Hatırla Sevgili'nin senaristi Nilgun Oneş, dizinin bitmesine uc bolum kala yapılan roportajda "tarafsız olamadığını" soyledi.

-Bir senaryo ustası olarak, işin matematiğini, duyguların kimyasını, seyircinin nabzını elinizde tutmayı ne kadar becerseniz de hayatın o muhteşem senaryosu karşısında yazdıklarınızın karikatur gibi kaldığını hissediyor musunuz?

-Cok guzel bir soru. Bazen kendimi senaryodaki bir karakter gibi duşunduğum olmuştur. Ben şimdi bunu soyledim. Karşımdaki bana ne soyleyecek? Buradaki bilinmezliği cok mukemmel bir senaryo yazarının yazdığını duşunuyorum. Siz yazarken taklit ediyorsunuz hayatı. Kurduğunuz dunyada ne biriktirdiyseniz onu sunuyorsunuz. O yuzden de cok sınırlı oluyor. İyi bir senaryo yazmak icin omrumun yetmeyeceğini duşunuyorum.

-Hayatın matematiği ile dizinin matematiği hangi acılardan farklı?

-Hayatın matematiği sizin kafanızdaki matematikle hic uyuşmuyor. Mesela ben sekiz bucuk yaşında annemi kaybettim. Normal koşullarda bir senaryo yazarı olarak bu olayı daha ileri bir tarihe atardım. Ama o cok erken geldi benim başıma. Bircok arkadaşımın hayatında da tam tersi oldu. Başlarına sıra dışı bir şey gelmeden bu yaşlara kadar gelebildiler. O da sıra dışı bir matematik bence. Cunku senaryo matematiğinde birtakım iniş cıkışlara ihtiyacınız var.

-Kendi yaşam senaryonuzun neresindesiniz?

-Ortalarında. Yapacak şeylerim var cunku. 30 yaşında bir kızım var. Ressam. Onun hayatını izliyorum. Beni heyecanlandırıyor oraya doğru bakmak. Sonra ulkeye bakmak. Bu her zaman derdim oldu benim. 78 doneminde orgutlu bir hayatım oldu.

-Hangi orgutte?

-TDKP. 68'de THKO olan grubun 78'de ismi bu oldu.

-Hatırla Sevgili'de hangi karakter sizsiniz?

-Orada cok parcam var. Mesela Yasemin benim gibi Guzel Sanatlar'da okudu. Ben aslında grafik tasarımcıyım. O resimle haşır neşir olmak Yasemin'de duruyor. Defne'de işin siyasi tarafı ve o donem benim duşunduklerim duruyor.

-Eylem olarak benzer şeylerde bulundunuz mu?

-Defne 68'de hareketliydi. 78'de artık bir cocuğu vardı. Ve iş sahibiydi. Ben 78'de daha cok yazıp cizen, pankartları hazırlayan bir konumdaydım. Silahlı eylemde hic bulunmadım. O hicbir zaman yapamayacağım bir şey benim. Şiddet beni cok irite ediyor. Dizide de bir anlamda şiddeti eleştirmeye calıştık. Fakat oyle şeyler yaşanmış ki o hep geri planda kaldı. Şimdi finalde derdimiz buydu gibi bir son soz yazmak istiyorum.

-Bir parcanız da Işık'ta var mı?

-Tabii. Işık'ta da, oradaki ozel ilişkilerde var benim bir parcam. Sadece ulkucu biriyle birlikte olmak anlamında değil. Ama o yaşadıkları ayrılığı, hani biriyle koparsın ama kopamazsın surecini ben de yaşadım. Karakterleri konuşturmak terapi gibi bir şey. Diyelim ki Yasemin olarak bir şey soyluyorum. Sonra Yasemin'in icinden cıkıyorum Ahmet oluyorum. Ahmet olarak bir şey soylemeye başlıyorum. Bu hem sizin icinizde olan ofke, sevgi, aşk işte bin ceşit duyguyu dışarı cıkarıyor. Ve biraz kendizi gormenize de neden oluyor.

-Terapi değil, aslında şizofrenik bir şey bu.

-Cok.

-Hayatınız boyunca bir suru senaryo yazdınız. Ve devam edeceksiniz. Acaba ne tahribat yapmıştır sizde?

-Kalabalık yaşıyorum. Yani o karakterler hep kafamın icinde konuşup duruyorlar. Ama bir yandan da insanları kırmamak icin soyleyemediğim şeyleri soyleyebilirler. Bu anlamda da iyi bir şey. İnsanları uzme duygusu ve o sucluluk duygusu cok baskın bende.

-Senaryo kısaca arzu ve engel olarak formule edilebilir. Bu temel catışma sizin hayatınızda neye tekabul ediyor?

-Cocukluğumdan beri hem yazabiliyordum hem cizebiliyordum. İc mimari okudum ama grafik tasarımı yaptım yirmi sene kadar. Bir arkadaşımın tavsiyesi ile senaryo yazmaya başladım. Becerilerimi kullanabildim. Bir kızım olsun istiyordum. O da oldu.

-Hatırla Sevgili'nin senaryosunu tek başınıza yazıyormuşsunuz doğru mu?

-Evet. 90 sayfalık senaryoyu ben yazıyorum.

-Niye uc kişinin adı var?

-Hikayeyi birlikte calıştığım iki arkadaşım var. Oturuyoruz, bir bolumun hikayesini konuşuyoruz. Bir kişi onu senaryo taslağı haline getiriyor. Sonra ben onun uzerinde calışmaya başlıyorum. Bir bolumu yazmak dort gunumu alıyor. Sonra danışmanlara yolluyorum. Danışmanlardan gelen onerilerle değişiyor ve yeniden yazılıyor. Sabah erken kalkarım. Kahvaltı edip otururum bilgisayarın başına. Akşama kadar cok disiplinle calışırım. Uc bolum sonra bitiyor. Buyukada'da başladık. Buyukada'da bitiriyoruz. Bir kısmı mutlu son, bir kısmı da ileriye donuk mutlu son olacak. Herkesi memnun etmeye calışıyorum. Benim icimde oyle bir şey var. Ozellikle sevdiğim insanları mutlu etmek icin kendimden fedakÂrlık yapabilirim.

-Oyleyse bir parcanızın da Necdet'te olması lazım. Hem politik acıdan hem de Yasemin icin yaptığı fedakarlık acısından.

-Evet ben onun politik goruşlerini cok beğeniyorum. Derin devleti araştırıyor. Mudanaasız ve cesaretli. Ve iktidar karşıtı. İktidarda olunca insanların temiz kalamayacağını ifade etti. Bu yuzden de hicbir tarafı tutmadığını, ne CHP'li, ne Demokrat Partili olduğunu soyledi. CHP'li olmasının nedeni de bu haksızlıklara karşı etkin bir noktada olabilmekti.

-Hatırla Sevgili'de biraz fazla taraf olmadınız mı?

-Tarafsız olmaya calışıyorum. Kendimi paralıyorum. Butun goruşlere yer vermeye calışıyorum. Geriye cekilip tepeden bakmaya calışıyorum. Ama mumkun değil ki, ben bir tarafım. Amcam da dayım da İşci Partisi uyesiydi. Onlarla aynı fikirde bir babanın cocuğu olarak benim cocukluğumdan beri bir goruşum vardı. Diziye de bunu yansıttım tabii.

-Sağ kesimi, sol kesim kadar vermediniz. Bir tek Yaşar ve Metin'le iş bitti mi? Cunku orada da cok buyuk dramlar yaşandı.

-Doğru, yaşandı. İşin konsepti Turkiye'deki darbeler ve sonuclarıydı. Boyle olunca zaten yol belli oldu. Biz THKO'nun icinden gideceğiz. THKPC bile değil. Cunku Deniz'ler asıldı. Daha once Demokrat Parti'yi anlatacağız. Daha sonra da Erdal Eren'in idamını goreceğiz. Yaşı kucuk asıldığı icin. Ama ondan once bir sağcı, bir solcu asıldı. Onları goreceğiz. Şimdi yol boyle olunca ister istemez sol grupların icinde durduk. Ama bir şekilde Yaşar ve Metin kanalıyla da biraz o tarafı vermeye calıştık. Ama dediğiniz gibi o kuvvetli olmadı.

-İki kesim eşit verilemez miydi?

-Yaşar ile Işık'ın hikÂyesi başlı başına bir dizi projesi olabilir. O zaman Yaşar'ın ağırlıklı olarak kendi dunyası ve kendi siyaseti, Işık'ın etrafında olanlar boyle paralel bir şekilde gelir ve o catışmaları oluşturur. Ve cok da guzel olur. Ama bu başka bir proje.

-Ama Ergenekon her iki grubu da kullandı. Artı sağcılar da buyuk işkence gorduler.

-Evet. Şimdi onu Mamak'ta goreceğiz zaten. Ergenekon ismi de ilk 79'da anılıyor biliyorsunuz. Kullandık biz gecen bolumde. Dizinin başka eksikleri de vardı. Mahir Cayan'ı da daha detaylı anlatabilirdik. Ama bunların hepsi biraz belgesele doğru kaydırırdı. O da bir dizi olmaktan cıkardı artık.

-Hatırla Sevgili'nin sonuclarından biri de Deniz Gezmiş'in Che Guevara gibi bir pop ikonu haline gelmesi oldu. Deniz Baykal bunca yıl sonra, Deniz Gezmiş'i andı.

-Başka şeyler de oluyor. 6 Mayıs'ta Ankara'daydım. Deniz'leri anma torenindeydim. Kabristanda inanılmaz bir kalabalık vardı. Ve bu sene boyle olduğunu soylediler.

Orada liseli gencler coktu. Onlar icin kahraman eksikliği varmış meğer. Pop ikonu bile zayıf bizde. Şimdi bir şey cıktı karşılarına ve ona tutundular. Mesela Deniz Gezmiş rolunu oynayan arkadaşımız Barış da oradaydı. Onu Deniz Gezmiş zannediyorlardı. Resim cektirenler, anneler babalar. Gencler. Kıyamet koptu. Bir panele katıldık. Panel inanılmaz kalabalık oldu.

-İci boş bir ilgi bu belki.

-Belki şu: Biraz politikadan uzak bırakılmış bir genclik var. Bir kısmı oyle değil ama genel olarak bizlerin gencliğimizde yaşadığımız gibi değil. Şimdi bu dizi ile birlikte o donemlerin başkaldıran gencliğini gorduler. Onlar da başkaldırmak istiyor. Nasıl yapıyor onu? Annesiyle babasıyla tartışarak. Arkadaşlarıyla kavga ederek. Okulda birtakım cıkıntılıklar yaparak. Sacını kırmızıya boyayarak. Burada başka bir şey gorduler ve etkilendiler. Bana sorarsanız dizinin etkisi bittikten sonra sonecek bu. Aralarında Deniz Gezmiş fanları olacak. Ama bu kadar yaygın olmayacak artık. Her şey cok cabuk tuketiliyor. Bu da tuketilecek.

-Dizi filmler sahteliği pekiştirmekten başka ne işe yarıyor Allah aşkına? Dizi filmleri hayatımızdan cıkarıp atsak, sinema bizim neyimize yetmez?

-Yeter tabii. Hele de şu andaki koşullarda. Her hafta bir film senaryosu yazıyorum aslında, 90 dakika. Bunun titizlenerek yazılması mumkun değil. İzlerken bunu nasıl yapmışım diye masanın altına girdiğim bircok durum oluyor. Cok sinirleniyorum. Ama mumkun değil. Zamanla yarışıyorsunuz. Sure cok uzun. Amerika'da sekiz bolumluk diziler var. Hatırla Sevgili daha kompakt bir şekilde on uc bolum yapılabilirdi.

-Keşke bir kanun cıksa diziler on uc bolumu gecmeyecek diye.

-Aynen. On uc bolumle ve en fazla 60 dakika ile sınırlanmalı.

-Dizi filmler kalksa tumden, nasıl olurdu hayat?

-Bence daha guzel olur. Belki o televizyon bağımlılığından da bir parca kopmuş oluruz. Cunku ne olacak sonra deyip oturup seyrediyor insanlar. Dizi filmler kalksa biz de film senaryoları yazarız. Cok da guzel olur.

-Ama diziden de cok para kazanıyorsunuz.

-Para kazanıyoruz ama butun enerjimizi filme versek, bu tempoda calışsak senede birkac film senaryosu yazmak mumkun. Onunla da gecinir insanlar. İlla boyle yuksek ucretler alınması gerekmiyor. Hem televizyonların hem sinemanın şu andaki bulunduğu yerden daha yuksek noktalara taşınması gerektiğini duşunuyorum. Eğer diziler ozel olarak bir şey anlatmıyorsa, bir derdi yoksa olmasın daha iyi. Mesela bakıyorum, coğrafyadan kopuk, havalarda yaşayan birtakım aşk hikÂyeleri goruyorum. Onlar nerede yaşıyorlar, hangi ulkedeler bilmiyorum.

(Zaman)

__________________