Sual: Bazıları, Yalnız Kur’an sloganı ile, “Peygambere Kur’an harici başka bilgi verilmedi. Vahiy haricindeki sozleri senet olamaz” diyerek peygambersiz bir din meydana cıkarmak istiyorlar. Kur’anda Peygamber efendimize Kur’an harici bilgi verildiğine dair Âyet yok mudur?
CEVAP
Cok Âyet var. Kur’anda, (Yalnız Allah’a itaat edin) denmiyor, Resulune itaati de şart koşuyor:
(Allah’a ve Resulune itaat edin!) [Al-i İmran 32]

(İhtilaflı bir işin hukmunu Allah’tan [Kur’andan] ve Resulunden [Sunnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Allah ve Resulu, bir işte hukum verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine gore, tercih, secme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

(Resulullahta sizin icin [uyulması gereken] guzel ornekler vardır.) [Ahzab 21]

Allahu teÂlÂ, Resulunu kendi ile beraber bildirirken şu Âyetlerde de sadece Resulunu bildiriyor:
(Resulume uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(İhtilaflarda seni hakem edip verdiğin hukmu tereddutsuz kabullenmeyen iman etmiş olmaz.) [Nisa 65]

Peygamber efendimizin Kur’an dışındaki, dini hukumlere ait butun emir ve yasaklardaki sozleri de, vahye dayanır. Bir Âyet meali şoyledir:
(Resulum, kendi arzusu ile konuşmaz. Onun [dini hukumlere ait her] sozu vahiydir.) [Necm 3, 4]
Demek ki dini emir ve yasaklarda hukum bildiren her sozu vahiyledir. Birkac ornek verelim:

Birinci ornek:
Bir Âyet meali:
(Hani, Allah size, iki taifeden [Kervan veya Kureyş ordusundan] birinin sizin olacağını vaat etmişti. Siz de kuvvetsiz olanın [kervanın] sizin olmasını istiyordunuz. Oysa, sucluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya cıkarmak ve batılı yıkmak icin, Allah hakkı ortaya koymak ve [Kureyş ordusunu yok edip] kÂfirlerin kokunu kesmek istiyordu.) [Enfal 7]
Kervan kacarak kurtuldu. Fakat Kureyş ordusu birkac misli cok olmasına rağmen Bedir’de yenildi. Allahu teÂl daha once bunu bildirdiğini soyluyor. Halbuki daha once boyle bir şey soylediği Kur’an-ı kerimde yok. Demek ki, Peygamber efendimize vahiy ile bildirdi.

İkinci ornek:
Bir Âyet meali de şoyle:
(Hani siz Rabbinizden yardım istemiştiniz de, O da, “Ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim” diyerek bu duanızı kabul etmişti.) [Enfal 9]
Allahu teÂlÂ, (Bin melekle size yardım edeceğim) dediğini bildiriyor. Bunu Kur’an-ı kerimde daha once bildirmediğine gore, Kur’andan ayrı olarak Resulullaha vahiy ile bildirdiği ortaya cıkıyor.

Ucuncu ornek:
Peygamber efendimiz Hazret-i Hafsa’ya gizlice bir soz soylemişti. Tefsirlerde bu gizli sozun Hazret-i Ebu Bekir’in halife olacağına dair olduğu bildiriliyor. O da, bunu, mahzur yok diye Hazret-i Âişe’ye anlattı. Allahu teÂl da bunu Resulune bildirdi. İşte Âyet-i kerime meali:
(Peygamber, hanımlarından birine [Hazret-i Hafsa’ya] gizlice bir soz soylemişti. O, bunu [Hazret-i Âişe’ye] haber verince, Allah da Resulune durumu bildirdi, o da bir kısmını acıkladı, bir kısmını da soylemedi. Hanımı [Hafsa], “Bunu sana kim haber verdi?” dedi, o da, “Bana, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah haber verdi” dedi.) [Tahrim 3]
Allahu teÂlÂ, Hazret-i Hafsa’nın sozunu Resulune bildirdiğini soyluyor. Ama bu Kur’anda yok. Demek ki, Allahu teÂlÂ, Kur’andan başka da, Resulune vahiy ile bildiriyor.

Dorduncu ornek:
Bir Âyet meali de şoyle:
(Siz [Hayber’den gelen] ganimetleri almak icin giderken, [Hudeybiye seferinden] geri bırakılanlar, «Biz de sizin arkanızdan gelelim» diyecekler. Onlar [boyle soylemekle] Allah’ın [Hudeybiye seferine katılmayan bedevileri, bundan boyle başka bir sefere cıkarma] emrini değiştirmelerini isterler. De ki: «Bizim arkamıza asla gelemezsiniz. Allah, daha once boyle buyurdu.» Bunun uzerine de «Hayır, siz bizi cekemiyorsunuz» diyeceklerdir. Halbuki onlar pek az soz anlayan kimselerdir.) [Fetih 15]
Burada Bedevilerin Hayber savaşına katılmalarının yasaklandığı, bu savaşa sadece Hudeybiye’de bulunanların katılacağı, bunun da, Resulullaha daha once bildirildiği belirtiliyor. Kur’anda bunu bildiren bir Âyet yoktur. Bu da gosteriyor ki, Resulullaha Kur’an harici vahiy de gelmektedir.

Kur’an-ı kerimde hikmet ile ilgili bir cok Âyet vardır. Bir tanesinin meali şoyledir:
(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi oğreten bir Resul gonderdik.) [Bekara 151]
İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu Âyetteki hikmet, Sunnettir. Once Kur’an, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyurdu. (Risale s.78)

Sunnetler de, Kur’an-ı kerim gibi vahiy iledir. Dinimizdeki dort delilin ikincisidir.
Uc hadis-i şerif meali şoyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber acıklaması olan sunneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hukum verildi.) [İ. Ahmed]

(Ben size ancak Allahu teÂlÂnın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum.) [Taberani]

Kur’an dışı gelen uc vahiy de şoyledir:
Bir gun Resulullah efendimizin devesi kayboldu. Munafıklar bunu fırsat bilip, “Hani goklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor” dediler. Munafıkların bu sozu Resulullaha ulaşınca, (Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir) buyurdu. Tarif edilen yere gidip deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular. (Mevahib-i ledunniyye)

(Uzeyrin ve Zulkarneynin Peygamber olup olmadığını bilmiyorum. Hazret-i Cebrail gelinceye kadar, oturulacak yerlerin en iyisi ve en kotusunun ne olduğunu soranlara "bilmiyorum" dedim. Cebrail de, "bilmiyorum" dedi. Nihayet Allahu teÂl bildirdi ki, "Oturulacak yerlerin en iyisi camiler, en kotusu de sokaklardır.") [Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, mestleri uzerine mesh edince, (Ya Resulallah, [ayakları yıkamayı] unuttunuz galiba dediler. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Hayır, ben unutmadım, Rabbim boyle yapmamı emretti.) [Ebu Davud]

Resulullah efendimiz, butun emir ve yasakları mesela namazın ve diğer ibadetlerin farzlarını, sunnetlerini, mufsitlerini vahye uygun olarak ummetine bildirmiştir. Hicbir şeyi gizli bırakmamıştır. İşte iki Âyet-i kerime meali:
(Eğer O [Peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sozler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hicbiriniz de buna engel olamazdınız.) [Hakka 44-47]

(O gayb hakkında cimri değildir.) [Tekvir 24]
Mufessirler bu Âyeti şoyle acıklıyorlar:
(Gaybdan yani kimsenin bilmediği vahiyle bildirilen bilgileri ummetine acıklamak hususunda cimrilik yapmaz, hepsini bildirir. Allah’ın bildirdiklerini niye gizledin diye tohmet altında bırakılamaz, itham edilemez.)

Bu gayb bilgilerini de Resulullah ummetine tebliğ etmiştir. Namazın farzları, nasıl kılınacağı, diğer ibadet bilgileri hep bu gayb bilgilerdendir. Bunları hÂşÃ‚ bildirmemesi mumkun mu? İşte bir Âyet-i kerime meali:
(Ey Resulum, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Onun elciliğini [Peygamberlik gorevini] yapmamış olursun.) [Maide 67]

Netice:
Allah Resulune duşmanlık, Peygambersiz din meydana cıkarma gayreti, İslamiyet’i iceriden yıkmanın başka yoludur. Bu niyette olup, Yalnız Kur’an diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime de inanmıyorlar. Halbuki, Resulune karşı gelenlerin yapmak istediklerinin cirkinliğini ve akıbetlerini de Allahu teÂl Kur’an-ı keriminde mealen şoyle bildiriyor:
(Allah’a ve Resulune karşı gelen, apacık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]

(Kimi, Resule iman etti, kimi de, yuz cevirdi. Bunlara cılgın ateşli Cehennem kÂfi gelir.) [Nisa 55]

Vahiysiz dine ait hukum yoktur
Sual: Yukarıdaki yazıda (Peygamber efendimizin Kur’an dışındaki sozleri de, vahye dayanır) deniyor. Az da olsa, ictihada dayanan sozleri yok mudur?
CEVAP
Evet vardır. Bazı sozlerine, Allahu teÂlÂ, yanlış demiş ve affettiğini bildirmiştir. Tevbe suresi, 43. Âyetinde mealen, (Hay Allah seni affetsin [iyiliğini versin]; [mazeretinde] doğru olanlar ile, yalancı olanlar belli olmadan, nicin onlara izin verdin?) buyuruldu. Demek ki ictihadla soyledikleri de var. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerim dışındaki mubarek sozlerini anlamak icin, (Ya Resulallah, bu vahiy mi, yani Allahu teÂlÂnın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?) diye sorarlardı. Peygamber efendimiz de, vahiyse vahiy, değilse kendi ictihadı olduğunu bildirirdi.

İctihad makamına varmış bulunan yuksek kimseler, kendi ictihadlarına gore hareket etmek mecburiyetindedir. Başka muctehidlerin ictihadlarına tÂbi olamazlar. Hatta Peygamberlerin zamanlarında da, sahabeden biri, kendi Peygamberinin ictihadına uymayan ictihadda bulunursa, kendi ictihadına gore hareket ederdi. Peygamberler de ictihad ederlerdi. Fakat ictihadlarında hata ederlerse, Allahu teÂlÂ, derhal Cebrail aleyhisselamı gondererek, hataları vahiy ile duzeltilirdi. Yani Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir gazasında alınan esirlere yapılacak şey icin, Server-i Âlem bazı Sahabe-i kiram ile birlikte bir turlu, Hazret-i Omer ise, başka turlu ictihad etmişti. Sonra, Âyet-i kerime gelerek, Allahu teÂlÂ, Hazret-i Omer’in ictihadının doğru olduğunu bildirdi.

Peygamber efendimiz tarafından boyle ictihadla soylenenler, dini emir ve yasaklara ait hukum ise, duzeltildiği icin, neticede Peygamber efendimizin soyledikleri vahiy oluyor, yani son soylediği vahiy oluyor. Âyet Âyeti nesh edebiliyor, hadis hadisi nesh edebiliyor, hadis Âyeti nesh edebiliyor. Bunlar da vahiy ile oluyor, yani dine ait bir hukum vahiy ile oluyor. Vahiysiz dine ait hukum yoktur.

İctihadda Eshab-ı kiramdan biri, Peygamber efendimize uymayabilirdi. Fakat bu ahkam, Peygamber efendimiz zamanında hatalı ve şupheli olamazdı. Cunku, Cebrail aleyhisselam gelerek, yanlış olan ictihadlar, Allahu teÂl tarafından hemen duzeltilir, hak ile bÂtıl birbirinden hemen ayrılırdı. Peygamber efendimizin vefatından sonra meydana cıkarılan ahkam ise, boyle değildir. Bunun icin, vahiy zamanında ictihad olunan ahkamı, hem yapmak, hem de inanmak lazımdır. (c.2, m.36)
Duzeltildiği icin Resulullahın yanlış olan, vahye dayanmayan bir ictihadı yoktur. Hepsi vahye dayanır.

Peygamber efendimizin zamanında eshab-ı kiramın ictihadı bile hatalı olmuyor, hemen vahiy gelip duzeltiliyor, duzeltilmiş hÂli vahiy oluyordu. [Buradan, (Her birine Cenneti vaad ettim, Hepsinden razıyım, onlar da benden razıdır) mealindeki Âyet-i kerimelerle ve, sekiz muhaddis Âlimin naklettiği (Eshabım gokteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. Eshabımın ihtilafı [farklı ictihadları] sizin icin rahmettir) mealindeki hadis-i şerifle methedilen Eshab-ı kiramın derecesini de anlamalıdır. Bu yuzden mezhep imamlarımız da onlardan gelen her haberi senet kabul etmiş, bunlara uymayan ictihadlarını bile hemen terk etmişlerdir.] Onemli olan neticedir. Bunun icin Peygamber efendimiz, (Yemin ederim ki, ben size ancak Allahu teÂlÂnın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum) buyuruyor. (Taberani)

Bu hadis-i şerif de gosteriyor ki, dine ait, hukum koyan sozler vahiyledir, yanlış olma ihtimali asla yoktur.

Bir başka misal:
Kisra’nın gonderdiği iki elci sakalsız ve uzun bıyıklı idi. Resulullah, bu elcilere, (Size bunu kim emretti?) diye sordu. Elciler de, (Rabbimiz Kisra emretti) dediler. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Benim Rabbim de, bana sakalımı uzatmamı ve bıyığımı kısaltmamı emretti.) [Ebu Nuaym]

Boyle acık bir emir, Kur'an-ı kerimde yoktur, Kur'an-ı kerim haricinde de vahiy geldiğini bu olay gostermektedir. Demek ki, bu hadis-i şerif de, Peygamber efendimizin dine ait sozlerinin vahye dayandığını gosteriyor.

Resulullah'ın yetkisi
Sual: Bir hadis şoyledir:
(Koltuğuna kurulup, “Allah, Kur’an’dakilerden başka hicbir şeyi yasaklamadı” diyen bilsin ki, Allahu teÂlÂya yemin ederek soyluyorum ki, ben de bazı şeyleri emrettim, bazı şeyleri de yasakladım. Bunların miktarı, Kur’an kadar veya sayıca daha fazladır.) [Ebu Davud, Tirmizî]
Peygamberimizin dînî bir hukum koyma veya bir şeyi yasaklama yetkisi var mı?
CEVAP
Bu hadis-i şerifi bilip de, boyle bir sual sormak cok cirkindir. Bu Ondokuzcu zındıkların sorusuna benziyor. Sağlam kaynaklı yukarıdaki hadis-i şerifte Peygamber efendimiz, (Emrettim, yasakladım) diyor. (Yetkisi var mı?) diye onu yalanlamak cok yanlıştır, insanı kufre de sokar. Bu sahih hadis-i şerife uydurma demek de, mumkun değildir. Bu hususta, sayısız başka kaynaklar da vardır.


Alıntı .
__________________