İmansız İslam olur mu?
[Yusuf Ozkan Ozburun] Yazara Mesaj Gonder
HEPİMİZE, İLKOKUL yıllarında, matematik derslerinden birinde, pergelle kağıt uzerine daire cizme işi oğretildi. Yapılması gereken şey, ucu sivriltilmiş bir kurşunkalemi pergelin boş haznesine monte edip, pergelin diğer sivri ucunu kağıda iyice saplayıp, hic yerinden kımıldatmadan fırdolayı cevirmekten ibaretti. Fakat bu iş sanıldığı kadar kolay değildi. En başta, dort başı mamur bir daire cizebilmek icin, once ustunde cizim yaptığınız zemini oraya buraya kaydırmamanız, dairenin cizilmesi icin pergelin sivri ucunu zemine iyice yerleştirmeniz ve yerinden cıkmamasına ozen gostermeniz, ayrıca kurşunkalemin gezindiği yerleri adamakıllı belirginleştirmeniz gerekmekteydi.
Başka turlu bir yol takip ederek, doğru duzgun bir daire cizmeniz mumkun değildi. MeselÂ, pergelin kurşunkalem bulunan ucunu merkeze alarak bir cizim yapmaya kalkışsanız, pergelin diğer sivri ucuyla ya guzelim kağıdı yırtar ya da kulak tırmalayıcı bir kuru cızırtıdan başka bir şey elde edemezdiniz. Basit bir daire cizebilmenin bile bir ÂdÂbının, bir usulunun olduğu apacık ortadaydı. Daire, dıştan ice doğru değil, icten dışa, yani “merkezden muhite” doğru cizilebilirdi; ve bu, değişmez bir kuraldı.
Nasıl merkez sabitlenmeden bir daire cizmek mumkun değilse, bir tekerleği de, once orta kısmı, sonra ortasıyla etrafını birbirine bağlayan cubuklar ve nihayet dıştaki metal kasnak olmadan dondurmek mumkun değildi. Aynı şekilde, bir ağac kok ve govdesi olmaksızın bir anda dallarının ucundan meyveler sunamıyordu. Cunku, kok olmayınca govdenin, dalların ve dolayısıyla meyvelerin varlığından bahsedemiyorduk. Ağacın, ancak ve ancak koku toprakta sabit olduğunda, govde ve dalları goğe uzanabiliyor; ancak kok ile kurulan sıkı ve organik bağ kalıcı olduğunda dallar meyveye durabiliyordu. Koklerin nazenin uclarından yukarılara su, mineral ve sair gıdaların ulaşması ve boylece izn-i ilahî ile meyvelerin teşekkulu icin, koklerin surekli topraktan besleniyor olması gerekiyordu.
KÂinattaki yaratılışa dikkatle bakıldığında, her şeyin bir merkez ve eksen etrafında dondurulduğunun; her şeyin bir odaktan dışa doğru serpilmek suretiyle yaratıldığının daha pek cok orneklerini gormek mumkundu. Gokyuzundeki gezegen ve yıldızlardan gok denizinde yuzen bir rabbanî gemi hukmundeki şu ihtiyar dunyaya varıncaya kadar, butun cisimler bir eksen etrafında donduruluyordu. Dibi bulunmaz bir kuyu hukmundeki zerrenin kalbinde, yine aynı donuş cereyan ediyordu. Kendisine verilmiş akıl ve şuur ile tum mahlukların ağabeyi hukmunde olan insan da, ana rahmine bir damla su olarak duşuyor, orada yumurta hucresiyle eşsiz bir buluşma yaşanıyor; bu buluşma bir odak teşkil ediyor, ceninin diğer gelişim safhaları bu odağın etrafında oruluyordu. Bu, sadece insanda değil, diğer hayvan ve bitkilerin yaratılış sureclerinde de gozlenebilen bir vÂkıaydı. MeselÂ, bahar bahcesinde acan bir papatyanın “seviyor, sevmiyor” diye koparıp yazık ettiğimiz incecik yaprakları, değirmi bir govdenin etrafında uc verip diziliyorlardı.
İman etmek ve salih amel
Yine meselÂ, suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgaların yayılışı da merkezden muhite doğru olmaktaydı. Taş suya ilk duşuş anında kendi miktarınca bir dalga halesi oluşturuyordu. Daha sonra bu dalga halesi bir sonraki dalga halesine dahil oluyor, bu ikincisi bir sonrakine.. derken, bu dahil olarak halkalanmalar zinciri birbirine ekleniyordu. Bu sarmal yuruyuş silsile halinde birbirine katışarak sahile kadar erişiyordu. Kıyıya vuran son buyuk dalga halesinin icinde, o ilk dalga halesini bulmak da mumkundu. İlk ile sonun buluştuğu bir noktaydı burası.
Kudret ve tasarrufuyla her şeyi her an tedbir ve iradesinde tutan Rabbimizin yarattığı Âlem kitabının satırlarında, yaşadığımız hayatın ince kıvrımlarında ve ic dunyamızın ucra koşelerinde, gizlenmiş halde duran nice ornek keşfedilmeyi bekliyor. Yukarıda verilen tum orneklerde gozlenen “merkezden muhite” kuralının işlediği daha nice misal bulmak; bunu insana, topluma, tefekkur usulune, imana, İslÂm’a, ibadete ve daha nice hususa tatbik etmek mumkun. Zaten, bu tatbikatın numunelerini bizzat Kur’Ân-ı Kerîm’in beyanında, Peygamber Efendimizin tum hal, tavır ve sozlerinde, keza imanî tefekkur geleneğinin pırıltılı halkalarında rahatlıkla bulabiliyoruz. Nitekim, Kur’Ân-ı Hakîm’in bircok yerinde değinilen bu husus, İbrahim sûresinde daha belirgin bir şekilde vurgulanır. Tevhid kahramanı Hz. İbrahim’in ismini taşıyan bu sûrenin 23. Âyetinde şoyle denilir: “İman edip amel-i salih işleyenler, altlarından ırmaklar akan cennetlere dahil olunurlar. Rablerinin izniyle orada ebediyyen kalırlar. Onların birbirine tahiyyeleri ‘SelÂm’dır.”
Bu Âyette, ilgili diğer tum Âyetler gibi, “iman etme”, “salih amel işleme”nin onunde gelmekte; boylece, amel’i salihin imanın bir neticesi ve meyvesi olduğu dersi verilmektedir. Ancak hakkıyla iman edip salih amel işleyenlerin ebediyyen kalacakları cennetlere konulacağını bildirmektedir Âyet.
Ardından gelen Âyette ise, “Allah’ın guzel bir sozu koku sabit, dalları semaya uzanan guzel bir ağaca benzettiğini gormez misin?” denilir. Ehl-i tefsirin ittifakla soylediği gibi, Âyette gecen “guzel bir soz” ibaresi, dinin kalbini ve merkezini teşkil eden kelime-i tevhidi karşılamaktadır. “LÂilaheillallah” ve “Muhammedun resulullah” gibi iki cumle ve hukumden oluşan kelime-i tevhidin ilk cumlesi, bir bakıma, onceki Âyette gecen “iman etme”ye tekabul eder. İkinci cumlede ise, “amel-i salih”e ilişkin bir vurgu gormek de mumkundur. Zira, “Allah’ın resulu” olarak Muhammed-i Arabî, Allah’a imana gore nasıl yaşanacağının mucessem bir timsalidir. O kelime-i tevhidin koklerinin, insanda, kalbi mekÂn tuttuğu gorulmektedir. Mahlukatın her daim Yaratıcılarına ettikleri şahitliği anlayan her mu’min kulun iman mahalli, yani “merkez”i olan kalbinde kok salan tevhidin dalları ise, her mu’min kulun kalbinden onun tum ÂzÂlarına akan amelleri, hayırlı fiiller, fiilî ve kavlî duaları besler. İman, her insanı, dergÂh-ı ilahînin katına ulaşan boylesi “guzel bir ağac”a mazhar eder.
Yusuf Ozkan OZBURUN
KARAKALEM DERGİSİ
__________________
İmansız İslam olur mu?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●22 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İmansız İslam olur mu?