İslamiyete gore giyim kuşam şartlarından biri şeffĂ‚f ve avret yerine yapışacak darlıkta olmamaktır… ZîrĂ‚, avret yerlerini[1] ortecek, soğuk ve sıcağın zararını giderecek vasıfta elbise giymek farzdır.[2]

İleride de genişce anlatılacağı gibi, bir elbisenin avret yerlerini ortecek vasıfta olması, hacmini belli etmeyecek buyukluk ve genişlikte olmasını da gerektirir. “Cehennemliklerden (henuz) gormediğim iki sınıf vardır: Yanlarında sığırların kuyrukları gibi kamcılar bulunan ve onlarla insanlara vuran bir kavim ve giyinmiş cıplak kadınlar…”[3] hadîsini iyi bir duşunsunler. Bu, erkeklerle değil, kadınlarla alĂ‚kalıdır, diyerek de işi geciştirmesinler. ZîrĂ‚, hadîsde husûsiyetle kadınların zikredilmesi, şu hĂ‚l, erkekleri de kapsamadığından değil, daha cok kadınlarda bulunduğundandır. Evet, avret yerlerini ortecek, gostermeyecek ve hacmini belli etmeyecek buyukluk, genişlik ve kalınlıkda olan bir elbise giymek lĂ‚zimdır.

Bu Husûs İle AlĂ‚kalı Birkac RivĂ‚yet:

1. UsĂ‚me İbn-i Zeyd (şoyle) dedi:

Resûlullah sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem bana, Dihyetu’l-Kelbî’nin O’na hediye ettiği kalın Kubtıyyeler’den, ya’ni bir ceşit ince Mısır kumaşlarından giydirdi. Ben de onu hanımıma giydirdim. Bunun uzerine Resûlullah sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem bana, ne oldu sana, Kubtıyye’yi neden giymiyorsun? dedi. Onu zevceme giydirdim, dedim. Bunun uzerine Resûlullah sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:

“Ona emret elbisesinin altına ic kaftan (astar) koysun. Cunki ben, (şu kubtıyyesinin) kemiklerinin/vucûdunun hacmini belli etmesinden korkuyorum”[4]

2. HişĂ‚m (şoyle) dedi:

“Munzir İbnu’z-Zubeyr ‘IrĂ‚k’dan geldi. EsmĂ‚ binti Ebî Bekr’e, gozleri kor oldukdan sonra, ince Merv kumaşının KuhustĂ‚n orgusunden olan bir elbise gonderdi.”

(HişĂ‚m devamla şoyle) dedi:

“(EsmĂ‚) eliyle elbiseye dokundu ve ‘uf! elbisesini ona geri veriniz’ dedi.”

(HişĂ‚m), “Bu, Munzir’e ağır geldi ve (şoyle) soyledi,” dedi:

“Anacığım!.. O, altını gostermez.”

(EsmĂ‚ da), “O, altını gostermese de, kesinlikle belli eder” dedi.[5]

3. Abdullah İbnu Ebî Seleme’den rivĂ‚yet edildi:

Omer İbn-i HattĂ‚b radıyallĂ‚hu anhu insanlara Kubtıyyeler giydirdi ve zevceleriniz bunları giymesin, dedi.

Bir adam, “Ey mu’minlerin Emîri! Ben onu hanımıma giydirdim. Evin icinde geldi gitti ve ben o elbisenin, altını gosterdiğini gormedim” dedi. Bunun uzerine,

Hazre-i Omer radıyallĂ‚hu anhu,

Altını gostermese de vasfeder/belli eder”[6] dedi.[7]

Mes’ele’nin Usûl Tarafı

Kur’Ă‚n ve Sunnet’de avret yerlerini ortmek bir emr/emir,[8] acmak da bir nehy/yasak’dır.[9] Şu emir ve nehiylerden her birinin, -biribirinden ayrı va mustakıl duşunulmeleri hĂ‚linde bile- birer fıkhî hukmu vardır. Aksi delîllerle sĂ‚bit olmadıkca, emrin mûcebi/gereği vĂ‚ciblik,[10] nehyin mûcebi de harĂ‚mlıkdır.[11]

Yine, şu husûstaki emrin ve nehyin -biribirlerinden ayrı duşunuldukleri takdîrde-, zıdlarının ayrı ayrı hukmu nedir? Usûl-i Fıkıh’da, Emr’in ve Nehy’in/yasağın zıdlarının hukmu var mıdır, varsa, nedir? suĂ‚li, değişik şekillerde cevĂ‚blanır.

Kısaca şoyle denmektedir: Bu husûsta Ă‚limlerce ihtilĂ‚f edilmiştir. Sahîh olan, (emrin zıddını yapmak) emir ile kasdedileni ortadan kaldırıyorsa harĂ‚m, yasaklananın zıddı yasağı ortadan kaldırıyorsa, vĂ‚cibdir/farzdır. Kaldırmıyorsa, emrin zıddı mekrûh, yasağın zıddı Sunnet-i Muekkededir.[12] Bu kelĂ‚mın hĂ‚sılı, bir şeyin vucûbu (farz ve vĂ‚cib oluşu) terkinin harĂ‚m olduğunu, bir şeyin harĂ‚m oluşu da onu terk etmenin vĂ‚cib olduğunu gosterir. Bu, hakkında tartışma duşunulemeyecek bir şeydir.[13]

Bir goruşe gore bir şeyi emretmek zıddını yasaklamayı, bir şeyi yasaklamak da zıddını emretmeyi gerektirir. Bize gore de, bir şeyi emretmek zıddının mekrûh olmasını, bir şeyi yasaklamak da zıddının vĂ‚cib bir sunnet olmasını gerektirir. Bu bir şeyi emretmek zıddının mekrûh olmasını gerektirir şeklindeki temel kaidenin faydası vardır. Cunki emrolunanın zıddında sĂ‚bit olan harĂ‚mlık emirle hedeflenmeyince ancak emri ortadan kaldırması bakımından mu’teber olur. Ya’nî emredilenin zıddıyla oyalanılıp da emredilen yok edilirse yok edilmesi harĂ‚mdır. Ama emredilen şeyin bu zıddı o emredileni ortadan kaldırmıyorsa, o zıddı işlemek mekrûh olur… İşte yasaklama zıddının sunnet olmasını gerektirdiğinden dolayı, ihrĂ‚mlı kimse dikili elbise giymekten yasaklanınca izĂ‚r ve ridĂ‚ giymek sunnet oldu dedik. [14]

HĂ‚sılı; ŞĂ‚yet; vucudun mahrem yerlerinin hatlarını belli etmeyecek genişlikte elbise giymek emredilmiştir. Bu emri terk ederek vucûd hatlarını belli edecek darlıkta elbise giymek harĂ‚mdır,

Veya, Vucûd hatlarını belli edecek darlıkta bir elbise uzerinden avret yerini gostermek yasaklanmıştır. Bu yasağın zıddı olan avret yerlerini belli etmeyecek genişlikte olan (meselĂ‚ şalvar ve onun gibi) bir elbise giymek vĂ‚cib derecesinde bir sunnettir, denilse, ulemĂ‚ efendilerimiz ne buyururlar? İlim dĂ‚iresinde şu soze karşı soylenebilecek bir şey elbette olamaz. Ancak, cehĂ‚let, şartlanmışlık, yobazlık ve sapmışlık cercevesinde ise kim ne derse, şĂ‚kilesince/yapısınca amel etmiştir.

Bir Takım FetvĂ‚lar

Zehîre’de ve diğer kitĂ‚blarda (şoyle bir fetvĂ‚) vardır:

Eğer kadın uzerinde elbise varsa, cesedini duşunmekde bir (bakma) zarar(ı) yokdur. Bu, elbise altını vasf edecek şekilde (cesede) yapışmış olmadığı ve altını vasf edecek/belli edecek şekilde ince olmadığı zamĂ‚ndır. Boyle olmazsa, o zamĂ‚n kişinin ona bakmaması lĂ‚zımdır. [(Zehîre’nin fetvĂ‚sı) bitti.]

Et-Tebyîn’de (şoyle bir ifĂ‚de) vardır:

Dediler ki,

“Kadının bedeninde, uzerinde bir elbise varken, (şu elbise) altını belli etmediği muddetce duşunmekde bir (bakma) zarar(ı) yokdur. (Uzerinde) altını belli eden bir elbise varsa, (kişi) o zamĂ‚n ona bakmaz.… Yine, cunki, elbise bedenin altını belli etmez ise, uzuvlarına/organlarına değil de elbisesine ve boyuna bakmış olur. Boylece, icinde kadının bulunduğu bir cadıra baktığı zamĂ‚n gibi olur. Vasf ettiği zamĂ‚n da uzuvlarına bakan biri olur.” [(“Tebyîn”in ibĂ‚resi) bitti.]

Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki;

“Bu ibĂ‚renin ifĂ‚de ettiği ma’nĂ‚ şudur: Bir elbiseye (mahrem) uzvun hacmini belli edecek bir şekildeyken bakmak, o elbise, cild ondan gorunmeyecek bir bicimde kalın bile olsa, yasaktır… Buna gore, Başkasının avret yerine, oraya yapışmış ve hacmini belli eden bir elbise uzerinden bakmak helĂ‚l olmaz.”[15] (İbn-i Âbidîn’in sozu bitti.)

Yağlı boya ile kalın bir şekilde boyanmış bir avret yerinin -derisi kesinlikle gorunmese ve dar elbiseden bile daha cok ortucu olsa da- buna hicbir akıllı mu’min tesettur diyemez.

“Cehennemlik (henuz) gormediğim iki sınıf vardır: Ellerinde sığırların kuyrukları gibi kamcı bulunup onlarla insanlara vuran bir kavim ve giyinmiş cıplak kadınlar…”[16] hadîsini bir duşunsunler ve sozu edilen hadîs kadınlarla alĂ‚kalıdır, erkeklerle değil diyerek işi geciştirmesinler. ZîrĂ‚ şu hadîsde gecen kadınlar ifĂ‚desi, hukmun onlara hĂ‚s olmasından değil de, bu hĂ‚lin cok kere kadınlarda bulunması sebebiyledir.

Okuyanların affına sığınarak diyoruz ki,

Oturduğunda, gezdiğinde, edeb yerleri hangi bacağı tarafında yuvalandığı herkesce gorulebilen, rukû’ ve secdeye vardığında arkasının hatları girintili, cıkıntılı engebeli hĂ‚liyle cirkin bir şekilde ortaya cıkan bir kimsenin hĂ‚li İslĂ‚m olculerine gore cidden hazîn olup, hic olmazsa bu mes’elede konuşmaktan biraz olsun utanması dahî îmĂ‚n îcĂ‚bıdır.

ZîrĂ‚, HayĂ‚ îmĂ‚ndandır…

Devam edecektir…

Dipnotlar

[1] Erkeklerde diz kapakları ile gobek arası, kadınlarda, butun vucud.
[2] Multeka (DĂ‚mad Şerhi ile):2/531
[3] [Sahîh-i Muslim (Nevevî Şerhi ile):14/109,110], AhkĂ‚mu’l-Avret ve’n-Nazar:…
[4] [Ahmed (5/205), ZıyĂ‚ el- Makdisî, “el-MuhtĂ‚reh” (11/441), TaberĂ‚ nî, el-Kebîr (1/160), Beyhekî, Sunen-i KubrĂ‚ (2/234), İbn-i Sa’d, Taba kĂ‚t (4/64-65) (SÂÂt&#238, El-Fethu’r-RebbĂ‚nî’de, Heysemî’den şunları nakletti: Bu(hadîsin isanĂ‚dı)nda Abdullah ‘Abdullah İbn-i Ukayl vardır ki O’nun hadîsi Hasendir ve O’nda zayıflık vardır. Kalan rĂ‚vîleri sağlam kimselerdir. (17/301)], Muhammed Ahmed İsmĂ‚îl, Avedetu’l-HicĂ‚b, el-Kısmu’s-SĂ‚lis el-Edille: 151
[5] [İbn-i Sa’d, TabakĂ‚t (8/184)], Muhammed Ahmed İsmĂ‚îl, Avedetu’l-HicĂ‚b, el-Kısmu’s-SĂ‚lis (c.3) el-Edille: 149
[6] [Beyhekî, Sunen-i KubrĂ‚ (3/234-235), İbnu Ebî Şeybe, Musannef (8/195) benzer bir ifĂ‚deyle. İn lem yeşiffe fe innehû yesıfu sozunun ma’nĂ‚sı, altı gorunmese bile, inceliği sebebiyle altını vasfeder; belli eder, demektir. El-FĂ‚ik fî Ğarîbi’l-Hadîs (3/153) MĂ‚lik (şoyle) dedi: “Bana Omer radıyallĂ‚hu anhu’nun kadınlara Kubtıyye giymelerini yasakladığı ve ‘altını gostermese de vasfeder/belli eder’ dediği (rivĂ‚yeti) ulaştı.” MĂ‚lik (şoyle) dedi: Vasfeder demenin ma’nĂ‚sı, deriye yapışır demektir. El-BĂ‚cî, MuntekĂ‚ (7/224)], Muhammed Ahmed İsmĂ‚îl, Avedetu’l-HicĂ‚b, el-Kısmu’s-SĂ‚lis (c.3.) el-Edille:149
[7] “Şu rivayetlerde Kubtıyyelerin kadınlar tarafından değil de giyilebileceği gorulmektedir. Oysa bunlar şu yazıda erkeklerin de tesetturunu icine alacak şekilde delîl olarak ileri surulmektedir denilecek olursa, deriz ki: Kadınların avret yerleri butun vucudlarıdır. Dolayısıyla onlar icin bu tur elbiseler hicbir şekilde elverişli değildir. Erkeklerin ayre yerleri ise diz kapak ile gobek arası olduğundan onların bu nevi kumaşlardan elbise giymeleri her zaman avret yerlerinin belli olmasına sebep olmayabilir. Arada muhim bir fark vardır. Bizim istidlĂ‚l mahallimiz elbisenin, avret yerlerinin belli olacağı bir şekilde giyilemeyeceğidir.
[8] Nûr:30,31, A’rĂ‚f:31, Avretini hanımın veya cĂ‚riyenden başkalarından koru. ([Tirmizî:2670, BuhĂ‚rî, kesin ifĂ‚deyle Muallak olarak: 1/266], AhkĂ‚mu’l-Avret ve’n-Nazar:23)
[9] Nûr:30, 31, Erkek kadının, kadın da erkeğin avret yerine bakmasın. ([Sahîh-i Muslim, KitĂ‚bu’t-TahĂ‚ret, Avret yerlerine bakmanın haram kılınması bĂ‚bı, 4/30], AhkĂ‚mu’l-Avret ve’n-Nazar:23
[10] İmĂ‚m Serahsî, Usûlu’s-Serahsî:1/14-19
[11] İmĂ‚m Serahsî, Usûlu’s-Serahsî:1/78-94
[12] Mahbûbî, Tenkîh (Tevzîh ve Telvîh ile): 1/422
[13] TeftĂ‚zĂ‚nî, et-Telvîh: 2/423
[14] İmĂ‚m Nesefî, el-MenĂ‚r (Şerh-i İbn-i Melek ile): 192-193, HussĂ‚mî, El-Muntehab: 54, El-Matba’u’l-MuctebĂ‚î-Delhi.
[15] İbn-i Âbidîn, Reddu’l-MuhtĂ‚r: 1/321
[16] [Sahîh-i Muslim (Nevevî Şerhi ile): 14/109,110], MusĂ‚id İbn-i KĂ‚sim el-FĂ‚ lih, AhkĂ‚mu’l-Avret ve’n-Nazar: 171-172
__________________