Musluman, 24 saatini Allah'ın razı olacağı şekilde gecirir. Sabah yataktan kalktığında, yemek yerken, işyerinde calışırken, okula giderken, ticaretle uğraşırken, alışveriş yaparken Allah'ın emrettiği Kuran ahlakına uyar. Allah'ın hoşnut olmayacağın duşunduğu bir tavırda bulunmaktan şiddetle kacınır. İslam ahlakı hayatının sadece bir kısmını değil, tam tersine tumunu, hatta daha da otesini kapsar.
Bunun aksini savunmak Kuran'ın bir kısmını kabul edip, bir kısmını kabul etmemek anlamına gelir. Kuran'ın bir kısmını kabul etmemek ise kuşkusuz tumunu inkar etmek demektir:
...Yoksa siz, Kitabın bir bolumune inanıp da bir bolumunu inkÂr mı ediyorsunuz? Artık sizden boyle yapanların dunya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gununde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
İşte bunlar, ahireti verip dunya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez. (Bakara Suresi, 85-86)
Kuran'da tarif edilen din ahlakı, hicbir şuphe ve kuruntuya yer vermeden tam bir teslimiyetle Allah'a inanıp bağlanmak, O'nun emir ve yasaklarına harfi harfine itaat etmek esaslarına dayanır.
Muminlerin bu ozellikleri Kuran'ın bircok ayetinde tarif edilmiştir. Bu ayetlerden bazılarında şoyle buyrulmaktadır:
Mu'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Resûlu'ne iman ettiler, sonra hicbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd ettiler (caba harcadılar). İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 15)
De ki: "Şuphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve olumum alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162)
(Oyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gozlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) gunden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi, mumin gercekten de kendisini Allah'a adamış insandır. Hayatının her anında Allah'ın rızasını kazanmayı kendine tek hedef edinmiş, Allah'ın yarattığı olaylardaki hikmetleri arayan, ahireti duşunen bir kişidir. Kuran'da muminler şoyle tarif edilir:
Onlar ayakta iken otururken yan yatarken Allah'ı zikrederler ve goklerin ve yerin yaratılışı konusunda duşunurler. (Ve derler ki

Gercekten Biz onları katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu duşunup-anan ihlas sahipleri kıldık. (Sad Suresi, 46)
İmanı tanımayan bir insan boyle guzel bir teslimiyeti ve imani derinliği anlamakta zorluk cekebilir. Kendi materyalist ve batıl dunya goruşune gore, olum bir yok oluştur ve dolayısıyla elinden geldiği kadar dunyanın tadını cıkartması gerekir. Bu carpık bakış acısına sahip bir kişi icin dunyadan olabilecek en fazla olculerde faydalanamadığı her an kendisi icin bir kayıptır.
Ote yandan iman ettiğini soyleyen ancak imanın derinliğini kavramamış bazı kimsler de dinin insan hayatın sadece belirli anlarıyla sınırlı olduğu yanılgısına kapılmış olabilirler. Bu kimselerin batıl duşuncelerine gore bir insanın yaşamının her yonunde Allah'ı razı edecek ahlak uzerinde olması, sadece Allah'ın rızasını araması mumkun olmaz. Bu kimseler etraflarında bu batıl duşunceleri yayar ve insanları yuzeysel ve zayıf bir inanca yoneltmek isterler. Allah muminleri, bu tip insanların ikiyuzlu yalanlarına karşı şoyle uyarır:
İnsanlardan oylesi vardır ki, dunya hayatına ilişkin sozleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahit getirir; oysa o azılı bir duşmandır. (Bakara Suresi, 204)
Bu kimselerin sapkın yaşam felsefesi; "din vardır ve gereklidir", "Muslumanlık cok guzel bir şey, fakat herşeyi kararında yapmak lazım", "dinin fazla derinliğine inmemek lazım, yoksa aklını yitirirsin" gibi tamamen boş, amacsız ve cahilce laflardan oluşan bir dunya goruşudur. Bu tarz kişilere gercek Kuran ahlakından bahsedildiğinde hic işitmemiş gibi kibirli tavırlar sergilerler. Allah bu kişilerin durumunu şoyle acıklar:
İnsanlardan oyleleri vardır ki, bilgisizce Allah'ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek icin sozun 'boş ve amacsız olanını' satın alırlar. İşte onlar icin aşağılatıcı bir azab vardır.
Ona ayetlerimiz okunduğunda, sanki işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi, buyukluk taslayarak (mustekbirce) sırtını cevirir. Artık sen ona acı bir azap ile mujde ver. (Lokman Suresi, 6-7)
Toplumun geneline ters duşmemek, tepki almamak, bu arada etrafındakileri de kendine benzetmek amacıyla kendine Musluman kimliği verip de yukarıdaki gibi Muslumanlıkla hicbir ilgisi olmayan ve aslında bunu kendisi de bilen, carpık bir zihniyete sahip bu tarz kişiler Kuran'da "munafıklar" olarak isimlendirilirler.
Munafıklar, gercekten iman etmedikleri halde, "inandık" diyerek ceşitli dunyevi cıkarlarını korumaya calışır; ayrıca insanlara da boyle sapkın bir zihniyeti aşılayarak, onları İslam'ın ozunden, Kuran'dan uzaklaştırmaya calışırlar. Boylece etraflarında vicdanlarını rahatsız edecek, samimi inanca sahip kişilerin kalmaması icin uğraşırlar. Allah bu kişileri inananlara Kuran'da şoyle tanıtmaktadır:
İnsanlardan oyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gunune iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
(Sozde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan soylemekte olduklarından dolayı, onlar icin acı bir azab vardır.
Kendilerine: "Yeryuzunde fesat cıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. Bilin ki; gercekten, asıl fesatcılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. (Bakara Suresi, 8-12)
Bunların batıl dinleri Allah'ı değil, kendi cıkar, istek ve tutkularını ilah edinmeye ve bunlara hizmet etmeye dayalıdır. Kuran'da bu durum şoyle tarif edilir:
Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gordun mu? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların coğunu (soz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun?
Onlar ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar. (Furkan Suresi, 43-44)
Munafıkların, inanmadıkları halde "inandık" diyerek Allah'ı ve muminleri aldatabileceklerini sanmaları, muminlere zarar vermeye ve Allah'ın bildirdiği doğru yoldan saptırmaya calışmaları elbette boşuna bir cabadır.
Kuran'da munafıkların "Allah ve din adına" yalan soylemeleri, ikiyuzlulukleri, samimiyetsizlikleri dolayısıyla, diğer inkarcılardan, dinsizlerden, ateistlerden daha buyuk bir azapla karşılaşacakları haber verilmiştir:
Gercekten munafıklar, ateşin en alcak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)
__________________