Onca macera, entrika, aşk konulu dizilerin icinde sessiz sakin 100’uncu bolumune geliverdi “Papatyam”. Bana da kendi halinde devam eden bu dizinin setine konuk olma gorevi duştu. Usta oyuncu Metin Akpınar ve ‘biricik papatyası’ Nilgun Kasapbaşoğlu’yla yaptığımız sohbet cok keyifliydi.


100 bolumdur aynı sete geliyor olmak, neden keyif veriyor size?

Metin A: Sanat bir disiplin işidir. Bu soylediğiniz olayı 50 senedir yapıyorum ben. Tiyatroda aktif olduğum donemler dÂhil. Eğer organ kaybınız, can kaybınız yoksa, her gun belli bir saatte bir yerde olacaksınız. O yuzden ben randevularıma cok sadığımdır. Bu işi de severek yapıyorum. Severek yapılan iş mutluluk verir.
“Papatyam”ın set ortamı nasıl peki?

Metin A: “Papatyam” her bahar acıyor. Yine bahar geldi, yine acıyor! Şaka bir yana; biz yaptığımız işten cok mutluyuz. Ozellikle de sanat tuketicisinin bize olan bağımlılığı, sevgisi, saygısı ve bunları ifade ediş şekilleri bu işin zevkini artırıyor. Mesela gecenlerde izleyenlerden biri “Bu dizi biterse ben olurum” demiş. Arkadaşı da cevap yazmış; “Dizi tatile girecek. Sonra yine devam eder, o zaman olursun.” Gercekten cok keyif verici bir şey. Gecenlerde bir bolumde ben hasta oldum. “Metin Ağabey hasta olmasın, rol de olsa onu oyle gormek istemiyoruz” dediler. Sevgi ve saygı bu boyutta olunca, buraya zor koşullarda da olsa her gun gelmek bizi mutlu ediyor.

Hayattaki en buyuk zenginliktir herhalde değil mi; hic tanımadığınız insanların gonlunde taht kurmak...

Nilgun K: Sevgiden ote, muthiş bir saygı goruyoruz. Tabii bunda Metin Ağabey’in de payı cok buyuk. Saygı insanı daha da mutlu ediyor. Bize şohretli diye sarılmıyorlar, saygı duyarak sarılıyorlar.

Metin A: Eğer siz halkınızı aldatmazsanız, onlara yalan soylemezseniz, onların lehine bir şeyler uretirseniz, sizi hep sevip sayıyorlar. Ve bu yıllardır devam ettiği icin de guvenilir oluyorsunuz.

Gercekten guvenilirsiniz ki; cok sık ekranlarda olmasanız dahi unutulmuyorsunuz.

Metin A: Bu cok guzel bir şey ve galiba yaptığımız işlerden kaynaklanıyor. Ben 70 yaşındayım. Diyorlar ki; “Tiyatro zamanlarınızı ozluyoruz. Yine yapmayacak mısınız?” Sahneye cıkacak halimiz kalmadı ki! Ama boyle soylenmesi cok keyif veriyor. Altı tane video kasetimiz var. 17-18 yıldır genc nesil sahnede bizi gormuyor. Televizyondan veya sinemadan, eski filmlerden izliyor. Genclerin ozlemesi cok guzel tabii.

İNSAN EVRENDE HEP YALNIZDIR

Dizide, bir evlilik programında birbirinizi bulup evlendiniz. Evlilik programlarından bu kadar seviyeli bir evlilik cıkar mı normal hayatta sizce?

Metin A: Cıkar tabii, bu o kişilere bağlı. Biz zaten o programı bir sıcrama tahtası olarak aldık. Buyuk populasyonu baştan yakalamak icin aldık. Cunku herkes keyifle izliyordu onları. Oradan kurulan bir produksiyon ama işleyişi farklı. Necati ve Feride birbirlerini sevdiler, cunku birbirlerine ihtiyacları vardı. Bu ihtiyaclar sağlıklı karşılandığı icin sevgi doğdu ve sonra da aşık oldular. “Papatyam”ın tanıtımında “Bir yastıkta iki yalnız” yazar. İnsan evrende her zaman yalnızdır. Hele ki belli bir yaştan sonra bu yalnızlık giderek artar. O yuzden yalnızlığı paylaşacağınız, elini tutacağınız, hastalıkta sağlıkta, iyi gunde kotu gunde birlikte olacağınız bir cana mutlaka ihtiyacınız vardır. Onu yakaladı Feride ve Necati. Ki Necati bu konuda deneyimli olmasına rağmen, Feride’ye biraz tutuldu galiba.

Nilgun Hanım, sizi seneler oncesinden, “Hanımlar Sizin İcin”den hatırlıyorum. Ondan sonra hep tiyatro oyunlarında rol aldınız. Yıllar sonra da ekrana donuşunuz “Papatyam”la oldu değil mi?

Nilgun K: Evet, ben de 48 senedir şehir tiyatrosu sanatcısıyım. İnsan belli bir yaştan sonra biraz secici oluyor. Belki de benim şanssızlığımdı, televizyondan gelen tekliflerin bir kısmı iyi değildi, bir kısmı da şehir dışındaydı. Benim oyunum varken, şehir dışına gidemezdim. Ben oyle ucaklarla oyuna yetişemem, kalpten giderim. O yuzden denk duşmedi. Belki de denk duşmediği iyi oldu, uc senedir boyle bir ustayla goz goze oynamak benim icin bir lutuf.

Bu arada sizin genclik sırrınız nedir?

Metin A: Feride’ye ben iyi bakıyorum ama Nilgun’u soruyorsan o anlatsın.

Nilgun K: Bunu bana cok soruyorlar. Ben hep neşeliyimdir. Her şeye gulerek bakarım. En uzuntulu anımda bile gulecek bir şey bulmaya calışırım. Yaşamayı seviyorum. Keyif almayı seviyorum. Bir de bu meslek bizi biraz genc ve dinc tutuyor. Cunku bu işi yaparken cok okumak, araştırmak, seyretmek, gezmek zorundasınız. Ben o yuzden emeklilik diye bir şey kabul etmiyorum. Ama maalesef 65’e gelince, bizi tiyatrodan yolluyorlar. O yuzden bizim yaşımızdaki rolleri canlandırmaları icin genc oyuncu kardeşlerimizin saclarına pudra suruyorlar. O da musamere gibi oluyor. Sanatcının emeklisi olmaz, bunu bu işin yetkililerine anlatamıyoruz yıllardır.

Metin A: Nilgun gercekten iyimser yaklaştığı icin serotonin hormonu normalden fazla salgılanıyor. Bu, cevresine de etki ediyor.

TURKİYE’DE İLK KLİP CEKEN KİŞİ BENİM

Metin Bey, siz neden bizi sesinizden mahrum ettiniz yıllarca?

Metin A: Ben mahrum etmedim. Sadece şarkı soylemenin taklidini yapıyorum, eğitimini almadım cunku. Ama biraz şanslıydım o konuda... Benim yaşadığım evde Hafız Kemal’ler, Hafız Yaşar’lar calınırdı. Kulağımız o nağmelerle dolu. Sanata gelince de cok buyuk ustatlarla birlikte oldum, bilgiler aldım. Klasik Turk Musikisi konserlerine de hep giderdim. Bir de bugun herkesin gıptayla baktığı, adından soz ettiği isimlerle beraber meşk ettim. Muzeyyen Abla’yla (Senar), İnci Hanım’la (Cayırlı)... Bunların ucu bucağı yok. Nevzat Hocam’dan (Atlığ) cok şey oğrendim. Buyuk katkısı vardır. Mesela Fahrettin Aslan da sahneye cıkmamı cok istedi.

Neden kabul etmediniz? İnsanları mutlu etmek adına yapılmaz mıydı o iş?

Metin A: Orada bir suru şey var. Hem insanları mutlu etmek, hem para kazanmak var. Fena bir iş değil yani...

E kazanırdınız...

Metin A: Kazanırmışım ama artık cok zor. Fahrettin Aslan cok ısrar etti, hatta birkac şarkı da soyledik anı olarak ama doğru durust bir album cıkarmadık. Tabii bunun nedenleri var. Klasik parca okursanız, altyapınız olmadığı icin satış imkanı azdır. Arabesk okumak da bize yakışmaz. O yuzden oraları biraz karışıktı. Ama arşivde dursun diye bir şey yapmak mumkun. Epey malzeme var. Kayıtlı malzememiz cok.

Sizi sevenler filmlerdeki şarkılarınızdan arşiv yapıyor...

Metin A: Tabii Turkiye’de ilk klibi yapan adamım ben. Daha bu klip lafları ortada yokken, TRT’de havuz başında şarkı soyleyip, havuza duşen benim!

DEVEKUŞU KABARE BİR DAHA OLMAZ

Dizinin 100’uncu bolumu ekrana geliyor. Bu, neler hissettiriyor size?

Metin A: Oncelikle bizi secen, bizim onumuzu acan kanala teşekkur etmek lazım. Kendi zor donemden gecmesine rağmen uzerimizde durdu ve biz calıştık. Umit Yapım’a ve Birol Guven’e teşekkur etmek lazım. O da zor işler başararak bu işi surdurdu. Bizim diğerlerine gore cok ciddi bir şansımız yok reytingler acısından. Cunku dizimizde kavga, dovuş, fuhuş yok. Doğal perspektifte yaşayan bir aileyi nakletmek guc bir iş. İşte sanat tuketicisinin sahip cıkmasıyla bu oluyor. Birol’un bunu ongorup de beni, yaptığım işte serbest bırakması teşekkuru gerektiriyor. Bilgi alışverişinde bulunduğum senaryo yazarı Murat Aras da teşekkuru hak ediyor. Bir diziyi 100 bolum yazmak ciddi bir meseledir ve o tek başına calışıyor. Muşterek bir emek urununde halkın karşısına cıkan herkese teşekkur ediyorum.

Nilgun K: Aynen ben de o teşekkurleri sıralayacağım ve ilave olarak Metin Ağabey’e teşekkur ediyorum. Ben de 48 yıldır bu işi yapıyorum ama inanın bu sette cok şey oğrendim kendisinden. Bizim mesleğin bir sonu yok, devamlı oğrenirsiniz. Biliyor musunuz, Metin Ağabey’le calışmaya başladıktan sonra kendi kendime “Ben neden Devekuşu Kabare’de oynamamışım, nasıl kacırmışım?” dedim. Şehir tiyatrosu sanatcısı olduğum icin hic oyle bir şansım olmadı ne yazık ki!

Metin Bey tekrar olamaz mı Devekuşu Kabare gibi bir proje?

Metin A: Hayır, olamaz. Bir produksiyonda oynarız ama yeniden tiyatroda yaşatmak olamaz. Kabare tiyatrosu cok dinamo istiyor. En gıpta ettiğim sanatcı Yul Brynner’dır. Sahneye cıkar, bir sandalyede oturur, oyununu oynardı. Bizde oyle şans olmuyor. Bir sure sonra genc arkadaşlar yaşlıyı oynamaya calışıyorlar işte Nilgun’un dediği gibi. Kışın denize gireriz, yazın palto giyeriz. Bir turlu ayarlanmaz bizde işler!
İYİLİĞİ SECENLER

Dizide herkes iyi kalpli. Hayata baktığınızda bu kadar cok iyi insan goruyor musunuz?

Metin A: İyilik ve kotuluk insanda muşterek var. Bu bir tercih meselesi. Eğer insan alt beyniyle hareket ediyorsa, o biraz daha hayvana yakındır, daha ilkeldir ve onun icinde oldurme icgudusu de, duşmanlık icgudusu de vardır. Ama korteks biraz gelişmişse, artık kendini kontrol edebiliyorsa, buna bilgi birikimi de eklenmişse o insan iyiliği tercih etmiştir. Zayıf anlarında belki ofkeyle o iyilikten cıkabilir ama genelde iyiliğini muhafaza eder. Bizim dizidekiler, iyiliği secmiş tipler. Bunların iyiliğini vurgulamak icin aralarına kotuleri de katıyoruz donem donem ama onlar geliyor ve gidiyorlar. Cark onları ciğniyor, atıyor. Keşke ulkede de boyle olsa.

Kaynak: Hurriyet Gazetesi
__________________