doyurursun.

Bunu duyan ağa hemen koşar ahırdaki eşeği alıp doğruca pazara goturur. Yoksul bir adama satıp parasını cebine koyduktan sonra soylenerek doner: - İyi ki hayvanların dilini oğrendim, yoksa eşek elimde olecekti. Ertesi gun yine kulak kabartır coplukteki seslere. Kopek sitem etmektedir horoza: - Hani ağanın eşeği olecekti de ben de bolca et yiyecektim ya? Horoz cevap verir:

- Ağa acıkgozluk edip eşeği sattı. Ama uzulme, bu sefer ağanın atı olecek. Buraya getirip bırakacaklar, bolca et yer, karnını iyice doyurursun.

Ağa yine hızla kalkar, ahıra gidip atı alarak pazara goturup hemen satar. Donerken de yine soylenir:

- İyi ki hayvanların dilini oğrendim, yoksa at da elimde olecekti. Bakalım şimdi neyi konuşacaklar diye merakla beklemeye başlar.

Bu sefer kopek daha yuksek sesle sitem ediyor: - Horoz kardeş, beni yine aldattın. Hani ağanın atı olecekti ya?

- Ağanın atı, sattığı zavallının elinde oldu. Ama uzulme der, bu sefer daha buyuk bir ziyafete konacağız hep birlikte. Kopek inanmaz:

- Hadi hadi beni yine aldatıyorsun. Horoz kesin cevap verir:

- Hayır, aldatma falan yok, durum ciddi. Cunku der, malına gelen ziyana razı olmayan ağanın bu sefer ziyan canına gelecek, razı olmadığı malı yerine kendisi olecek, bela bu defa kendi canına gelecek. Arkasından yemekler yapılıp etler pişirilecek, artanı da bizlere dokulecek, ye yiyebildiğin kadar.

Ağa bunu duyunca şaşırır, sağa sola koşuşturmaya başlar, yok mu beni kurtaracak biri, diye soylenir. Derken gece hastalanan ağa sabaha cıkmaz, olur.

Arkasından yapılan yemek, pişirilen etlerden artanlar copluğe dokulur, uzun zaman hayvanlar ziyafete konmuş olurlar. Bu sırada horoz soylenir:

- Keşke insanlar, gelecek ziyan malıma gelsin, cana değil diyebilselerdi, bunda da bir hayır vardır, diyerek mala gelen musibete razı olup sabırla karşılasalardı. Ne yazık ki bazıları bunu diyemiyorlar. Mallarına gelen musibete razı olmuyor, sanki canlarına davetiye cıkarıyorlar. Sonra da derin pişmanlıklar duyuyorlar ama pek faydası olmuyor.

Ne dersiniz, bu misal ne diyor bizlere? Duşunmeye değer mi?


AHMED ŞAHİN
__________________