Marlon Brando

ABD'li sinema ve tiyatro oyuncusu.

Mesleği hakkında hic de olumlu konuşmayan ama bircok seyirci ve eleştirmen tarafından yuzyılın oyuncusu olarak kabul edilen; "metod oyunculuk" tarzını doruğa ulaştıran bir aktor. Robert De Niro, Al Pacino gibi ustaları derinden etkileyen bir simge.

Ama son yıllarda kendini oyunculuktan cok şişmanlamaya verip, izleyicilerini kızdıran bir yıldız.

1944 yılında tiyatro oyunculuğuna başladı.Bircok oyunda rol aldıktan sonra 1947 yılında Tennessee Williams'ın "Arzu Tramvayı" oyunundaki serseri ve maco bir genc karakteri olan 'Stanley Kowalski' tiplemesiyle tum tiyatro camiasında adını duyurdu.

Daha sonra Elia Kazan ve Lee Strasberg'in kurduğu "Actors's Studio"ya katılıp burada uygulanan "Metod" oyunculuk tarzının ilk ve en onemli uygulamacılarından ve oluşumuna katkıda bulunanlardan biri oldu.

1950 yılında Fred Zinnemann'ın "Men(Erkekler)" filmiyle sinema dunyasına etkileyici bir adım attı.Daha sonra 1951-1954 yılları arasında sırasıyla;tiyatroda da oynadığı Elia Kazan'ın"Arzu Tramvayı"(1951), yine Elia Kazan'ın "Viva Zapata"filminde unlu meksikalı gerilla lideri Emiliano Zapata'yı canlandırdı(1952).Joseph Mankiewicz filmi "Jul Sezar"da Marcus Antonius rolundeydi(1953).Bu uc filme ust uste uc kez 'En İyi Erkek Oyuncu'oscarına aday oldu ama kazanamadı.Oscarına,1954 yılında sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olan Elia Kazan'ın yonettiği "Rıhtımlar Uzerinde" filmindeki sendika ağalarına karşı koymaya calışan dok işcisi 'Terry Malloy" roluyle ulaştı.Brando artık tam anlamıyla zirvedeydi."Vahşi Hucum(The Wild One)"filminde canlandırdığı,bir motorsiklet cetesinin asi lideri roluyle genc kuşağın idolu haline geldi.Kurulu duzeni sorgulayanların sembollerinden biri oldu.

50'li yılların ikinci yarısı,ilk yarısındaki kadar gorkemli olmasa da oyuncu icin başarılı gecti.Bu donemdeki başlıca filmleri olarak; "Cayhane", oscar adayı olduğu "Sayonara" ve "Genc Aslanlar" sayılabilir.

1961 yılında Stanley Kubrick'in yarıda bırakmasıyla yonetmenliğini de ustlendiği psikolojik western "Tek Gozlu Jack"i cevirdi."Yatak Hikayesi" ve Charlie Chaplin'in yonettiği "Hong Kong'lu Kontes" filmlerinde komedi oyunculuğunu denedi.

Arthur Penn'in ırkcılık karşıtı "Kacaklar(The Chase)" ve eşcinsel bir subayı canlandırdığı John Huston imzalı "Pırıltılı Gozler" gibi sistemi ve toplumsal yapıyı sorgulayan filmlerde rol aldı.Ama eski parlak donemi geride kalmış gibi gozukuyordu.Ozellikle 60'ların sonunda oynadığı "Candy", "Gece Gelen Adam" gibi hem eleştirmenler hem de seyirciler tarafından berbat bulunan filmlerle karizmasını bir hayli sarstı.

Bu kotu donem,1972 yılında Francis Ford Coppola'nın sinema tarihinde unutulmaz bir yeri olan "Baba(The Godfather)" filmine kadar surdu.Bu filmdeki mafya babası "Don Vito Corleone" rolundeki unutulmaz oyunculuğuyla eşsiz bir oyuncu olduğunu bir kez daha ispatladı ve tam anlamıyla bir sinema efsanesi haline geldi.Bu roluyle "En İyi Erkek Oyuncu Oscarı"nı ikinci kez kazandı.Ama,ABD yonetiminin ve Hollywood sinemasının kızılderililere yaptıkları haksızlıklara dikkat cekmek icin,odul torenine kendi yerine kızılderili bir kadını gonderip odulu almayarak protesto etti.

Boylece,uzun bir suredir desteklediği "kızılderililerin medeni hakları hareketine" en buyuk desteği vermiş oldu.

1973 yılında Bernardo Bertolucci'nin erotizmin sınırlarını zorlayan filmi "Paris'te Son Tango"da tum vucuduyla(!) oynadığı karakterle seyircileri tam anlamıyla şok edip, bir kez daha oscara aday gosterildi.

1978 yılında bilimkurgu filmi "Superman"deki sadece 10 dakika suren rolu icin (Superman'in babası rolundeydi) sinemadaki efsanevi kişiliği sayesinde astronomik bir ucret aldı.Yapımcılar onun kucuk rolleri icin bile inanılmaz paralar odemeye razı oluyorlardı.

Francis Ford Coppola'nın,sinema tarihinin en başarılı savaş karşıtı filmlerinden olan "Kıyamet(Apocalypse Now)" filmindeki kendini yarı tanrı sanan Albay Kurtz rolundeki emprovize oyunculuğuyla yine goz doldurdu.(Dedikodulara gore bu film icin sete geldiğinde kendisine verilen senaryoyu okumamıştı ve rolu hakkında hicbir bilgisi ve hazırlığı yoktu!!)

1980 yılındaki "Formul" filminden sonra sinemaya dokuz yıllık bir ara verdi.Bu sure zarfında bazı televizyon dizilerinde konuk oyuncu rollerinde oynadı.1989 yılındaki "Kuru Beyaz Bir Mevsim" filmindeki oyunculuğuyla "en iyi yardımcı erkek oyuncu" dalında oscar adayı olarak sinemaya parlak bir donuş yaptı.

90'larda "Keşif", "Dr.Moreau'nun Adası", "Don Juan de Marco" başlıca filmleri oldu.

Son olarak 2001 yılında henuz gosterime girmeyen ve başrollerini Robert De Niro ve Edward Norton ile paylaştığı "The Score" filminde rol alıyor. Brando, 2004 yılında oldu.


Kaynak
__________________