Mumin bir kimse her şeyden once helÂl ve temiz olan şeyleri tuketmek zorundadır. Yediği veya kullandığı şeylerde maddî ve manevî bir kir bulunduğu takdirde yaptığı ibadetlerin kabul edilmeyeceğini Hz. Peygamber haber veriyor. Esasen Kur’an’ın ifadesine gore, ta Hz. Âdem’den beri butun peygamberler helal ve temiz şeylerin yenmesi emredilmiştir. Allah TeÂlÂ,

“Ey Peygamberler! Temiz şeylerden yiyin, faydalı iş işleyin. Doğrusu ben, yaptığınızı bilirim.”

“Ey insanlar! Yeryuzunde bulunan maddelerin helÂl ve temiz olanlarından yeyin; şeytanın peşinden gitmeyin, cunku o apacık duşmanınızdır” buyuruyor.


Dini bir terim olarak helÂl şer’an izin verilmiş olan, hakkında yasaklama veya kısıtlama bulunmayan davranışı ve onun dini hukukî hukmunu ifade eder. Mubah ve caiz gibi terimlerle de ifade edilir; mukellefin yapıp yapmamakta muhayyer bırakıldığı davranışları belirtmek uzere kullanılır. Tayyib ise aklıselim sahibi, dengeli, erdemli, temiz tabiatlı her insanın beğendiği, hoşlandığı, temiz, guzel, iyi ve yararlı şeyler icin kullanılır.



Ahirette butun inanclarının, eylemlerinin, umitlerinin yıkılıp gittiğini goren inkÂrcı muşriklerin pişmanlıklarını, caresizliklerini, kaygı ve korkularını son derece carpıcı ve ibret verici bir uslûpla yansıtır. Boylece Allah’ın yardım ve desteğini kaybedenlerin ahiretteki yalnızlığını ve yıkılışını gonlu hakikate acık insanlara etkili bir bicimde hissettirir.
Kur’an-ı doğru okuyabilenlere son derece değerli bir ders veren ayetlerin ardından burada da insanlar, bu dersten yararlanarak helÂl ve temiz olan şeylerden yiyip-icmeye, şeytanın izinden gidip haramlara bulaşmamaya cağırılmaktadır.



Cunku şeytan insanların duşmanı olup onlar icin daima ve yalnızca kotu şeyler ister; onları haramlara, edep dışı davranışlara, Allah hakkında O’nun her bakımdan yetkinliği ve yuceliği ile bağdaşmayan sozler soylemeye kışkırtır. Kuşkusuz bu uyarılar oncelikle Kur’an’ın ilk muhatabı olan muşriklere yoneliktir. Bununla birlikte soz konusu uyarılar, butun insanlar icin hayati değerler taşıyıp muminlerin de helale harama riayet etmeleri, şeytanın kışkırtmalarına karşı daima ve ihtiyatlı davranmaları gerektiğini ima etmektedir.



Nitekim Allah TeÂlÂ,



“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şukredin; eğer kendisine kulluk ediyorsanız”
buyurmuştur.



İlim ve amel tahsili, nefsin takva uzere olarak ukubet ve azaptan muhafazası icin yemek yemeli, yoksa hıfzıssıha kanunları hilÂfına hayvanlar gibi her istediğini yesin diye nefsi başıboş bırakıvermek değildir. Cunku yemek dinin zeriası, ikame ve muhafazasına bir vesile ve aletidir. Şu halde, her erkek ve kadın yiyeceği yemeği helalinden kazanıp, şeriatın mizanı ve olcusu uzerine, sunnet ve adabına riayetle yemeli ve boylece midesini haram ve şupheli şeyleri yemekten de muhafaza etmelidir.



HelÂlinden Yemeye Dikkat Etmek



Allah yolunda yuruyen ve O’na vuslatı arzu eden kimselerin yemelerinde, icmelerinde dikkat edecekleri bircok vazifeleri vardır. Kazancını helÂlinden yaparak; helÂl maldan başka ağzına bir şey almamaktır. Cunku haram ve şupheli şeyleri yemekle yapılan ibadetler buz uzerine bina kurmak gibidir.



Abdullah b. Abbas (r.a) buyurmuştur ki:



Midesinde haram bir şey bulunan kulun ibadetini Allah kabul buyurmaz. !



Vuheyb b. el-Verd (r.a) de şoyle buyurmuşlar:



Karşındaki şu direk gibi oluncaya kadar oruc tutup, namaz kılsan bile midene giren rızkın helal olup olmadığına dikkat etmezsen, ibadetinin faydasını goremezsin.



Sufyanı Sevri (k.s) diyor du ki:



Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helallığı nisbetindedir. Şu zamanda sofralarında helal ekmek bulunduran aileler cidden cok azalmıştır!



Abdullah b. Abbas (r.a) diyor ki:



Bir mu’min icin helalinden kazanmak, bir dağı diğer dağın yanına goturmekten daha guctur.



İmami Şarani (r.a) diyor ki.



Haramla gıdalanan bir kimseden ancak haram işler sadır olur. Şupheli şeylerle gıdalanan kimseden de şupheli işler zuhur eder. Hatta haramdan gıdalanmış bir kimse, Allah’a ibadeti taatte bulunmak istese, buna gucu yetmez.



İbrahim b. Ethem (k.s) :



Ekseriye akşama kadar calışır, akşam ucretini verdikleri zaman bir duşunur ve arkadaşlarına: Patronun benden istediği işi bihakkın yerine getirememiş olmaktan korkuyorum. Der, sonra ucretini terk ederek o geceyi karnı ac olarak gecirirdi. O, kalbin huzuru İlahiyeden ayrılmamasını, helalinden olmak şartıyla, sanatkÂrlıkta goruyordu, Huzur bulunmaksızın yaptığı işlerin ucretini almıyordu, O diyordu ki. Ben ibadet edici bir adama rastladım. Namaza ağır kalkıyordu. Bir nazar kıldım idi. Bir de ne goreyim; Adamın ağır davranması gıdasının temiz olmayışındanmış. ! Eğer helal yemiş olsaydı, bu ağırlık hÂsıl olmazdı.



Adamın biri, Sufyanı Sevri’ye:



Efendim, namazda birinci safta bulunmanın faziletini bize anlatır mısınız? Demiş.

O şu karşılığı vermiştir:

Kardeşim sen, ekmeğini nereden kazanıyorsun, ona bak! Sen helalinden gıdalan da, namazını hangi safta dilersen orda kıl. Bu hususta sana bir gucluk yoktur.



Seriyy-İ Sekati (Ra) diyor ki:



Kurtuluş uc şeydedir;

1-Hidayetin yolu.

2-Takvanın kemali.

3-Gıdanın helali



Helal Lokma



HelÂl lokma insan vucuduna sıhhat, afiyet, kalbe surur ve ferah, ruha ise kuvvet ve kudret verir. Haram lokma ise vucuda maddî sıhhat verirse de nefse kuvvet, ruha zafiyet, kalbdeki iman nurunu azaltarak kasvet verir. Kasveti kalb sahibi insan ise zulmette kalarak hakikatten uzaklaşır. Bir nebatın yetişmesinde temiz su veya kurumasında kirecli su ne ise. Veya bir motorlu vasıtanın calışmasında saf, temiz benzin ve yağı. Veya calışmamasında da kirli ve temiz olmayan benzin ve yağı ne ise; insan vucudunda da helÂl ve haram lokma oyledir. Onun icin her mumin ağzından iceri giren lokmasına son derece ve titizlikle dikkat etmelidir. Bilhassa şupheli olan şeylerden sakınarak korunmalıdır.



Kalbin muhafazası butun azaların muhafazasına ve butun azaların muhafazası da midenin muhafazasına bağlıdır.



Ustad Ebû Cafer (k.s) der ki:



Mide oyle bir uzuvdur ki o ac olursa diğer aza tok olur; Yani azgınlık gostermez, insanı kotuluğe suruklemez. Eğer o tok olursa diğer aza ac olur; yani insandan her şeyi ister ve onu kotuluğe sevk eder.



Kısaca insandan zuhur eden iyi-kotu her hareket mideye inen gıdaların eseridir. Ona giren haramsa, cıkan da haramdır. Giren helalse cıkan da helaldir. Giren luzumsuz şeylere, cıkan da luzumsuz şeylerdir. Gıdalar birer tohum, mide de tarladır. Oraya ne ekersen onu bicersin.



Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki:



“HelÂl nafaka aramak, her muslumana farzdır.”

“Kırk gun helÂl yiyenin kalbini Allah nurlandırır ve hikmet gozlerini kalbinden lisanına akıtır.”

“HelÂl yemek ye, duan kabul olsun”



Ali b. Şahap:



Duyduğuma gore; helal yoldan alınan gıda ile gelişen bir bedeni katiyyen toprak eritmez. Curutmez. Yemez.



MevlÂn Celaleddin Rûmî (k.s) der ki:



Mumine nur ve kemal artıran lokma helal kazanctan elde edilen lokmadır. İlmi hikmet helal lokmadan doğar. Aşk ve rikkat helal lokmadan hÂsıl olur. Ağıza alınan helal lokmadan buyuklere hizmet, ahiret ve gonul Âlemine hicret meyli doğar. Eğer sen, ekmek anbarı olan mideni boş bırakırsan, orasını kıymetli buyukluk incileriyle doldurursun. Yani; Maarifi İlahiyye ve tecelliyatı rabbaniye ile dolarsın. !



Ali Bulbuli:



Yemek cinsinden, sana getirilen şey Allah’ın bir nimetidir. Onun sofrasındandır. Gonderene tazim ederek onlardan ye. Sakın ha: Vera yonuyle, şeriat terazisini elinden bırakmayasın, sonra helÂk olursun.



Haram Lokma



İbrahim Dusuki (rh. a.) buyurdu ki:



Haram yemek var ya. İşte o: Ameli tevkif eder; durdurur. Yukselmesine engel olur. Dini yonden de, sahibini kucultur, ufaltır, kıymetsiz duşurur. Kısacası değersiz eder.



İmamı Kerhi (k.s) der ki:



Oruc tuttuğun zaman akşam ne ile kimin yanında iftar ettiğine ve kimin yemeğini yediğine dikkat et. Nice kişiler vardır ki: Yedikleri bir yemek onların kalplerini cevirir. İbadet edemezler. Nice kişiler vardır; Yedikleri yemek yuzunden gece ibadetinden mahrum kalırlar. Gene nice kişiler vardır ki gozlerinin bir bakışı onları Kur’an okumaktan alıkor.



Abdulkadir Geylani (k.s) buyurdu ki.



Ey Hak kapısının hizmetcisi! Haram yemek kalbi oldurur. Helal lokma ise kalbi diriltir. Oyle ki: Bir lokma orayı aydınlatır. Diğer bir lokma; orayı karartır. Bir lokma seni dunya ile meşgul kılar. Bir lokma da var ki: Seni hem dunya, hem de ahiret konusunda zahid yapar. Diğer bir lokma da var ki: Seni bu ikisini yaradana cevirir; O’na olan rağbetini artırır.



Haram nesne seni ekseri dunya ile oyalar; gunah ve isyanları sana sevdirir. Mubah olan nesneler ise, seni ahiretle meşgul kılar, ibadet ve taatı sana sevdirir. Kısacası helal lokma kalbi mevlaya yaklaştırır. İşte butun bu lokmalar ancak Hakk’a olan marifetle bilinebilir. O’na olan marifet ise; kalb ile olur, onun manevî havası orada esmeye başlar; kÂğıt uzerinde değil.



Sen ne yiyip ictiğine, ne giyinip nikÂh ettiğini ve butun bunların nereden, ne yolla ele gectiğini dikkatle incelemedikce Hakk’ı nasıl bilebilirsin? Yani; O’nun hakkında lÂyıkıyla marifet sahibi nasıl olabilirsin?



Peygamber (s.a.v):



“Yiyecek ve iceceğin nereden geldiğine aldırış etmeyen kimseyi Cenab-ı Allah cehennemin hangi kapısından iceri sokacağına pek bakmaz.”

“Âdemoğlu karnından daha fena bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkac lokma nesine yetmez. Behemhal fazla yemek mecburiyetinde ise karnının ucte birini yemeğe ve ucte birini iceceği suya ve ucte birini de nefesine ayırmalıdır” buyurmuştur.



Sehl (k.s) der ki:



Haram lokma yiyenin azaları (bilsin, bilmesin. . İstesin, istemesin) isyan eder. Yediği helÂl olan kimsenin ise azaları kendisine itaat eder ve hayırlı işler yapmağa muvaffak olur.



Lokman oğluna hitaben:



“Yavrum mide dolarsa fikir uyur. Hikmet sağır olur, butun aza ibadetten geri kalır” buyurmuştur.



Mu’minun 23/51.

Bakara 2/168.

Kur’an Yolu Turkce Meal ve Tefsir 1/161–162.

Bakara 2/172.

Tenbihul Muğterrin S. 57.

Taberani “ Evsat” ından, Enes (r.a) den.

Ebû Naim “ Hilye” de-Ebû Eyyub (r.a) den-İbni Adiy’de Ebû Musa (r.a) den.

Taberani “ Evsat” ında İbni Abbas (r.a) den.

ed Duresus Seniyye-Fil Mevaızı Geylaniye.

Tirmizî-R. Salihin 1/412.







KAYNAK......
menzil
__________________